@mrsmilagros
|
Şarkı -> La Bicicleta - Shakira Hey sen,
***
Akşamın ilerleyen saatlerinde, Churros ile süslenen ve harika bir ilk öpücük ile eşsizleşen tekne turu son bulmuş, Leo ve Aylin hiçbir aksilik olmadan Malibu sahiline varabilmişlerdi. Bu saatlerde sahilin kalabalık olmasını zaten beklemeyen Aylin, bomboş alanı gördüğünde bu kadar da ıssız bir yer beklemediğini fark etti. Etraftaki tek ses tekneden ve kayalara çarpan köpüklü sudan geliyordu. Bu onu tedirgin etse de bunun ne kadar normal olduğunu hatırlattı kendine. Neticede buraya dünyaca ünlü Leo Martinez ile gelmişti. Dışardan görünen buydu; Aylin ve Four Seasons'ta tanıştığı İspanyol müzisyen değil. Karanlık olduğu için etrafa göz atamadı ancak burada rüzgâr oldukça şiddetliydi. Sanki milyonlarca insanın kol gezdiği Malibu 'da değil de uzak bir kıtada çok az insanın keşfettiği ıssız bir koya gelmişlerdi. Aylin'e göre bu hiç önemli değildi. Yanında Leo vardı ve doğrusu kalabalık bir sahilde olmaktansa, sadece ikisine ait olduğunu hissettiği bir yerde vakit geçirmek daha çok hoşuna giderdi. Bavullarını el birliğiyle ıslanmamalarına özen göstererek tekneden indirmeye başladılar. Önce Leo'nun bavulunu aldılar aralarına. Ardından yavaşça suya indiler ve Aylin soğuk suyu teninde hissettiğinde ayak bileklerinden yukarıya doğru ince bir titreşim yükseldi sanki. Rüzgâr saçlarının arasında kayboluyor, Leo'nun ise tişörtünün altında gizleniyordu. Belki biraz serindi ancak o kadar doğaldı ki, Aylin göğüs kafesiyle karnının arasında iç gıdıklayıcı bir kıpırtının gidip geldiğini hissetti. Bu heyecandı; yeni başlayan tatillerinin en gerçekçi heyecanıydı bu. El birliğiyle bavullarını suyun üstünden kuma taşıdılar kısa süre içerisinde. Kumların başladığı yerden yaklaşık bir metre sonra kayalıklar devam ediyordu ve onların arkasında ise iki katlı bir ev duruyordu. Çok aydınlık sayılmazdı ancak bu haliyle bile o kadar hoş görünüyordu ki... Üst üste binmiş kayalıklar ortadan evin kapısına giden bir yol ile ikiye ayrılmışlardı. Bavulları tekerlekleri üzerinde sürüklerken Leo konuştu. "Evet," dedi gizli bir gülümsemeyle. "Seni buraya davet ederken tek amacım ilkel hayatla tanışmanı sağlamaktı." Leo'nun önünden ilerleyen Aylin gülerek arkasına döndü. "Ne kadar iyi niyetlisin. Issız bir adaya düşersem ne yapacağımı bilmediğim için endişeleniyordum bende," diye alayla karşılık verdi. Leo gözlerini kısarak düşünüyormuş gibi karmaşık bir ifade takındı. "Fark ettin mi bilmiyorum ama ıssız bir adaya düşersen yanına alacağın üç şeyden biri de ben oluyorum bu arada." Aylin ona inanamıyormuş gibi şaşkın şaşkın güldü ve iç geçirdi. "Ah, ne şanslıyım." "Elbette öylesin," diye devam etti Leo. Sırtını dikleştirdi ve ukala bir gülümsemeyle devam etti. "Milyonlarca hayranı olan Leo Martinez'ım ben." Aylin bedenini tekrar Leo'ya doğru döndürdü ve kaşları 'demek öyle' dercesine dudaklarıyla birlikte havaya kalktı. Yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşirken başını salladı ağır ağır. "Ve" dedi uzatarak. "Ben de milyonlarca insan arasından istediğin Aylin Aktan'ım." Cevap verdikten hemen sonra tekrar önüne döndü. Bunun üzerine Leo'nun çarpık gülümsemesi adım adım genişledi ve ayaklarını sürüyerek Aylin'e yaklaştı sessizce. Tam o sırada kapıya ulaşmış Aylin bavulu bir köşeye yaslamış, anahtarı sormak üzere arkasına dönmek üzereydi. Son derece her şeyden habersiz bir dönüş yaptı hızlıca ancak Leo'nun göğsüyle karşı karşıya geldiğinde afallayarak yavaşlaması bir oldu. "Demek öyle söylemek hoşuna gidiyor," dedi Leo gölgesini tamamen Aylin'in üzerine kapatarak. Aylin'e doğru tembel bir adım daha attığında kuru kumlar ayakkabısının üstüne tırmanarak eşlik ettiler ona. Aylin'in gözleri ve dudakları arasındaki yolu bir aşağı bir yukarı hareket ederek takip eden uzun, hacimli kirpikleri öylesine çekici, öylesine dalgın bir gülüşü beraberinde getiriyordu ki, Aylin onun koyu pembe dudaklarına dokunmamak için avucuna hapsetti parmaklarını. Neyse ki Leo kendisine daha fazla yaklaşmadan buğulu ifadesi dağıldı ve yana doğru çekilerek anahtarları çıkardı cebinden. Aylin göğsünde sıkışmış olan nefesini yavaşça özgür bıraktı ve Leo'nun ardından eve girdi. Bavulları bir köşeye bıraktılar ilk olarak. Çünkü ev tamamen karanlıktı ve elbette, önce şöyle bir gezmeleri gerekirdi değil mi? Leo duvar kenarına yaklaşarak ışıkları yaktığında her taraf aydınlandı ve ister istemez gözlerini kıstılar. Öyle kocaman, ahenkli bir koridoru yoktu evin. Zaten öyle fazla büyük olmadığını da anlamıştı Aylin ancak o kadar idealdi ki... Ne aralarında dağlar kadar yol vardı, ne de dip dibelerdi. Buranın ikisine ait olduğu belliydi. İlk durakları salon oldu. Ardından mutfağa geçtiler. Ve birbirine benzeyen birkaç küçük odanın ardından yatak odalarına sıra geldi. "Burası senin yatak odan," dedi Leo. "Açıkçası kendimden emin olamadığım için Mark'ın karısı seçti mobilyaları. En son ise Leo'nun odasına girdiler. Aylin evi sevmişti. Fazla eşya olmadığı için burada birilerinin kalıcı kalmadığı fazlasıyla ortadaydı ve bu hoşuna gitmişti: sadece ikisi için temel eşyaların yerleştirildiği basit bir ev. Ayrıca Leo ile odaları yan yanaydı ve Aylin'in başını koyduğu yerin hemen arkasında Leo'nun yatağının başı vardı. Bu küçük ayrıntının hoşuna gitmesi ise kendisini biraz ruh hastası hissettiriyordu. Yine de bunu düşünmeden edemedi. Saat geç olduğu için daha fazla oyalanmadan odalarına çekildiler ve Aylin hemen telefonuna sarılarak kızları aradı. Telefonu Günce açtı. "Hey! Nasıl gidiyor bakalım, Leo Martinez ile tatile çıkan ve bu yüzden en süper şanslı sürtük sıfatını hak eden Aylin Hanım?" Aylin pencerenin kenarına yaklaşarak sessizce güldü. "Elbette muhteşem gidiyor, ezikler!" Kızlar hep birlikte kıkırdadı. "Nereye gittiğinizi öğrenebildin mi?" Bu sefer konuşan Derin'di. "Ah, evet. Tam olarak Malibu'dayız." Telefondan iç çekme sesleri yükseldiğinde Aylin'in gülümsemesi genişledi. "Oraya çok kez gittim," dedi Esin ve ekledi. "Gta oynarken." Kızlar tekrar güldüler ve konuşma sırası tekrar Günce'ye geçti. "Orası kalabalık değil mi? Sizin için sorun olmaz mı? Tabi eğer tüm tatili evinizde perdeleriniz kapalı geçirme planınız yoksa." "Aslında," diye başladı Aylin. "Leo söylememiş olsaydı buranın Malibu olduğu aklımın ucundan bile geçmezdi. Etrafımızda hiç ev yok ve tam olarak sahil gibi de değil. Plaj filan olmadığını da anladım çünkü çok fazla kayalık var ve fazla rüzgâr alıyor. Tabi sabah ne olur bilmiyorum. Belki de bir grup yarı çıplak insanın sesiyle uyanırım. Şu anlık yeterince ıssız; yani tam ihtiyacımız olduğu gibi." "Bu biraz ürkütücü değil mi?" dedi Günce hemen. "Evet, korku filmi için hoş bir konu olurdu," diye katıldı Derin ona ve ardından Esin destekledi söylediklerini. "İsmi de 'korkunç balayı' olurdu muhtemelen." "Tam olarak ne yapmaya çalıştığınızı sorabilir miyim acaba?" diyerek korku filmi konusunu dağıttı Aylin. "Çünkü ilk kez sizden ve ailemden başka biriyle baş başa kalacağım." Derin gülerek "ne önemi var, o Leo Martinez" dediğinde Aylin telefona doğru sessiz birkaç küfür savurdu. Bunu çok komik bulan kızlar devam ettiler hemen. "Eğer Kluver-Bucy hastası filan çıkarsa ona direnme bence." "Ne tür bir hastalık o?" diye sordu Aylin yüzünü buruşturarak. "Tamamen baştan çıkarma arzusu üzerine kurulmuş bir hastalık." Derin'in cevabı üzerine telefonda kahkaha sesleri yankılandı ve Aylin ise ağzı bir karış açık ekrana bakıyordu sadece. "Pekâlâ, siz daha fazla saçmalamadan telefonu kapatacağım ve üstüme düzgün bir şeyler geçirip uyuyacağım." "DÜZGÜN BİR ŞEYLERMİŞ!" diye tekrar etti Esin ve telefonda Aylin'in anlam veremediği bir kahkaha krizi daha gerçekleşti. "Neyin kafasını yaşadığınızı bilmiyorum ama çok yorgunum. Görüşürüz salaklar," dedikten sonra telefonu kapattı Aylin ve rahat bir pijama almak için valizinin kapağını açtı. Tüm kıyafetlerini bir köşeye çıkarttı önce. En sevdiği pijamalarının eline geleceğini düşünüyordu ki, o pijamalar bir köşeye, ona ait olmadığından emin olduğu giysiler çıktı içinden. Saten tarzı kayan, ince kumaşlar... Bir tanesini alıp açtığında bunun bir gecelik olduğunu gördü ve o zaman kızların niye o kadar güldüğünü anladı. Tek tek bütün gecelikleri inceledi hemen. Aylin gördükleri karşısında şok olmuş bir şekilde yatağa oturdu ve bir süre bu gecelikler arasından hangisini giyeceğini düşündü umutsuzca. Ardından en kapalı olan gri renkteki şortlu takımı seçti ve geri kalanları yerleştirdi. Bu geceliklerle odadan çıkma zorunda değildi nasıl olsa. Sabah hemen üstünü değiştirebilirdi. Yatağına girdi ve ince, yumuşak örtüyü üstüne çekerek yorgun gözlerini kapadı. *** Ertesi gün, güneşin doğrudan yüzüne vurmasıyla uyandı Aylin. Örtüyü üstünden attı ve bir saniyeliğine nerede olduğunu algılamaya çalıştı. Ardından tüm anılar yavaşça yerine oturdu ve kocaman gülümsedi Aylin. Malibuda'ydı, Leo'yla birlikte. Hemen üstündeki geceliği bir köşeye atarak altına bol bir kot şort geçirdi ve üstünü ise kısa kollu bir tişörtle geçiştirdi. Saçlarını da doğal haline bıraktıktan sonra yatağını topladı ve odasından dışarı çıktı. Tam o koridora adımını attığı an tam karşısındaki Leo'nun odasının kapısı da aralandı ve Leo çıktı dışarı. Yere dönük olan yüzü Aylin ile karşılaştığında kaşları hafif havaya kalktı ve hoş bir şaşkınlık ifadesi yerleşti yerine. Aylin'den biraz önce kalkmış, onun da uyanmasını beklemişti odasında. "Günaydın," diye sordu hemen hevesle. "Rahat uyudun mu?" Aylin koridordan mutfağa doğru giden yolda Leo'ya eşlik ederken başını olumlu anlamda salladı. "Evet, oldukça huzurlu bir uyku çektim. Aslında buranın daha gürültülü olmasını bekliyordum." "Öyle bir yerde iki saatten fazla duramazdık muhtemelen. Burası Malibu 'ya bağlı ancak daha çok dış kesimlerde kalıyor. Yani bizi basına bildirebilecek herhangi bir insan yok." Aylin'in aklına ister istemez gazetelerde boy boy yayınlanan o fotoğraflar geldi ve yüzü biraz düştü doğal olarak. Ardından Leo'nun açıklamasını barındıran o kocaman manşet ve cehennem gibi geçen koca bir hafta... Bir sorun olduğu ve bu sorunun ne olduğunu anlayan Leo boğazının düğümlendiğini hissetti ve gözlerini kaçırdı. Bunun üzerine diyebilecek bir şeyi yoktu ki... Onu inciten bizzat kendisiydi ve bundan utanç duyuyordu. "Buna asla izin vermem," diyebildi sadece. "Yemin ederim bir daha yüzünde flaş patlamasına izin vermeyeceğim. Ne senin ne de arkadaşlarının." Aylin'in dudakları aralandı ancak hiçbir kelime dökülmedi dışarı. Etraflarını buruk bir sessizlik sardı sadece. Mutfağa girene kadar sessizliği korudular ancak en sonunda Aylin tatillerinin keyfini çıkarabilmeleri adına eski şen havasına geri dönmeye çalıştı. "Yoksa kahvaltı da Churros mu yiyeceğiz?" diye dalga geçti kalçasını tezgâha yaslayarak. Bileklerini de arkaya doğru çevirerek kalçası gibi tezgâha yasladı ve buzdolabından aldığı yumurtaları becerikli parmaklarıyla tezgâha koyan Leo'yu inceledi çaktırmadan. Üstünde bordo renginde, klasik tişörtlerinden biri vardı ve altında ise hardal rengi bol bir kapri duruyordu. Onu daha önce bu kadar doğal görmemişti Aylin. "Oh, hayır," diye cevap verdi Leo gülerek. "Sana güzel bir tortilla yapacağım." Aylin bunun ne olduğunu kesinlikle bilmiyordu ancak Leo öyle güzel dile getirmişti ki mutfağın ortasında eriyip gidebileceğini düşündü. O İspanyol aksanına özgü bir şekilde vurgulamıştı Tortillayı. Ve oh, hayır deyişinde öyle hoş bir tını vardı ki... Aylin onun kültürüne daha çok ilgi duymaya başladığını hissetti. "Hazır senin kültüründen bahsetmişken, Latin dansı konusunda başarılı mısın, Leo Martinez?" diye takıldı Leo'ya doğru biraz eğilerek. Leo yumurtaları çırparken bıyık altından gülümsedi. "Bir İspanyol'um ben." Parmağını Aylin'e doğru yöneltti. "Bunu sorduğun için utanmalısın." Aylin güldü ve bilmiş bilmiş kaşlarını kaldırdı. "Konserlerde pek dans etmiyorsun. Genellikle çılgınlar gibi oradan oraya koşuyorsun." Leo başını eğdi ve sessizce gülerek karşılık verdi. Ardından gülümsemesini bastırmaya çalışarak ifadesine özgüven aşıladı. "Neden biliyor musun? Ortalık alev alır da ondan." "Vay canına!" dedi Aylin gülerek. "İspanyol ateşi diyorsun." Leo muzip gülümsemesini sakladığı dudaklarını bükerek omuz silkti. "Ben değil, sen diyorsun." Aylin'in keyifli ifadesinin yerini utangaç bir ifade aldı ve bunun sonucunda kendini tezgâhtan çekerek mutfağın penceresine doğru ilerledi. Ama sadece kayalara çarpan denizi izledi. Buraya Malibu denilemezdi gerçekten de... O filmlerde gördüğümüz Malibu değildi. Sadece Leo ile kendisine ait, paralel evrendeki bir Malibu gibiydi. O kadar özel ve eşsizdi ki... Tekrar Leo'nun yanına döndüğünde onun lavaşa benzeyen yuvarlak şeyleri tavaya tek tek koyduğunu gördü. İşini fazlasıyla becerikli ve özenli yapışına şaşırdı Aylin. Tekrar yanına yaklaşarak daha yakından izlemeye başladı onu. "Domatesleri doğrayayım ben de," diye atıldı hemen. "Nasıl olması gerekiyor?" "Küp şeklinde küçük küçük doğraman yeterli." Leo'nun söylediği gibi doğramaya başladı domatesleri. Ardından zeytinleri de dilimledi ve ayıkladığı maydanozlarla beraber boş bir tabağa boşalttı. Yapabileceği başka bir iş kalmayınca ise sohbet konusu açmaya karar verdi. "Bunu yapmayı annenden mi öğrendin?" Leo gülerek karşılık verdi ve başını olumsuz anlamda salladı. "Aslında çocukluğum varlık içinde geçti ve mutfağa ayda yılda bir giriyordum bile denilebilir. Çünkü yemek genellikle kucağıma gelirdi; bazen de dışarıda yerdik ancak kesin olan yemeğin ben neredeysem oraya geliyor olması. Böyle olduğunu hatırlıyorum." "Vay canına," dedi Aylin şaşırarak. "Bende annemin tabakları yanlış dizdiğim için bulaşık makinesine seri bir tekme attığını hatırlıyorum. O kadar sanatsaldı ki..." Leo anlamamış gibi Aylin'e baktı önce. Ardından Aylin'in gülümseyerek kendisine bakmaya devam ettiğini görünce hoş bir kahkaha attı. "Dua et bulaşık makinesine atmış." "Evet, bunun için her gün şükrediyorum," diyerek dalga geçti Aylin. "O halde yemek yapmayı nerede öğrendin?" "Yemek yapmak mı?" dedi Leo. "Yemek yapmayı bilmiyorum ben; Tortilla yapmayı biliyorum." "Ne? Ama çok becerikli görünüyorsun." "İnsan her gün Tortilla yapınca biraz ustalaşıyor tabi." Aylin kaşlarını çatınca ekledi Leo. "Kuala Lumpur'da yaşadığım günler kendi yemeğimi pişiriyordum ve açıkçası yapabildiğim en kolay ve en güzel şey Tortillaydı." "Tadını daha çok merak etmeye başladım şimdi," diyerek tavaya doğru biraz eğildi Aylin. Leo onun meraklı bakışları karşısında gülerek Aylin'in öne düşen bir tutam buklesini kulağının arkasına sıkıştırdı. "O zaman masaya geç de servis yapayım." *** Tortilla tabağına geldiğinde Aylin beklediğinden çok daha güzel bir yemekle karşılaştı. Üstelik tadı da harikaydı ve Türk mutfağı tatlarına benziyordu. Ne tatsız, tuzsuz bir şeydi; ne de mide bulandıracak kadar baharatlı. İştahla tüm tabağını bitirmek üzere çatalına sarıldı. *** "Evet, şimdide denize gireceğiz," dedi Aylin telefona doğru. "Seni ilk kez bikiniyle görecek, ha?" diyerek kıkırdadı Günce. "Çok yardımcı oluyorsun gerçekten." "Oyalanmayı bırak da bikinini seç," dedi Günce aceleyle. Ardından hemen telefonu kapattılar ve Aylin bikinisini seçmek üzere kıyafetlerine yöneldi. *** Üstüne pembe bir bikini ve onun üstüne de renkli bir pareo giymişti Aylin. Leo kendisinden önce dışarı çıkmış, kumların üstünde oturarak Aylin'i bekliyordu. Altında bir kapri vardı ve üstünde ise hiçbir şey yoktu. Aylin yanına doğru yaklaşırken yüzüne bakmak için zorladı kendini. Arkasını dönünce onu gören Leo ifadesini düz tutmaya çalıştı ancak Aylin'i pareo ile görmek bile gözlerinin rotasını şaşırtmıştı adeta. İster istemez bu değişiklik yüzüne de yansımıştı. Kumların üstünden kalkarken gülümsemeye çalıştı ancak gergin olduğu fazlasıyla belirgindi; tıpkı Aylin gibi... "Şey... Kızlarla konuşuyordum da" diye açıkladı Aylin. Leo 'sorun değil' anlamında başını salladıktan sonra güldü. "Çocuklar da aramak için ölmemi filan bekliyorlar herhalde." Aylin onun söylediği üzerine güldü ve birazcık rahatladığını hissederek Leo'nun yanına geldi. "Sürekli seyahat edip, uzak yerlere gidiyorsun. Onlar için köşedeki markete gitmek kadar doğal bir durum olmuştur." Biraz duraksadıktan sonra devam etti. "Başkası aramıyor mu? Yani menajerin filan?" "İş ve özel olmak üzere iki farklı hat kullanıyorum. Tatillerde diğer hattı tamamen unutuyorum ve sadece yakınlarımın numaralarının kayıtlı olduğu özel hattı kullanıyorum. " Ardından yarım bir gülümseme ile Aylin'in gözlerinin içine özellikle bakarak ekledi. "Senin numaran gibi..." Aylin birkaç saniyeliğini duraksadı, dudakları hafifçe aralandı ve bunun ne kadar hoşuna gittiğini saklamaya çalışarak gizli bir gülümsemeye dönüştürdü aralanmış dudaklarını." "Ah, tabi. Anladım," diyebildi beceriksizce. Leo dudaklarını yalayarak başını çevirdi ve denize bakarken gülümsemesi genişleyerek bulaşıcı bir sırıtışa dönüştü. "Su sıcak gibi," dedi ağır ağır. Ardından derin bir nefes alarak bu ağır başlangıca zıt bir şekilde hızlı bir şekilde konuştu. "Pekâlâ, hadi girelim." Bir anda asker forması desenli kaprisini çıkartınca Aylin hazırlıksız yakalanarak afalladı birkaç saniyeliğine. Neyse ki ifadesini toplamayı becerebildi ve yine neyse ki, Leo hemen suya atladı. Onun kısa süreli kayboluşundan faydalanan Aylin aceleyle pareosunu çıkarıp bir köşeye attı ve suya doğru ilerledi. Ayağına takılan Pareo yüzünden az kalsın düşüyordu ancak bu kazayı da başarıyla atlattı ve hayatı boyunca hiç yapmadığı kadar hızlı bir şekilde tüm bedenini suya soktu. Bir anda bedenine dolan soğuk dalgasının yarattığı his berbattı. Leo tam o anda yüzeye çıktığında Aylin içi kan ağlamasına rağmen sevimli bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. "İyi misin?" dedi Leo ona doğru yaklaşarak. "Üşümüş gibi görünüyorsun." "Ah," dedi Aylin. Sesi titrek ve günlerdir tuttuğu nefesini özgür bırakıyormuş gibi çıktığı için utanç duyarak ekledi. "Alışmaya çalışıyorum." Ardından gülümseyerek ellerini suyun içinde ısınmaya çalışıyormuş gibi hareket ettirdi ancak Leo ona biraz daha yaklaşınca bu hareketler belirsiz süzülüşlere döndü yavaşça. "Dudakların morarmış sanki" dedi Aylin'in dudaklarına bakarak. Heyecandan afallayan Aylin aklına gelen ilk şeyi yaparak dudaklarını yalayınca Leo birkaç saniye bekledikten sonra yutkundu. "Şey... Evet. Şimdi eski rengine döndü." Beceriksizce gülümseyerek devam etti. "Şu şeftali rengine işte." Aylin her saniye daha çok gerilirken, Leo ise farkında olduğu tuhaf tavırlarından kurtulmak adına geri çekilerek suya daldı yeniden. Ardından Aylin'de tuttuğu nefesini dışarı vererek rahatladı ve suya daldı. *** Yüzdükten sonra hemen eve girdiler; odalarında duş aldılar ve deniz yorgunluğunu atmak üzere oturma odasına indiler. Önce Aylin indi, bir koltuğa yerleşerek tek ayağını altına aldı. Ardından Leo elinde bir cips paketiyle oturma odasına girdi ve Aylin'in yanına oturarak ona döndü. "Cips ister misin?" dedi elindeki cips paketini Aylin'e uzatarak. Aylin içinden bir tane cips alırken paketin üzerindeki kocaman yazıyı okudu ve güldü. "Sabritas demek. Gittikçe daha mı az egoist oluyorsun ne?" Leo'nun reklam yüzü olduğu cips markasıydı bu ve Aylin ona takılmak istemişti. Leo gülerek Aylin'in bileğini yakaladı ve parmakları arasında tuttuğu cipsi aniden dudaklarının arasına alarak yemeye başladı. "Ne diyordun?" dedi keyifle. "Başka bir şeye odaklanmıştım da." Aylin parmakları hala havada, gözleri irilenmiş bir şekilde baktı birkaç saniye. Bu Leo için sadece komik olabilirdi ancak gerçek şuydu ki, fazla çekiciydi! "Hey," diyerek takılmaya devam etti Leo. "Tadı daha lezzetli olmuş sanki." Aylin sonunda dayanamayıp güldü ve omzuyla Leo'nun omzunu hafifçe dürterek cips paketini kendi eline alıp yemeye başladı. Tam o sırada telefon çaldığında Leo ayağa kalktı ve telefonunun ekranına baktıktan sonra açtı. "Merhaba Anne," dedi neşeyle. "Evet, tatildeyiz." "Evet, anne, Aylin'le beraber tatildeyiz." "Bunların hepsini düşünebilecek yaştayım, anne." "Tabi ki de ona her gün Tortilla yapmayacağım." Aylin'e kısa bir bakış attıktan sonra çekingen bir şekilde gülümsedi. Aylin ise ona alaylı bakışlarıyla karşılık vererek gülmemek için ağzını kapattı. "Evet, Churros'u tattı ve çok beğendi." "Ne? Ne tarifi? Mesaj olarak mı attın? Pekâlâ, bakacağım söz." "Sence abartmıyor musun biraz? O dediğini ben bile daha önce yediğimden emin değilim." "Hayır, yemek yapmıyorsun demek istemedim!" "Pekâlâ, haklısın." "Ne için aradın o halde?" "Gerçekten mi?" "Aslında kış tatilini bekleyeceksin sanıyordum." "Harika bir haber. O halde orda görüşürüz." Telefon kapandı ve Leo tekrar eski yerine döndü keyifli bir şekilde. "Annem geliyormuş." "Vay canına. Harika bir haber!" diyerek karşılık verdi Aylin. Leo gülümsemeye devam ederken bakışlarını birkaç kez kaçırdı ve sonunda Aylin'e bakarak emin olamıyormuş gibi gözlerini kıstı. "Seni onunla tanıştırmayı düşünüyordum. Tabi istersen..." Aylin bir süre duraksadı ancak cevabını düşündüğü için filan değildi bu. Tamamen şaşkınlığıyla alakalıydı. Bu özel bir şeydi ve Aylin'in gözünde o kadar büyük bir adımdı ki, gerçek bile değil gibiydi. Basit bir "olur," diyebildi sadece. Leo üstünden bir yük kalkmış gibi rahatladı anında. "Evet, bu harika... Harika olur. Bunu zaten düşünüyordum ancak istemezsen de sorun olmazdı. Ancak annemin bu konuyla fazlasıyla ilgili olması beni çok telaşlandırdı." "Nasıl yani?" diye sordu Aylin yarım bir gülümsemeyle. "Bir süredir buraya geldiğinde seninle tanışmak için can attığını söylüyordu." "Oğlunun arkadaşlarıyla ilgili bir anne," dedi Aylin gülerek. "Çok normal yani." İçten içe Bayan Flores onu merak ettiği için seviniyordu Aylin. Kadının ne kadar iyi ya da ne kadar kötü olduğunu bilemezdi ancak iyi olmasını umuyordu ve bu harikaydı. "Aslında şöyle ki..." dedi Leo uzatarak. Dudaklarını içeri çekti ve tek gözünü kapatarak düşünüyormuş gibi yaptı. "Daha önce hiçbir kız arkadaşımla tanışmak için bu kadar hevesli olmamıştı." Bayan Flores olayından duyduğu gurur bir yana, Leo'nun kendisinden kız arkadaşı olarak bahsetmesi Aylin'in içini gıdıklamıştı. Özellikle arkadaş demişti kendisi; ancak Leo çekinmeden söylemişti işte. "Şey..." dedi Aylin çekingen çekingen gülerek. "Herhalde diğerlerinden daha farklı bir yaşamım olduğu içindir." Aylin, Miami'ye gelmeden önce bile Leo hakkındaki haberleri takip ederdi: Aldığı ödülleri, yeni iş anlaşmalarını ve elbette yeni kız arkadaşlarını. Hepsi hoş ve öyle böyle bir şekilde tanınan kızlar olurdu. İsimlerini arama motoruna yazdığınızda kapak yüzü oldukları dergiler, birkaç stüdyo çekimi fotoğraf ve az çok bilinen galalardan çekilmiş kırmızı halı fotoğrafları çıkardı karşınıza. Birkaç satırdan sonra ise Leo görünmeye başlardı. Ancak Leo olsa da olmasa da tartışmasız üne sahip olan insanlardı o kızlar. Aylin'in ismini arattığınızda ise Aylin Aktan profilleri yazılı bir link ile karşılaşırdınız. Farklılık buradan geliyordu işte. "Bence kesinlikle öyle," diye onayladı Leo. "Yani, daha önce takıldığım kızlar belirli bir döngü içerisinde yer değiştirirdi. Manken, oyuncu, sporcu, sanatçı, manken, oyuncu... Annem hepsiyle tanışırdı ancak birbirlerine denk geldikleri herhangi bir davette. Doğrusu, bunlar ciddi şeyler sayılmazdı; yani her şey olması gerektiği gibiydi." Heyecanla Aylin'e yaklaştı. "Ama sen hepsinden farklı bir yöne gidiyorsun. Sanki onlar belirli bir rotada ilerliyor, sense başka bir yolda tek başına ilerliyorsun. En azından benim için... Çünkü biliyorsun; küçüklüğümden beri ün içinde sayılırım. Çevremde buna göre şekillendi ve..." kaşlarını kaldırarak gülümsedi. "Her gün servis masasının altına saklanarak odama giren bir kızla karşılaşmıyorum. Kızlar genelde bu şekilde girmezler odama." Aylin gülerek başını eğdi ve beceriksizce parmaklarıyla oynarken sırıtmamak için engel olmaya çalıştı kendine. Burada, Leo Martinez ile oturmuş neler konuşuyordu. Hayır, hayır. O Leo ile değil. Servis masasının altından kaçarken arkasına attığı son bir bakışta gördüğü; bir daha göremeyeceği korkusuyla kendini yediği ancak mucizevi bir şekilde Miami'de karşılaştığı ve çalıştığı yerin mahzenin de söylediği şarkıyı mükemmel bir uyumla tamamlayan o Leo ile konuşuyordu. Neredeyse bir yıldır peşinden ayrılmayan Leo denilen çocuk ile...
***
|
0% |