Yeni Üyelik
26.
Bölüm

10. Bölüm - Kaderin Cilvesi (Part I I)

@mrsmilagros

Şarkı -> Troublemaker - Olly Murs

Hey sen,
Müziği başlatmayı sakın unutma ☝🏻


*** 


İçeri önce Lucas girdi. Ardından Chris, Peter ve Leo. Girişleri sükse yaratacak türden değildi. Birkaç hayran etraflarını sarmıştı elbet ama olan biten bundan ibaretti. Ünlü simalar görmek bu kulüpte alışılagelmiş durumlardan biriydi. Kızlar bile daha ilk haftadan birçok ünlü isme denk gelmişti. Elbette onlar kulüpteki diğer personel ve ziyaretçiler kadar normal karşılamamışlardı bu durumu. Fotoğraf çekilmek için türlü uğraşlar verilmişti ve sevinçleri gözle görülmeye değerdi ancak zamanla onlar da tepkilerini kontrol altına almanın bir yolunu bulmuşlardı. Fakat şu anda mekâna girenler...


Onlara karşı aynı tavrı sergileyebilecekleri muammaydı. Four Seansons'ta yaşananlar bir şekilde kızların -Leo Martinez hariç- diğerlerini sıradan çocuklar gibi algılamalarına sebep olmuştu. Tanınmış kişiler oldukları gerçeği akıllarının bir köşesinde dursa da onlarla iletişimlerini şekillendiren şey bu bilgiden ziyade haklarında edindikleri kişisel deneyimler olduğundan içlerinden geldiği şekilde davranmaya meyilliydiler. Haliyle her an her şey mümkündü. Otelden ayrılmadan önce hisleri daha ılımlı bir hale gelmiş olsa da en ufak bir kıvılcım o duygu durumunu tersine çevirebilirdi.

Peter ortasında masa bulunan genişçe bir alanı gösterdiğinde hepsi tek tek koltuklara yerleştirdiler ve daha önce defalarca burada bulunmuş olmanın rahatlığıyla sipariş vermek için hazırlandılar.

"Pardon, bakar mısınız?"

Lucas yanlarına yaklaşmakta olan garsonlardan birine eliyle işaret vermişti ki sahnedekilerden bazıları gözüne ilişti. Aslında biri demek daha doğru olur. Çünkü her ne kadar yanındakilerin otelde karşılaştıkları kızlar olduklarını anlamış olsa da Günceyi gördüğü an Lucas'ın odağı tamamen o olmuştu.

"Ciddi olamazsın!"

Sesli tepkisi diğerlerinin de dikkatini çektiğinde sahneye Peter döndü. Ardından Chris ve Leo. Bakışları kızları bulduğunda Lucas kadar yoğun olmasa da afallamışlardı ama bir sonraki an yaptıkları ilk şey şaşkınca gülümsemek oldu. Çünkü otelden ayrılmadan önce Leo ile Aylin arasında geçen o malum diyaloğa şahit olmuşlardı ve şimdi onları burada görmek... Bu olsa olsa kaderin cilvesi olmalıydı.

Şaşkınlıklarını atlatmaları bir süreyi alsa da sipariş verebildiler ve içeceklerini yudumlarken kızları izleyerek onların nasıl burada olabildiklerini anlamaya çalıştılar. Kızlar yeniden servise başladıklarındaysa hepsinin masadan kaybolması bir oldu. Birbirlerine açıklama yapmalarına gerek yoktu. Çünkü nasıl ki kızlar kendi aralarında Leo ve arkadaşları hakkında konuştularsa onlar da kızlar hakkında konuşmuşlardı ve aralarında en kararsız olan Lucas bile garip bir heyecanla Günce'yle karşılaşmanın peşindeydi. Malum, bu ikilinin diğerlerine nazaran daha az normal ve daha agresif bir iletişimleri olmuştu otelde. Yine de bu durum içindeki isteği azaltmak yerine daha da körüklüyordu.

Nihayet hedefine ulaştığında Günce bar tezgahının yanına sıralanmış bir grup insana içecek servisi yapmakla meşguldü. Lucas'ı görmemişti. Yoğunluk vardı ve Günce her bir müşterinin isteğini yerine getirmeye o kadar odaklanmıştı ki çoğu zaman siparişin kimden geldiğine bile bakmıyordu. Ama son aldığı sipariş ilginç bir şekilde dikkatini çekmişti. Çünkü sesin çok tanıdık olmasının dışında sahibinin yanına oturan kadının adama sırnaşma şekli o kadar cüretkardı ki Günce başını bardaklardan kaldırıp onları inceleme dürtüsünü engelleyemedi.

Ve o anda koptu bir fırtına. Lucas'ı gördüğü an kendini durduramadan ağzından bir şaşkınlık nidası döküldü. Lucas'ınsa dudaklarında keyifli bir sırıtış belirmişti.

"Senin ne işin var burada!"

Güncenin sorusu mantıklıydı ancak aynı soru kendisi için de geçerliydi. Lucas da onu burada bulmayı beklemiyordu ama aslına bakarsanız bu durumdan hiç de rahatsız değildi. Bir rövanştı şu an yaşadıkları onun için. Son görüşmelerinde Günce nasıl onu hazırlıklı olmadığı bir oyunun içine sürüklediyse şimdi de o aynısını yapmayı planlıyordu.

"Bunu sana sormalı. Benim anavatanım burası, sense kilometrelerce öteden buraya kadar gelmişsin. İlginç. Bana karşı hep kaba olduğunu bilmesem peşimden geldiğini düşüneceğim."

Ardından söylediklerinde çok ciddiymiş gibi gülümsemesini gizleyerek yanındaki kadına döndü ve ilgisini çekmiyor olsa da onunla ilgileniyormuş gibi göründü. Günce'yse orada öylece durup ikisini izlemekten başka bir şey yapamadı. Bu zamana kadar ki konuşmalarında hep hazır cevaplar verip gidişatı yönlendirenin kendisi olmasına karşın bu kez o kadar şaşkındı ki aklına söyleyecek bir şeyler geldiğinde kadın çoktan sohbeti devralmıştı.

"Senin için ne yapabilirim Lucas? Nasıl kadınlardan hoşlanırsın? Aklındaki kadın kriterlerine uygun muyum?"

Fazlasıyla ucuz bir o kadar da cinsiyetçi bu soru karşısında Günce gözlerini devirdi ve bir kadının nasıl olup da kendini bu kadar küçük düşürebileceğine hayret etti. Lucas'ın da ondan bir farkı yoktu. Kalkıp hemen oradan uzaklaşmak isteği içindeydi ancak Günce'yle konuşabilmek için burada durmaktan başka şansı olmadığından kadına katlanmak zorundaydı. Ama en azından konuşmayı kendi istediği şekilde yönlendirebilirdi.

"Nazik kadınlardan hoşlanırım. Sıcakkanlı ve doğal kadınlardan."

Cevabı karşısında Günce güldü önce. Çok sesli gülmemişti ama dikkati başından beri onda olan Lucas güldüğünü fark etmişti. Ardından bir şeyler mırıldandı. Lucas tam anlamıyla duyamamış olsa da neler söylemiş olabileceğini az çok kestirebiliyordu.

"Bu soğuk nevale hallerinle fazla beklentilisin bence ama neyse..."

"Bir şey mi dedin?"

Lucas Günce'ye döndüğünde Günce başını iki yana sallayarak işinize bakın anlamında eliyle geçiştirdi onları. Lucas'ın bir şeylerin peşinde olduğunu anlamıştı ama umursamayarak ona istediğini vermemek niyetindeydi.

"Ah Lucas. Tam istediğin kadın profiline uygunum o halde. Hem sana karşı nasıl kibar olunmaz ki zaten. Centilmensin, olgunsun. Bir o kadar da yakışıklı."

Kadın yeterince yakın değillermiş gibi Lucas'a biraz daha yaklaştı ve bu kez ellerini kollarında dolaştırdı. Ardından büyük bir hayranlık ve heyecanla konuşmaya devam etti.

"Tanrım! Düzenli olarak spor mu yapıyorsun sen? Çok güçlü ve yapılı bir bedene sahipsin. Kıskandım seni açıkçası. Çünkü ben çok bencilim ve bu vücuda dokunmayı istemeyecek tek bir kadın bile olduğunu sanmıyorum."

Elleri yavaşça göğsüne yönelip oralarda da gezinmeye başladığında Lucas kadının yanında bulunmasının yanlış anlaşıldığının farkına vararak sırtını dikleştirip biraz da olsa mesafe koymaya çalıştı aralarına. Ancak bu tavrı kadının geri çekilmesini sağlamak yerine ona daha da yakınlaşmak için avantaj sağlamış gibiydi. Kadın ellerini omzuna yaslayarak Lucas'a yaklaştı iyice ve niyetini yeterince açık şekilde ifade edememiş gibi kulağına müstehcen fısıltılarını sıralamaya başladı. Her şeye noktayı koyan da bu oldu. Lucas'ın kadına tahammülü kalmadığından alelacele son kozunu oynadı.

"Ah evet. Bu konuyla ilgili büyük sıkıntılar yaşıyorum doğrusu. Çünkü azize gibi olanları bile dokunup yanlışlıkla olmuş süsü verebiliyor ya da bu uğurda uygunsuz kılıklarda karşıma çıkıp karşılaşmamızı basit bir tesadüfmüş gibi gösterebiliyor."

Son sözleri başından beri bir şeylerden şüphelenen Güncenin düşüncelerinden emin olmasını sağladı. Lucas bariz şekilde otelde yaşadıklarına atıfta bulunuyordu. Günce'nin yarı ıslak vaziyette karşısına çıkmasından ve kalçalarının -kesinlikle kazara- kendisine çarpmış olmasından dem vurmuştu. Sürekli tartıştıklarını ima ettiğini de anlamak için çok zeki olmaya gerek yoktu. Kadınla olan sohbeti de tamamen Güncenin dikkatini çekebilmek içindi ve başarılı da olmuştu aslında. Günce elindeki şişeyi bir kenara bırakıp tamamen Lucas'a yöneldi.

"Baksana sen. Bana bir şeyler mi ima etmeye çalışıyorsun? Eğer öyleyse bilmeni isterim ki otelde ne olduysa oldu. Amerika sınırları içerisinde seni tanımıyorum."

Ardından şişeyi eline alıp yeniden bardakları doldurmaya başladı. Lucas'sa kısa bir süre onu izledi ve ardından dudaklarında keyifli bir gülümsemeyle ellerini iki yana açtı.

"Pekâlâ. Sen nasıl istersen."

Cevabında hiçbir üstünlük belirtisi olmamasına karşın Günce, Lucas'ın karşısında keyiften dört köşe oturmasından rahatsızlık duyarak bar bölmesinden ayrıldı. Oradaki görevlilerden birinden yerine bakmasını rica edip hızla oradan uzaklaştı. Lucas da peşinden gitmek için ayaklandığı sırada kadın onu durdurmak için hareketlendi ancak Lucas ona bu fırsatı tanımadan Güncenin peşine takıldı.

"Orada dur hemen. Peşimden gelme."

Arkasındaki adım seslerini duyduğunda peşindekinin Lucas olduğunu anlamıştı Günce. Arkaya baktığında da tahminlerinin doğru olduğunu gördü. Ancak sözleri pek de işe yaramamıştı çünkü Lucas hızını kesmeden hala Günce'yi takip ediyordu.

"Sana dur dedim beni duymuyor musun?"

Günce karşısına çıkan dar koridorlardan birine girdiğinde Lucas istifini bozmadan arkasından ilerlemeye devam etti ve ellerini cebine sokarak son derece rahat bir şekilde konuşmaya başladı.

"Beni tanımadığını söylememiş miydin? Sıradan biriyim ben de işte. Öylece yürüyüp gidiyorum."

Hazır cevaplılığı karşısında Lucas'ın formundan hiçbir şey kaybetmemiş olduğunu düşündü Günce ve dudaklarında alaylı bir gülüşle durakladı.

"Akıllı çocuk. Madem öyle buyur geç. Alan senin. O güzel yürüyüşüne devam edebilirsin."

Ardından duvara yaslandı ve kollarını göğsünde bağlayarak Lucas'ın tepkisini beklemeye başladı. İşte o anda bu zamana dek süreci iyi yönetmiş olan Lucas afalladı ve birden Günceyle olan her karşılaşmasında yaşadığı gibi nasıl tepki vermesi gerektiğinden emin olamamaya başladı.

Bir Günce'ye bir önünde uzanan koridora bakarak kısa bir an kararsızlık yaşadığında Günce keyifle kaşlarını kaldırıp bakışlarıyla koridoru işaret etti.

"Hadi ama ne duruyorsun? Devam etsene."

Lucas birkaç adım atıp ilerlemeye başlamıştı ki geri dönmesi bir oldu. Günce'yse gözlerini devirerek onun tam aksi istikametine doğru yürümeye başladı bu kez. Aralarında tam bir kovalamaca başlamıştı adeta. Kaçan kovalanır misali Lucas Güncenin peşindeydi.

"Hiç olmazsa sana bir hoş geldin deseydim. Ne bileyim bir şeyler falan ikram etseydim. Kolonya gibi mesela."

Bir atıfta bulunma daha. Lucas adımlarını sıklaştırıp iyice yaklaşmıştı ki Günce bir hırsla ona döndü. Dönüşü o kadar ani olmuştu ki onu bu kadar yakınında bulmak bir anlığına Lucas'ın tüm kontrolü elden bırakmasına sebep oldu. Günce'yse olan bitenden habersiz laf yetiştirmenin derdindeydi.

"Komik olduğunu mu sanıyorsun!"

"Dans et benimle."

Lucas'ın beklenmedik sözleri karşısında Günce'nin yüzünden son derece samimi ve yoğun bir şaşkınlık gelip geçti. Onun altta kalmayıp bir cevap vereceğinden emin olmasına karşın beklediği son şey bir dans teklifiydi. Lucas içinse durum biraz daha farklıydı. O da kendisinden böyle bir atılım beklemiyordu ama Günceyle ilgili öyle bir şeyin farkına varmıştı ki bu gerçek, tartma fırsatı bile bulamadan sözlerin dudaklarından dökülüvermesine neden olmuştu.

Günce, Lucas'ın hoşuna gitmeye başlamıştı ve yeterince kafa karışıklığı yaşamıyormuş gibi bir de bu eklenmişti hislerine. Yine de teklifinden pişman değildi. Yalnızca Güncenin tepkisini kestiremiyordu.

Günceyse kendini kısa sürede toparlayabilmişti.

"Hah! Sonra da güzel dansın için sana övgüler yardırmamı bekleyeceksin, öyle değil mi?"

Ardından saçlarını omzundan geri savurup az önce Lucas'a sırnaşan kadının başarılı bir taklidini serdi ortaya.

"Ah Lucas, yoksa düzenli bir şekilde dans da mı ediyorsun sen?"

O kadar hünerliydi ki bu konuda, Lucas gülmeden edemedi. Günce ilk kez bu kadar içten güldüğünü görmüştü. Aslında ilk kez güldüğünü görmüştü ya neyse. Haliyle bir kez daha büyük bir şaşkınlık yaşadı ve sarsılmaya başlayan ciddiyetini nafile bir çabayla korumaya çalıştı.

Fakat aralarındaki gerilim biraz olsa da kırılmıştı bir kere. Hatta Güncenin dudaklarının kıvrıldığı bile söylenebilirdi. Lucas da bundan cesaret alarak nihayet az da olsa normale dönmüş konuşmalarını bir adım öteye taşımaya karar verip ismini sordu ona ama cevabını alamadı. Günce cevap vermek için dudaklarını aralamıştı ki Lucas'a sırnaşan aynı kadın yanlarında bitiverdi. Kollarıyla arkadan omuzlarına yaslandığında Günce'nin dudakları yeniden düz bir çizgiye dönüştü ve arkasına bile bakmadan yanlarından uzaklaştı.

"Nerede kalmıştık?"

Kadın parmaklarını Lucas'ın saçlarında dolaştırdığında Lucas ellerini üzerinden çekti ve onu kendinden uzaklaştırarak kalabalığa karıştı.


***
Biraz avucunu yaladın sanki Lucas 🙄

 

Loading...
0%