@mrsmilagros
|
Şarkı -> Every Breath You Take - 50 First Dates Hey sen,
***
Esin, bir türlü uyuyamıyordu tabi... Aklında Chris'in neler düşünmüş olabileceği dönüp duruyordu. Kendisinin şımarık ya da kibirli olduğunu düşünebilirdi. Bir de yarın hastaneden ayrılacakları için aralarındaki soğukluk büyüdükçe büyüyecekti. Esin, bu düşünceyle bir anda ayaklandı ve sonucu ne olursa olsun Chris'le konuşmaya karar verdi. Belki de sadece saçmalayacaktı ama umurunda değildi. Tek kelime bile olsa konuşmak istiyordu onunla. Uyumadığını umarak yatağından çıktı ve gecenin sessizliğinde kapıya doğru ilerledi. Tam kapı konuna uzanmıştı ki kapı birden aralanmaya başladı. Esin hemen geri çekildi. Gelenin Chris olduğunu görene kadar korkudan ölecekti neredeyse. "Beni çok korkuttun," dedi rahatlayarak Esin. Chris'in ay ışığının altındaki yüzünde çarpık bir gülümseme adım adım belirdiğinde Esin'in karnına hoş bir ağrı saplandı. "Yanıma mı geliyordun yoksa?" dedi Chris keyifle. Esin, bir anda afalladı ve Chris'in yüzünün şu anki halini net göremediği için şükretti. Ustaca bir inkâr için dudaklarını aralamıştı ki Chris onu durdurdu. "Pekâlâ, olumsuz yanıtının kulaklarıma dolmasını engelleyerek mutlu olmayı seçiyorum ve evet, ben senden önce davrandım. Keşke biraz daha bekleseymişim. Bu gururumu okşardı. Esin güldü, Chris de ona eşlik etti ve birbirlerine çekildiklerini hissettiler. Ortam karanlık ve sessizken birbirlerinden uzak durmak daha zordu sanki. Esin, öylece durmanın tuhaflığını fark ettiğinde geri çekilerek yatağın kenarına oturdu ve Chris'i de hemen yanına davet etti. Chris, bir saniye sonra tam yanında ona dönük oturuyordu. Kahverengi saçları birkaç gündür kendi halinde bırakıldığı için tutam tutam olmuş, alnına düşmüştü ve bu görüntünün doğallığı Esin'in içini ısıtıyordu. "Seni bu kadar şık karşıladığım için kendini berbat hissediyorsundur," dedi Esin, üstündeki beyaz hasta elbisesini işaret ederek. Chris ise bugün lacivert eşofman altıyla beyaz, kısa kollu bir tişört giyiyordu. Muhtemelen sabah saatlerinde hastaneye uğrayan Natalie getirmişti ona bunları. Chris, Esin'i baştan aşağıya yavaşça süzdü ve yüzüne geri geldiğinde çenesini hafifçe kaldırarak yarım, muzip bir gülümsemeyle konuştu. "Bence güzel görünüyorsun." Esin, günlerdir şikâyet ettiği o telaşa tekrar kapıldı ve başını eğerek verecek bir cevap bulana dek zaman kazanmaya çalıştı. Böyle olmayacaktı. Hem Chris bir açıklamayı hak ediyordu hem de aslında ortada olan bir meseleyi gizlemeye çalıştığı yerden çıkarmalı ve açık açık ortaya dökmeliydi. "Pekâlâ, Chris," dedi derin bir nefes alarak. "Muhtemelen neden bir azize gibi davrandığımı merak ediyorsundur." Chris, önce durakladı, ardından yüzünü buruşturarak başını hızlıca salladı. "Aslında öyle düşündüğüm söylenemez. Ben sadece-" Esin, anlık cesaretini kaybetmemek adına heyecanla ileri atılarak tek eliyle Chris'in ağzını kapattı ve onu susturdu. Bu hareketin şokuyla afallayan Chris'in yüzünde, Esin yavaşça elini geri çekerken meraklı bir ifade belirdi. Kaşlarını kaldırdı ve dudakları 'devam et' der gibi keyifle kıvrıldı. Bu Esin'i daha çok gerdiği için Esin içinden kendine küfretti. "Bilmeni isterim ki, ben değişikliğe açık bir insan sayılmam." Esin'in böylesine ciddi konuşması Chris'in daha çok hoşuna gitti ve gülümsemesini bastırmaya çalışarak başını 'dinliyorum' anlamında sallayıp ona yaklaştı. Esin bir an kontrolü kaybediyormuş gibi oldu ve onun boşluğa düşen yüz ifadesi karşısında Chris'in bakışları bir saniyeliğine dudaklarına kaydı. "Yani alışmış olduğum bir şey varsa değişiklik beni endişelendirir," diyerek devam etti Esin. "Kendimi hazırlamam gerekir, anlıyor musun?" "Öyle umuyorum," dedi Chris gülerek. Bu Esin'i biraz rahatlattı. "Ve zaten çekingen bir insanımdır. Büyük gelişmeleri kendi kendime benimsemeye ihtiyacım var. Bunun seninle hiçbir ilgisi yok, inan bana. Sadece biraz utandım, biraz hazırlıksız yakalandım ve bilirsin, ardından şu hastane meselesi araya girdi. Kendimi seninle dip dibe buldum ve-..." Chris, geniş gülümsemesiyle araya girdi. "Bence bu kadarı yeterli." "Ah, öyle mi? Biraz kapalı konuşmuşum gibi geldi çünkü," dedi Esin, gözlerini kısarak. "Aslında başladığın anda anlamıştım." Esin gülerek Chris'in omzuna şakayla vurdu. "Buna şaşırdığım söylenemez." "Ben sadece seni baskı altında hissettirmek istemedim. Seni uzaklaştırabilirdim ve o yüzden akışına bırakmak en doğrusuymuş gibi hissettirdi." Esin, Chris'in nazikçe yaptığı açıklama üzerine başını salladı ve üstünden büyük bir yük kalktı. "Ayrıca, göl harikaydı, gerçekten." "Ah, beğendiğine sevindim," dedi Chris komik bir resmiyetle. "Belki bir ara yad etmek istersin. Her saniyesini." Esin, Chris'in tane tane söylediği kelimeleri bir süre sessizlik içinde onunki gibi yapmacık bir resmiyetle karşıladı ancak sonunda dayanamadı ve güldü. "Ne kadar da zorlu birisin. İyi ki utandığımı söyledim." "Sana yardımcı olmaya çalışıyorum," dedi Chris ayağa kalkarak. Geri geri yürürken komik görünüyordu. "Şimdi gideyim de biraz uyu. Günlerdir beni düşünmekten uyuyamıyorsundur muhtemelen." Esin, gülmemeye çalışarak ciddi bir ifade takındı. "Kesinlikle," dedi ayağa kalkarak. "Ve rüyanda beni gör," diye devam etti Chris. Esin, ifadesini bozmadan başını iki yana salladı. "Emin ol göreceğim. Başkasına yer yok." Chris'in sırtı kapı koluna değdiğinde Esin, gülümsemesini serbest bıraktı. Ayrılma vakti gelmesine rağmen içi o kadar rahat ve huzurluydu ki... Chris, sırtını Esin'e dönerek kapıyı araladı ve floresanların aydınlattığı hastane koridoru açığa çıktı. Oraya adım atmadan önce tekrar Esin'e döndü. "Bu arada, seni tekrar öpeceğim, haberin olsun." Ardından yaramaz bir çocuk gibi sırıttı ve kendi odasına gitmek üzere köşeyi döndü. Esin, ise heyecandan uykuya veda edeceği bir geceye merhaba demeye hazırlandı.
***
|
0% |