Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@mrs.mira

"SÜRPRİZ DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ"

 

 

 

18 Temmuz Perşembe

 

 

 

Defne ışık

 

Yine her zaman ki gibi uyandığımda Alparslan yanımda değildi. Uyandığım zaman onu ne zaman yanımda görecektim hiçbir fikrim yok. Yataktan kalkmadan önce gözlerimi tavana sabitleyip bir kaç dakika öylece baktım. Ardından yataktan kalktım bugün hiçbirşey yapasım yoktu, aşağıya inip mutfağa gittim ve kendime bir bardak su alarak salona geçtim, su dolu bardağı salonun ortasındaki masanın üzerine indirdim.

 

Yukarıya çıkıp banyoya gittim ve işlerimi halledip tekrardan salona geçtip kitaplığıma ilerleyip kitabımı alıp onu da masanın üzerine indirdim. Koltuğa oturup sırtımı geriye yaslayıp derin bir nefes aldım. Kitap mı okusam yoksa filmi izlesem diye arada kalmıştım. Kolumu koltuğun kenarına koymuş elimi de çeneme yerleştirip düşünmeye devam ettim. Düşünmeye devam ederken kapı çaldı kalkıp kapıyı açtım. Gelen kişiler Sıla ve Eftelyaydı.

 

Eftelya Bora'dan en son ayrılmış Alparslan'nın kardeşi Sıla ile beraber kalıyordu. Eftelya Bora'dan ayrıldıktan sonra hiç onunla görüşmemiş yada konuşmamıştı. "Bizi içeriye almayacak mısın?" Sıla bunu söylediğinde geri çekilip içeriye geçmelerine izin verdim. Sıla salona gittiğinde masanın üzerinde ki kitabımı fark edip eline alıp inceledi, "Cidden kitap mı okuyorsun?" dediğinde ona anlamayan gözlerle baktım,

"Evet okuyorum sen okumuyor musun ki?"

 

"Boşa zaman kaybı tatlım kitap okumakla vakit harcayamam," anladığım kadarıyla Sıla kitaplarla değil ama kıyafetlerle kafayı bozmuştu "anladığım kadarıyla sen kitap yerine kendine kıyafet almayı seviyorsun." Dedim anında bana dönüp sarı saçlarını savurdu. "Tabii canım giydiğim kıyafetler benim hayatımın bir parçası. Hatta küçükken sevgili abiciğimi sinirlendirmek için ben büyüyünce model olucam derdim ve o da buna sinir olurdu." Dediğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ama bu modellik yapamayacağım anlamına gelmez illaki birgün modellik yapacağım abimin o sinirli surat ifadesi beni güldürüyor."

Dediğinde ona donuk bir surat ifadesiyle bakıyordum. "Abin duyunca deliye dönecek Sıla haberin var değil mi?" Dedim. "Umrum dışı!" Dedi ve tekrardan saçını savurup koltuğa kendisini attı ve evi incelemeye başladı.

 

Eftelya da geçip Sıla'nın yanına oturdu. Ardından ikisi de dönüp bana bakıp, baştan sona beni süzdüler onlara 'ne oldu' der gibi baktım. Eftelya önüne döndü ama Sıla hâlâ bana yeşil gözleriyle bakmaya devam ediyordu. "Sıla ne var neden öyle bakıyorsun?" Sıla yüz ifadesini hemen değişti. "Ne zaman giyinmeye gideceksin diye bekliyorum!" Dediğinde tek kaşımı kaldırıp Sıla'nın yüzüne bakmaya devam ettim. O da sorgulayıcı bir şekilde bana bakıyordu. "Ah tabiki de partiye böyle gelmeyi planlamıyorsun öyle değil mi?" Dediğinde daha çok affaladım. "Ne partisi? Ayrıca Eftelya sana söylemedi mi ya da abin!" Dediğimde hâlâ sorgulayıcı bir şekilde bana bakmayı sürdürüyordu. "Neyi söylemediler mi?" Elimi alnıma vurup derin bir nefes verdim. "Ben partilere gitmekten nefret ederi-" sözümü yarıda kesip şaşkın bir ifadeyle konuşmaya başladı. "Ciddi olamazsın! Partilerden nefret eden, ayrıca aşırı sıkıcı olan kitapları okuyan ve evden çıkmayan bir kız! Bu kesinlikle çok sıkıcı!" dedi. "Sana göre sıkıcı olabilir ama ben böyle biriyim işte!" Dedim ve tekli koltuğa geçip dizlerimi kendime çekerek oturdum.

 

Sıla birden ayaklandı ve tam önümde durdu. Ardından kolumu tutup beni öyle bir sert çekti ki neredeyse salonun ortasında ki masaya uçuyordum. "Sıla ne yapıyorsun?" dedim. "Hadi ama gidip hazırlan daha gidip elbise falan alacağız. Bu partiye gelmen şart!" Dediğinde Eftelya ya döndüm. "Eftelya şuna birşey söyle. Biliyorsun ki ben öyle diğer kızlar gibi partilerede sürten kaltaklara benzeyen tiplerden değilim!" Eftelya hiç oralı olmamıştı. Boş boş duvarı izliyordu. Eftelya'nın yanına yürüyeceğim sırada Sıla tekrar kolumu yakalayıp beni odaya çekiştirerek götürdü. Ve dolabımı açıp kıyafetlerime bakmaya başladı. "Bu kıyafetler de ne? Ah kesinlikle çok kötüler!" Gözlerimi kapatıp derin bir nefes daha verdim. Ardından bir tane ince askılı siyah bir bluz ve kısa siyah bir kot şort çıkardı ve bana fırlattı. "Şunlar idare eder hadi giy ve aşağıya in seni bekliyoruz," tam kapıya yöneldiği sırada kolunu tuttum ve kendime dönderdim, "Sıla ben gelmiyorum! Daha kaç kere söylemem gerekiyor?" Dedim. Sıla ise tek kaşını kaldırıp yüzüme baktı. "Hadi ama hem sevgili abiciğim seni görmezse çok üzülür, nede olsa biricik sevgilisisin," ne yani Alparslan'da mı o partiye gidecek "Abin mi?" Dediğimde başını aşağı yukarı salladı. "Abimin doğum günü bugün ve sende o partiye gelmeyeceksen abim buna üzülür. Sürpriz doğum günü partisinde seni görmesini istemiyor musun yani?" Dedi. "Tabiki gelmek isterim keşke daha önceden deseydin daha iyi olurdu," dedim "O halde anlaştığımıza göre giyin ve gel" tamam anlamında başımı salladım. Sıla oda dan çıktı ve merdivenleri inerek gözden kayboldu. Bende hemen kıyafetlerimi giydim, dalgalı saçlarımı açtım ve son olarak glos'umu sürdüm ve aşağıya indim. "Sonunda hazırsın biraz daha burada seni bekleseydim ortadan ikiye çatlayacaktım. Neyse ki beyaz melekle geldim," dediğinde kapıya yönelmişti. "Beyaz melek mi? Beyaz melekte kim?" Sorduğum soruyla duraksadı ve omzunun üzerinden bana baktı ve dudakları yukarıya kıvrıldı. "Benim arabam beyaz meleğim o benim," dedi ve tekrar önüne dönerek kapıyı açtı ve arabasına doğru ilerleyip sürücü koltuğuna oturdu. Durduğum yerden onu görebiliyordum. Eftelya koltuktan kalkıp yanıma geldi. Ben Eftelya'ya döndüm ve Eftelya bana hiç bakmadan dışarıya çıktı.

 

Eftelya'nın motoru burada değildi. Büyük ihtimalle Sıla izin vermemişti. Eftalya'ya seslendim ve aklımdan geçen soruyu dile getirdim. "Eftelya sen motorunla gelmemdin mi?" Dediğimde Eftelya arabaya doğru ilerliyordu sorduğum soruyla anında adımları kesilmişti hiçbir yeri duymuyordu ama en sonunda transtan çıkmış gibi silkelendi ve bana dönüp baktı. "Motorum artık yok Defne!" Dedi ve konuşmaya devam etti. "Çünkü benzin döküp yaktım!" Dedi ve Sıla'nın beyaz meleği'nin arka kapısına doğru yürüyüp kapıyı açtı ve oturdu kapıyıda bir o kadar sert kapatmıştı. Sıla'nın homurtularını duydum, fazla oyalanmamak için kıpırdanıp büyük adımlarla arabanın yolcu koltuğuna oturdum.

 

Sıla arabayı çalıştırdı ve yola çıktı. Arabada Harleys in hawaii şarkısı çalıyordu. Başımı arkaya çevirip Eftelya'ya baktım başını cama dayamış müziği mırıldanarak dışarıyı izliyordu. Bora'nın eski sevgilisi çıkıp geldiğinde Bora hiç birşey yapmamıştı. Bu onu çok fazla hayal kırıklığına uğratmıştı. O kızın gelmesiyle Bora hiç birşey yapmamıştı ve bu da ayrılmalarına sebep olmuştu. Bakışlarımı tekrar yola çevirdim ve dışarıyı izlemeye başladım. Sıla ise arabayı sürerken bir anda şarkının sesini fulledi. Kulak zarlarım neredeyse patlamak üzereymiş gibi hissediyordum, arabada çalan şarkı en az önceden Alparslan ile gittiğimiz barda ki kadar yüksek çıkmıştı. Daha ben ne olduğunu anlamadan Sıla arabaya son sürat yüklendi ve hiç olmayacağı kadar hızlandı.

 

Bir yandan kendimi tuttum bir yandan da Sıla'ya sesimi duyurmaya çalışıyordum. "Sıla biraz yavaş git çok hızlısın!" ama nafileydi Sıla asla beni duymuyordu. En son arabayı biraz yavaşlattı ve müziğin sesini de kıstı. Sonunda hiç bitmeyecek sandım. Ardından bir mağazanın önünde durduk ve arabadan ilk inen Eftelya oldu ardından bende indim ve Eftelya'nın yanına ilerledim. Sıla da yanımıza gelince mağazaya girdik. Sıla hemen kendisine bir elbise aldı. Vücudunu bacaklarına kadar saran, sonrasında genişleyen, pembe renkli straplez elbise aldı eline ve hemen kabine doğru ilerleyip ilk boş bulduğu yere girip kapısını kitledi ve hazırlanmaya başladı. Bende etrafta kendime uygun bir elbise ararken Eftelya gözüme ilişti yanına ilerleyip omzundan tuttup ona motivasyon olsun diye çok hafif bir şekilde sıktım. Bana gülümseyip o da elbise bakmaya başladı.

 

En son elinde siyah dizlerinin biraz üzerinde yakası düz ve balon kol olan bir elbise alıp kabine ilerledi bende hâlâ kendime göre bir elbise bulmaya çalışıyordum en sonunda kendime vücudumu bacaklarıma kadar saran, sonrasında genişleyen, lacivert parıltılı, straplez ve balon kol olan bir elbise seçtim kendime ve kabine doğru ilerlediğim sırada Sıla kabinden çıktı. "Nasıl olmuşum?" Dedi ve kendi etrafında bir tur döndü. "Çok güzel olmuşsun," Sıla benim elimde ki elbiseye baktı. "Göster bakalım sen ne seçtin." Dedi elimdeki elbiseyi ona gösterdim. "Bunu seçtim." Dedim omuzlarımı yukarı aşağı oynattım. "Çok güzel ama bu. Dikkat et de abim pasta yerine seni yemesin," dediğinde gözlerim far görmüş tavşan gibi açıldı. "Korkma şaka şaka!" Dedi ve kahkaha attı. Bende ona gözlerimi devirip kabine girdim ve üzerimde ki kıyafetlerimi sıyırdım elbiseyi giydim ve kabinden çıktım. Eftelya' da giyinmiş Sıla ile konuşuyorlardı. Ben yanlarına gittiğimde ikiside bana dönüp baktılar. "Biliyorum güzel olmamış değil mi?" Dediğimde ağızları biraz aralandı ve beni baştan aşağı süzdüler. Sıla, "Şaka mı yapıyorsun? Çok güzel olmuşsun." Dediğinde karşımda duran aynadan kendime baktım. Gerçekten de elbise bana yakışmıştı ama güzel durmadığını söylüyordum ama tam aksine, sanki benim üzerime dikilmiş gibiydi.

 

Tekrardan her birimiz bir kabine girip kıyafetlerimizi giyip elbiseleri de alıp mağazadan çıkıp beyaz meleğe doğru yürüdük Eftelya en son ki haline göre daha neşeliydi. Hatta neredeyse şarkı söyleyip dans edecek gibiydi. Onu böyle mutlu görmek benide mutlu ediyordu sonuç olarak kardeşim gibiydi. Sıla'ya döndüm yine önceki formundaydı bağırarak şarkı söylüyor, Eftelya da ona eşlik ediyordu. Arabayı son sürat sürüyordu Sıla. Bu sefer bende onlara eşlik ettim. Biz şarkı söylemeye devam ederken eve çoktan gelmiştik. Ben ve Eftelya arabadan indik ve Sıla'nın arabayı park etmesini bekledik ardından arabayı park ettikten sonra yanımıza geldi.

 

Kapıyı açıp içeriye gireceğimiz sırada içeride sarı saçlarıyla ve yeşil gözleriyle tıpkı Sıla ya benzeyen bir kadın oturuyordu. Biz bir kaç saniye öylece şaşkın bir şekilde kadına bakarken kadında bize bakıyordu ardından ayağa kalktı ve tam karşımızda durdu. İçimizden sadece biri konuşabildi sonunda

"Anne?" dedi Sıla fısıldar bir şekilde. Ne annemi? Şimdi bu kadın Sıla'nın annesi mi oluyor? Hâlâ şaşkınlığım üzerimdeydi Eftelya da benim gibi aynı şekilde salonun ortasında duran kadına bakıyorduk. O sırada Sıla tekrar konuşmaya başladı. "Senin burada ne işin var?" Dediğinde kadın önce gülümsedi ardından Sıla ya doğru yürüdü. "Sizi görmek için geldim tatlım, ayrıca bugün abinin doğum günü bunu nasıl kaçırabilirim," dediğinde Sıla'nın sinirden elini yumruk yaptığını gördüm elini çok sıkı bir şekilde yumruk yaptığını için parmak boğumları beyazlamıştı.

 

Aniden yüksek sesle konuştuğunda irkildim. "Bu kadar zaman sonra gelmen hiçbirşeyi değiştirmez anne! Sen ve babam abim henüz 12 yaşındayken ve ben daha 4 yaşındayken bizi terk edip gittiniz." Dediğinde kadın araya girdi "kızım mecburduk size daha iyi bir gelecek sağlamak için böyle bir karar aldı-" kadın lafını tamamlayamadan Sıla tekrar konuşmaya başladı. "Abim 22 yaşına giriyor ve sen 10 yıl sonra tekrar çıkıp geliyorsun. Üstelik abinin doğum gününü kaçırmamak için geldiğini söylüyorsun. Anne sen 10 yıldır bizim doğum günlerimizde gelmedin kutlamadın!" Dediğinde Sıla'nın gözünden bir damla yaş yanağından süzüldü. "Bunca yıl sonra çıkıp gelmeyin anne bizim size ihtiyacımız yok!" Dediğinde gidip Sıla'nın kolunu tuutum. "Sıla yapma." Dedim fısıldar bir şekilde. Sıla elindeki alışveriş poşetlerini fırlattı ve bana sarıldı, bende kollarımı ona doladım ardından onu üst kata çıkardım biraz dinlense iyi olur diye düşündüm.

 

Biz yukarıya çıkmadan önce Eftelya'ya kandınla ilgilensin diye bir baş işareti verdim. Eftelya anlamış olacak ki başını hafifçe eğip beni onayladı. Biz yukarı çıktığımızda Sıla daha şiddetli ağlıyordu, ne yapacağımı bilmeyerek yanında oturuyordum. Elleriyle yüzünü kapatmıştı ardından yüzünü kaldırıp bana baktı ve elimi tuttu. "Defne onu buradan gönder lütfen," hâlâ ağlıyordu "Sıla o senin anne-" sözümü yarıda kesmişti. "O kadın benim annem değil!" Bağırarak söylemişti bunu muhtemelen annesine duyurmak için, ardından elimi bırakıp yatağa uzandı cenin pozisyonunu aldı. Ben ona bakarken ayağa kalktım "biraz dinlen hem bugün enerjik olman gerekmiyor mu? Sonuçta abinin doğum günü." Sadece başını sallamakla yetindi, kapıyı açıp merdivenlerden aşağıya indim. Kadın koltukta oturmuş yüzünü ellerinin arasına almış ağlıyordu. Eftelya da kadının karşısında ki koltuğa oturmuş öylece kadını izliyordu. Gidip kadının yanına oturdum ve omzunu tuttum. Kadın kafasını kaldırıp ıslak gözlerle bana baktı. Tıpkı Sıla'nın ki gibi sarı saçları ve yeşil gözleri vardı. Sıla güzelliğini annesinden almıştı. Peki ya Alparslan, Alparslan kime çekmişti yakışıklılığını kimden almıştı? Muhtemelen babasına benziyordur. Ben bu soruları düşünürken kadın birden bana sarıldı, ben önce şaşırsamda bende kollarımı ona sardım. Kadının ağlaması şiddetleriyordu. Ardından geri çekilip bana gülümsedi ve yüzünde ki yaşları eliyle sildi. Sonra yanında duran çantasını da alıp ayağa kalktı hiçbir şey söylemeden kapıya yöneldi ve kapıyı açtı. Bize dönüp son kez bakıp gülümsedi. Söylediği sözü sanki sadece Eftelya'ya söylüyormuş gibi Eftelya ya bakıyordu "Görüşürüz!" Dediğinde bana döndü. "Özellikle sen umarım tekrar görüşürüz." Bende kadına gülümseyip "görüşürüz." Dedim. Kadın kapıdan çıkmadan önce birşeyler mırıldandı ama ne söylediğini anlamamıştım.

 

***

 

Saat 19:30' a geliyordu Sıla ve Eftelya çoktan hazırlanmışlardı ben ise parti saat'i gelene kadar kitap okumuştum. Kafamı kaldırıp saate baktığımda geç kalacağımızı anladığım için hemen jet hızında yukarıya çıkıp hazırlanmaya başladım. Hemen elbisemi giydim. Saçımı yukarıdan sıkı bir şekilde atkuyruğu toplayıp makyajıma geçtim. Elbiseme uygun hafif bir makyaj yapıp aşağıya indim. Sıla ve Eftelya resim çekiyorlardı ben gelince ikiside dönüp bana baktı. "Sen her hâlde abimi kalpten götürmeye niyetlisin," dediğinde 'ne' der gibi yüzüne baktım. Eftelya' da onu onaylar gibi gülümsedi ve başını aşağıya yukarıya salladı. Onlara sinirlendiğimi belli edercesine baktığımda ikiside ağzına fermura çekiyormuş gibi yaptılar. İkiside hareketlenip kapıya yöneldiler bende arkalarından ilerliyeceğim sırada Sıla beni durdurdu. "Sen gelmiyorsun," dediğinde kaşlarım hafif havalandı. "Ne! Neden?" Dediğimde. "Çünkü sen abimle oraya geleceksin de ondan." Anladığımı belli edercesine başımı salladım. "Sıla parti nerede oluyor?" Dedim ve cevap vermesini bekledim. "Abimin her zaman gittiği bir bar var full moon oraya getireceksin," tekrardan başımı aşağı yukarı salladım ve onların kapıdan çıkıp gitmelerini bekledim.

 

Onlar gittikten sonra salona ilerleyip koltuğa oturdum. Alparslan gün içinde hiç aramamış veya mesaj atmamıştı. Kendi kendime telefonda takılırken yaklaşık bir saat sonra kapının açılma sesini duydum, hemen ayağa kalkıp kapıyı doğru ilerledim. Alparslan içeriye girdiğinde karşısında gülümseyerek ona bakıyordum. Beni karşısında görmesiyle önce duraksadı ardından beni baştan aşağı süzdü. Ağır adımlarla bana doğru geldi. Tam dibimde durduğunda kafamı kaldırıp ona bakarken bakışları dudaklarıma kaydı sonra tekrar bakışları gözlerime tırmandığında "Bir yere mi gidiyordun?" Sorusu ile önce duraksadım ardından konuşmaya başladım "belki seninle full moon'a gideriz diye düşünmüştüm. Eğlenme amaçlı," dediğimde Elini uzattı. Elini tuttuğumda kapıya doğru ilerleyip kapıyı açtı. Arabası az ileriye park edilmişti. Araba'nın yanına ilerlediğinizde o sürücü koltuğuna geçti bende hemen yolcu koltuğuna oturdum. Yaklaşık bir saat sonra full moon mekanının önüne gelmiştik arabayı park ettiğinde ikimizde arabadan indik.

 

Yanıma geldiğinde elimi tekrar tuttu. Mekanın kapısına doğru ilerledik ve içeriye girdik içeride hiç kimse yoktu -aslında bütün arkadaşlarımız oradaydı- etraf karanlıktı bir anda Alparslan' dan ses yükseldi "Sikeyim böyle işi kim kapattı lan ışıkları?" Biz ilerlemeye devam ederken bir anda ışıklar açıldı konfetiler patladı ve herkez -bende dahil- hep bir ağızdan sürpriz diye bağırdık Alparslan önce şok olmuş bir şekilde etrafa baktı ardından bana dönüp bir küfür daha savurdu "Siktir" dediğinde tek kaşımı kaldırdım, "Ne küfür ediyorsun. Burada sana sürpriz doğum günü partisi hazırlıyoruz sen bize küfür ediyorsun" bunu söyleyen ben değil Poyraz'dı etrafına bakmaya başladı. Tekrar bana döndüğünde "Bunların hepsini sen mi ayarladın?" Hayır anlamında başımı salladım. Başımla Sıla'yı işaret ettim. Tekrar elimden tutup masaya doğru ilerledi. Arkada isabel larosa'nın favorite şarkısı çalıyordu. Büyük masa'nın yanına gittiğimizde Alparslan elimi bırakıp Sıla'ya doğru ilerleyip ona sarıldı. Sonrasında herkese teşekkür edip tekrar yanıma geldi. Etrafa baktığımda Eftelya yoktu. Bora'da etrafta yoktu. Sıla'nın yanına gittim. "Eftelya nerede?" Diye sorduğumda bana anında cevap verdi. "Bora onun kolundan tutup bir yere götürdü yani nere gittiklerini söylemediler," tamam anlamında başımı salladım.

 

Herkes deli gibi eğlenip bira içiyorlardı. Alparslan'a hediyesini vermek için harektlendiğim sırada içeriye bir kişinin girdiğini duydum ama çok aldırmadım muhtemelen Alparslan'nın arkadaşlarından biriydi. "İyiki doğdun Alparslan. Uzun zamandır görüşemiyorduk." Kız sesini duyunca bir anda olduğum yere sabitlenmiş gibi öylece durdum. Yavaşça arkamı döndüğümde. Kahverengi saçları ve siyah gözleri olan bir kız tam Alparslan'nın karşıda durmuştu. Üzerinde göğüs dekoltesi olan kısa kırmızı renkte bir elbise giymişti. Elinde de hediye kutusu tutuyordu. Alparslan'a doğru ilerleyip elindeki hediye kutusunu ona uzattı ama Alparslan hiç hareket etmeden öylece karşısındaki kıza bakıyordu. Yanımda duran Sıla bir küfür savurdu. "Siktir Rüya'nın burada ne işi var?" Demek ki kızın adı Rüya. Sıla'ya dönüp ona sordum. "Sıla kim bu?" Dediğimde kıza bakıyordum. Kız Alparslan'a bakınca gözlerinin içi parlıyordu resmen. Sıla'ya tekrar döndüğümde söyledi şey ile yerime daha çok çakıldım. "Abimin eski sevgilisi" söylediği şeyin farkına vardığında tekrar konuştu. "Siktir sana bunu söylememeliydim!" Bir anda pasta ve içeceklerin olduğu masa sanki birisi benzin döküp çakmakla ateşe vermiş gibi yanmaya başladı. Alparslan bana yalan söylemişti. "Bana 'benim hayattımda sadece sen varsın' dediği adam bana yalan söylemişti" birden herkes deli gibi çığlıklar attıp oradan oraya koşuyorlardı. Bedenim ısınmaya başladı. Elbisem lacivert renkten siyaha döndü bir pelerin gibi bütün vücudumu sardı. Omuzlarımda hissettiğim acı ile yüksek sesle bağırmaya başladım. Koşar adımlarla dışarıya çıktım. Ayaklarımın beni kaldıramayacağını anladığımda dizlerimin üzerinde yere çöktüm. Acım gittikçe artıyordu, ben daha çok bağırıyordum yüzümü ellerimin arasına aldım. Omuzlarımda ki acı biraz hafifleyince gözlerimi açıp gölgeme baktım arkamda iki tane büyük kanatlar olduğunu gördüm kafamı çevirip kanatlara baktım alev alev yanıyorlardı. Bir kaç dakika sonra gözlerimi kapattım. Bunun bir hayal olduğunu düşündüm. Gözlerimi açtığımda oturduğum yerde değildim. Havalanmıştım aşağıya baktığımda Eftelya'yı gördüm ardından Sıla, Bora ve Alparslan çıktı dışarıya. Ama ben çoktan oradan uzaklaşıyordum.

 

 

 

 

Eftelya Arslan

Eftelya ve Sıla full moon mekanına gelmişler etraf önceden hazırdı. Eftelya Bora'nın da orada olduğunu görünce morali düştü ama ona aldırış etmedi. Eftelya Sıla'ya yardım edeceği sırada Bora gelip genç kızın kolundan yakaladı. Eftelya ne kadar kolunu ondan kurtarmaya çalışsada başaramadı. Bora Eftelya'nın kolunu tuttuğu gibi onu dışarıya doğru sürükledi. Ardından Bora genç kızı duvarla kendi arasına aldı. Eftelya konuşacağı sırada Bora birden Eftelya'nın dudaklarına yapıştı. Eftelya Bora'yı ne kadar ittirmek istesede nafileydi. Bora geri çekildiğinde Eftelya Bora'nın yüzüne tokadı indirdi. "Sen ne hakla beni öpüyorsun!" Bağırdığında Bora kafasını yana çevirip sırıtmaya başladı. "Sence de çok uzun sürmedi mi bu ayrılık" dediğinde Eftelya afallamıştı. Bora'yı özlemişti ama Bora bunu hakketmişti. "Sen bunu hakketin Bora!" Dediğinde tekrardan Bora'yı ittirdi ama Bora bir milim bile kıpırdamadı. Eftelya tekrar bağıracağı sırada büyük bir gürültü koptu. Eftelya ve Bora mekanın önüne gelip içeriye girecekleri sırada yerde oturan Defne'yi gördüler genç kızın elbisesi kısa olmasına rağmen adeta bir pelerin gibi vücudu sarmıştı. Lacivertten siyaha bürünmüştü ve Defne'nin alev alev yanan kanatlarını gördüler. Bora hemen içeriye girdi ama Eftelya hâlâ yerde oturan genç kıza bakıyordu. Sonra bir anda gökyüzüne doğru havalandı ve havada kuş misali gibi süzülmeye başlayarak gözden kayboldu. Eftelya gördüklerinin şoku ile bir küfür savurdu.

 

 

Loading...
0%