Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm 1

@mrs.angell8


Kayıların sarayın da bir haftadır herkeste ölüm sessizliği vardı. Şehzade Alaeddin bey ot toplamak için gittiği bir gün orman da alpleri tarafından yaralı halde bulunup saraya getirilmişti. O gün bugündür yaraları tedavi edilse dahi hala uyanmazdı.


Ona bunu eden Mehmet beyden başkası değildi ama bunu bilen sadece anası Saddet hatundu. Saddet hatun ise bu olayın oğlunun üstüne kalmasını istemiyor elinden ne gelirse etmek istiyordu. Osman bey başka bir beylik ile görüşmeye gittiği için haber ona henüz gitmişti. Haberi alır almaz yola çıkmıştı.


İmdi ise Saddet hatun oğlu için bir hanede bulunan iki hatunun arasına şüphe düşürmek için yanlarında durmuş ilk hamlesini ederdi. Amma ummadığı bir tepki ile karşılaşırdı.


- Yalan mı Bala Hatun? Vaktiyle oğulun Alaeddin, Orhan Beyi az kalsın felçli bırakmıyor muydu? Belki de bu sefer Orhan bey intikam almak istedi? Alaeddin de en az Orhan kadar beylik postunun hak sahibi değil midir?


- Ana.. Bala ana ben böyle bir şey etmem. Ben gardaşıma böyle bir şey etmem


-Orhanım... Ağzından çıkanı kulağın işitsin Saddet hatun. Benim evladım gardaşına böyle bir şey etmez.


- Saddet hatun, ben evladımı ilmin peşinde koşsun, dedesi Şeyh Edebalı gibi yetişsin diye dua ederek büyüttüm. Ağabeyi Orhan bey atasının yerini alanda dimdik ardında durup ona destek olsun dedim. Yıkıldığı vakit arkasında duracak dağı, yorulduğu vakit gölgesinde dinleneceği ağaç, her daim yürüdüğü yolda yareni olsun dedim. İkisi de Osman beyime yaraşırbirer evlat olsunlar, atalarının emaneti olanı birlikte omuzlansınlar dedim. Orhanımı her daim kendi evladım bildim ve hepte öyle olarak kalacak. Benim Orhanım böyle bir şey etmez!


- Şeytan bu Bala hatun, elbet akıl çelmesini iyi bilir.


- Zehirli dilinle oğluma iftara atmayı gayrı bırakasın Saadet hatun. Edebinle geçmiş olsuna geldin, gidesin.


- Alaeddin bey benim damadımdır Malhun hatun elbet hakkını gözetmem icab eder.


- Kimi kimden korumaya kalkarsın hatun!


Hatunların harlı tartışması Fatma'nın aniden odaya girmesiyle sonlandı. Herkes dönüp ona baktı.


- Bala ana... Yetişesin ağabeyim....


Bala'nın eli kalbine gitti. İçindeki ateş gayrı onu kavurup yakmaz, kül ederdi. Önce Halimesi imdi mucizesi, Alaeddin Alisi giderdi... Malhun her daim tez canlı olan kızını sakinleştirerek bayılacak gibi duran kadına destek olurdu.


- Kızım diyesin ne oldu.


- Alaeddin ağabeyim soluk almaz ana. Hekimler başındadır imdi.


- Alaeddin Alim...


Bala son sözü oğlunun adı olup olduğu yere yığıldı. Orhan ve Malhun hemen yetişip Balayı divana taşıdılar. Fatma anası için şifacı hatunları çağırmaya gitti. Saddet hala kendi oğlunun ettiği yanlışın üstünü kapatmak için başka şeyler düşünürdü.


🗡🏹🛡⚔️🗡🏹🛡⚔️🗡🏹🛡⚔️


Alaeddin'in durumu tekrar eski haline dönen de Orhan ve Malhun kendine gelen Bala'nın yanına vardılar. Bala onlar odasına gelmeden yataktan kalkmış oturur vaziyetteydi.


- Bala hadi yatasın bak hastalığın tekrarlayacak o vakit Alaeddin uyananda ne deriz.


- Oğlum orda yatar Malhun, ben burda nasıl yatayım.


Malhun'un desteği ile ayağa kalkmıştı Bala. Bala'nın gözü iki adım ötesinde boynu bükük yüzüne dahi bakmayan Orhan'a kaydı. Gözlerini kısarak ona bakarken, üzerindeki gözleri hisseden Orhan kaçamak bir bakış atıp başını daha da yere eğmişti. İçinde yanan ateşi sönmeyen Orhan suçluluk duygusu ile Bala'nın yanına yaklaştı.


- Bala ana..


Bala Orhan'ın konuşmasına izin vermeden tokat atar. Malhun bir adım öne çıkar ama Bala'nın neden bunu ettiğini bildiği için bir şey diyemez. Üzgün gözlerle oğluna bakardı.


- Kaldır başını.


Orhan boynu bükük bir şekilde hala Balan'ın önünde dikilmeye devam ederdi. Bala sinirle elini Orhanın çenesine uzatıp kafasını kaldırdı. İkisi de dolu gözlerle biribirin gözlerine bakardı.


- De hele sen kendi öz gardaşını bir post uğruna kanını akıttın mı Orhan Bey?


- Ne dersin ana ben gardaşıma asla böyle bir şey etmem. O benim kanım, canımdan bir parçadır. Değil onun kanını beylik postu için akıtmak ayağa kalkması için kendi canımı veririm.


- O vakit de hele ne diye başkasının yanında bana etmediğin bir iş içün açıklama yaparsın? Suçlu sen misin ki boynun başkasının yanında bükülür. Ben seni bilmem mi sanarsın ha evlat?


- Korktum Bala ana. Olur ya oynan oyuna yenik düşeriz de bana inanmazsın deyu çok korktum.


- Bana bakasın Orhan bey, siz her şeyden öte gardaşsınız, Osman beyimin evlatlarısınız. Asla düşmanın oyununa düşmeyecek her daim bir olacaksınız. Bende gardaşında seni biliriz oğul. Sen gardaşını, gardaşın seni her zaman korur kollar ihanet etmezsiniz. O yüzden dik dur yiğidim, gardaşının sana ihtiyacı vardı, ayağa kalktığı vakit seni yanında ister.


- İmdi her zamankinden daha sıkı birbirimize bağlanmamız gerekir oğul. Bala anan doğru der, bu dar vakitte düşmanların oyunana düşmeyecez.


Bala, Orhan'a tokat attığı yanağını sevdikten sonra kendisine çekip vurduğu yerden öptü, sarıldı. Gözlerinden akan yaşa mani olamadı. İkisi birbirinden ayrılıp birbirlerine gülümsediler. Hep beraber Balaya destek olarak Alaeddin'in kaldığı odaya gittiler.


Odaya geldiklerinde yanı başında bir elinden bezle Alaeddin'in anlını silen Gonca vardı. Gonca, Alaeddin'e o kadar odaklanmıştı ki kimin geldiğini bile fark etmemişti. Sevdiği adam gözü önünde can çekişirdi de o bir şey edemezdi. İçi gidiyordu Gonca'nın Medreselinin bu halini gördükçe. Hiç yaş eksik olmayan gözünden bir damla daha ondan izinsiz firar edip yanaklarından Alaeddin'in yanağına düşmüştü.


- Ne vakit kalkacan ha Medreseli? Bu kadar yatığın yetmez mi? Yoksa bana darıldın da naz mı edersin? Amma bilesin fazla naz aşk usandırır.


Aldığı soluklar yetmiyordu artık Gonca'nın. Onun kokusunu her soluduğunda boğazı düğüm olurdu. Aklına en son ona söyledikleri, ettikleri geldi Gonca'nın. İmdi hepsinden pişmandı. Keşke o kadar söylenmeseydim, inat etmeseydim der dururdu.


Alaeddin'in yaralanmasından evvel Uç pazarda tartışmışlardı. Konu ise Alaeddin'in bir hatuna yardım etmesiydi. Gonca uzaktan görmüş anlamadan dinlemeden Alaeddin'i azarlayıp dururdu. Alaeddin kendi savunuyum derken iş tartışmaya dönmüş ve aralarında ufak bir dargınlıkla ayrılmışlardı.


- Bilirim, hata ettim inat ettim. Hepsinden imdi pişmanım. Keşke etmeseydim de imdi yanımda olaydın, ayakta olaydın. Hadi Medreseli kalkasın, özür dilerim bir daha etmeyecem bak vallaha. Sen yeter ki kalkasın bir daha heç konuşmam hep seni dinlerim. Yeter ki kalkasın Alaeddin.


Kapıdan Goncayı izleyen Bala boğazına oturan yumru ile yanlarına gitti. Kapı ağzında bekleyen Malhun hatun ve Orhan onları yalnız bırakıp dışarı çıktı. Orhan gardaşına bunu edenleri bulmak için alpleri de toplayıp Alaeddin'in yaralandığı yeri eyice arayıp araştıracaklardı. Malhun hatun ise hatunlarla Alaeddin için kuran okumaya giderdi.


Yanında hareketlilik ile kendine gelen Gonca, Balayı yanı başında görünce burukça gülümsedi. Bala da Goncaya aynı karşılığı verip onun yanına oturdu. Oğlunun ellerini, ellerinin arasına alıp sevdikten sonra koklayıp öptü.


- Bala ana.

- hmm


- Sen desene belki o zaman uyanır ha. Sen onun anasısın senin sözünü dinler.


- Kalkacak kızım, Alaeddin Alim kalkacak. Sade imdilik dinlenir ama kalkacak benim yiğidim.


- Kalksın. Daha toy edecez. Hemi sözü vardır bana, at yaraşı edecez. Kazananda gözü gibi baktığı hançerini alacam.


Bala gözü yaşlı Gonca'nın anlattıklarını dinlerdi. Oğlu yaralı bir şekilde orda yatar gelini onun başında beklerdi. Goncayı hep severdi Bala. Gelini olmasını da pek isterdi zaten. Oğluyla murada ermelerine kısa bir süre kala böyle zorlu bir imtihana tabii olmalarınaydı üzüntüsü. Bir elini de Goncaya uzattı Bala. Başını okşarken de bir gözü oğlundaydı.


- Hele yiğidim bir kalksın da sen o yarışı kazanırsın kızım, Alaeddin duymasın ama ben seni desteklerim. Amma bu da bir mtihandır Goncam. Sabredecez, dua edecez ki Alaeddin kalksın.


- Kimin ettiğini buldular mı?


- Yok kızım hala bir haber yoktur.


- Bala ana... ya bunu eden ağabeyimse.


- Bilmeyiz kızım henüz kimin ettiğini bilmeyiz. Ama kim ettiysede cezasını da çekecektir. Ama bilesin bu işi Orhan'ım etmez.


- Bilirim Bala ana, Orhan bey gardaşına böyle bir şey etmez. Benim de aklımın ucundan dahi böyle bir şey geçmedi.


- Etmez Orhanım bunu etmezde, işte gardaşı gardaşa düşürmek için de kimler neler eder kızım Allah bilir. Bizim de vazifemiz budur ya. Buna engel olmak.


Gonca, Bala'nın ne demek istediğini anlamamıştı. Amma Bala'nın da bir bildiği olduğunu bu kelamları da bundan ettiğini bilirdi. O yüzden sadece kafasını sallamakla yetindi.


🗡🏹🛡⚔️🗡🏹🛡⚔️🗡🏹🛡⚔️


Gece olmuş Gonca ve saray da olan Saddet hatun ve Mehmet bey hariç herkes odalarına çekilmişti. Goncayı ne etselerde Alaeddin gözünü açmadan yanından ayrılmayacağını söylemiş ve gecesini onun başında geçirirdi. Bir müddet sonra odaya Saddet hatun ve Mehmet bey girdi. Saddet hatun kızının bu hallerini gördükçe üzülürdü ama kendi oğlunu da ateşe atamazdı. Mehmet de bacısına üzülürdü ama Alaeddin'e olan öfkesi hep ağır basardı. Anayla oğul yavaş adımlarla Gonca'nın yanına geldiler. Gonca gelenleri görse de bir kere olsun başını çevirip onlara bakmadı. Ama bu saatte de burda ne aradıklarını da merak ederdi.


- Hayır ola ana ne deyu burdasınız?


- Seni merak ettik kızım. Sende kendini bu kadar yormayasın hadi kalkasın biraz dinlen yine gelirsin yanına.


- Yok ana. Alaeddin'in yanında bir an dahi ayrılmam. Uyanan da ilk beni görsün isterim.


- Bacım değer mi kendini bu kadar harap etmeye ha?


- Sen daha neyi sorgularsın ağabey? Yakında evleniriz biz ve benim sevdiğim adam imdi gözümün önünde yaralı halde yatar? Daha kimin ettiğini bile bilmeyiz.


- Kimin ettiği ortada değil midir kızım?


Gonca anlamayan gözlerle arkasın da dikilen anasına döndü. Bala anası daha bir kaç saat evvel bulamadıklarını dedilerdi. Yoksa Orhan bey bulmuş muydu? Haber yeni mi gelmişti? Saddet hatun da kızının aklına artık bazı şeyleri işlemeni tam zamanı olduğunu düşünürdü. Kalbi yaralı aklı karşık kızını ancak böyle bir vakitte inandırabilirdi.


- Ne? Buldular mı kimin ettiğini? Bala anam daha bulamadık dediydi.


- Eden ortadır lakin kanıt yoktur Goncam bu yüzden kimse kabul etmez edeni.


- Kimden bahsedersin sen ana?


- Orhan bey.


- Ne olmuş Orhan beye?


- Damadıma, Alaeddin'e bunu eden ağabeyi Orhan beydir kızım.


- Orhan bey ne deyu gardaşına böyle bir şey etsin ana? Sen ne dediğinin farkıda mısın?


- Alaeddin, Orhandan evvel evlenir. Osman beyi'nin posttunda olan hakkı evlilik sayesinde artar. Kıskançlıktan Alaeddin'e bunu o etmiş olabilir kızım.


Gonca anasınıa anlamaz gözlerle bakardı. Böyle bir şey mümkün müydü? Orhan bey kendi gardaşına bunu edebilir miydi? Lakin Alaeddin hiç bir zaman postta gözü olmadığını ağabeyi oturan da onun arkasında olup destekleyeceğini söylerdi. Orhan bey de bunu pek alla bilirdi. Gonca anasının dediklerine inanmazdı.


- Ana, Orhan bey böyle bir şey etmez. İkisi de birbirine sadıktırlar.


- Söz konus beylikse kızım her şey olabilir. Lakin Bala bile oğluna bunu eden Orhan'ı korur.


- Ana! Orhan bey böyle bir şey etmez derim. Aleddin'i bu hale getireni beter eder, bu uğurda ölürde gardaşına böyle bir şey etmez. Benim Orhan beye itimadım tamdır.


- Sen ne vakittir bu insanlara kendi ailenden daha çok güvenir oldun bacım? Neye dayanarak bunu söylersin de hele?


- Orhan bey de Alaeddin de hatta Fatma da birbirlerine pek düşkündürler. Onları gördüm ağabey, onların birbirine olan sevgilerini gördüm ben. Onlar ne olursa olsun hep birbirinin ardına duran iki gardaştırlar. Orhan beyin böyle bir şey edeceğine asla inanmam.


Gonca suçlayıcı gözleriyle ağabeyine bakardı. Mehmet ise Gonca'nın iki gardaşı bu kadar iyi tanımasına öfkelenmişti. Orhan'ın böyle bir şey etmeyeceğinden o kadar emindi ki ona buna nasıl inandıracağını bilemezdi. Hoş neye inanırsa inansındı ettiği işi gizleme niyetinde değildi lakin anası buna mani olurdu. Kafası karışık halde yerde oturan bacısına döndü Mehmet. Bacısını ateş saçan gözlerini görende onun da içi yandı. Sanki bacısı onun ettiğini bilir gibiydi.


- Ne oldu Gonca? Ne deyu öyle bakarsın bana?


- İnşallah Alaeddin'e bunu eden sen değilsindir ağabey.


- Kendine gelesin Gonca. Ağabeyinle nasıl konuşursun. Biz sana bunu edenin Orhan bey olduğunu söyleriz sen ağabeyini suçlarsın.


- Bende Orhan beyin etmediğini derim ana. Bunu da bu kadar kesin derim. Lakin ağabeyimin etmediğini söylecek kadar kendimden emin değilim. Çünkü ağabeyimin öfekesini de hırsını da bilirim. Hele diyesin ağabey bunu erime eden sen misin?


- Ne vakit erin oldu Gonca? Burda ailen durur iken onları mı savuncan bana ha?


- Hele ikiniz de sakin olasınız. Gonca ağabeyin ne deyu böyle bir şey etsin ha?


- Neden etmesin ana?Alaeddin ya da Orhan beyi öldürmek için zaman kollamazsın mısın ha ağabey? Alaeddin'i hiç bir vakit sevmedin zaten. Ardından bacının ağlaması umrunda olur muydu acaba?


- Ben senin gözünden akan iki damla yaş için cümle cihanı yakarım Gonca!


- Sen benim gözümden akan iki damla yaşın sebebi olmada ağabey cümle cihanı yakmasan da olur.


Mehmet kızgın bir demire dokunmuş gibi şaşkınca bacısına bakardı. Bacısı bir yabancı için kendisi ile böyle konuşurdu. Evet Alaeddin ile severek evlenirdi ama bu kadar sevdiğini de düşünmezdi. İçine bu sefer gerçekten bir kor ateş düştü. Eğer ki onun ettiği ortaya çıkarsa bacısı bir daha onun yüzüne bakmazdı. Amma enin de sonun da olacak olan buydu. Çünkü Alaeddin uyanacak ve bunun edenin onun olduğunu söylecekti. O zaman ne edecekti. Bacısının yüzüne nasıl bakacaktı. Daha fazla duramadı Mehmet bacısının yanında. Zor attı kendini sarayına avlusuna. Zor nefes alırdı, ne ettiyse de nefes alamazdı. Bilirdi Alaeddin uyanan da onun adını vereceğini bilirdi. Ama elden de gayri bir şey gelmezdi olan olmuştu.


🗡🏹🛡⚔️🗡🏹🛡⚔️🗡🏹🛡⚔️


Sabah yavaş yavaş kendine gelen Alaeddin vücunda keskin bir ağrıyla uyanırdı. Ne olduğunu nasıl bu halde olduğunu hatırlayamazdı. Biraz daha kıpırdandığında sağ elinin üstünde bir ağırlık olduğunu hisseti. Ağrıları el verdikçe kafasını biraz daha sağa çevirdi. Bütün gece uyumayan Gonca daha fazla bu yorgunluğa karşı gelememiş güneşin ilk ışıklarıyla bir anda uyuya kalmıştı. Sevdiği hatunun yanı başında masum halde uyurken görmek Alaeddin'in bütün ağrılarını unutturmuştu. Gonca hafif kaş çatışı, düzenli nefes alışlarıyla ona sevdalı olan şehzadeyi daha da bağlardı kendine. Bir müddet daha onu izledi Alaeddin ama Gonca'nın kaşları daha da çatılmış artık anlamadığı şeyler sayıklar, düzenli aldığı soluklar sıklaşırdı. Hemen anladı sevdiğinin bir kabus gördüğünü o yüzden sakince onu korkutmadan uyandırmak istedi. Sol elini biraz zorlayarak Gonca'nın omzuna uzattı. Hafif bir dokunuş ile hemen irkilen Gonca, Alaeddin'in adıyla gözünü açmış kafasını kaldırarak etrafı incelerdi. Biraz daha sakinleyip her şeyin bir kötü bir kabus olduğunu anlayınca derin bir nefes alıp kafasını hala uyuduğunu düşündüğü Alaeddin'e çevirdi. Alaeddin'in ona melül melül bakarken gördüğünde hala inanmakta zorlanırdı.


-Alaeddin? Uyandın.


- He ya uyandım da sen bütün gece burda mıydın Hileci hatun? Ne deyu burda uyup yordun kendini?


- O nasıl bir kelamdır Medreseli? Fazla uyumak sana pek yaramıyor anlaşılan. Nasıl hissedersin kendini ha ağrın sızın var mıdır? Hemen Bala anama haber edeyim, şifacıları da çağrayım baksınlar sana.


Hızla yerinden kalkacak olan telaşlı hatunu elinden tuttup durdu Alaeddin. Onu neden durduğunu anlamayarak baktı Gonca. Alaeddin onu yanı başına çekince ona karşı gelmemiş kalktığı yere tekrar oturmuştu. İki sevdalı birbirine özlemle bakıyordu.


- Hele durasın Hileci hatun. Bir şeyim yoktur hem benim şifam burdadır, eyim ben.


- Alaeddin, nasıl korkutum bir bilsen. Seni o halde, kanlar içinde görende aklım başımdan gitti. Beni bırakıp gidecen san....


- Shh.. Bak burdayım ben ceylan gözlüm, akıtmayasın hele şu inci tanelerini yorgunum silemem bak. Asıl sen de hele kabus gördün herhal, anlat ne gördün de çattın kaşlarını.


- Seni. Giderdin. Dur dedim sana bırakma beni diye ama dinlemedin beni. Ardın da bırakıp gittin. Elimde kanın vardı ve sen giderdin.


- Ama bak burdayım hatun, seni bırakıp heç bir yere gitmem.


- Alaeddin?

- Hmm


- Sana bunu eden kimdir bilir misin?


Alaeddin ne demesi gerektiğini bilemedi. Eğer Goncaya bunu edenin ağabeyi olduğunu söylerse sevdiği pek üzlürdü. Ağabeyini severdi Gonca, onun yüzünden onla arası açılsın istemezdi. Bu mevzuyu Mehmet beyle konuşmadan kimseyle konuşmama kararı aldı.


- Dur hele hatun bir kendime geleyim.


- Ağabeyim etti demi.


- O nerden çıktı hatun.


- Dün gece anamla ağabeyim geldi. Bana sana bunu edenin Orhan bey olduğunu söylediler ama asla onlara inanmadım. Çünkü bilirim Orhan bey asla sana böyle bir şey etmez. Ama ben kendi ağabeyimden bu kadar emin değilim.


- Bana bunu eden ne ağabeyim ne de Mehmet beydir ceylan gözlüm.


Gonca ona inanmayan gözlerle bakardı ama imdilik üstüne gitmek istemedi. Susstu ikisi bir müddet birbirlerini izlediler sadece. Şükretti Gonca, sevdiği adam hala yanındaydı, hayattaydı. Alaeddin de şükrederdi, tekrar sevdiğinin ceylan gözlerine bakabildiği için. İkisini de birbirlerine kavuşamadan kaybet korkusu sarmıştı. Hayat kısa, insan faniydi ve ölüm her daim kapılarındaydı.


- Goncam,


- Efendim Medreseli.


- Ben daha fazla zaman kaybetmek istemem, bir an evvel atamla konuşup toyu edelim.


- Doğru dersin lakin ne derler bizimkiler bilemem.


- Ben her şeyi hallederim hileci hatun sen yeter ki he de bana.


- Tamam o vakit amma sen evvel iyileşesin sonra konuşuruz bunları.


Saray ahalisi artık ayaklanmış ilk iş Alaeddin'in ahvalini görmek için yanına gitmişlerdi. Alaeddin Ali'nin uyandığı görünce hepsi çok sevinmişlerdi. Malhun hatun tezinden kurbanların kesilmesini buyruk vermiş, Bala hatun ve Osman bey ise Allah'a evlatlarının canını bağışladığı için şükrederlerdi. Fatma ve Orhan bey gardaşlarının tekrar gözlerini açmasının mutluluğyla yine birbirleriyle uğraşırlardı. Ortam da sessiz olan bir tek Saddet hatun ve Mehmet beydi. İkiside ne sevinmeselerde bir tepki göstermemişlerdi. Mehmet ise aynı zamanda şaşkındı. Çünkü Alaeddin onun düşündüğü gibi adını vermemiş onu satmamıştı. Ama bacısı Gonca'nın hala ondan şüphe ettiğini de bilirdi.


🗡🏹🛡⚔️🗡🏹🛡⚔️🗡🏹🛡⚔️

Loading...
0%