Yeni Üyelik
59.
Bölüm

23. Bölüm -Telafi (Part I)

@mrsmilagros

Şarkı -> Rocketeer - Far East Movement

Hey sen,
Müziği başlatmayı sakın unutma ☝🏻

 

***

 

Zaman hızla akmış, Miami yeniden yaza evrilmeye başlamıştı.

Hava kararmaya başlamıştı, güneş kaybolmak üzereydi ve Günce tan vaktinde ortaya çıkan cırcır böceklerinin sesini duyabiliyordu. Günün bu vaktini genellikle pek sevmezdi ancak burada, Lucas'ın yanında aydınlık ile karanlık arasındaki sınır o kadar güzeldi ki...

Kamp yapmak için gelmişlerdi buraya. Lucas kaybettikleri zamanı telafi etmek istercesine ona böyle bir teklif sunmuştu ve ilk kez tam anlamıyla herkesten ve her şeyden uzakta kalacak olmaları onu tedirgin etse de kabul etmişti Günce.

Kendisi de Lucas'la böyle bir şeyi deneyimlemek istiyordu çünkü ve kamp çadırını kurup da bir şeyler atıştırdıktan sonra büyük bir ağacın altında otururken sırf bu yüzden sırtına batan ağaç kabuğunun hissettirdiği o minik ısırıkları bile sevebilirdi.

Sırtlarını ağaca yaslamışlardı ve kolları birbirlerine değmiyordu ancak bu yakınlık bile Günce'yi heyecanlandırmaya yetiyordu.

"Günce," dedi Lucas dikkatle. Günce ona döndü ve kaşlarını kaldırdı.

"Evet?"

"Yaprak sarmasını..." dedi duraksayarak. Çimleri izleyen gözlerini Günce'ninkilere doğru kaldırdı. "Nasıl o kadar ince sarıyorsunuz?"

Az önce bir şeyler atıştırmışlardı ve yiyeceklerden biri de yaprak sarmasıydı. Günce, Lucas'ın sessizliğini koruduğu dakikalar boyunca yaprak sarmaları hakkında düşündüğü düşüncesiyle kendine engel olamadı ve güldü. Ardından saçlarını geriye atarak omuzlarının açık kalmasını sağladı ve anlatmaya hazırlandı. Lucas'ın bakışları çok kısa bir süre için Günce'nin pürüzsüz tenine kaydı ancak Günce hemen yanında olduğu için bakışlarını yüzüne çevirmesi uzun sürmedi. Orada da güneşin gidişiyle gölgelenip, kiraz rengine dönüşen sıcak dudakları duruyordu ve Lucas sadece gözlere odaklanabilmek için büyük çaba harcamak zorundaydı.

"Serçe parmağı kuralı," dedi Günce ilgiyle.

Lucas kaşlarını çatınca Günce'nin gülümsemesi genişledi. Sol elini havaya kaldırarak serçe parmağı dışındaki parmaklarını avucuna kapattı ve kalan tek parmağı Lucas'a gösterdi.

"Serçe parmak inceliğinde olmalıdır, hepsi."

Lucas'ın dudakları muzip bir gülümsemeyle hafifçe kıvrıldı ve biraz yana kayarak tamamen Günce'nin yanına yaklaştı. Şimdi omuzları, kalçaları ve dizleri birbirine değiyordu. Lucas'ın dudaklarından çıkan her nefes Günce'nin saç tellerinin arasına giriyordu. Günce tüm vücudunun gerildiğini hissetti; o kadar gerilmişti ki, birkaç saniye sonra ruhu ortadan ikiye ayrılabilirdi. Lucas onun bu kadar yakınındayken nefes almak, konuşmak, düşünmek... hepsi çok zordu. Soluklarının göğüs kafesinde biriktiğini hissetti.

Lucas elini Günce'ninki gibi havaya kaldırarak kendi serçe parmağını gösterdi.

"Benimki sayılmıyor sanırım, ne dersin?"

Günce güldü ve bunun etkisiyle biraz daha rahatladı, sırtının gevşediğini hissetti. Omzuyla Lucas'ın omzunu hafifçe dürttü.

"Bilemiyorum... Bana seninkiler de hoş göründü."

Lucas, hala havada duran serçe parmağını ağzıyla kapıyormuş gibi yaptığında Günce gülerek geri çekildi. Biraz sonra da Lucas ayağa kalktı ve Günce'ye elini uzatarak onun da kalkmasına yardım etti.

"Biraz etrafa bakalım mı?"

Günce başını salladığında elini kavrayarak onu peşinden sürüklemeye başladı.

Günce, önceki yaz birbirlerine ne kadarda uzak olduklarını, Lucas hakkında düşündüklerini ve bu sahnelerin yaşanabileceğine olan inancının zayıflığını hatırladı. Şimdiyse Lucas onu tanıdığı her erkekten çok daha fazla etkiliyor, bir ilkbahar akşamında elini kavramış Günce'yi hoş bir gezintiye çıkarıyordu. Bir yıl çok geniş bir zaman dilimiydi ve değişiklik için yeterliydi.

"Şimdi büyüleyici şeyler göreceksin," dedi Lucas hoş bir sesle. Çimlerden oluşan bir yokuşu çıkmışlardı ve karşılarında ağaçların kalabalıklaştığı bir bölge vardı. Günce havada uçuşan ateş böceklerini ağaçların tepesine baktığında fark etti. Güneş geriye ince bir çizgi halindeki kızıllığı bıraktığında, bu sihirli varlıklar dışarı çıkmıştı.

"Ateş böcekleri..."

Günce'nin sesindeki hayranlık Lucas'ı gülümsetti ve keyifle Günce'nin çocuksu bir heyecanla süslenmiş yüzünü izlerken onu biraz daha ilerletti, ağaçların içine doğru. Orası ağaçlar tarafından gölgelenmişti ve gölgenin içine girdiklerinde Günce her tarafının ateş böcekleriyle çevrelendiğini gördü. Sanki burası onların eviydi, her yerdeydiler. Ağaçların yapraklarını, çimleri ve tenlerini kızıla boyuyorlardı. Günce, Lucas'a baktığında yüzünün nasılda aydınlandığını gördü. Şimdi daha yakışıklı görünüyordu ve Günce onun ateş böceklerinden bile daha sihirli olduğunu düşündü.

Lucas'ın yanına yaklaşarak karşısında durdu ve teşekkür etmeyi planlıyordu ki, ateş böceklerinden biri yüzünün önüne gelince dikkati dağıldı. Elini onu uzaklaştırmak üzere kaldırmak üzereyken Lucas kendisine doğru bir adım attı ve elini Günce'nin bileğini nazikçe temas ettirerek ona engel oldu. Diğer eliyle ise dikkatli bir şekilde ateş böceğini oradan uzaklaştırdı. Bunu yaparken Günce'ye daha çok yaklaşmıştı ve Günce onun odaklanmış ifadesi karşısında çaresizce omuzlarının düştüğünü hissetti. O kadar dayanılmaz görünüyordu ki, Günce kendisiyle alakalı her konuda kontrolü kaybetmiş gibi hissediyordu.

Ateş böceğinin uzaklaşmasıyla Lucas'ın bakışları Günce'ye döndü ve orada, o kadar yakın olmak onu tamamen hazırlıksız yakaladı. Günce'ye yaklaşırken bunun ateş böceğiyle bir ilgisi olmadığını çok iyi biliyordu ancak ateş böceği gitmişti ve sadece ikisi kalmıştı. Günce'nin aralanmış kalp şeklindeki dudakları, iri; savunmasız bakan gözleri, hızla ve düzensiz inip kalkan göğsü... şimdi hepsi karşısındaydı, hepsiyle baş başaydı. Parmaklarının altındaki nabzı hissediyordu. Hızla atıyordu ve bu karşı konulamaz bir şeydi.

Bileğindeki parmaklar belirsizce hareketlenince Günce'nin bedenine iç gıdıklayıcı bir titreme tırmandı. Lucas yüzünü kendisininkine yaklaştırdı ve başka her şey Günce'nin görüş alanından uzaklaştı. Lucas'ın yüzü o kadar yakındı ki, en ufak bir baş hareketinde olabilecekler midesini altüst ediyordu. Ateş böcekleri oraya kaçmıştı, kalbi orada atıyordu sanki... Lucas'ın burnu hafifçe yanağını okşadı ve buğulu gözlerle Günce'ye baktı. Gözlerini tam orada sabit tutarak sıcak nefesini Günce'nin dudaklarına doğru üfleyince Günce çenesini biraz kaldırarak karşılık verdi ona. Bu hareketi karşısında Lucas'ın beyninden binlerce düşünce hızlı geçen bir altyazıdan farksız olarak önce kalabalıklaştı, ardından karıştı ve bir anda yok oldu, Lucas dudaklarını Günceninkilere bastırdı.

Günce başını biraz geriye çekerek ona daha fazla izin verdi. Lucas istekli ancak sakindi; bir süre Günce'nin dudaklarına alışması için bekledi, ardından dudaklarını öldürücü bir yavaşlıkla hareket ettirdi. Bu Günce'nin neredeyse yığılıp kalmasına neden olacaktı. Lucas'ın başlangıçta hızlı davranması, ardından çok yavaş bir şekilde dudaklarını geri çekmesi onu mahvediyordu, sonra tekrar tutkuyla onu öpmeye devam ediyordu ve bu Günce'nin hayal ettiğinden bile daha güzel hissettiriyordu. Günce bir elini Lucas'ın boynuna sararak ona daha çok yaklaştı. Lucas'ın kaslı göğsünü hissedebiliyordu. Öpüşlerinin her birine uyumla karşılık verdi ve bu Lucas'ı kontrolü biraz daha elden bırakmasına neden oldu. Günce'nin bileğindeki parmakları biraz yukarı tırmanarak sonunda Günce'nin bel kıvrımının biraz aşağısında yer buldu. Günce ise boşta kalan elini yavaşça yukarı doğru kaldırarak Lucas'ın kaburgalarına kadar sürükledi ve tam orada durdu. Buna karşılık Lucas diğer elini de Günce'nin beline bağlayarak onu tamamen kendine hapsetti. Günce içinde patlamaya hazır olan heyecan duygusu ile ayakları üstünde yükselerek dudaklarını Lucas'ın dudaklarına son bir kez istekle ittirdi ve zorlukla nefes nefese geri çekildi.

Göğsü saatlerdir koşuyormuş gibi hararetle dalgalanıyordu ve Lucas'ın kaslı göğsü ise onu izliyordu. Bir süre alınları değiyorken derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştılar. Ancak ateş böcekleri dahi biliyordu ki, birbirlerine bu kadar yakın oldukları sürece bu imkansızdı.

***
Geri döndüklerinde ve gece çöktüğünde ateş başında sohbet ettiler sakinleşmenin etkisiyle. Önce havadan sudan konuştular öylesine. Akılları hala biraz önce yaşadıklarındayken belirli bir konuya bağlı kalmak zordu. Sonra ateşte kızarttıkları marşmelovların eşliğinde birkaç korku hikayesi anlattılar birbirlerine. Aslına bakılırsa ikisinin de pek tercih etmeyecekleri bir aktiviteydi bu ancak her ateş başında muhakkak yaşandığı gibi konu bir şekilde dönüp dolaşıp buralara gelmişti. İyi tarafıysa bir arada yatma meselesine kökten çözüm getirmiş olmasıydı. Her ikisi de biraz ürktüğü için birbirlerine sarılıp uyumak öncesine nazaran daha az korkutucu, daha az imkânsız görünmüştü gözlerine. Sandıklarından çok daha kolay alışmışlardı birbirlerinin varlığına ve düşündüklerinden daha rahat, daha sıcak bir histi bu. Günce Lucas'ın göğsünde yatarken Lucas ellerini beline dolayarak iyice sarıp sarmalamıştı onu.

"Bir seri katil ya da hayvan saldırısına uğrarsak eğer bu halimizin kalplerini biraz da olsun yumuşatacağını umarak kendimizi rahatlatabiliriz sanırım, ne dersin?"

Onun bu kinayeli esprisi karşısında güldü Günce ve başını yukarıya doğru çevirerek Lucas'a baktı.

"Gerçekten çok yardımcı oluyorsun."

Korktuğu için söylemişti bunu Günce ancak yakınlığı öylesine baştan çıkarıcıydı ki Lucas ona cevap vermek yerine usulca dudaklarını dudaklarına kapattı. İç gıdıklayıcı birkaç dakikanın ardından ise ayrıldılar ve Lucas arzu dolu bakışlarını Günce'nin gözlerine dikti.

"Şimdi nasıl? Yeterince yardımcı olabildim mi?"

Günce gülümsedi ve başını tekrar göğsüne yaslayarak daha da sokuldu Lucas'a.

Cırcır böceklerinin sesi etraflarını sararken yalnızca onlara ait olduğunu bildikleri bir cennetteydiler.

 

 

***
Ateş böceklerinin etkisinden olsa gerek 😌

 

Loading...
0%