Yeni Üyelik
63.
Bölüm

24.Bölüm - Hastane (Part I)

@mrsmilagros

Şarkı -> The Lazy Song - Bruno Mars

Hey sen,
Müziği başlatmayı sakın unutma ☝🏻

 

***

 

Esin çevresi kızarmış bir çift göz ve tüm kan akışını kaybetmiş bir cilt eşliğinde hasta yatağında yatıyordu. Üstünde mavi beneklerle süslenmiş, beyaz bir hasta elbisesi vardı. Esin, Chris ile yaptığı kısa göl ziyareti sonucunda su mikroplu olduğu için hastalanmış ve kızların ısrarı üstüne aceleyle hastaneye getirilmişti. Hastanenin kokusu, üstündeki kıyafetin yattığında neredeyse başına kadar çıkabiliyor olması, gereğinden çok daha fazla ilgili sağlık personelleri ve diğer rahatsızlıklara rağmen, Esin kesinlikle şikâyet etmiyordu. O hala gölde yaşadığı dakikaların büyüsü içindeydi ve etrafa aval aval bakmaya devam ediyordu.

Çünkü Chris'le öpüşmüşlerdi.

Bu yüzden Esin üstündeki halsizliğe rağmen kendisine bulaşan mikrobu bile sevecek durumdaydı. Üstelik Chris de onunla hastalanmıştı ve aynı hastaneye yatırılmışlardı. Esin en azından biraz üzgün olması gerektiğini biliyordu ancak içinde tatlı bir heyecan vardı; karnını minik minik ısırıyordu sanki. Chris hemen yanındaki odadaydı ve Esin üzüntüden başka her şeyi hissediyordu sanki.

Elindeki gezi dergisini komidinin üstüne bırakarak biraz doğruldu ve Aylin'e döndü. Günce ve Derin evde olmadığı için onu Aylin hastaneye yatırmıştı. Şimdiyse bej rengi koltukta oturmuş ders notlarına bakınıyordu. Pek de dikkatini verdiği söylenemezdi. İçinde güçlükle sakladığı heyecan gözlerinden taşmak için sabırsızlanıyordu adeta. Aklında sürekli Leo'nun muzip gülümsemesi canlanıyordu.

"Kızlara haber verdin mi?' diye sordu Esin sessizliği bozarak.

"Evet." Diye cevapladı Aylin. "Lucas ve Peter yanlarındaydı. Beraber geliyorlar."

Esin başını yana eğerek bayık bakışlarından birini yüzüne yerleştirdi.

"Doktorlar muayene ettiler, büyütmenize gerek yok. Şu an bile eve gidebilirim."

Aylin gözlerini devirerek bıkkın bıkkın baktı.

"Saçmalama istersen. Çıkabilecek olsan keyfine tutmazlar seni burada," diye yapıştırdı cevabı. Esin yutkunmakla yetindi ve etrafı inceliyormuş gibi yaptı. Bu sırada Chris'in iyi olduğundan emin olan Leo, Esin'in de nasıl olduğuna bakmaya karar vermişti. Çok bencilce olduğunu unutmaya çalışsa da kendisinin odaklandığı asıl şey Aylin'in orada olmasıydı. Ona eskisi gibi yakın olabilmek bir süredir başına gelen en güzel şeydi ve her saniyesini onu izleyerek değerlendirmek istediğini hissediyordu. Yıllardır bir playboy olarak manşetlere düşen Leo Martinez için böyle duygular oldukça yeni ve kabul edilmesi güç şeylerdi. Yine de Natalie ile ciddi bir yola girerken hissettiklerinin aksine, sadece daha fazlasını istiyordu. Aylin'e giden o yolda koşmak istiyordu sanki. Korkusuzca ve sabırsızca...

Leo'nun kapıya tıklatması üzerine Aylin ve Esin uğraştıkları şeylerden başlarını kaldırarak ona döndüler. Esin hemen yatağında toparlanarak milyonlarca hayranı olan Leo Martinez'in onun yattığı hastane odasına geldiği gerçeğini benimsemeye çalıştı. Leo ile onun ününü unutacak kadar zaman geçiren tek kişi Aylin'di ve doğal olarak diğer kızlar için o LEO MARTİNEZ'di. Aylin'in gerginliği ise tamamen kendi duygularıyla ilgiliydi. O Leo'ydu; bir zamanlar Kuala Lumpur'daki beş parasız, gezgin müzisyenlerden biri olan Leo. Şimdiyse terden sırılsıklam olmuş avuç içleri ondan ne kadar hoşlandığının birer kanıtıydı.

Leo çekinerek Esin'e döndü ve sordu.

"Nasılsın?"

"İyi"

Esin'in cevabı kısa ve netti. Leo ise kendini tamamen baskı altında ve suçlu hissediyordu. Tamam, Esin gülümsüyordu ancak bu öyle masum sayılmazdı, biraz korkunçtu. Ne de olsa Leo, Esin için aynı zamanda ablasının kalbini kıran erkekti.

Leo göz temasından kaçınmaya çalışarak beceriksizce baş parmağı ile kapıyı işaret etti ve konuştu.

"Ben de Chris'in yanından geliyordum-"

"Chris nasıl?" diyerek hemen sözünü kesti Esin ve endişeyle Aylin'e döndü.

"Sence ona uzun bir geçmiş olsun mesajı atsam uygun olur mu?"

Aylin gözünü devirdi.

"Bayram seyran değil tamam mı? Saçmalamayı kes ve bir ara onunla konuşmayı dene."

Esin onun haklı olduğunu düşündüğünü belirtircesine çaresizce başını sallayıp kara kara düşünmeye başladı. Chris ile yüz yüze konuşmak, telefonda konuşmak ya da herhangi bir şekilde konuşmak tam anlamıyla işkence gibi görünüyordu. Her şey harika gidiyordu; beraber göle girmeleri, suda eğlenmeleri... gerçek olamayacak kadar güzeldi ve Esin birbirlerine yakınlaştıkları her günün bir öncekinden daha iyi olacağını düşünmüştü. Ancak işin "fiziksel" yakınlaşma kısmı planları yıkıp geçmişti. Chris'i öpmek harikaydı. Sorun Esin'deydi. Sanki bir daha onunla eskisi gibi rahat konuşamayacaktı. Ne kadar salak görünebileceğini hayal etmek pek de zor değildi.

Leo ise Esin'in aksine konu dağıldığı için mesuttu. Onun bu kadar rahatlaması komikti çünkü milyonlarca insanın önünde binlerce kez konser vermiş bir sanatçı için bu pek de normal bir durum değildi. Bu yüzden Aylin, eliyle ağzını kapatarak gülümsemesini saklamaya çalıştı.

"Chris iyi görünüyordu," diyerek Esin'in biraz önceki sorusunu cevapladı Leo. "Sadece bu olanlardan dolayı kendini suçluyor."

Esin'in omuzları hayal kırıklığıyla çöktü ve hastanenin lüks bahçesini izlemeye başladı. Onun üzgün halini gören Aylin gözlerini kocaman açarak Leo'ya uyarı gönderdi. Bir anda afallayan Leo durumu hemen kavradı ve boğazını temizleyerek kollarını göğsünde birleştirip tek eliyle çenesini sıvazladı.

"Şey... Tabi daha çok Peter'ı suçluyor. Muhtemelen derisini yüzecek ama pek önemli değil tabi."

Dudak bükerek elini "önemsiz" anlamında havada salladı ve Esin'in gülümsediğini gördüğünde Aylin'e dönüp göz kırptı.

Tam o sırada içeri aniden Günce ve Lucas girdi. Haberi aldıkları gibi kamptan ayrılıp hastaneye gelmişlerdi. Günce kimsenin yüzüne bakmadan hemen Esin'in yanına ilerledi ve kısa bir alın-yanak-ense kontrolü yaptı.

"Ah çok şükür iyisin," dedi rahatlayarak. Esin gülmeden edemedi.

Günce odada başkalarının da olduğunu hatırlayarak arkasını döndüğündeyse ona bakan gözlerle karşılaştı. Doğrusu "onun kıyafetlerine bakan gözlerle."

Günce hemen üstünü şöyle bir yokladı. Altında beyaz benekli lacivert şort bir pijama; üstünde ise bu pijamanın takımı olan beyaz, çizgili ve tavşanlı bir tişört vardı. Onun üstünde ise... Lucas'ın üzerinden düşmek üzere olan kapüşonlusu. Onu ne ara giymişti sahiden?

Lucas sorunun ne olduğunu anladı ve ensesini sıvazlayarak hemen konu açtı.

"Geçmiş olsun" dedi Esin'e kibarca. "Peter ve Derin gelmek üzeredir."

Ve derken Peter ve Derin içeri girince bu sefer gözler onların üstüne döndü. Daha doğrusu Peter'ın üstüne. Çünkü Peter'ın üstünde tüm bakışların ana nedeni olan bir palyaço kostümü vardı. Peruksuz ve takma burun olmadan.

Söz konusu hadise şu şekilde yaşanmıştı.Peter, üyesi olduğu bir sosyal yardım kuruluşunun davetine katılmış, Derin de ona eşlik etmişti. Çocuklar söz konusu olduğunda Peter hassastı ve davet sırasında vakit geçirdikleri çocuklardan biri ondan palyaço olmasını istediğinde doğal olarak onu kıramamıştı. Genelde siyah giyinmeyi tercih eden Lucas için bu bir hayli ilginç bir değişiklikti. Ancak daha da ilginç olanı Esin'in hastanede olduğu haberini almaları üzerine kıyafetini bile değiştiremeden apar topar yola çıkıp da şu anda sorgulayan bakışlarla kaşılaşmış olmaktı.

Buradaydılar işte ve Peter, palyaço kostümüyle odada dikiliyordu.

Leo dudaklarını birbirine bastırarak gülmemeye çalıştı.

"Kariyerine palyaço olarak devam etmeye mi karar verdin?" dedi Peter'a doğru. Peter gözlerini devirerek sinirli bir şekilde Leo'ya baktığında bu Leo'yu daha çok keyiflendirdi.

Herkes gülmemek için çaba harcarken- Derin ve Peter hariç; onlar birbirlerine öylece bakıyorlardı- içeri tekerlekli sandalyesiyle Chris girdi. Asıl merak edilen onun neden tekerlekli sandalyede olduğuydu ancak içeri girdiği ilk anda gözlerini odadaki palyaçoya diktiğinde herkesin bakışları bir kez daha Peter'a döndü.

Chris, ciddi bir ifadeyle başını kaldırarak Peter'a döndü.

"Demek geldin..." bir süre devam etmek için bekledi, ardında pes ediyormuş gibi başını sallayarak bir anda gülmeye başladı. "Aman Tanrım bu halin-"

Peter gergin yüz ifadesini hiç bozmadan Chris'in sözünü kesti.

"Tek kelime daha edersen lanet tekerlekli sandalyenin, lanet tekerleklerini, neden üstünde olduğunu sorgulamadan parçalarım."

"Sadece zevk meselesi" diyerek omuz silkti Chris. Leo'nun sorgulayan bakışlarla ona baktığının farkına vardığındaysa arabasını Lucas'ın yanına sürerek mırıldandı.

"Anlaşılan birileri küçük arabamı kıskanıyor."

Leo gözlerini devirmekle yetindi ve Peter ile Derin o anda Günce'nin üstündekileri fark edip ilgiyi bu seferde onun üstüne yönelttiler. Lucas bir şeyler mırıldanarak gözlerini tavanda gezdirdi.

"Pekâlâ, aceleyle geldik tamam mı?" diye ekledi Günce, derin bir nefes verdi. "Ayrıca evet, üstümdeki de Lucas'ın kapüşonlusu ve neden giydiğimi bile bilmiyorum."

Günce'nin tek solukta yaptığı açıklama üzerine Chris, imalı bir gülümsemeyle Lucas'ın karnına vurdu ve Lucas buna karşılık onun tekerlekli sandalyesini tekmeledi. Böylece sessizlik biraz olsun bozuldu.

"Bu arada geçmiş olsun." Dedi Peter, Esin'e doğru. Ardından Chris'e dönerek " Sana değil." Diye ekledi ve devam etti. "Kendimi çok suçlu hissediyorum. Orayı size önermemeliydim."

Derin gözlerini kocaman açarak Peter'a döndü.

"Oraya gitmelerini sen mi söyledin? Mikroplu bir göle."

"Mikroplu olduğunu bilmiyordum", diye hemen açıklama yaptı Peter.

"Sağlıklı olduğunu söylemiştin." Bu kez Chris araya girmişti.

Peter ellerini havaya kaldırdı ve gözlerini Chris'e doğru devirdi.

"Sağlıklı demedim. Daha önce birçok kez gittim ve hiçbir şey olmadı dedim. Hem kimse size suya girmeniz gerektiğini söylemedi."

Peter'ın söyledikleriyle Chris'le Esin'in gözleri birleşti ve Peter'ın çok iyi bir yerden girdiğini kanıtlarcasına sessiz kaldılar. İkisinin düşüncelerinde de suda yaşananlar canlandı ve diğerlerinin bakışları da eklenince Esin telaşa kapılıp gözlerini kaçırdı.

"Pe- pekâlâ. Zaten bir önemi yok. Büyütülecek bir şey değil," dedi beceriksizce gülümseyerek. Aylin, Esin'i rahatsız durumundan kurtarmak için ayaklandı ve sessizliği dağıttı.

"Bu kadar yeter. Bırakalım da hastalar dinlensin."

Esin, Aylin'e bakarak bakışlarıyla teşekkür etti ona ve önüne döndüğünde tekrar Chris ile göz göze geldi. Chris bunu daha da zorlaştırmak istercesine nadiren bakışlarını Esin'den başka yöne çeviriyordu. Esin kucağındaki beyaz örtünün dokusunu incelemeye devam etti. Kısa süre içinde herkes dışarı çıktı ve yalnız kaldı.

Chris'ten o şekilde uzak durduğu için kendini huzursuz hissediyordu ve Chris'in durumu anlamasını umut etmekten başka bir şey gelmiyordu elinden. Yaptığı hiçbir şey için pişman değildi ama yine de Chris'i öptüğü dakikalar aklına geldikçe telaşa kapılıyordu. Başını yastığa koyarak gözlerini kapattı ve yarın daha iyi hissedeceğini umdu.

***

Ertesi gün Doktor Esin ve Chris'in bir gün daha hastanede kalmalarına karar verdi. Esin bunu anlamıyordu. Kendini harika hissediyordu ve en azından kahvaltısını hastanenin açık büfesinde edebileceğini söyleyerek doktorun onayını aldı.

Kızlarla beraber aşağı indiler ve kocaman bir büfeyle karşılaştılar. Şu zamana kadar gördüklerinin arasından en büyük olanı burasıydı. O kadar çeşit vardı ki... hepsi de birbirinden enfes görünüyordu. Tabakları dolduğundaysa nereye oturacaklarını seçmek için etrafa bakınmaya başladılar. Tam o sırada yanlarında Peter belirdi ve Derin'in elindeki tepsiyi nazik bir hareketle alarak oturdukları masaydı işaret etti.

"Buradan bayanlar."

Çocuklar da tıpkı kızlar gibi tüm gece orada kalmışlardı, basının bundan haberdar olmaması için önlemler alınmış ve çok şükür Peter üzerindeki palyaço kostümünden kurtulabilmişti.

Kızlar çocukların kendilerine ayırdığı gözlerden uzak sandalyeye yerleştiler ve dolayısıyla da Esin Chris'in yanına oturdu çünkü Chris sandalyeyi açık bir şekilde çekerek Esin'i yanına davet etmişti. Bu Esin için iyi olmamıştı çünkü hastane kıyafetinin içinde komik görünmesi yetmezmiş gibi kaç gündür taramadığı saçları yüzünden de son derece pasaklı görünüyordu. Zaten gergindi, bir de Chris'in melodik gülüşleri ona hiç yardımcı olmuyordu. Diğerleri gülüşürken ya da didişirken Esin hemen yemeğini yedi ve çok kaba kaçmamasını umarak nazikçe masadan kalkıp odasına gitti.

Günün geri kalanında kızlar genellikle onun yanındaydılar. Bir ara çocuklar da odaya gelip nasıl olduğunu sordular. Ancak Chris kahvaltıdan sonra hiç gelmemişti. Esin hem buna üzülüyor hem de birkaç adım ötesinde Leo, Peter ve Lucas olmasına rağmen kızlar tüm gün onun yanında oldukları için suçluluk hissediyordu. Tüm gün kitap okudular, dedikodu yaptılar ve film izlediler. Bir ara doktor yanlarına uğradı ve yarın çıkabilecekleri haberin verdi ve Esin'in morali birazcık düzeldiğinde akşam oldu; kızlar uyumak için boş hasta odalarına yöneldiler.

 

 

 

***
Öpüşmek için mikroplu gölü bulmaları peki 🙃

 

Loading...
0%