Yeni Üyelik
41.
Bölüm

14. Bölüm- Aşkın Peşinde (Part I I I)

@mrsmilagros

Şarkı -> Somebody's Me - Enrique Iglesias

Hey sen,
Müziği başlatmayı sakın unutma ☝🏻

 

***

 

"Bir Cin Tonik," diye mırıldanarak minik deftere not aldı Aylin.

Ardından bu kadar siparişin yeterli olduğu düşüncesiyle içkileri almak için kalabalığın arasından kimseye çarpmamaya özen göstererek ayrılmaya çalıştı. En son başına gelen felaketten dolayı olsa gerek, elinde herhangi bir sıvı taşımadığı zamanlar bile insanlarla yakın olmamaya özen gösteriyordu. Sorun çözüme ulaşmış olsa da hala kendini inanılmaz suçlu hissediyor, bunun işini etkilememesi için olabildiğince çaba gösteriyordu ve birkaç gündür tam anlamıyla kâbus gibi gelen kalabalık, gürültü ve her zamankinden daha çekilmez görünen insanlar karşısında sakin kalmaya çalışıyordu.

İçkileri tepsiye dikkatle dizdikten sonra korkuyla aynı kalabalığa tekrar girdi ve siparişleri tek tek dağıtmaya başladı. İnsanlar içkilerini aldıktan birkaç saniye sonra sipariş defterine yenileri akın ediyordu. Bu yoğunluk ve tempo alışılmıştan daha çok can sıkıcı geliyordu artık.

Kalabalığın daha az, geniş ve rahat koltukların olduğu bölüme geldiğinde derin bir iç çekti Aylin. En azından bu kısımda insanlar birbirlerinin içine düşmüyor, bunu yapsalar da genelde oturuyor, ayak altında dolaşmıyorlardı. Zengin ve ünlü insanların, etrafta görünmek istemeyenlerin takıldığı taraf burasıydı işte.

Uzun süredir kastığı omuzlarının düşmesine izin vererek, masalara içkileri bırakmaya başladı. Hala çalışmaya devam ediyordu ancak biraz önceki ortam yanında burası onun için dinlenebileceği bir çekyattan farksızdı. Rahatladığını, kaslarının gevşediğini ve düşüncelerinin sakinleştiğini hissediyordu.

Tepsisi tamamen boşaldığında ve yeniden doldurmaya gittiğinde kendine gelmiş sayılabilirdi. İçkilerle beraber tekrar döndüğünde onu bekleyen kalabalık bir masaydı bu sefer. Ancak ne tuhaftır ki, oraya bırakacağı içki bardağı sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Oraya gitmek için hareket etmeden önce dikkatlice bir kez daha baktı ve masanın etrafını saran siyah giyimli, iri adamların yanına gitmenin hayli ürkütücü olacağını düşündü. Ancak sonra rahat edecekti. Onlar sondu. Daha sonrasında biraz hava almak için dışarı çıkabilirdi belki.

Sırtını dikleştirerek kendinden emin, memnun gülümsemesini yüzüne yerleştirdi ve oraya doğru topuklularının çıkardığı tok ses eşliğinde ilerledi. Neyse ki adamın biri konuşuyordu da fazla dikkat çekmemişti.

"Aslında baban ve ben aynı fikirdeyiz..."

Aylin, başını kaldırmadan içkileri masanın üstüne koymaya başladı.

"Yine de senin kararın. Marsilio bizim için her zaman hazır."

Adam bunu söyledikten sonra pürüzlü bir kahkaha ve dumanlı bir puro eşliğinde yerinde kıpırdanınca Aylin, korkuyla geri çekildi ve içkileri biraz daha uzaktan yerleştirmeye başladı. Başka bir içkiyi de koymaya hazırlanıyordu ki, tanıdık olduğu parmaklar, tanıdık olduğu bir hareketle içki bardağını nazikçe kavrayıp Aylin'in dikkatini ustalıkla dağıttı.

Aylin, bakışlarını bardaktan kaldırdığında gerçekten onun olduğunu gördü.

Leo Martinez.

Sessizce ancak bu kadar yakınınızda olan biri için oldukça sesli bir şekilde yutkundu ve içki bardağını tamamen Leo'nun parmaklarının arasına bıraktı. Az önce konuşan adam yanlarında iğrenç bir kahkaha atmaya devam ederken, öylece bakmaktan çok daha fazlası olan gözleriyle onun gözlerini izliyordu Leo. Bu bakışmanın kısacık bir anı doldurduğu şüphesizdi ancak kimse Leo ve Aylin'in diğerleriyle aynı zaman dilimini paylaştığı iddia etmemişti.

O an, bu anlamlı bakışlarının arasında gizlenen ve kendisinin unutmuş olduğu bir sözleşmeyi hatırladı Aylin. Bir düet sözü vermişti ona. Bu kulağa saçma gelebilirdi. Bir insanın Leo Martinez ile olan buluşmasını unutması hiç inandırıcı değil, neredeyse imkansızdı. Ancak o Leo Martinez'di! Bu sözleşmeyi hatırlaması için öncelikle varlığına inanması gerekirdi! Tamamen aklından çıkmıştı ve birbirlerine baktıkları o birkaç saniye içerisinde Leo'nun bunu hatırladığını anlamıştı.

Bakışlarını kaçırarak geri çekildi ve soluklarının düzensizliğinin göze batmaması için dudaklarını sımsıkı kapadı. Burnundan solumak onu biraz korkutucu gösterse dahi, nefes nefese kalmış gibi görünmekten daha iyiydi.

"Aslında insanların önceki parçalarımızın zevkine iyice varması için Marsilio'yu biraz daha erteleyeceğim. O Chris Miller ile takılmaya devam etsin," dedi Leo ve yüzüne yapmacık bir gülümseme yerleştirerek bakışlarını tekrar Aylin'e çevirdi.

O sırada zaten Leo'nun tarafına dönük olan Aylin'in gözleri tekrar onunkileri buldu. Bir şey anlatmaya çalışıyormuş gibi kaşlarını belirsizce oynatınca Aylin, kendisiyle iletişim kurduğundan bir kez daha emin olmak için etrafta bir göz gezdirip ona baktı ve emin oldu.

"Bu korumalar gerekli miydi Mickey? Etrafta bir tehdit olduğunu sanmıyorum."

Leo'nun kurduğu cümle üzerine Aylin'in düşüncelerinde bazı şeyler şekillenmeye başladı.

"Elbette Leo," dedi Mickey. "En azından bu gece sana eşlik etsinler. Çılgın fanların yapabileceklerini hafife alıyorsun."

Mickey'nin yeterince açıklayıcı cümlesinden sonra Leo Aylin'e bir kez daha beklenti içinde baktı ve her şeyi açıklığa kavuşturan Aylin, aklına gelen ilk şeyi, birkaç gündür olmasından korktuğu ve kaçtığı sakarlığı bilerek yaparak, elindeki tepsiyi ustaca bütün korumaların üstünde gezdirmeye başladı.

"Ayyyyyyyy!"

Bu çığlığın sahibi Aylin'di.

"Hey! Neler olu-

Bu sesin sahibi Mickey Rivera'ydı.

"HAHAHAHAHAHAH!"

Bu kahkahanın sahibi ise Leo Martinez'di ve fırsattan istifade korumaların arasından sıyrılmaya çalışıyordu. Bunu gören Aylin, elindeki tepsiyi bir köşeye fırlatıp karışıklık sona ermeden önce oradan uzaklaşmayı akıl etti.

Öncelikleri Leo olan korumalar onun kaçışını ilk birkaç saniye fark etmediler ancak içlerinden bir tanesi Aylin ile göz göze gelip işaret parmağını üstüne doğrultunca Aylin, ciddi anlamda koşmaya, kaçmaya başladı.

Nefret ettiği kalabalığın kollarına atıldı önce. Bu onların işlerini belki birazcık zorlaştırırdı. Ayaklarına bastığı için ardından küfreden insanların sesi eşliğinde aşağı inen merdivenlere açılan kapıya yönelip kendini basamaklara attı. Topuklularıyla neredeyse hiç düşmeden zemine ulaşmayı başardığında bunun bir mucize olduğunu düşünüyordu.

Adamların sesi merdivenlerin başında yankılandığında Aylin duraksamadı ve bu sefer topuklularını çıkarıp var gücüyle koşmaya başladı. Vakti olsaydı Leo'ya olan öfkesini uzun uzun düşüncelerine yayabilirdi ancak şu an yaptığına dahi anlam veremiyordu.

The Mystery of Sound'un boş koridorlarında peşinde bir grup korkunç adam eşliğinde koşarken, ilerlediği düz yolda bir el onu kenara çekti ve başka bir araya girmesine neden oldu. Nefes nefese kalan Aylin dengesini sağlayarak ayakları üstünde durabildiğinde Leo'nun kendisi gibi nefes nefese kalmış, gülmekte olan heyecanlı yüzüyle karşılaştı.

"Şşştttt!" diye uyardı Leo onu işaret parmağını dudaklarına götürerek. "Fazla sesli kaçıyorsun."

Ardından bakışlarını önce Aylin'in elinde tutmakta olduğu topuklularda, sonrasında ise biraz kızarmış olan çıplak ayaklarında gezdirdi. Bunu farkeden Aylin biraz utanarak ve rahatsız olarak kıpırdanmakla yetindi. Leo bakışlarını tekrar yüzüne getirdiğinde ise bir kez daha çocuksu bir gülümsemeyle ona baktı ve Aylin'in bileğini kavradığı gibi koridor boyunca koşmaya başladı. Ayakları birbirine dolanan Aylin'in parmak uçlarında koşarak ona uyum sağlamaya çalışması Leo'yu daha çok güldürüyordu.

"Buradan mahzene gidebileceğimiz bir yol var mı?" diye sordu Leo fısıltıyla.

"E-evet," diye cevap verdi Aylin. "Hemen şurada."

Aylin'in işaret ettiği başka bir araya girdiler ve mahzenin kapısı kısa bir süre sonra onları karşıladı. Adamlardan bir iz olmamasına rağmen aceleyle içeri girip kapıya yaslandılar.

Birkaç dakika soluklanmaları ve Leo'nun bu soluklar arasından gülmeye çalışma çabası ile geçti. Aylin ise şaşkınca onu izliyor, kalp ritminin düzene girmesini bekliyordu.

Aradan birkaç dakika geçtikten sonra Leo'da sakinleşti ve biraz endişeli görünen Aylin'e dönerek samimi bir gülümsemeyle yüzüne baktı.

"Bir sorun çıkmayacak merak etme."

Çoktan ona dönmüş Aylin sırtını yaslandığı kapıdan uzaklaştırdı ve Leo'nun karşısına geçerek rahatlamış olmanın verdiği keyifle yarım bir şekilde gülümsedi.

"Ben de ona güveniyordum zaten. Aksi taktirde o korumaları benim için kullanıyor olurdun."

Bunun üzerine Leo tekrar güldü ve o da kapıdan uzaklaşarak Aylin'in yanına geldi.

"Bu gerçekten eğlenceliydi ancak biraz yorgun görünüyorsun."

Aylin, ne kadar cansız göründüğü düşüncesiyle rahatsız olup biraz geri çekildi ancak Leo'nun hala ona bakıyor olması hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Bu da yetmiyormuş gibi onun yanına yaklaşmaya başladığında Aylin iyice paniğe kapıldı ancak büyük mahzenin ortasında dikilmekten başka yapabileceği bir şey yoktu.

"Sadece bugün biraz daha kalabalıktı ve her zaman birilerini kurtarıp, iri cüsseli adamlardan da kaçmıyorum," diye cevap verdi şakayla. Bunun üstüne Leo da daha fazla üstelemedi ve içkilerin dizildiği raflardan birinin dibine çöktü.

"O halde buraya geliş sebebimize dönelim. Gerçi sen unutmuştun ama."

Aylin, dizlerini altına alarak Leo'nun yanına yerleşti ve sözünü kesti.

"Ah, evet. Üzgünüm. Son zamanlar biraz meşgulüm."

Onun bu cevabıyla Leo neredeyse her bir araya gelişlerinde hissettiği o 'normallik, sıradanlık' hislerinin yine içini ısıttığını hissetti. Onu unutmuştu çünkü bir hayatı ve öncelikleri vardı. Onu unutmuştu çünkü Leo kendisi için hayatındaki diğer şeylerden çok daha üstün, bir şeylerini feda etmesini gerektirecek biri değildi. Natalie gibi tüm hayatını Leo'ya odaklaması ya da diğer takıldıkları gibi Leo için bir şeylerinden vazgeçmesi gerekmiyordu.

Leo ağırlaşan kirpikleri ve derinleşen bakışlarıyla Aylin hakkında düşünmeye devam ederken mahzen kapısının birkaç kez tıklatılması düşüncelerini dağıttı.

Birisinin içeri girmesinin yanı sıra, birisinin kapıyı tıklatarak içeri girmek istemesinin garipliğiyle kaşları çatılan Aylin, biraz endişelenerek ayağa kalkmaya yeltendi ancak Leo çoktan ayağa kalkmış ve kapıya yönelmişti bile.

"Kimsin?" diye sordu Leo şüpheyle. Kapının ardından bıkkın bir ses geldi.

"Zuzu872."

Leo, Aylin'e döndü ve utangaç bir gülümsemeyle "Bu Peter," diyerek açıklama yaptı. "Ona gitarımı getirmesini söyledim."

Aylin, gülmemek için dudaklarını birbirine bastırarak ifadesini sabit tutmaya çalıştı ve 'Zuzu872' olayını Derin'e nasıl anlatacağının planlarını yapmaya başladı.

Kapı açıldığında önce Leo gitarını aldı, ardından Peter'ın kafası kapı aralığından görünüp Aylin'i nazik bir şekilde selamladı. Aylin, gülümsemekle yetindi ancak belki de gizli buluşmalarının ve içinde bulundukları durumun tuhaflığından olsa gerek bakışlarını kaçırmadan, çekinmeden edemedi.

Birkaç saniye sonra kapı tekrar kapandı ve Leo yanına geldi.

"Somebody's me çalacağım. Pek bilindik değildir ama sorun olur mu?"

"Ah, sorun değil. Birkaç kez dinlemiştim. Ayak uydurabilirim," diyerek cevap verdi Aylin, baştan sonra ezbere bildiği şarkı için.

Leo onaylarcasına başını salladı ve ince, uzun parmaklarıyla gitar telleri üstündeki oyununa başladı. Ardından sesi de bu oyuna eşlik etti.

O şarkıya başladığında karnına iğrenç bir ağrı saplanan Aylin, nakarata katılmak yerine sadece Leo'nun dudaklarının gitar tellerinin çıkardığı o iç gıdıklayıcı ses ile uyumlu titreyişini izlemek istediğini fark etti.

Kendi kısmı geldiğinde onun kadifemsi sesiyle ne kadar da zıtlık yaratacağını düşünerek midesi bulandı ancak yine de söylemekten başka bir çaresi yoktu.

Leo gözlerini, kendisine baktığını fark ettiği için bakışlarını kaçıran Aylin'in yüzünde, pembe dudaklarında, uzun kahverengi kirpiklerinde ve onların arasında gizlenmiş, etrafta dolaşan ela gözlerinde gezdirdi.

Sanki dudaklarından dökülenler gerçekten onun hisleriymiş gibi yaklaşmak istedi bir an Aylin'e. Sanki onun için gerçekten böyle şeyler hissediyormuş gibi...

Aylin, bir anda ona dönüp gülümsediğinde ise hazırlıksız yakalanmış olmanın verdiği afallamayla beceriksizce gülümsedi ve ellerini saçlarının arasında gezdirerek onları utangaç bir şekilde karıştırmakla yetindi.

Nakaratı bir kez daha söylediler ve Leo'nun parmaklarını son kez oynatmasıyla şarkı sonlandı.

Bir süre ikisi de sessiz kaldılar ancak işine dönmesi gerektiğinin farkında olan Aylin ayağa kalkınca sessizliği bozan Leo oldu.

"Teşekkür ederim. Bu eğlenceliydi. Uzun zamandır gitar çalmıyordum."

Aylin kaşlarını çattı."Ciddi misin?"

"Evet. En son ne zaman çaldığımı bile hatırlamıyorum. Liseye giderken bunun için oldukça zaman harcardım."

Aylin, onun ünlü değilken nasıl bir yaşantısı olduğunu hayal etmeye çalıştı. Gerçi o her zaman biraz ünlü sayılırdı...

"Öyle mi? Ben senin daha farklı bir eğitim aldığını sanıyordum. Yani babandan dolayı..."

Leo anlayışla başını salladı. Aylin, onun yüzünü gölgelemiş olan öfkenin masum parçalarını görür gibi olmuştu.

"Öyle bir dönemde oldu ancak çok sürmeden isyan edip gitarıma sarıldım."

"Yani şu hayallerini gerçekleştirmek için Hollywood'a giden gençler gibi mi?"

Aylin'in şakayla karışık yorumu üzerine Leo gözlerini kısarak güldü ve ona doğru yaklaştı.

"Aslında daha çok Kuala Lumpur'daki beş parasız, gezgin müzisyenler gibi..."

Aylin, gülerek kaşlarını kaldırdı.

"Beş parasız mı? Cidden mi?" diyerek dalga geçti.

"Pekâlâ, o kısım biraz abartı olmuş olabilir," diye itiraf etti Leo.

"Yine de baban destek oldu, değil mi? Sonuçta o da...senin gibiydi?"

Aylin'in tereddütle söylediklerinin ardından kısa bir sessizlik oluştu ve Leo'nun biraz önceki samimi, neşeli yüz ifadesinin yerini bunların birer yansımasıymış gibi duran cansız bir ifade aldı.

"Aslında o benim..."

Bir anda sustuğunda Aylin bu konuya girmemesi gerektiği yeni fark etmişti.

"Her neyse. Bunlardan bahsetmem doğru değil."

"Neden?" diye sordu Aylin merakla. "Seni üzüyor mu?"

Leo yüzünü buruşturarak başını sağa-sola salladı ve saçlarını bir kez daha karıştırıp iç çekti.

"Hayır. Şu lanet gizlilik sözleşmeleri." Aylin kafasının karıştığı belli edercesine kaşlarını çatınca Leo devam etti.

"Tedbirli davranmak zorundayım. Üzgünüm. Bunlardan bahsetmem yasal olarak yasak."

Birkaç saniye sonra Leo'nun tam olarak neyden bahsettiği anlayan Aylin, söyleyecek hiçbir şey bulamadı. Belki bir şeyler çıkar umuduyla dudaklarını araladı ancak birkaç saniye sonra o dudaklar tekrar birbirine kapandı. Sessizlik sürerken yutkundu ve bakışlarını kaçırdı. Kırılması, incinmesi için bir sebebi yoktu ancak yine de bu etraflarını saran acınası durumu inkâr etmesini gerektirmezdi. Böyle bir hayatın, yaşamın varlığı üzmüştü onu. Böylesine başkalarının kontrolü altındaki, planlanmış bir yaşamın varlığı...

Ve karşısındakinin kim olduğunu hatırlamak, içinde bulundukları durumun mantıkla olan ilişkisini sorgulamak da onu üzmüştü.

"Pekâlâ", dedi sesinin çatallaşmamasını dileyerek. "Artık gitmeliyim."

Leo bu kadar çabuk gitmesini istemiyordu ama onu durduramayacağını da biliyordu. Bu yüzden gitmeden önce son bir şey daha söyleme isteğiyle harekete geçti. Natalie olayından haberdardı ve yaşananlar Leo'dan kaynaklandığı için özür dilemesi gerektiğini düşünüyordu. En azından hiçbir şey olmamış gibi davranmamalıydı.

"Natalie adına özür dilerim. Böyle bir şey yapmasını beklemiyordum."

Aylin'se ikisi hakkındaki gerçeği biliyor olmasına rağmen bunu ve daha fazlasını onun ağzından duymak istiyordu.

"Neden ki? Sonuçta bu onun suçuydu. Senin özür dilemeni gerektirecek bir durum yok ortada."

Cevap bekleyen bakışları Leo'nun gözlerine kilitlendiğinde Leo derin bir nefes aldı ve kısa bir an bakışları etrafta dolaştı. Nasıl bir yanıt vereceğinden emin değilmiş gibiydi ancak Aylin ona bakarken bir şeyler söylemesi gerekiyordu.

"Natalie'yle önceden bir ilişkimiz vardı. Ancak uzun zaman önce her şey bitti. Onunsa buna alışması biraz zaman alacak gibi."

Bakışları yeniden buluştuğunda sessiz kaldılar bir süre. Çünkü Aylin'in söyleyecek bir şeyi yoktu. Öğrenmek istediği şey bu değildi ki. O Natalie'nin neden hala Leo'nun peşinde olduğunu merak ediyordu ve Leo'nun umut verdiğini düşünmüyor olsa da Natalie'nin onu unutamadığını fark ettiğinden beri yeniden bir araya gelebilmeleri ihtimali zihninde dönüp durmaya başlamıştı. Bu olasılık içten içe rahatsız ediyordu onu. Çünkü o, Leo Martinez'le bir ilişkiye atılıyor gibiydi ve önünde uzanan gelecek her yönüyle zaten yeterince belirsiz ve riskliyken bir de Natalie konusunda şüpheleri olsun istemiyordu. Bir güvence bekliyordu ondan. Leo da bunun farkındaydı ama Aylin ikna edici bir şeyler daha söylemesi için beklentiyle ona bakarken yapabileceği tek şey düşüncelerini dile getirip kendisine inanmasını umut etmekti.

"Ama geri dönülemez şekilde kapattım o defteri ben."

Aylin'in tepkisini beklerken yüzünden kararlılık okunuyordu Leo'nun. Fakat aynı zamanda endişeliydi de. Çünkü Aylin'le bir şeyler yaşamak istiyordu ve onun da duygularının karşılıklı olduğunu hissetmesine rağmen sırf geçmişi yüzünden Aylin'in bu ilişkiyi başlamadan sonlandırmasından korkuyordu. Bu yüzden konuyu dağıtmak böyle bir olasılığı ortadan kaldırabilirmiş gibi cevabını bile beklemeden yeniden konuşmaya başladı.

"Yarın burada olacak mısın? Yoksa her gün başkası mı ilgileniyor mahzenle?' diye sordu Aylin'e gitmeden önce kısık bir sesle.

Aylin sırtını dikleştirerek derin bir nefes aldı.

"Aslında olmayacağım," dedi düz bir sesle. Ona öfkeli değildi. Zaten geçmişte kalmış bir şey için nasıl öfkeli olabilirdi ki? Üstelik Leo burada durmuş açıklama yaparken, ona inanmışken ve açık şekilde aralarında bir şeyler başlamışken. Ancak az önce konuştuklarından sonra neşeli haline dönmesi de biraz zordu. Leo'nun kaşları hayal kırıklığıyla kalktığında devam etti.

"Okul için bazı akşamlar farklı etkinliklerde yer alacağım. Günleriyse belirsiz. Yani birbirimize denk gelemeyebiliriz artık. Biliyorsun, sen çok yoğunsun. Yapacağın sözleşmeler, katılacağın televizyon programları ve konserler var. Bense..."

Sözlerinin devamını getiremedi çünkü bunu yapmak birbirlerinden ne kadar farklı olduklarını bir kez daha yüzlerine vurmaktan başka bir şeye yaramayacaktı. Natalie konusunda Leo onu rahatlatabilirdi belki ancak konu zorunlulukları olduğunda tüm o şeyler Leo'nun bile ötesindeydi. Meşguliyetlerini görmezden gelmesi gerçekleri inkar etmek olurdu ve gerçekler öylece aralarında asılırken bu ilişki için çabalıyor olmaları birden bire Aylin'e boş bir hayalin peşinden koşuyorlarmış gibi hissettirmeye başlamıştı.

"Gitsem iyi olacak," dedi bu yüzden ve Leo'nun tepkisini ya da konuşma çabalarını beklemeden mahzenden ayrılıp boş koridora attı kendini. Leo'ysa o saniye bir karara vardı. Öyle hemen pes etmeyecekti. İkisi de hevesliyken hikayeleri yarım kalmamalıydı. En azından bu şekilde değil. Aylin'i endişelerinden arındırmak ne kadar sürerse sürsün denemekten vazgeçmeyecek ve gittiği yere kadar gidecekti.

 

***
Aşkının peşinde bir bey! İşte beklediğimiz hareketler 🤤

 

Loading...
0%