Yeni Üyelik
31.
Bölüm

31. Bölüm

@mr.cb97

31. Bölüm

 

Konteynırın içine girdiğimizde, Baran hızla kapıyı kapattı ve içeriye doğru ilerledik. Dar bir alan, fakat dışarıdaki gürültüden koruyan bir sığınak gibiydi. İçerisi karanlıktı, ama içeriye girerken Baran telefonunun ışığını açtı, küçük bir alanın içinde bir köşe bulduk ve yere oturduk.

 

"Bir süre burada kalmamız gerekecek," dedi Baran, sessizce. "Dışarıdaki adamlar yakında burayı kontrol edebilir. Ama şimdi bir şansımız var."

 

Ben de sessizce başımı salladım, çünkü başka bir seçeneğimiz yoktu. O kadar yorgundum ki, gözlerim kendiliğinden ağırlaşmaya başlamıştı. Baran'la burada geçirdiğimiz her dakika, bir yandan rahatlatıcı bir sığınak gibi, bir yandan da tehlikenin her an kapıyı çalacakmış gibi bir his veriyordu.

 

Bir süre sonra gözlerim kapandı, yorgunluktan dalmışım. Baran’ın varlığı, güvenliğimizi sağlamak için ne kadar mücadele ettiğini hatırlattı bana. Gözlerim kapalı olsa da, zihnimdeki endişe dinmiyordu. İçerisi karanlık ve sessizdi, ancak dışarıdaki her ses, her rüzgar hareketi, içimi ürpertiyordu. Birkaç saat geçtiğini hissettim ama zamanın ne kadar geçtiğini anlamak imkansızdı.

 

Bir süre sonra, dışarıdan gelen hafif gıcırtı sesleri uyandırdı beni. Hemen uyanıp kulak kabarttım. Bir ses, metalin üzerine ayak sesi basıyormuş gibi geliyordu. Baran, hemen uyandı ve dikkatlice gözlerimi buldu.

 

"Birisi var," dedi, fısıldayarak. "Sessiz ol."

 

O anda, dışarıdaki sesler netleşti. Bir adamın yaklaştığını, hafif ayak seslerinden anlayabiliyorduk. Baran’ın gözleri sabitlenmişti, her şeyin ne kadar hassas olduğunu bir kez daha fark ettim. Bu adamın kim olduğunu bilmiyorduk, ama yaklaşıyordu.

 

Bir kaç saniye sonra, konteynırın kapısı gıcırdadı ve ağır bir adamın ayak sesleri içeri girmeye başladı. Ses, ilerledikçe yaklaşıyor ve duruyordu. Biz sessizce durduk, neredeyse nefesimizi bile tutuyorduk.

 

Kapı biraz daha açıldı ve içeri girmeye çalışan adamın karanlık silueti belirdi. Adam, belki de konteynırı daha önce sıkça kullanan biri olmalıydı. İçeri girdiğinde, kasvetli bir sesle konuştu.

 

"Kim var burada?" dedi, sesi olabildiğince sertti. "Hadi bakalım, çıkın dışarı, yoksa işler kötüleşir."

 

Baran, bana doğru baktı ve gözlerinden anladım ki, bir şekilde bu durumu atlatmamız gerekiyordu. Hemen kalktı ve adımını atarak dikkatlice adama doğru yaklaşmaya başladı. Adam, boyutlarıyla oldukça iri biriydi ve muhtemelen 40-50 yaşlarında bir adamdı. Yaşı, ona karizma ve güven veriyordu.

 

Baran, konuşmaya başladı. "Bizi gördünüz ama biz sadece geçici olarak buradayız. Kimseyi rahatsız etmek istemiyoruz. Lütfen, bize yardımcı olun."

 

Adam, gözlerini kısarak Baran'a baktı. "Siz kimsiniz? Neden burada gizleniyorsunuz?" dedi, biraz daha dikkatli bir şekilde.

 

Baran, sesini sabırlı ama kararlı bir şekilde yükselterek, "Biz... sorunlar yüzünden burada saklanıyoruz. Kimseye zarar vermek istemedik. Lütfen, sadece birkaç saatlik bir zaman istiyoruz," dedi. Sesinde bir şekilde samimiyet vardı.

 

Adam bir süre sessiz kaldı, gözlerini Baran'dan benden geçirdi. Sonra, biraz düşünerek başını salladı. "Bu işler kolay değil," dedi, biraz yumuşayarak. "Ama burada yaşayan biriyim, bazen bir şeyleri gözden kaçırırım. Anlaşılan bir tür takiptesiniz, doğru mu?"

 

Baran, bir kez daha başını sallayarak onayladı. "Evet, ama güvenliğimiz için bu kadar mesafe kat edebildik. Yardımcı olursanız seviniriz."

 

Adam, bir süre daha sessiz kaldı. Sonra, biraz yumuşayarak, "Hadi bakalım," dedi, "Burada gizlenmenize izin veriyorum. Ama sadece birkaç saat. Sonra gitmelisiniz. Anlaştık mı?"

 

İçimden derin bir nefes aldım. Baran ve ben, birkaç saat daha bu sığınakta kalma şansına sahip olmuştuk. Adam, bize doğru bir işaret yaparak, "Ama dikkatli olun," diye uyardı. "Bu şehri terk edin, bir yerlerde daha fazla göz var."

 

Konteynırın sahibi, kendini tanıtmadan yavaşça arkasına döndü ve bizlere bir süre yalnız kalma fırsatı verdi. O an, her şeyin daha zorlaşabileceğini düşünerek, en azından biraz daha zaman kazandığımızı hissettim. Ama dışarıdaki tehlikelerin ve bu adamın ilgisinin, her an bizi takip etmeye devam ettiğini biliyorduk.

 

Konteynırın karanlığında, her şey birden sessizleşti. Baran’la göz göze geldik ve birbirimize güvenliğimiz için neler yapmamız gerektiğini anlamaya çalışıyorduk. Bir anda, içimde bir his uyandı. Bir şeyler yanlış gibiydi, bir şey eksikti. Dışarıdaki rüzgarın uğultusu kesildi ve kalbim hızla atmaya başladı. Bir şey vardı, ama ne olduğunu tam olarak çözemiyordum. O an, içimdeki düşünceler bir araya geldi ve sonunda bir şeyi fark ettim.

 

"O adam..." dedim, sesim titrek ama kararlıydı. "Baran, o adam aslında... senin babanın adamı, değil mi? Yoksa bize niye böyle iyi davransın ki?"

 

Baran önce şaşkınlıkla bana baktı, sonra gözlerinde hızla bir şeylerin değiştiğini gördüm. Bir an donakaldı. "Nara, sen ne diyorsun?" dedi, sesi biraz titreyerek. "Bunu nereden çıkarıyorsun?"

 

"O adamın bakışları, sözleri... bir şeyler hatırlattı bana," dedim, kalbim hala hızlı atıyordu. "Eğer yanılmıyorsam, o... senin babanın adamıdır."

 

Baran bir an sessiz kaldı, gözleri kararmıştı. Ama sonra, derin bir nefes aldı. "Eğer öyleyse ne yapmalıyız?" dedi, gözlerinde kararlı bir ifade vardı. "Eğer doğruysa, burada güvende değiliz."

 

Korku içimi sardı. Dışarıda bir şeyler olmuştu. Hemen hareket etmeliydik. "O zaman buradan hemen çıkmalıyız. Hemen!" dedim, adımlarım hızlandı.

 

Ancak Baran bana baktı ve kafasını sallayarak, "Hayır, Nara. Dışarıda bir şeyler dönüyor. O adam burada değilken, zamanımızı doğru kullanmalıyız. Hemen kaçmak tehlikeli olabilir," dedi.

 

Ama o an, kapı gıcırdadı ve bir adım daha yaklaşan ayak sesleri duyulmaya başladı. Adam, geri dönmüştü. O kadar yakındı ki... zamanımız yoktu.

 

Baran ve ben hızla kalktık, ama kapı biraz daha açıldığında, adamın sesi bizi ürküttü. "Hepinizi yakaladım!" dedi, sesinde bir tehdit vardı.

 

Adımlarımız yavaşladı, kaçış hayalimiz bir anda yok olmuştu. Adamın karanlık silueti göründü. Her şey çabucak değişti. "Gerçekten kaçmaya mı çalışıyorsunuz?" dedi adam, gözlerinde acımasız bir soğukluk vardı. "Babanızın kararlarının bedelini ödeyeceksiniz Baran."

 

Bir an, her şey donmuş gibiydi. Dışarıdaki tüm tehlikeleri aşmak ne kadar zor olursa olsun, kaçmaya çalıştıkça daha da tuzağa düşüyorduk.

 

Zamanımız tükenmişti, adamın gücü karşısında hiçbir şansımız yoktu.

 

 

 

 

Loading...
0%