Yeni Üyelik
34.
Bölüm

12.Bölüm - Başlangıçlar (Part I)

@mrsmilagros

Şarkı -> İt Ain't Me - Kygo

Hey sen,
Müziği başlatmayı sakın unutma ☝🏻


***


O gece The Mystery Of Sound'da tam bir karmaşa hakimdi. Kızlar her gece yoğunluğun ve temponun içine düşmeye alışmışlardı ancak bu gece kulübün en hareketli zamanlarını bile sollayacak türden bir koşuşturma vardı mekânda. Herkes bir işin ucundan tutuyordu ve çalışanlar bu zamana dek hiç görülmemiş şekilde odaklıydılar işlerine. Çünkü Bernald Richowski müşteri yelpazesini genişletmek adına bir parti düzenlemeye karar vermişti ve ufacık bir hataya dahi tahammülü yoktu. Bu da işleri zorluğu yetmezmiş gibi bir de çekilmez hale getiriyordu. Son birkaç saattir kızlar Bernald Richowski'nin azarlamayla karışık yönlendirmeleri eşliğinde The Mystery Of Sound'u göz kamaştıran bir yer haline getirmeye çalışıyorlardı ve onun sürekli emirler yağdırması da işlerine hiç yardımcı olmuyordu.

"Hey sen! Uzun olan sana diyorum! ikidir gözüme batıyorsun. Bir daha şişeleri o şekilde dizdiğini görürsem eğer kendine yeni bir iş aramak zorunda kalacaksın ona göre."

Bernald'ın kendisini uyaran sesi karşısında Derin gözlerini devirdi ve daha dikkatli şekilde dizmeye başladı şişeleri. En son ki vakadan dolayı onun kendisinden hoşlanmadığının farkındaydı ve sağ olsun Bernald da bunu gizleme gereği duymuyordu. Yine de sessizliğini korudu ve o nasıl istiyorsa öyle devam etti işine. Sonuçta bu işe ihtiyaçları vardı ve Miami de yaşamlarını devam ettirmek istiyorlarsa eğer onun damarına basmamaları en iyisiydi.

Nihayet işleri bittiğindeyse ortaya çıkan manzara muhteşemdi. Kızlar The Mystery Of Sound'un her zaman diğer mekanlardan daha hoş göründüğünü düşünmüşlerdi ancak bu gece kendi tarihinde bile zirveyi görmüştü.

"Annem bu kadar güzel düzenleme yapıyor olduğumuzu görse aynısını evimizde uygulamıyoruz diye aylarca dilinden kurtulamazdık."

Esin'in sözleriyle kızlar gülüştüler ve konuklar gelmeye başladığında vakit kaybetmeden servise başladılar. Çok geçmeden de ortam kalabalıklaştı zaten ve kızların aksini mümkün kılmaya çalıştıkları halde içten içe bekledikleri o isimler de bir bir içeri girdi. Leo, Chris, Peter ve Lucas. Asıl amaçları kızları görmek olduğundan gözleri onları yakalayana dek bir şeyler yiyip içerek zaman geçirdiler bir süre. Nihayet onları bulduklarındaysa buraya her gelişlerinde olduğu gibi ayrı ayrı yönlere dağıldılar ve kızlarla karşılaşmanın yollarını aramaya başladılar.

Lucas hariç tabi. O, her şeyi olacağına bırakmakta kararlıydı ve Günce'nin yanına gitme gibi bir planı da yoktu. Ancak hesap etmediği bir şey vardı ki bu işler biraz da kader işiydi ve kaderse ikisini bir araya getirme niyetindeydi.

"Orada neler oluyor öyle?"

İçeceğinden yudumlarken sahnenin etrafında toplanan kalabalığı işaret etti Lucas. Barmen ise onun baktığı yöne çevirdi bakışlarını ve tezgâhı temizlerken önemiz bir şeylerden söz edermiş gibi omzunu silkti.

"Bay Richowski'nin eğlencelerinden biri işte. Ufak yarışmalara ve etkinliklere yer vermenin konukları memnun edeceğini düşünüyor."

Ardından işine devam etti. Lucas'sa, konuklar yanında boşalan yerleri yeniden doldururken kalabalığın bunaltıcı olduğunu düşünerek ayrıldı oradan. Ama çok geçmemişti ki adımları yeniden başka bir kalabalığa sürükledi onu. Az önce Barmenin yarışma yapıldığından bahsettiği alandı burası ve bir kadın sahnede şarkı söylüyordu. Yapacak başka bir şeyi olmadığından izlemenin iyi bir fikir olduğunu düşündü ve elenen her yarışmacının ardından yenisi sahnede belirirken gözleri etrafta dolaştı.

İşte o anda Günce ilişti gözüne. Sahnenin yakınında bir yerlerde durmuş Lucas gibi o da sahneyi izliyordu. Ancak o, Lucas'a nazaran bundan daha çok keyif alıyor gibiydi. Çünkü Günce'nin müziğe yeteneği vardı ve Lucas kadar da olanağa sahip olmadığından içinde müzik olan her şey ilgisini çekerdi. Sesi çok güzel değildi belki ama enstrüman çalmak konusunda iyiydi ve sahnedeki kadın piyano çalarak şarkı söylerken bu görüntüye kayıtsız kalması imkansızdı.

Öyle ki bunu bir tek Lucas da fark etmemişti. O sırada yanına gelen Esin de ilgisinin farkındaydı ve onun piyano çalmaktan ne kadar hoşlandığını bildiğinden karşısına çıkan her fırsatı değerlendirmesinden yanaydı. Çünkü Günce'nin bir piyanosu yoktu henüz ve şu anki koşullarda almak da pek mümkün olmadığından Esin en azından çalmayı deneyimlemesi gerektiğine inanıyordu. Bu yüzden onu cesaretlendirdi ve Günce ne kadar karşı koymaya çalışsa da sahnedeki kadın aşağı indiği anda kendini onun yerinde buldu.

Önce bocaladı biraz. Ne çalacağını ve söyleyeceğini bilemedi. Ancak birkaç denemenin ardından kararını verdi ve parmakları yavaşça tuşların üstünde gezinmeye başladığında ortaya çıkan melodi anında orada bulunanların hoşuna gitti. Öyle ki insanlar ufak hareketlerle yerlerinde salınmaya başlamışlardı bile. Bu görüntü az da olsa Günce'nin heyecanını aldı ve bir süredir piyano çalmadığından paslanmış olabileceğine dair endişelerini de silip süpürdü. Sesi de ezgiye eşlik ettiğindeyse güvenini tam anlamıyla kazanmıştı ve Esin ortalıkta görünmeyişlerinin dikkat çekeceğini düşünerek yanından ayrıldığında seyircileriyle baş başa kaldı.

Lucas, Günce sahnede keyifli dakikalar geçirirken onu izlemekten kendini alamıyordu. Günce her zamanki hallerinden çok farklıydı çünkü ve Lucas onu ilk kez gerçekten görüyor gibiydi. Genelde Lucas'ı gördüğünde çatılan kaşları şimdi serbestti ve düz bir çizgi halinde durmasına alışkın olduğu dudaklarıysa bir gülümsemeyle kıvrılmıştı. Mutluydu ve tüm bunlar yüzüne doğal bir canlılık ifadesi veriyordu. Lucas karşılaştıkları ilk andan itibaren onun güzel olduğunu düşünmüştü hep ama şimdi onda bundan çok daha fazlasının olduğunu fark ediyordu.

Günce huzurlu olduğu zamanlarda son derece sıcak bir o kadar da nazikti. Lucas'ı iletişimlerinin gerginliği konusunda içten içe rahatsız eden de tam olarak buydu. Günce'nin bu yönünü hiçbir zaman şu anki kadar net görememiş olsa da Lucas gözlem yapabildiği kısacık zaman dilimlerinde sıcaklığına dair izler yakalamıştı onda ve kendisi bile henüz tam anlamıyla idrak edememişken Günce'ye çekilmesinin sebebi de buydu. Haliyle onunla düzgün bir konuşma yapmak istemesi de bundandı. Günce'nin aklını sürekli meşgul ettiği şu son günlerde neden bu meseleye bu kadar takıldığını çözmeye çalışmıştı hep ve işte şimdi, burada durmuş Günce'yi seyrederken ancak farkına varabiliyordu.

Lucas başlarda ona karşı bir şeyler hissetmemiş olsa da artık Günce'den hoşlandığını biliyordu ve hareketlerini yönlendirense tamamen bu histi.

Lucas, Günce bir noktada şarkının sözlerini unuttuğunda yakınlarında dolaşıp onu rahatsız etmemeye karar vermiş olsa da durduramadı kendini ve anında onun yerine tamamladı sözleri. Günce ona döndüğündeyse kendisi de ne yaptığından emin olamayarak gülümsedi ona. Bu o kadar sıcak ve samimi bir gülümsemeydi ki daha önce onun güldüğüne dahi pek fazla şahit olmamış Günce bile karşılık vermeden edemedi. Ancak o, bu zamana dek hiç durup dururken rest çekmemişti Lucas'a zaten. Durduk yere öyle davranacak biri de değildi. Aralarındaki etki tepki meselesiydi yalnızca ve şimdi Lucas hiçbir ukalalık belirtisi göstermeden ona yardımcı olmaya çalışırken verebilecek en olağan tepkilerden birini vermişti haliyle.

Dudaklarındaki gülümseme şarkının sözlerini hatırlamanın da etkisiyle büyüdüğünde Günce de onunla birlikte şarkıya devam etti. Ancak olan olmuştu bir kere. Unutmuştu sözleri ve yardım almak da yarışmanın kurallarına aykırı olduğundan Günce diskalifiye oldu tabi. Ancak hiç de üzgün hissetmiyordu kendini. Basit bir yarışmaydı sonuçta ve sahneden inip Lucas'a doğru ilerlerken çok daha değerli bir şeyler kazandığını hissediyordu.

"Karışmamam gerekiyordu sanırım. Ama kendime engel olamadım. Amacım yalnızca yardımcı olmaya çalışmaktı. Diskalifiye olmanı istemezdim."

Lucas'ın peş peşe kendini açıklamaya çalışması karşısında Günce gülümsedi hafifçe ve önemli olmadığını söyledi ona. Ardından yürüyerek sahneden uzaklaşmaya başladılar. Bir süre aralarında tuhaf olmayan ama belirsiz bir sessizlik yaşandı. İkisi de biraz şaşkındı çünkü. Hiçbir şey konuşmasalar bile birlikte yürüyorlardı ve ilk kez tartışmadan bir arada durabiliyorlardı. Lucas hiç rahatsız değildi bu durumdan. Sonuçta istediği böyle bir şeydi. Öte yandan Güncenin de buna itirazı yoktu. Hiçbir zaman gerginlikten hoşlanmazdı o ve bu gece iletişim biçimlerinde bir şeyleri değiştirecekse memnuniyetle kabullenebilirdi bu hallerini.

Kalabalıktan uzaklaşıp daha boş bir alana geldiklerinde Lucas Günce'nin karşısına geçti ve birbirlerine doğrudan bakabildiler bu sayede. Ne konuşmaları gerektiğinden emin değillerdi. Bu zamana kadar doğaçlama gelişmişti diyalogları hep ve bir atmosferi de vardı zaten. Ancak aralarındaki bu şey yeniydi. Bilinmezdi. Bu yüzden Lucas kısa bir an yerinde çaresizce sallandığında bu hali Günce'nin içini ısıttı. Lucas bariz şekilde bir şeylerin çabası içindeydi ve Günce de kalpsiz değildi.

"Böyle piyano çalmayı nereden öğrendin?" diye sordu Lucas aklına gelen ilk şeyi söyleyerek ve devam etti. "Çok yeteneklisin."

Bu zamana dek birçok kişiden yeteneği konusunda övgü almış olmasına rağmen Lucas'tan böyle bir şey duymak önce ilginç geldi Günce'ye. İstediğinde gayet kibar olabiliyor diye düşündü hatta. Ama sonrasında yüzü tevazuyla aydınlandı ve nazikçe teşekkür etti ona. Lucas'ın da yüzü en azından konuşmayı başlatabilmiş olmanın rahatlığıyla aydınlandığında devam etti ve kısaca müzik geçmişinden bahsederek sorusunu cevapladı.

Kendini geliştirmeye çalıştığından ve kurslara gittiğinden söz etti. Hocalarının ona her zaman prestijli mekanlarda ve önde gelen kişilerin karşısında yeteneklerini sergileme fırsatları yarattıklarından... Ailesinin ve arkadaşlarının da bu konuda hep yanında olduklarını ama hayatında henüz kariyer olarak nitelendirebileceği bir ilerlemenin olmadığını söyledi. Neden bunları ona anlattığını bilmiyordu. Sonuçta ilk kez normal bir konuşma yapıyorlardı ve bir noktada yine başa dönebilirlerdi. Ama Günce böyle bir şeyin olacağını düşünmüyordu ve beklediği gibi olup da Lucas bir gün onu izlemeyi çok istediğini söylediğinde Günce'nin içinde bir şeyler değişti. Ona aynı gözle bakmamaya başladı birden ve despot ya da asabi gibi de görünmemeye başladı gözüne. Ancak algısındaki bu ani değişim onu afallatsa da gülümsemesini korumayı başardı ve bir karşılık verebildi ona.

"Belki bir gün," dedi. "Belki bir gün böyle bir şansımız olur."

Kaliteli bir yerde piyano çalabilme umuduyla söylemişti bunları ancak sözlerinin aynı zamanda Lucas'ın teklifini de kabul etmiş olduğu anlamına geldiğini fark ettiğinde bir kez daha afalladı. Ne var ki geri adım atmak da gelmedi içinden. Onu durduran bir şey vardı ve ne olduğunu anlamasa da Lucas'a açık bir kapı bırakmak istiyordu.

Lucas da elbette farkındaydı tüm bunların. Öyle olmasa bile en azından Günce'nin daha ılımlı bir ruh haline büründüğünü biliyordu. Bu yüzden Günce servise dönmesi gerektiğini belirttiğinde adını sordu ona ve Günce ismini söylediğinde görüşürüz diyebildi. Günce'yse başını salladı ve iyi geceler dileyerek içinde tanımlayamadığı bir heyecanla yanından ayrıldı.

Kısa bir süre sonra da kızlar bitti yanında. Performansının haberini almışlardı Esin'den ama ilgilendikleri esas konu Lucas'la olan konuşmasıydı. İkisini sohbet ederlerken görmüşlerdi ve yaşananları bildiklerinden onlar da Günce kadar şaşkınlardı. Günce tabi ki bilgilendirdi onları bu konuda. Çok fazla ayrıntıya girmeden şöyle bir anlattı az önce olanları. Kızların imalı imalı birbirlerine baktıklarını gördüğündeyse birazdan ne gibi cümlelerin gelebileceğini tahmin ettiğinden gülerek geçiştirdi onları ve servis yapabilecekleri alanlara sürükledi.


***
Olur olur, bal gibi olur 😉


Loading...
0%