Yeni Üyelik
30.
Bölüm

30. Bölüm

@mr.cb97

30. Bölüm

 

Baran’ın babasıyla olan meseleler, aramızdaki en büyük sınavlardan biri olmaya devam ediyordu. Cenk’le olan konuşmamızdan sonra işler bir süreliğine sakinleşmiş gibi görünse de, içimde bir huzursuzluk vardı. Baran’ın sessizliği de bu hislerimi destekliyordu.

 

Bir sabah, kulübenin verandasında otururken Baran yanıma yaklaştı. Elinde eski bir çanta vardı ve bana dikkatlice baktı.

 

“Şehre inmemiz gerekiyor,” dedi. Sesi her zamankinden daha düşük ve kararlıydı.

 

Kaşlarımı çattım. “Baran, bu güvenli mi? Babanın adamları hâlâ bizi arıyor olmalı.”

 

Omuzlarını silkti. “Evet, ama uzun zamandır buradayız. Gıda ve temel ihtiyaçlarımız azaldı. Risk almamız gerekiyor. Endişelenme, dikkatli olacağız.”

 

İçimdeki korkuya rağmen ona güvenmekten başka seçeneğim yoktu. Çantamı hazırladım, sade kıyafetler giydim. Şehirde dikkat çekmek istemiyorduk. Baran da bir şapka ve güneş gözlüğü takarak yüzünü mümkün olduğunca gizledi.

 

Arabaya bindiğimizde içim huzursuzdu. Yol boyunca Baran bir yandan bana güven vermeye çalışıyor, bir yandan da etrafı dikkatlice kontrol ediyordu. “Planımız basit,” dedi. “Alışverişi hızlıca yapacağız ve hemen döneceğiz. Kalabalığa karışırsak fark edilme şansımız azalır.”

 

Şehir merkezine vardığımızda Baran arabayı kuytu bir sokakta park etti. Hızlıca markete girdik. Raflardan ihtiyacımız olan her şeyi alırken sürekli tetikteydik. Baran’ın her hareketinde ne kadar gergin olduğunu görebiliyordum. Ancak beni koruma içgüdüsü, onu daha da dikkatli yapıyordu.

 

Tam kasaya yönelirken, Baran’ın omzu gerildi. Gözleri, marketin girişine odaklanmıştı. “Hızlanmamız lazım,” dedi alçak bir sesle.

 

“Ne oldu?” diye sordum, sesim titreyerek.

 

“Babama çalışan adamlardan biri burada olabilir. Emin değilim, ama risk almak istemem.”

 

Hızla ödeme yaptık ve poşetleri alarak dışarı çıktık. Baran beni kolumdan tutup sokak boyunca hızla yürüttü. Arkaya bakmaya cesaret edemiyordum, ama kalbim deli gibi çarpıyordu.

 

Arabaya vardığımızda Baran motoru çalıştırdı ve hızla oradan uzaklaştık. Sessizlik içinde, şehrin dışına doğru yol alıyorduk. Ancak birkaç kilometre sonra, arkamızdan gelen siyah bir aracın varlığını fark ettim.

 

“Baran…” dedim, sesim bir fısıltı kadar zayıftı. “Bizi takip ediyorlar mı?”

 

Arka görüş aynasına bakarken çenesini sıktı. “Muhtemelen. Hazır ol, Nara. Bu kolay bir kaçış olmayacak.”

 

O an her şey daha gerçek hissettirdi. Baran, beni korumak için sınırlarını zorluyordu. Ancak bu tehlikenin ortasında, onun yanında olmak hem korkutucu hem de doğru bir karardı. Beni bu hayatın dışına itmek istediğini biliyordum, ama asla ondan vazgeçmeyecektim.

 

Bu kovalamacadan kurtulabilecek miydik?

 

Baran’ın babasının gölgesinden gerçekten kaçabilecek miyiz? Bu sorular, kaçan nefesimle birlikte zihnimin en karanlık köşelerinde yankılanıyordu.

 

Baran hızla direksiyonu çevirdi, gaza basarak arabayı hızla bir yöne doğru yönlendirdi. Arkamızdaki siyah araç, hemen hızlandı ve bizi takip etmeye başladı. Adrenalinin vücuda verdiği yoğun baskıyı hissedebiliyordum; kalbim ağzıma geliyor, nefesim daralıyordu.

 

"Baran, daha hızlı!" diye bağırdım, ama sesim neredeyse duyulmaz hale gelmişti.

 

Ona bakmadım, gözlerim önümü görebilmek için her zaman olduğu gibi yolun üzerinde odaklanmıştı. Ama gözlerinden, içindeki yoğunluğu hissedebiliyordum. Bu yolculuk, sadece bir kaçış değil, hayatta kalma mücadelesiydi. Baran'ın babasının adamları, onların izlerini kaybettirmemiz kolay olmayacaktı.

 

Araba, dar bir sokağa girdiğinde Baran'ın gözleri daha da keskinleşti. "Sıkı tutun," dedi, sesi daha sertti şimdi. "Geri dönüyoruz."

 

Birden arabayı ters yönde döndürdü ve hızla geri gitmeye başladık. Arkadaki araba da bizi takip etti, ama dar sokakta hızla dönmek zorlaşmıştı. Bir anlık avantaj sağladık, fakat arkadaki araç hala peşimizdeydi. Kalbim hızla çarparken, Baran her manevra ile daha ustaca hareket ediyordu.

 

"İçeri gireceğiz, dikkat et," dedi Baran, bir yandan arabanın hızını artırarak sokağın köşesine yöneldi.

 

Sokak başına geldiğimizde, Baran arabayı aniden sağa kırdı, dar bir geçitten geçmeye çalıştı. Arka taraftan gelen araç, sokağın dar olması yüzünden takip etmekte zorlanıyordu. Ama peşimizden geliyorlardı. Kalbim karnımda atıyordu; bir an bile rahatlayamayacak gibiydim.

 

"Burada bir şey yapmamız lazım," dedim, korkudan sesim titreyerek. "Yoksa bu kaçış sonsuza kadar sürmeyecek."

 

Baran hızla etrafına bakarken, içinden bir plan oluşturuyor gibiydi. "Bir yol bulacağım," dedi, "hazır ol."

 

Birden, Baran'ın gözleri parladı. Bir köşe başında terkedilmiş bir depo vardı, içeriye girersek belki adamları kaybetme şansımız olabilirdi.

 

"Oraya gireceğiz," dedi Baran, bir anda gaz pedalına daha da yüklenerek depo alanına doğru yöneldi. Arkadaki araba, bu kadar hızlı bir dönüşü takip edemeyip biraz geride kaldı. Baran, deponun önüne hızla girdi ve arabayı yerle bir ettikten sonra, motoru kapattı.

 

Gözlerim titreyerek arabadan indim. Baran hemen önümde, dikkatlice etrafı izliyordu.

 

"Şimdi, saklanmamız gerekiyor," dedi. "Arkamızdaki adamlar bir süre sonra gelir. Bizim için bu, bir şans ama her şeyden önce hızla bir şeyler yapmamız lazım."

 

Etrafa dikkatlice bakarak, gizlenebileceğimiz bir yer aradım. Birkaç saniye sonra, eski bir konteynırın arkasına doğru ilerledik. Burada bir süre saklanabilir ve eğer izlediklerini fark ederlerse, daha hızlı hareket edebilirdik.

 

Baran, gözleri bana dönerek, "Nara, seni güvende tutacağım," dedi, ama sesindeki endişeyi duymamak imkansızdı. O an, Baran’ın güvenlik için yapacağı her şeyin bir anlamı olduğunu, ama bu yolculuğun sadece başı olduğunu düşündüm.

 

Her ne kadar bu kovalamacadan kurtulmuş gibi görünsek de, Baran’ın babasının adamları her an tekrar peşimize düşebilirdi.

 

Baran bir an gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı ve sonra "Sakin ol," dedi. "Bu geceyi burada geçireceğiz, ama bir plan yapmamız gerek. Buradan nasıl çıkarız, onu düşünmemiz lazım."

 

O an içinde bulunduğumuz karanlık, her şeyin belirsiz olduğu bir dönem gibiydi. Ama bir şey kesindi: birlikte olduğumuz sürece bu savaşı kazanabilirdik.

 

 

 

 

Loading...
0%