Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@mr.cb97

2. Bölüm

 

Baran’la ilk konuşmamızın ardından günler geçti, ama o an zihnimde dönüp duruyordu. Sınıfta onun yanından geçtiğimde, masasında sessizce bir şeylerle meşgul olduğunda ya da teneffüslerde bir köşede yalnız oturduğunda hep ona bakmaktan kendimi alamıyordum. Ama garip bir şekilde, onunla konuşmak için cesaretimi toplamam zaman aldı.

Bir gün öğretmenimiz bir edebiyat projesi için ikişerli gruplar oluşturdu. Adım söylendiğinde partnerimin Baran olduğunu duyunca içimde garip bir heyecan kabardı. Elimi kaldırıp onunla bakıştım. Gözlerinde hafif bir şaşkınlık vardı ama kısa bir süre sonra dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme oluştu.

Proje için ilk kez buluştuğumuzda, okulun kütüphanesinde bir araya geldik. Baran masanın bir köşesine oturmuş, yanına koyduğu defterde bir şeyler karalıyordu. Yanına oturduğumda kafasını kaldırdı.

"Merhaba," dedim. Sesim her zamankinden daha titrek çıkmıştı.

"Merhaba," diye yanıtladı, kısa ama nazik bir şekilde.

Proje üzerinde çalışmaya başladık, ama Baran’ın sessizliği beni her seferinde biraz daha meraklandırıyordu. Ona dikkatlice baktığımda yüzündeki ince çizgilerin, gözlerinin derinliğinde saklanan bir şeylerin ipuçlarını verdiğini hissediyordum.

“Baran, neden hep böyle sessizsin?” diye sordum bir ara. Cümle ağzımdan dökülürken hemen pişman oldum. Belki haddimi aşmıştım.

Birkaç saniye boyunca bir şey demedi. Kalemini masanın üzerine bıraktı ve derin bir nefes aldı.

“İnsanlarla konuşmayı pek sevmem,” dedi sonunda. “Sessizlik daha güvenli.”

Bu cevabı beni bir an afallattı. Güvenli mi? Ne demek istemişti? Sorularımı bastırıp konuyu değiştirdim, ama o cümle tüm gün boyunca zihnimde dolandı. Baran’ın neden böyle düşündüğünü anlamak istiyordum.

Sonraki birkaç hafta boyunca Baran’la birlikte daha fazla vakit geçirdik. Proje bahanesiyle buluşuyor, çalışmanın dışında da bir şeyler paylaşıyorduk.

Baran’ın aslında oldukça zeki ve düşünceli biri olduğunu fark ettim. Kitaplara olan ilgimi öğrendiğinde, bazen ders aralarında yanıma gelip hangi kitabı okuduğumu soruyordu. Bu anlar küçük ama benim için çok değerliydi. Beni gerçekten dinliyor, hatta bazen önerdiğim kitaplardan birini okumayı düşündüğünü söylüyordu.

Bir gün, kütüphanede proje üzerinde çalışıyorduk. Baran, sessizce yazı yazarken fark ettim ki kalemi hep belirli bir şekilde tutuyordu, parmaklarında bir gerginlik vardı.

"Yazmayı seviyor musun?" diye sordum, dikkatini dağıtmak istemesem de merakımı bastıramamıştım.

Bir an durdu, sonra kalemini elinde çevirdi. "Fena değil," dedi, dudaklarının kenarında hafif bir gülümseme belirerek. "Ama daha çok düşüncelerimi bir araya getirmek için yazıyorum. Belki de onları bir başkasına anlatmak yerine kendime saklamak daha kolaydır."

Sözlerindeki derinlik beni bir kez daha etkiledi. Baran, sıradan biri değildi. Sanki içinde başka bir dünyanın gizlerini saklıyordu ve bu dünya benim için tamamen kapalıydı. Ama onu daha iyi tanımak istiyordum.

“Belki bir gün yazdıklarını benimle paylaşırsın,” dedim, cesaretimi toplayarak.

Bakışlarını gözlerime çevirdi ve yüzünde yine o hafif gülümseme belirdi. "Belki bir gün," dedi, ama bu cümlenin ardında büyük bir belirsizlik vardı.

Proje çalışmaları bittiğinde, Baran’la olan bağımız kopmadı. Arada sırada okul bahçesinde yan yana oturuyor, bazen de teneffüslerde kısa sohbetler ediyorduk. Bu durum, sınıftaki diğer arkadaşlarımın dikkatini çekmişti.

Bir gün yakın arkadaşım Elif yanıma gelip koluma dokundu. "Nara, bu Baran’la aranızda bir şey mi var? Çok fazla birlikte görünüyorsunuz," dedi, yüzünde meraklı bir ifade vardı.

Elif’in sorusu beni hazırlıksız yakalamıştı. “Hayır, sadece projeden dolayı birkaç kez çalıştık,” diye mırıldandım, ama bunu söylerken yüzümdeki sıcaklığı hissedebiliyordum.

“Elif haklı,” dedi yanımıza gelen başka bir arkadaşım. “Baran biraz tuhaf biri, sanki bir sırrı varmış gibi duruyor. Ailesi hakkında hiçbir şey söylemiyor. Bence dikkatli olmalısın.”

Bu sözler beni rahatsız etti. Baran’ı koruma içgüdüsüyle dolmuştum. “Herkesin sırları olabilir, bu onu kötü biri yapmaz,” dedim, ama içimde küçük bir kuşku da doğmuştu. Gerçekten, Baran neden ailesinden hiç bahsetmiyordu?

Bu sorunun cevabını almak istiyordum ama Baran’a karşı olan duygularım her geçen gün daha da büyüyordu. Onunla geçirdiğim her an, kalbimde daha derin bir yer ediniyordu. Ancak içimde, onun dünyasında bilmediğim karanlık bir şeyler olduğuna dair bir his vardı.

Bir akşam üzeri, okuldan çıkıp yürüyüşe karar verdim. Şehrin sakin bir sokağında yürürken Baran’ı gördüm. Siyah bir arabanın yanında durmuş, sert görünümlü bir adamla konuşuyordu. Adam, oldukça tehditkâr bir şekilde elini omzuna koydu. Baran’ın yüzündeki ifadeyi göremedim ama vücudunun gerildiğini fark ettim.

Görmemem gereken bir şeye tanık olduğumu düşündüm ve hemen geri çekildim. Kalbim deli gibi atıyordu. Bu adam kimdi? Ve Baran neden onunla böyle bir durumda konuşuyordu?

O gece boyunca bu sahne aklımdan çıkmadı. Baran’ın sessizliğinin ardında yatan sır, sandığımdan çok daha büyük bir şey olabilirdi. Ama bu beni ondan uzaklaştırmak yerine, ona daha da yaklaştırdı. Eğer Baran’ın bir sırrı varsa, bu sırrı öğrenmek istiyordum. Çünkü kalbim, ne olursa olsun ondan vazgeçmeye hazır değildi.

 

 

Loading...
0%