@mr.cb97
|
25. Bölüm
Gece boyunca, düşüncelerim beni uyutmakta zorladı. Babamın geçmişi, Baran’ın söyledikleri, bu karanlık dünyanın beni nasıl içine çektiği… Her şey birer birer zihnimde dönüp durdu. Ama sonunda, yorgunluk galip geldi ve gözlerim kapanmaya başladı.
Ancak uykum uzun sürmedi. Bir anda dışarıdan gelen seslerle irkildim. Çatlak pencereden, Baran ve Cenk’in bağırışlarını duydum. Kafam bir anda karıştı. Cenk buraya nasıl gelmişti? Ve neden Baran’la tartışıyordu? Yatağımdan fırlayıp pencereye koştum. İkisi de evin önündeydi, yüzleri gergin ve birbirlerine neredeyse saldıracak gibiydiler.
“Ne hakla buraya gelirsin, ha?” Baran’ın sesi, tehditkar ve öfkeliydi.
“Senin ne söylediğin umurumda değil, Baran,” diye cevap verdi Cenk, aynı şekilde sert bir sesle. “Nara benim en yakın arkadaşım. Onu bu karmaşanın içine çektiğini biliyorum ve buna izin vermem.”
Baran bir adım daha yaklaştı. “Onu koruyorum. Ama sen neden buradasın, Cenk? Nara’nın tehlikede olduğunu sen bile anlamışken, bu kadar cesur görünmen komik.”
Bu sözlerin ardından, ikisi bir anda birbirine daha da yaklaştı. Bunu daha fazla izlemek istemedim. Hızla kapıya yöneldim ve dışarı çıktım. Soğuk hava yüzüme çarparken, her ikisinin de sert ifadeleri dikkatimi çekti.
“Ne yapıyorsunuz siz?” diye bağırdım, sesimde hem şaşkınlık hem de öfke vardı.
Cenk bana dönüp, ellerini iki yana açtı. “Nara, bu çocuk sana ne yaptığını bilmiyorsun. Seni bu işlerin içine çekiyor ve tehlikeye atıyor.”
Baran hemen cevap verdi, gözleri öfkeyle parlıyordu. “Ben onu koruyorum! Sen hiçbir şey bilmiyorsun, Cenk. Beni yargılamadan önce, onun yanında neden olmadığını düşünmelisin.”
“Yeter!” diye bağırdım. İkisi de sustu, ama gözlerini birbirlerinden ayırmadılar. “Cenk, burada ne işin var? Nasıl buldun bizi?”
Cenk derin bir nefes aldı ve gözlerini bana çevirdi. “Nara, seni merak ettim. Evde olmadığını öğrenince izini sürdüm. Seni bulmam gerekiyordu, çünkü bu işin tehlikeli olduğunu biliyorum. Ama Baran’a güvenemem. O ve ailesi… Onların ne olduğunu herkes biliyor.”
Bu sözler, Baran’ı daha da öfkelendirdi. Bir adım daha atarak, “Sana ne anlatmış olurlarsa olsun, benim kim olduğumu ya da ne yaptığımı bildiğini sanma,” dedi, sesi tehditkar bir şekilde alçalmıştı. “Nara, onunla ne kadar yakın olursan ol, şu anda ona güvenmemelisin. Bizimle ilgili hiçbir şey bilmediği için, bu işte seni tehlikeye atacak olan kişi o.”
Bu durum, beni daha da karmaşık bir durumda bıraktı. Cenk’in koruma içgüdüsü, Baran’ın öfkesine çarpıyordu ve ikisinin de haklı ya da haksız olduğunu çözmek zordu. Ama Baran’ın Cenk’e bakışlarındaki kıskançlık dikkatimi çekmişti. Neden bu kadar savunmaya geçmişti?
“İkiniz de durun!” dedim, aralarına girerek. “Cenk, buraya geldiğin için teşekkür ederim ama Baran doğru söylüyor. Şu anda bu iş çok tehlikeli ve burada kalman daha fazla soruna yol açabilir.”
Cenk, gözlerindeki hayal kırıklığını gizleyemeden başını salladı. “Bunu yapmamı istiyorsan, tamam. Ama.."
Cenk sözlerini bitirmeden önce duraksadı ve bana doğru bir adım attı. Gözlerinde endişe vardı. “Nara, eğer bir şey olursa… bana haber ver, tamam mı? Seni yalnız bırakmam.”
Baran’ın yüzü aniden sertleşti. Adeta sabrının sınırında gibi görünüyordu. “Bu kadar duygusal konuşmayı bitirdiysen, gidebilirsin,” diye sert bir şekilde konuştu. “Bu mesele seninle ilgili değil, Cenk.”
Cenk ona doğru döndü ve sesini yükseltti. “Seninle ilgili olmayabilir ama Nara’yla ilgili. Onu tehlikeye atıyorsun, Baran. Eğer ona zarar gelirse, bunun hesabını vereceksin.”
Baran ileri bir adım attı. Bu sefer öfkesi tamamen gözlerindeydi. “Beni tehdit mi ediyorsun?” dedi, sesi soğuktu. “Nara’yı koruyamayacak kadar zayıf olduğun için buradasın. Onu hep arkadan izleyen biri oldun, şimdi kalkıp beni mi suçluyorsun?”
Bu sözlerle Cenk’in sabrı tükenmiş gibiydi. Yumruklarını sıktı ve bir adım daha atarak Baran’ın yüzüne doğru eğildi. “Senin oyunlarına inanmıyorum, Baran. Ama unutma, Nara seni savunsa bile, onun için en doğrusunu yapacağım.”
Tam aralarındaki gerilim patlamak üzereyken, bir kez daha aralarına girdim. Ellerimi iki yana açarak, ikisine de sert bir bakış attım. “Yeter artık! İkiniz de birbirinizi suçlamaktan vazgeçin. Bu, benim kararım ve kendi güvenliğimden sorumlu olan kişi benim.”
Baran derin bir nefes alarak geri çekildi ama gözlerini Cenk’ten ayırmadı. “Eğer gerçekten Nara’yı düşündüğünü söylüyorsan, git,” dedi, sesi alçalmıştı ama hala tehditkar bir ton vardı. “Onun daha fazla karışıklığa ihtiyacı yok.”
Cenk, bana kısa bir süre baktı. Gözlerinde hem öfke hem de çaresizlik vardı. “Emin misin, Nara? Burada kalmayı gerçekten istiyor musun?”
Bir an durdum. Cenk’in içtenliğiyle Baran’ın kararlılığı arasında kalmıştım. Ama bu durum, benim için bir karar verme anıydı. Gözlerimi Cenk’e çevirdim ve başımı salladım. “Evet, Cenk. Baran’la kalmam gerekiyor. Bu işi çözmemiz lazım.”
Cenk, bir an sanki buna inanmak istemiyormuş gibi durdu. Sonunda sessizce içini çekti ve arkasını dönerek yürümeye başladı. Yavaş adımlarla karanlık ormanda kaybolurken, bir an kalbimde bir suçluluk hissettim. Ama bu yolu seçmiştim.
Baran, Cenk’in uzaklaştığından emin olduktan sonra yanıma geldi. “Onun burada olmaması en iyisi,” dedi, ama sesi hala gergindi.
Ona döndüm ve sert bir şekilde sordum. “Baran, bu neydi? Cenk’in buraya gelmesi seni neden bu kadar öfkelendirdi?”
Baran gözlerini benden kaçırdı. Sesi bu sefer daha alçak ve içten bir tondaydı. “Çünkü seni kaybetmekten korkuyorum, Nara. Onunla ne kadar yakın olduğunuzu biliyorum ve belki de… belki de ben seni koruyacak kadar iyi biri değilimdir.”
Bu sözler beni hem şaşırttı hem de kalbimde bir şeyleri harekete geçirdi. Baran’ın güçlü ve soğuk görünümünün altında, aslında benim için duyduğu derin bir endişe vardı. Ama bu duygular bizi daha da karmaşık bir yola sürüklüyordu.
Derin bir nefes alarak, “Baran, şu anda birinin diğerinden daha iyi olup olmadığına karar verme zamanı değil,” dedim. “Birlikte çalışmak zorundayız. Eğer gerçekten beni önemsiyorsan, dikkatini bu işe vermelisin. Kavgalarınızla zaman kaybedemeyiz.”
Baran bir süre sessiz kaldı, sonra başını salladı. “Haklısın. Ama unutma, Nara… Seni kaybetmemek için her şeyi yaparım.”
Sözleri bir tehditten çok bir vaadi andırıyordu. Ama yine de bu kadar güçlü bir duygunun altında ne olduğunu anlamam zordu. Baran’ın yüzündeki gergin ifadeye bakarak, bu yolculuğun sadece babamla ya da onun babasıyla değil, bizim aramızdaki bağla da bir sınav olacağını hissettim.
|
0% |