@mrsmilagros
|
Şarkı -> Pendejo - Enrique Iglesias Hey sen, *** Saatler ilerlerken ve eğlence son hız devam ederken bir şey buldu Aylin. Bir künyeydi bu ve yerde öylece durmuş kaldırılmayı bekliyordu. Kimin olduğu belli değildi çünkü konukların hiçbirinden kişisel eşyalarının kaybolmuş olduğuna dair bir dönüt gelmemişti. Ancak elinde sonunda ait olduğu kişiyi bulmak zorunda kalacağını bildiğinden aldı onu Aylin. Bunun için Bernald Richowski'nin emrine ihtiyacı yoktu. Künyeyi şöyle bir evirip çevirdikten sonra cebine atmaya hazırlanıyordu ki kenarına eklenmiş ufak detayı fark ederek durakladı. Leo Martinez'in imzasıydı bu ve The Mystery Of Sound'da kişisel eşyalarına rastlayabileceği onlarca insan varken Aylin, onun künyesini elinde tutuyordu. Leo'nun burada olduğu anlamına mı geliyordu bu? Bakışları anında etrafta dolaştı ve insanlar yalnızca bir anlığına birbirlerinden uzaklaşarak doğal bir açıklık yarattıklarında onu gördü. Leo. Ona doğru yürüyordu ve nihayet Aylin'i bulmuştu. Gözleri buluştuğunda dudaklarında keyifli bir gülümseme belirdi ve yüzü hevesle aydınlandığında Aylin ona tüm bunları yaşatanın kendisi olabileceği düşüncesiyle oraya yığılıvereceğini sandı. Leo, yanına yaklaşıp karşısında dikildiğindeyse ne diyeceğini bilemedi önce. Basit bir merhaba çok mu baştan savma olurdu acaba? Yoksa biraz resmiyet mi olmalıydı aralarında? Sonuçta o ünlü olmasının dışında buranın da bir müşterisiydi ve Bernald Richowski onunla sohbet etmesini hoş karşılamayabilirdi. Öte yandan en son ki karşılaşmaları iletişimlerinin böyle bir ilişkiden ibaret kalamayacağını da göstermişti. Bu yüzden Bernald Richowski'nin ne düşüneceğini umursamadan sıcak bir merhaba dedi Aylin ona ama Leo'nun geçen gece kadınlarla olan yakınlığı aklına geldiğinde gülümsemesi yavaşça solmaya başladı. Leo'ysa yüz ifadesine dikkat edemeyecek kadar Aylin'in varlığına odaklanmıştı. O karşısındaydı şimdi ve önemli olan da buydu. Onunla konuşamadan geceyi sonlandırmak zorunda kalacağını düşünmüştü ve söylemek istediklerini söyleyemeden oradan ayrılabilecek olması ihtimali onu huzursuz hissettirmişti. Şimdiyse rahatlamıştı. Daha önce tanık olmadığı bir heyecan bedeninde dolanırken Aylin'e karşılık verdi ve usulca onunla konuşmaya başladı. "Bir süredir seni arıyordum." Aylin, Leo'nun kendisini bu kadar açık şekilde ifade etmesini beklemiyordu hiç. Onu arıyor olabileceğiyse aklının ucundan bile geçmemişti. Mahzende birlikte zaman geçirmek için sözleştikleri doğruydu ancak Aylin, Leo unutur gider diye düşünmüştü. Özellikle onunla ilgili son gözlemlerinden sonra. Leo'nun Aylin'e takılmış olması onun için bile fazla hayaliydi ama yaşanıyordu işte. Leo gençliğinin baharında bir delikanlı gibi hevesli hissediyordu kendini ve bu dönemleri geride bırakmış olmasına rağmen söz konusu Aylin olduğunda o zamanlarına geri dönüyor gibiydi. Ama elbette Aylin bunları bilemezdi. O yalnızca gördükleriyle ilgileniyordu ve Leo Martinez karşısında durmuş onu aradığını söylüyordu. "Neden?" diye sordu bu yüzden. "Neden sürekli peşimdesin?" Kendisini koruma içgüdüsüyle sormuştu bunları Aylin ve sormakta haklıydı da. Leo'ya ve davranışlarına bir türlü anlam veremiyordu çünkü. O, Leo Martinez'di sonuçta. Milyonlarca hayranı ve büyük bir serveti olan, kadınların kalbini çalan Leo Martinez. Tüm bu özelliklere sahipken sıradan bir kızla ne işi olabilirdi? Mantıklı gelmiyordu ona ve biraz önyargılı bir yaklaşımmış gibi görünse de tüm o yaşantı, kadınlar ve klipler Leo'yu sorgulamasına sebep oluyordu. İstemsizce kaşları çatıldığında Leo'nun yüz ifadesi solar gibi oldu ama daha çok afallamıştı. Çünkü o da daha önce bu konunun üzerine düşünmemişti. Yalnızca içinden nasıl geliyorsa öyle hareket etmişti ve elbette bunun bir karşılığı olacaktı. Aylin, karşısında durmuş ondan bir cevap beklerken Leo rahatsızca kıpırdandı yerinde ve bir yanıt bulmaya çalıştı sorusuna. Onu ürkütmeden nasıl anlatabilirdi hislerini? Öyle bir şey söylemeliydi ki ona hiçbir şüpheye yer kalmamalıydı Aylin'in zihninde. Bu soruyu sorarken aklında dönüp duranları az çok tahmin edebiliyordu çünkü ama onu tatmin edebilecek bir cevabı da yoktu. Dünyası dışarıya yansıtılanlarla tam da Aylin'in aklından geçen türde düşünceler doğurabiliyordu zihinlerde ve Leo'nun aksini ispatlaması da pek mümkün değildi. Bu yüzden şu anda yapabileceği en iyi şeyi yaptı ve tüm samimiyetiyle açıkladı kendini. İçten bir teslimiyetle de tamamen ondan gelen tepkilere göre şekillendirmeye karar verdi davranışlarını. O istemezse eğer daha fazla peşinde dolaşmayacaktı onun; ama olur da Aylin bir şans verirse işte o zaman ona hayallerinin ötesinde bir dünyanın kapılarını açmaya hazırdı. Kendi dünyasının. Ekranların ve milyonların bihaber olduğu, içinde tamamen kendine ait parçaları ve daha fazlasını barındıran dünyasının. "Bilmiyorum," dedi. "Birdenbire senin yanında buluyorum kendimi." Ardından bu kez o beklentiyle Aylin'e baktı ama Aylin şaşkınlıktan küçük dilini yutmuştu adeta. Böyle bir şey beklemiyordu. Bu denli temiz ve tüm çıplaklığıyla dökülmüş sözler beklemiyordu. Daha ahlaksız, onun onaylamayacağı, ikisinin arasındaki kültür farkını ortaya koyacak bir yanıttı belki beklediği. Ünlülerin, kadın avcılarının, çapkın erkeklerin söyleyeceği türden bir şeyler. Ancak kesinlikle bu değildi ve daha da şaşırtıcı olansa Aylin ona inanmıştı. Bu sezgilerle ilgiliydi ve bazen insana en doğru olanı kalbi söylerdi. Bu yüzden gülümsemesi saniye saniye geri geldi ve Leo yeniden rahatladığında konuşan taraf o oldu. "Sanırım şu birlikte şarkı söyleme meselesi için gelmiştin?" Kaşları yanıt beklercesine havaya kalktığında Leo hafifçe güldü ve asıl geliş sebebini bile unutmuş olduğunu düşünerek hayret etti kendine. Aylin, ona neler yapıyordu böyle! Gözlerin daima üstünde olmasına alışık olmasına rağmen onun bakışları aklını başından alıyordu ve Leo, dudaklarından çıkan tek bir kelimenin bile onun tarafından yanlış anlaşılmaması için kıyasıya mücadele veriyordu. Sanki en ufak bir şey Aylin'in ellerinden kayıp gitmesine neden olacaktı ve Leo bunu istemediğine emindi. "Ben düşündüm ki bu hafta bir kez daha buraya uğrama şansım olacağından bir şeyler ayarlayabiliriz belki." Aylin'in yanakları kızardığında ve gözleri heyecanla parladığında onun da istekli olduğunu anladı Leo. Aylin de sözleriyle hemen belli etti zaten. "Elbette!' diye istekle kabul etti. "Ayarlayabiliriz. Yani, bence tam vakti. Demek istediğim..." Leo parlak ve sıcak, kahverengi gözleriyle onun yüzüne bakarken, Aylin'in sesi hızla kısıldı ve sessizliğe dönüştü. Soluklarının hızlandığını, yüzünü ateş bastığını ve tam midesinde baş göstermeye başlayan o iç gıdıklayıcı sancının varlığı hissediyordu. Kendini sakinleştirme çabasıyla kısa bir an durakladı ve nihayet biraz daha kontrollü davranabileceğinden emin olduğunda devam etti. "Nerede ve ne zaman?" diye sordu sesini düz tutmaya çalışarak. Leo'nun gülümsemesi canlılığını biraz kaybetti sorusuyla ancak varlığını sürdürmeye devam etti. Onun değişen yüz ifadesine fark eden Aylin'se bunun heyecanını biraz olsun dindireceğini düşünerek rahatladı. "Bunun hakkında bir şey söyleyemem" dedi Leo sessizce. "Programda ne olur bilmiyorum, ben..." Tıpkı Leo gibi onun da samimi, sıcak yüz ifadesi kaybolmaya başladığında Aylin, hemen başını salladı ve bu değişiminin göze batmasını engellemeye çalıştı. "Ah, tabi. Sorun değil." Gülümsedi ve kısık bir sesle devam etti. "Benim nerede olduğumu biliyorsun zaten..." Leo başını salladığında bir parça saç tutamı alnına düştü ve yüzünü gölgeledi. "Muhtemelen yine içki mahzeninde olur." Aylin gözlerini 'neden?' diye sorarcasına açtığında Leo sessiz sorusunu isteksizce yanıtladı. "Başka yerlerde muhtemelen yalnız olamayacağız." Aylin, avuç içini alnına dayadı ve yarım bir gülümsemeyle başını sallamaya başladı. "Elbette! Mahzen en uygun yer. Haklısın," diyerek onayladı onu. Nasıl olup da böyle aptalca bir soru sormuştu kendine inanamıyordu. Başka nerede olacaktı ki? Sonuçta Leo, Aylin gibi sıradan bir yaşam sürmüyordu ve öyle elini kolunu sallaya sallaya da insan içine karışamazdı. O çok fazla insan tarafından tanınıyordu ve az önce cevabıyla aralarındaki bariz fark da bir kez daha ortaya çıkmıştı. Leo da farkındalığın eşlik ettiği aynı silik gülümsemeyle başını salladığında ikisinin nefesleri arasında gidip gelen bir sessizlik yavaşça etrafa yayıldı. O anda bu sessizlikten inanılmaz rahatsızlık duyan Aylin, cebindeki nesneyi hatırladı ve onu eline alarak Leo'ya uzattı. "Künyeni düşürmüşsün", dedi. "Az kalsın unutuyordum." Leo, onu düşürdüğünün farkında bile değildi ama boynunu şöyle bir yokladığında gerçekten de yerinde olmadığını fark etti. Ancak şu an önemseyeceği son şeylerden biriydi bu çünkü hala kabalık edip etmediğini düşünüyordu o. Elinden başka bir şey gelmeyeceğini bilse de Aylin'e içki mahzeninde bir buluşma önermek zorunda kaldığı için kendini suçlu hissediyordu. Öte yandan durgunluğu Aylin'in mahcubiyetini fark etmesine neden olmuştu. Bu hali Aylin'de merhamet duygusu uyandırdı. Evet, dünyaca ünlü bir sanatçıydı o ve insanların çoğundan daha iyi şartlardaki yaşamıyla Aylin'in ona merhamet beslemesi ironikti belki ama Leo sanıldığının aksine o kadar da özgür sayılmazdı. Bağlayıcılığı olan pek çok şey vardı hayatında ve istediği an istediği yerde bulunamamakta bunlardan biriydi. Aylin onun için üzüldüğünü hissediyordu ve sahip olduklarıyla tezat şekilde gerçekten de Leo'nun elinden şimdilik bu geliyordu. Aylin'in yüzüne daha anlayışlı ve sıcak bir gülümseme yerleştiğinde Leo künyeyi almak için uzandı. Parmakları birbirine değdiğindeyse bu ilk temasın etkisiyle Aylin elini hemen geri çekerek kibarca gülümsemekle yetindi. "O halde görüşürüz," dedi kararsız bir ses tonuyla. Çünkü az önce resmen Leo Martinez'le bir buluşma ayarlamıştı ve aralarındaki bu şeyin nereye gittiğini de bilmiyordu. Bu zamana dek daha çok bir hayran olarak hareket etmişti ancak Leo'nun ona o gözle bakmadığı ortadaydı artık. Aylin onun için çok daha fazlasını ifade ediyordu besbelli ve böyle giderse Aylin için de Leo, dünyaca ünlü bir sanatçı olmaktan çıkıp hoşlandığı erkek haline gelecekti. Belli belirsiz elini kaldırarak ona iyi geceler diledi ve kendini nasıl bir şeyin içine attığını düşünmemeye çalışarak servis için yeniden kalabalığa karıştı. İşte tam o anda bir şey oldu. Aylin elindeki tepsiyle insanların arasından geçerken bir kız omzuna çarparak içkileri yere döktü. Natalie'ydi bu. Partinin başından beri Leo'nun peşindeydi ama hem onun hem de Chris'in tepkisinden çekindiği için yanına gitmeye cesaret edememişti. Bunun yerine Leo'yu izlemekle yetinmişti ve Aylin'le sohbetlerine de tanık olmuştu elbet. Zaten bir süredir ikisinin arasında bir şeyler olduğundan şüpheleniyordu ve bu gece gördükleri de şüphelerini doğrulayarak böyle bir davranışa sürüklemişti onu. Ona zarar verme amacındayken kendi üstünü batırmış olmasıysa Natalie'yi daha da öfkelendirmişti. Bu yüzden sesi yükseldi birden ve peşi sıra laflar da gelmeye başladı. Aylin'se bunun kasıtlı yapılmış bir hareket olduğunu hissetse de emin olamadı ve müşteri olduğundan sesini çıkartmamayı tercih etti. Fakat bakışlarını yerdeki bardaklardan çevirip de kendisine tepeden bakan Natalie'yle karşılaştığında şaşkınlığa uğradı. Esin'le konserde olanlardan dolayı tanıyordu onu ve yine Esin'den dolayı Chris'le sevgili olduklarını sanıyordu o da. Doğal olarak onun neden kendisine çarptığını anlayamamıştı ve bu da kısa bir an bu durumu sorgulamasına sebep oldu. Kızın kendisiyle ne gibi bir alıp veremediği olabilirdi ki? Mantıken geçmişte yaşananlardan dolayı, olsa olsa Esin'le bir sorunu olmalıydı ya da Chris'le konuşmalarına denk gelmişse eğer yine ona sinirlenmeliydi. Ama kızın tepkisi direkt Aylin'e yönelikti. Aylin'inse buna kafa yormaya zamanı yoktu. Bir an önce Natalie'yi sakinleştirmeliydi. Aksi halde Bernald Richowski'nin yanlarında bitivermesi an meselesiydi. "İyi misiniz? Bir yerinize bir şey olmadı ya?" Masalardan birinden birkaç peçete aldı hemen ve Natalie'nin elbisesini silerek biraz da olsa telafi etmeye çalıştı olanları. Natalie'yse ellerini üzerinden çekerek uzaklaştırdı onu ve halinden memnun olmadığı açıkça yüzünden okunurken fazlasıyla kasıntı biraz da ukala bir tavırla süzdü onu baştan aşağı. Amacı Leo'nun onda ne bulduğunu anlamaya çalışmaktı ancak üstü başı berbat haldeyken daha fazla burada duramazdı. Hem Chris'ten de bir şeyler öğrenebilirdi nasılsa. Şimdi daha büyük bir hamle gelmişti aklına ve elbisesinin kirlenmesi de hiç fena olmamıştı. Bu yüzden Aylin'e söylenerek bir kenara iteledi onu ve biraz da olsa üstünü düzeltebilmek için lavaboya gitti. Aylin'se kızlarla karşılaştı o sırada ve onlara olan biteni anlattı. Natalie ortalığı velveleye vermediği için olayı büyütmeyeceğini düşündü kızlar. Zaten hatalı olan da oydu sonuçta. Ancak onu tanımıyorlardı kesinlikle ve onun bu kadarla yetinmeyeceğinin farkında değillerdi. Bu yüzden üzerinde bile durmadılar ve çabucak etrafı toparlayıp işlerine döndüler. *** |
0% |