Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.Bölüm - Four Seasons

@mrsmilagros

Şarkı -> The Way You Touch Me- Enrique Iglesias

Hey sen,
Müziği başlatmayı sakın unutma ☝🏻


***

"Hadi, hadi biraz hızlı olun! Taksi gelmek üzeredir."

Aylin'in uyarısıyla Günce hızlandı ve bu onu bir anda daha da sakarlaştırdı. Sırt çantasını düzeltmeye çalışırken bavulunun sapı elinden kaydı. Bavul tiz bir sesle zemini boyladı. Hepsi telaşla birbirine baktığında Günce'nin sessiz ama kararlı yakınışları apartmanda duyuldu.

"Acele ettiriyorsunuz işte! Ne yapayım ben? Olacağı buydu."

Günce'nin savunmasını Esin geniş bir sırıtışla izledi. Onu böyle görmek eğlenceliydi ama kibir boyutunda ya da kötü bir niyetle beslenen bir duygu değildi bu. Yıllardır arkadaş olmanın verdiği samimiyet vardı aralarında ve birbirlerinin sakarlıklarından, yanlış anlaşılma korkusu hissetmeden keyif alabilecek kadar yakınlardı. Aynı şey Derin'le ilişkileri için de geçerliydi ve Esin ile Aylin kardeş olmalarına rağmen dördü de arkadaşlıklarını sağlam bir temele oturtmayı başarmışlardı. Birbirlerini tanıyorlardı ve her biri diğerinin iyiliğini gözetecek kadar sevgiyle bağlıydı dostluklarına.

Bu yüzden Aylin'le Derin gülerek Esin'in eğlencesine eşlik ettiğinde Günce de onlara katıldı ve yeniden bavullarını indirmeye başladılar. Uzun uğraşlar sonucunda nihayet apartmandan çıkıp taksiye yöneldiler.

Araba hareket ettiğindeyse o andan itibaren hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağından ve yepyeni bir yaşama adım atacaklarından habersiz dördü de Four Seasons'a giden yolun tadını çıkardı.

***

Uzun geçen bir yolculuğun ardından nihayet varmışlardı. Taksiden inip etrafa şöyle bir göz gezdirdiklerinde geldikleri yerin fotoğraftakilerden bile daha güzel olduğunu fark ettiler. Four Seasons Otel, en göz alıcı ve seçkin otellerdendi. Varlıklı insanlardan tutun ünlü simalara kadar herkesi burada görebilirdiniz. Yaz geceleri birçok organizasyona ev sahipliği yapardı. Bu, ülke çapında sayılı projelere imza atmış bir sosyal yardım kuruluşunun açılış töreniyle ilgili olabileceği gibi, vizyona girmiş bir filmin galası da olabilirdi. Hatırı sayılır yatırımcılar toplantı öncesi vakitlerini burada geçirirdi. İster görüşme ister gezi amaçlı gelmiş olsun önemli kişiler burada ağırlanırdı. Ama otel sadece bu tarz durumlara hizmet etmezdi. Sıradan insanlar da tatillerini geçirmek için birkaç günlüğüne Four Seasons'ı tercih edebilirdi. Fakat tercih edilebilecek çok daha uygun oteller varken elbette bu pek de sık rastlanan bir durum değildi. Nitekim Four Seasons Otel tüm bu özelliklerinin dışında pahalı ve lüks olmayı da başarıyordu.

Kızların buraya adım atabiliyor oluşlarıysa tamamen iş sebebiyleydi. Kızlar bu yaz bu otelde çalışacaklardı ve pek bir deneyimleri olmamasına rağmen kabul edilmeleri ise arkadaş desteğiyle olmuştu. Gerçi kızlar sözü edilen kişinin arkadaş olduğundan şüpheliydiler ama yine de Cansu'yla olan ilişkilerini yerleştirebilecekleri başka bir kategori henüz yoktu.

"Hey! Sonunda geldiniz demek. Bu tarafa gelin. Haydi bu tarafa!"

Kızlar Cansu'nun kendilerine seslendiklerini duyduklarında otelin girişindeydiler. Çağırdığı tarafa ilerlediler ve geniş hasır şapkasıyla onları bekleyen Cansu'yla karşılaştılar. Cansu genelde yaptığı gibi yine abartılı sevinç gösterilerinde bulundu ama kızlar onun sarılmalarına kibarca karşılık verdiler. Cansu'nun tavırları hiçbirine samimi gelmezdi fakat hep yaptıkları gibi yine görüşmelerinin ilk anından ona ön yargılı yaklaşmama kararı almışlardı.

Tabi Cansu lobiye adım attıkları an bu kararlarını tersine çevirmeyi başardı.

"Bakın, burası lobi. Gelen müşteriler burada oturup gelecek olan misafirlerini bekleyebiliyorlar. Resepsiyon da burada. Giriş işlemleri burada halledildikten sonra müşterilere bırakılmadan bavullar odalarına taşınıyor. Öğrenin yani bunları. Kaç çalışanız tam olarak bilmiyorum ama sanırım müşteri başına bir garson ve bir görevli düşüyor. Tüm bunları ve diğer her şeyi göz önünde bulundurunca otelin ihtişamını anlayabilirsiniz. Bazı zamanlar ünlü kişileri bile görebiliyoruz."

Kendi oteliymişçesine övünerek kurduğu cümlelere ara verdiğinde kızlara döndü ve kahkaha atarak onlara göz kırptı.

"Benim burada çalışıyor ve seviliyor olmam ne büyük bir şans öyle değil mi? Yoksa kim size böyle bir iş ayarlayabilirdi? Ben olmasam ne yapardınız acaba? Hadi yine iyisiniz.

Ardından tekrar önüne döndü ve anlatmaya devam ederek kızlara oteli gezdirdi bir süre daha. Ama kızlar onun sözlerine dikkat etmiyordu. Çoktan anlattıklarına ilgilerini kaybetmiş, Cansu'nun az önceki küstahça davranışlarına odaklanmışlardı. Günce gözlerini devirdi ve bıkkınlıkla kızlara çevirdi bakışlarını. Diğerlerinin de aynı durumda olduğunu gördüğünde Cansu'nun kendini beğenmiş hallerine daha fazla katlanmak zorunda olmadıklarını düşünerek Cansu'yu durdurdu.

"Bu kadar otel turu yeterli bence. Neden artık giriş işlemlerine geçmiyoruz?"

Cansu onlara şöyle bir baktıktan sonra başını salladı ve onları resepsiyona yönlendirdi. İşlemler tamamlanıncaya kadar hepsi orada Cansu'yla yan yana durmaktan hoşnutsuz şekilde beklediler. Bir süre duyulan tek şey resepsiyonistin klavyede gezinen parmaklarıydı. Bu süre kızlara otele geliş serüvenlerini akıllarından geçirme fırsatı verdi.

Cansu'nun babası, Four Seasons otelinin çalışanıydı ve Cansu da yazları burada çalışıyordu. Böylesine seçkin bir otelde çalışmayı ise ayrıcalıklı bir konum olarak görüyor ve bunu da her daim göze sokmaya bayılıyordu. Kızlar yaz için iş aramaya başladıklarında Cansu onlara Four Seasons Otel'de iş ayarlayabileceğini söylemişti. O, üniversite hayatları boyunca kızların arkadaş grubuna dahil olmaya çalışmıştı hep ve iş fırsatı sunarken en baştaki amacı da yine buydu. Ama Cansu'nun kaçırdığı bir nokta vardı ki amacı ne olursa olsun davranış şekli o kadar itici ve küstahçaydı ki kızlarla bu zamana dek arkadaş olamamasının esas nedeni buydu. Kızlar ne olursa olsun onun değişmeyeceğini biliyorlardı.

"Nihayet! Alın bakalım," dedi Cansu ve Esin'e kalacakları odanın kartını verdi. "Dört kişilik olmasına dikkat ettim. Böyle istemiştiniz değil mi?"

Kızlar onayladığında Cansu keyifle gülümsedi bir kez daha. "O zaman sonra görüşürüz."

Ardından onlara el salladı ve yanlarından uzaklaştı. Kızlar bir süre arkalarından baktıktan sonra Derin hışımla diğerlerine döndü.

"Yine bir iyilik yaptı ve yine burnumuzdan getirdi gördünüz mü? Bu kız iflah olmaz yemin ediyorum. Bir an önce odamıza çıkalım da şununla bir süre karşılaşmayalım."

Derin'in haklı sözleri hepsinin ortak düşüncesiydi. Yine de morallerini bozmamaya çalışarak odalarına çıkan yolu tuttular. Gerçekten de Four Seasons Otel o kadar gösterişli ve güzeldi ki kısa sürede etrafı izlemeye dalarak az önceki gereksiz konuşmaları unuttular.

"İşte! Burası olmalı!" dedi Esin. Odaları karşılarında duruyordu. Hemen içeri girdiler ve bir süre odanın göz alıcılığının tadını içinde gezinerek çıkardılar. Ama sonra, o kadar acıkmışlardı ki kıyafetlerini değiştirmeye gerek bile duymadan otelin çalışanlara ayrılan restoran kısmına indiler.

Restoran'ın da otelin diğer bölümlerinden farkı yoktu. Fazlasıyla geniş ve bir o kadar da ferahtı. Otele vardıkları sırada öğleden sonraydı ve yaz güneşinin o berrak ışıltısı restorana düşerek hoş bir aydınlık yaratıyordu. Huzur vericiydi.

Burada bir çalışan olarak bulunacak olmalarına rağmen ister istemez yaz ruhu sarmıştı onları.

Kızlar açık büfeye ilerlediler ve kendilerine güzel birer tabak hazırladılar. Sohbetle geçen yemekleri gayet keyifli ilerliyordu. Kızlar saatin akşam üstünü vurduğunu fark etmemişlerdi bile.

"Kimleri de görüyorum burada! Afiyet olsun. Ben de size şöyle eşlik edeyim mi?"

Cansu boş sandalyelerden birine oturduğunda kızlar bundan rahatsız olsalar da seslerini çıkartmadılar. Gülümseyerek ona da masada yer açtılar.

"Eee? Nasıl gidiyor bakalım? Sevdiniz mi oteli? Alışabildiniz mi?"

Onunla konuşmak için hevesli değillerdi ama birisinin konuşmayı sürdürmesi gerekiyordu. Cansu, her ne kadar burnu havada davranmış olsa da maalesef onun sayesinde buradaydılar. Cevap vermemek kabaca olurdu. Bu yüzden Aylin cevapladı onun sorularını.

"Alışmak için erken ama sevdik burayı. Çok hoş bir otel. Temiz, ferah. Burada çalışacak olmaktan memnunuz."

"Yemekleri de lezzetli gerçekten." diye tamamladı Esin, Aylin'in sözlerini. Ortaya kendilerinin yönlendirebileceği bir muhabbet çıksın diye uğraşıyorlardı çünkü aksi halde Cansu'nun aklı otelden farklı başka bir konuya, özellikle de kendisine kayabilir ve sohbetleri her zamankinden çok daha sıkıcı hale gelebilirdi.

Cansu cevaplarından memnun şekilde gülümsedi. Bir şekilde otele gelen övgüleri kızlara sağladığı fırsat için kendisine edilmiş iltifatlar olarak görme eğilimi içindeydi.

"Sevmişsiniz burayı. Sevilmeyecek yer de değil doğrusu. Hele üç gün sonra o beklenen kişi de bir gelsin siz asıl o zaman görün oteli. Şimdiden, otelin sahibinden tutun çalışanlar ve müşteriler de dahil herkesi bir heyecan sardı ki sormayın. Tabi bu heyecanı ben de paylaşıyorum."

Cansu'nun sevinci yüzünden okunuyordu. Gelecek olan her kimse onun için de önemli olduğu belliydi. Bu, kızları daha da meraklandırdı. Ona kimin geleceğini sorduklarında Cansu'nun gülümsemesi kocaman bir sırıtışa dönüştü ve her biri için ayrı anlam ifade eden o değerli ismi söyledi.

"Leo Martinez geliyor! Üç gün sonra Leo Martinez bu otele geliyor! Hayal edebiliyor musunuz?"

Ardından ellerini sevinçle çırptı ve kızlar şaşkınlıkla ona bakarken Leo Martinez'e ne kadar hayran olduğundan ve geleceği için duyduğu mutluluktan söz etmeye başladı. Ama kızlar o andan itibaren Cansu'nun sözlerine dikkat etmiyordu. Hepsi de o en sevdikleri şarkıcının, başarılı ve çekici dünyaca ünlü Leo Martinez'in çalıştıkları otele geliyor oluşunun şokunu yaşıyorlardı.

Kızlar bu zamana dek Cansu gibi hatta Cansu'dan bile daha bağlı kalmışlardı ona. Genç kızlık çağına girdikleri ilk zamanlardan beri onun şarkılarıyla eğlenmiş, onun klipleriyle kendilerinden geçmişlerdi. Hep Türkiye'ye gelmesini ve bir konser vermesini hayal ederlerdi. Ama şimdi hayal ettiklerinden çok daha öte bir şeyin ortasındaydılar.

Onunla aynı oteli paylaşacaklardı ve Leo Martinez'in hayatlarını kökünden değiştireceğinden habersizlerdi.


***

Durma, devam et bakalım 👇🏻

Loading...
0%