@mranayavuz
|
9. BÖLÜM: HER ACI ABARTILMALI. ** İnsanlar yara açardı fakat kitaplar acısını unutturur, sarardı onları. ** Gözlerimi Rüveyda hanımın şaşkın gözlerindne çekip diğer misafirleri süzmeye başladım. Rüveyda hanımın hemen yanında orta yaşlarda bir adam oturuyordu. Adamın mavi harelerindeki yorgunluğu kendini belli ederken ışıltılar ise değdiğini haykırır gibiydi. Bir sürü şey yaşadım. Düştüm, düşürüldüm, ağladım, güldüm, hayran kaldım, hayal kırıklığına da uğradım. Bir sürü şey yaşadım, fakat hepsine deydi. Dercesine bakıyordu. Ruveyda hanımın aksine bana karşı negatif bir duygu da hissetmiyor gibiydi. Gözlerim yanındakine kaydığında az önceki orta yaşlı adamın gençliğini görmüş gibiydim. Dinç mavi gözleri, sarı saçları vardı ve yüzü bir yerden tanıdık geliyordu. Bana gülümseyerek bakan genç adamdan gözlerimi çekip Rüzgar’ın grileri ile buluşturdum. Gözleri ne tepki vereceğimi merak edercesine bana bakıyordu. “Hoş bulduk kızım.“ Dedi Rüzgar’ın babası olduğunu düşündüğüm adam. Babam gülümseyerek baktı bana. “Benim kız da geldi Bülent.“ Adı Bülent olan orta yaşlı adam hayranlıkla baktı bana. “Maşallah Aden, ne çok büyümüşsün.“ Babama dönüp gülümsedi. “Bu çocuklar da ne hızlı büyüyor ya.“ Elini benim yarıma gelecek şekilde indirdi. “En son onu gördüğümde bu kadarcıktı. Şimdi genç kız olmuş, serpilmiş.“ Ne diyeceğimi bilmeyerek gülümsemek ile yetindim. Anneannem heyecanla konuştu. “E sen şimdi Yusuf abini de hatırlamazsın.“ Oda da adını bilmediğim tek kişi sarışın adamdı. Böylelikle adının Yusuf olduğunu öğrenmiştim. Göz göze geldiğimiz de gülümseyip başımla ona selam verdim. O da aynı şekilde selamımı alınca tekrar Nuriye sultana dönerek başımı iki yana salladım. Böyle olan tanışma fasıllarında kendimi rahatsız hissediyordum. Yusuf abi gülümseyerek konuştu. “Nerden hatırlasın Nuriye sultan? On yaşında bile yoktu.“ Gözlerim açıklama yapması için Anneannem ile buluştuğunda anlamış olacak ki konuşmaya başladı. “Yusuf benim oğlum gibidir. Küçüklüğünü bilirim. Eskiden hep yanımdaydı birkaç defa görmüşsündür.“ Alıngan bir ses tonu ile yandan Yusuf abiye baktı Anneannem. “Şimdi hiç gelmesin yanıma.“ Yusuf abi önceden açıklamasını yaptığını belli eden gözlerle baktı Anneanneme. “İşler çok yoğun biliyorsun. Yoksa gelirim tabi yanına sultanım.“ Nuriye sultan Yusuf abiye manidar bir bakış attığında Babam konuşmaya devam etti. “Mert’i zaten ailecek tanıyoruz. Kızımı kurtarmıştı.“ Rüzgar’a baktı. “Borçluyuz sana delikanlı.“ Rüzgar gülümsedi ve uslu evlat rolünü oynadı. Aynı benim gibi. “Estağfirullah. Kim olsa aynı şeyi yapardı.“ Benimleyken kahramanı olduğumu haykıran çocuk nereye gitmişti? Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. “Müsadenizle ben odama çıkıp geleyim.“ Cevabı beklemeden merdivenlerden hızlı olmaya çalışan fakat aynı zaman da her şeyin normal olduğunu düşündüren yavaşlıktaki adımlarla çıktım. Koridorun sonundaki odama koşar adımlarla girip kapıyı kapattığımda derin bir nefes aldım. Rüveyda hanım ile bir daha hiç göz teması kurmamıştım. Bu yüzden duygularını anlayamıyordum fakat anladığım tek şey kesinlikle beni sevmediğiydi. Üstümdekileri hızlıca çıkartıp odamdaki lavabo da elimi yüzümü yıkadım. Pijamalarımı giymeyi ne kadar istesem de aşağıda misafirler vardı. Bu yüzden siyah bir eşofman ile koyu mor, biraz bol olan bir tişörtü giydim. Odanın köşesine koyduğum çantamdan telefonumu çıkardığım da sessize aldığım için ilk defa kızdım kendime. Rüzgardan bir sürü mesaj gelmişti. @Mr.Ay1905 “Aden.“ “Misafirliğe gidiyorduk ve şu an sizin evin önünde durduk.“ “Oha size geldik.“ “Ailecek.“ “Korkma seni istemeye gelmedik fırsatçı ckckxxlkxs“ “Oturuyoruz şu an.“ “Anneannen çok tatlı biri.“ “Yok artık biz sizinle küçüklükten tanışıyormuşuz.“ “E hadi nerde kaldın?“ Mesajlarını okurken bir bildirim daha geldi. “Aşağıya gelmek gibi bir niyetin yok galiba?“ “Anneannen küçüklük rezilliklerinden bahsediyor.“ “Bisikletle nasıl duran arabaya çarpıp bacağını incittin Aden?“ “dnısncıhndıldchpcıwjopxsj“ “Mükemmelsin.“ Utanç bütün bedenimi ele geçirirken ona belli ederek daha da zevk almasını sağlayamazdım. @A.Demir34 “Bana bilmediğim birşey söyle.“ “Anneannen çay koyma bahanesi ile seni azarlamaya geliyor.“ “Çaydanlığa bakmaya kalkıp ocaktaki çaydanlığın yanından geçip merdivenlere yöneldi.“ “Bak bunu bilmiyordun işte;))“ Hızla telefonu eşofmanımın cebine sokup odamın kapısını açtım. Üzerime doğru gelen Anneannemi gördüğüm de haklı olduğunu da görmüş oldum. “Nerdesin bakayım sen?“ Konuşmama fırsat tanımadan elini ileri geri hızla hareket ettirdi. “Hadi hadi.“ Nuriye sultanın yanından geçip ilerlerken cebimdeki telefonu çıkarttım hızlıca. “Tamam, bu bilmediğim bir şeydi.“ “Şaşırtmayı severim ;)“ “Fırsatçı.“ Alt kata inip sohbete dahil olduğumda Ay ailesinin gerçekten de çok tatlı olduklarını görmüştüm. Rüveyda hanım bir kaç defa konuşurken ona bir şeyler söylediğimde yapmacık gülümsemeler ile gözlerini ve kelimelerini benden kaçırıyordu. Babam Bülent amca ile samimi bir sohbetin içerisindeyken konuşmalarını bölen babamın telefonu olmuştu. Telefonu kapatıp mesajlara girdiğinden beri de neredeyse kimseyle konuşmuyor, sadece homurdanarak mesajlar yazıyordu. Son zamanlar da işleri çok artmıştı. Konuşulan konu Rüzgar’a ve okuldan uzaklaştırma almasına gelince aklıma gelen fikir ile hızla mesaj yazan babama döndüm. “Baba. Rüzgar okuldan uzaklaştırma aldı. Nedeni ise benim. Ömer yine benimle uğraştığında beni koruduğu için başka bir zaman Ömer kavga çıkarıp RÜzgardan dayak yedi. Ozan da bu işe karıştı.“ Gözlerim Rüzgarınkilerle kavuştuğunda bunu neden yaptığımı anlamaz gözlerle bakıyordu bana. “Onların cezasını birazcık kaldırma gibi bir ihtimal yok mu? Görüşüp konuşsan?“ Babam hızlıca mesaj yazmak dışında bir şey yapmadığında beni dinlememiş olduğunu fark edip umutla gerilen omuzlarım çöktü. “Baba.“ “Hm?“ “Dİnliyor musun?“ “Evet evet.“ “Uzaklaştırma kararı filan? Rüzgar ve Ozan?“ Babam üfleyerek kaldırdı telefondan başını. Bıkkınca bana bakarken yüzüme yalancı bir gülümseme vardı. “Ne istiyorsan mesaj olarak gönder Aden.“ Başımla onu onaylayıp cebimden telefonumu çıkarttım ve babama mesaj attım. *Kızım: Ozan ve Mert benim yüzümden sayılabilecek bir neden dolayı uzaklaştırma aldı. Onu kaldırır mısın? Babam telefonundan gelen bildirim ile durakladığında gözleri telefonun üst kısmına, bildirimin geldiği yöne kaydı. “Tamam.“ Tekrar mesaj yazmaya döndüğü esna da telefonu çaldı. Dönüp Bülent abiyle mahcup bir ifadeyle baktı. “Kusura bakma Bülent lütfen. Çok acil işlerim çıktı şirkette.“ İnanmaz gözlerle baktım babama. “Bu saatte mi?“ Babam başıyla beni onaylayıp hızla yanımızdan kalkmış ve ceketini giymek yerine koluna alarak hızlı adımlarla evden çıkmıştı. Babam çıktığın da Rüveyda hanım bana döndü. “Hiç gerek yoktu böyle bir şeye. Mert Rüzgar evden de çalışabilir.“ Beni ne kadar sevmediğini bilsem de gülümsedim. “Yine de derslerdekiler gibi olmuyor Rüveyda hanım.“ Rüveyda hanım oturduğu yerde söylenirken Rüzgar döndü bana. “Teşekkür ederim.“ “Asıl ben teşekkür ederim. Benden önce Ömer ile bir sıkıntın yoktu. Gördüğüm kadarıyla en azından. Bu kavga biraz da benim suçum.“ Rüveyda hanım güldü. “Biraz mı?“ Bülent bey boğazını temizleyip karısına imalı bakışlar atıp bana döndü. “Ben kalkayım kızım. Üzerimde bir kırgınlık var, biraz dinlenmem gerek.“ “Geçmiş olsun.“ Bülent bey ayağa kalktığı sırada Yusuf abi de ayaklandı. “Ben götüreyim baba. Sen yorulma.“ Babasının reddetmesine fırsat vermeden bana döndü. “Her şey için teşekkürler.“ Nuriye sultana dönüp alayla göz kırptı. ”Beni özle Nuriye sultan.“ “Eşek sıpası, özlüyorum tabi.“ Yusuf abi babasıyla birlikte çıkınca odada dördümüz kalmıştık. Nuriye sultan çayları yenilemek için kalktığında bende kalkmaya yeltenmiştim ki beni zorla oturttu. “Alt tarafı dört çay kızım. O kadar yaşlanmadım daha.“ Nuriye sultan yanımızdan ayrılıp diğer mutfağa geçtiğinde Rüzgar ve annesi ile yalnız kalmam için bunu yaptığını anlamıştım. Aramızın iyi olması için yapmıştı fakat bilmediği şey Rüveyda hanımın beni sevmediğiydi. Rüveyda hanım rahatsızca kıpırdanıp beni süzmeye başladı. Bir kaç dakika sessiz kalsam da bakışları çok rahatsız ediciydi. Daha fazla dayanamayıp tüm kibarlığımı koruyarak konuştum. “Bir sorun mu var Rüveyda hanım?“ Hiç bozuntuya vermemişti. “Neden birden oğlumun hayatına dahil oldun, onu düşünüyordum.“ Omuz silktim. “Rüzgar beni kurtardı Rüveyda hanım. İki kere. Bunun için ona çok minnettarım ama bir kişi bir hayata giriyorsa o kişi kesinlikle ben değilim.“ “Rüzgar diyor hala ya.“ Diye sessizce mırıldandığında sabrımın sonuna ulaşıyordum. “Oğlunuza Rüzgar diye hitap etmemden kendisi rahatsız olmuyorken anlamıyorum, siz neden rahatsız oluyorsunuz?“ “Çünkü sen hayatına girdiğinden beri başından dert eksilmedi!“ Rüzgar çatık kaşlarıyla annesine döndü. “Anne! Ne konuşmuş-“ “Sen karışma Rüzgar.“ Rüveyda hanımın gözlerinin içine bakarak Rüzgar kısmını bastıra bastıra söylemiştim. Başımı dikleştirdim. “Oğlunuzun kendi kararlarını verebilecek yaşa geldiğini düşünüyorum.“ Ağzını açmıştı ki elimi havaya kaldırıp lafımı bölmesine izin vermedim. “Ayrıca ne olursa olsun bana saygılı olmak zorundasınız. Oğlunuz yanımda durmak isterse durur, istemezse de gider. Onu yanımda istersem belli ederim, istemezsem söylerim. Bu da bir döngü ve herkesin kararlarına saygı duymak zorundasınız. Lütfen bundan sonra bana karşı kuracağınız cümlelere dikkat edin. Yoksa ben de sizin gibi davranmak zorunda kalacağım.“ Rüveyda hanımın yüzünde söylediklerimin şaşkınlığı belirirken bunu ustaca gizleyip yerini öfkeye bıraktı. “Senin de evladın olduğun zaman beni iyi anlayacaksın. Onun bir tel saçına kurban olabilecekken elalemin kızları için canını tehlikeye atınca sinirlenmemek elde değil.“ Beni baştan aşağıya süzdü. “Ayrıca bu nasıl bir konuşma tarzı?! Mal, mülk, ilgi vermişler ama terbiye verememişler. Hadi baban çalışıyor, büyüklerinle nasıl konuşacağını annen de mi öğretmedi?“ Etrafına bakındı. “GErçi onda da saygı ve terbiye var mı düşünülür. Evde misafir var hanımefendi yok.“ Kalbimin ortasında hissettiğim sızının kırılan kalbime ait olduğunu biliyordum. Annem olsaydı belki de böyle cümleler kuramazdı karşımdaki kadın. O ona ağzının payını verirdi. Evden bile kovardı belki de, kızı için. Aslında bana denen şeylerin pekte önemi yoktu. Alışmıştım insanların ağzına gelenleri saydırmasına. Alışmıştım insanların düşünmeden kurdukları kelimelerin canımı yakmasına. Fakat konu ben değildim şimdi. Annemdi. Yıllar önce vefat eden annem. Va ona kimse laf edemezdi. Sinirden ellerim titrerken Rüzgar oturduğu yerden öfkeyle kalktı. “Anne! Yeter artık sus lütfen.“ Rüveyda hanım, oğlu ona karşı çıktıkça sinirleniyordu. “Ne dedim sanki oğlum? Annesiyle tanışmak istemem suç mu? Nasıl bir evlat yetiştirdiğini söyleyeceğim sadece.“ Evren, yine aynı kozu oynuyordu. Hayatın olayı uydu aslında. Yaraları sar, tekrar kanat. Sar, kanat, sar kanat. Kanadyan yer hissizleşene kadar aynı oyunu oynar dururdu. Her seferinde acısına alıştığımı düşünürdüm fakat yanılmışım. Bazı acılar ölene kadar ruhumuzda emarelerini taşırdı. İşaret parmağımı Rüveyda hanıma doğru salladım. “Bana istediğinizi diyebilirsiniz ama mezardaki anneme asla! Onun hakkında tek bir cümle dahi kurarsanız mahvederim sizi!“ Güldüm. “Terbiye mi beğenmiyordunuz değil mi? Bu halimi daha çok beğenirsiniz herhalde!“ Rüzgar gözlerimin içine şefkatle baktı. “Tamam Aden. Sakin ol. Lütfen.“ Rüveyda hanımın gözlerindeki pişmanlığın nedeni neydi? Annemin ölmüş olması mı? Göz göze geldiğimiz de silkelenerek toparladı kendini. “Tamam annen ölmüş olabilir. Hayatta herkesin annesi yaşamıyor sonuçta, bu kadar abartmaya gerek yok.“ Benim yıllardır yastığımı sırılsıklam ederek ağlama nedenime bugün abartı denmişti. Gözlerim dolarken boğazımda hissettiğim yumru her şeyi daha da zorlaştırıyordu. Cevap dahi vermeden ayrıldım yanlarından. Koşar adımlarla odama çıkıp Anneannemin dikkatini çekmemek için sessizce kapattım kapıyı. Bu kadarı fazlaydı. Herkese taşıyabileceği kadar acı verilirdi, bunu biliyordum fakat birinin taşımakta zorlandığım acılarımla dalga geçmesi bambaşka bir şeydi. Anlamıyordu. Anlayamazdı. Anlamak istemiyordu. Benim kalbimin acısından nefessiz kaldığım günleri küçümsüyordu. İçimdeki öfke bir çığ gibi büyürken sakin olmam gerektiğini hatırlattım kendime. Sakin olmalıydım. İlk değildi. Muhtemelen son da olmayacaktı. Güçlü olmaktan başka seçeneğim yoktu. Evren bana hiç bir zaman iyi davranmamıştı. Her zamanki gibi karşısında duracaktım. “Ne kadar acıtırsan acıt.“ Diyecek, haykıracaktım. “Beni yenemeyeceksin!“ Derin nefesler aldım. İnsandı. Anlamasını beklemek asıl aptallıktı. Kendimi sakinleştirip banyoya girdim ve soğuk suyu avucuma doldurup yüzüme çarptırdım. Bu yüzden birileri ile tanışmak istemiyordum. İnsanlar yara açardı fakat kitaplar acısını unutturur, sarardı onları. Ayna da kendime bakıp gülümsedim. İyiydim. Her zamanki gibi. Havluyla kirpiklerimi bile kuruladıktan sonra tekrar aynaya baktım. Beyaz tenin kesinlikle en kötü yanı ağlayınca kıpkırmızı olan surat ve kızaran gözlerdi. Omuz silkip çıktım banyodan. Odamın kapısını açıp derin bir nefes aldım. Alt kata inerken Anneannemin telefonda yüksek sesle konuşma sesini duyuyordum. Fakat Anneannemin diğer odadan gelen sesini bastıran iki ses daha vardı. Rüzgar ve Rüveyda hanım bağırmamaya çalışarak tartışıyorlardı. “Seni gerçekten tanıyamıyorum anne. Kızın acısını küçümsedinğinin farkında mısın?“ Rüzgar’ın öfkeli sesine karşılık Rüveyda hanımın sesi kendinden emin çıkıyordu. “Küçümsemedim. Sadece abartılacak bir şey yok diyorum! Benim de annem öldü, herkesin annesi bir gün ölecek. O acısını erken yaşayıp ağır olan kısımdan kurtulmuş.“ “Anne sen iyi misin ya?!“ Rüzgar öfkeyle bağırdığında olduğum yerde sıçradım. Merdivenlerin ucundan kafamı eğip baktığımda Rüzgar’ın ayakta volta attığını gördüm. Yüzü kıpkırmızı olmuştu ve onu hiç bu kadar sinirli görmemiştim. Rüveyda hanım kapıya kısa bir bakış atıp oğluna döndü. “Şşt. Nuriye hanım duyacak.“ Masalarına baktığımda üstünde dumanı tüten çaylarımız duruyordu. “Nuriye teyzeden çekiniyorsun ama torununa yapmadığın kalmadı.“ Rüveyda hanım omuz silkti. “Ondan çekindiğim falan yok. Abin çok değer veriyor biliyorsun. Aramız bozulursa bir de abinle papaz olamam.“ Rüzgar saçlarını karıştırdı. “Ben ne diyorum sen ne diyorsun ya.“ Annesi ile göz temasını kesmeden eliyle merdivenleri gösterip bağırdığında geriye çekilip saklandım. “Kız yukarıda kim bilir ne halde anne.“ Kısa bir duraklamadan sonra devam etti. “Hiç mi acıman yok senin ya? Hiç mi acımadın o kıza? Anlatmadı ama ne kadar ağır şeyler yaşadığını gözlerinden bile anlayabilirsin. Nerde senin merhamet duygun Allah aşkına?“ Kalbim atmayı durdururken Rüzgar’ın dedikkerinin gerçek olup olmadığından şüphe ettim. “Annesi desen ölmüş, babası desen yüzüne bile bakmıyor. Okulun belalısı yakasını bırakmıyor. Yanında olan kişilerin sayısı bir elin parmağını geçmiyor resmen. Hiç mi acımıyorsun?“ Rüzgar… Beni iki defa kurtaran Mert Rüzgar. Acıdığı için mi yapmıştı bunları? Yanımda durmak istediği için değil de, vicdanı rahat durmadığını için mi kalmıştı yanımda? Sert adımlarla merdivenden inerken Rüzgar ile olan her bir konuşmam gözlerimden önünden geçmişti. Başka bir şey beklememiştim ondan fakat arkadaş olabileceğimizi düşünmüştüm. Arkadaş olduğumuzu düşünmüştüm. Ama o, bana acıyan insanlardan sadece biriymiş. Aynı o gün olduğu gibi. Bana acıyarak bakan gözlerden biriymiş, sadece bunu harelerine iyi gizlemiş. Gözlerim bulanıklaşırken kendimi sıktım. Şu an değildi. Rüzgar ve Rüveyda hanımın bakışları merdivene sertçe basarak inen bana kaymıştı. Rüzgar sinirden boynunda kabaran damarı ile karşımda duruyordu. Alayla gülümsedim. “Epey merhametli biriymişsin.“ Ayıplar gibi baktım ona. “Acıdığın biri için anneni karşına alma ama.“ Cıkcıkladım. “Çok ayıp.“ “Aden be-“ Rüzgar bana bir adım attığında elimi havaya kaldırarak durmasını sağladım. “Sakın bana bir adım daha yaklaşma.“ Aramızdaki mesafeyi işaret ettim. “Malum, acıma duygun kabarır. Sonra beni yine kurtarmak zorunda falan kalırsın.“ “Bak gerçekte-“ “Ben, duyacağımı duydum.“ Gözlerimi Rüveyda hanıma çevirip gülümsedim. Kaşlarım havaya kalkarken çok ses çıkarmadan onu alkışlamaya başladım. “Bravo. Oğlunuz artık istese de yanımda olamaz. Ne oğlunuz ne de siz.“ Dış kapıya doğru yürümeye başladım. “Saygısız olursanız, sizin gibi olurum demişti.“ Dış kapıyı sonuna kadar açtım. “Şimdi gidin evimden.“
|
0% |