@mrsmilagros
|
Şarkı -> La Bicicleta - Shakira Hey sen,
***
Ertesi sabah, Aylin odasında kocaman bir örümcek gördü. Örümceğin sekiz tane kocaman, incecik ancak keskin mi keskin bacakları vardı ve tavandan aşağı sarkıyordu. Sadece bu görüntü bile tüm vücudunu titretmeye yetmişti. Burada herhangi bir böcek olamazdı! Burası rüya gibi tatillerine ev sahipliği yapan, Miami'nin tüm huzur verici muhteşemliklerini almış, Leo ile kendisine ait özel bir evdi; burada herhangi bir eklem bacaklının yeri yoktu, olamazdı. Onu görmezden gelebilir, tüm gün odasına girmeyebilir ve akşam geldiğinde ise örümceğin kaybolduğunu görebilirdi. Ancak örümceğin bilmediği bir yerlerde olması düşüncesi Aylin'i tüm gece uyutmazdı, biliyordu. Bu yüzden harekete geçti ve tam yatağının ortasına iniş yapmaya hazırlanan örümceğin çevresinde dolanarak eline bir peçete aldı. Yavaşça yatağın kenarına doğru yaklaşırken gözünü örümcekten ayırmıyordu. Tam o sırada bir adım daha atmıştı ki, dizleri önce yatağın kenarına tamamen yaslandı; ardından ileri attığı adımıyla üstüne bastığı terlik geriye doğru kaydı ve Aylin dengesini sağlayamayınca dümdüz yatağı boyladı. Hemen ardından ise bastığı çığlık geldi. Ona çığlık attıran yatağın üstüne düşmüş olması değildi. Bir yere düşmüştü ve yolunun üstünde up uzun bir ağın ucundaki örümcek bile olabilirdi. Örümcek ağlarından nefret ederdi. Hemen saçını başını karıştırmaya başladı. Ve Leo bir anda içeri daldı. "Neler oluyor? Tanrım, İyi misin?" Önüne düşen saçları birbirinin üstüne binmişti ve gözlerindeki tembellik uykudan yeni kalktığının işaretiydi. Yanağındaki uyku hatırası izler ise görüntünün en samimi kısmıydı belki de. Aylin onun bu hali karşısında içinin ısındığı hissetti ancak zaman ve mekân kavramları beyninde yeni yeni şekillenmiş olan Leo ona daha anlamlı bakmaya başladığında lanet gecelikler geldi aklına. Onlardan biri üstündeydi. Normal şartlarda bu gecelik sabaha yakın başına çıkmış oluyordu elbette. Ancak neyse ki Leo geldiğinde ayaklarını altına almıştı da derli toplu oturmuş vaziyetteydi. Hemen dağınık saçlarını düzeltti bir iki hareketle. "Şey... Örümcek asılıyordu tavandan." Tekrar tavana baktığında örümceğin hala ağın ucunda olduğu görerek rahatladı. "İşte orada," diye gösterdi hemen. Leo avuç içleriyle yüzünü ovaladıktan sonra gözlerini birkaç kez kırpıştırdı ve kocaman açarak örümceği görmeye çalıştı. Aylin, Günce orada olsaydı gülme krizine girer diye düşünerek kahkaha atmamak için zor tuttu kendini. "Tam ortada," dedi Leo. "Yatağın üstüne çıkmam gerekecek." Aylin başını sallayarak elindeki peçeteyi ona uzattı ve Leo onun tam karşısındaki bölgeye çıkarak dizlerinin üstünde doğruldu. Aralarında lanet bir örümcek vardı. Aylin'de dizlerinin üstünde durmuş, Leo gibi dikkat kesilmişti. Leo temkinli bir şekilde peçeteyle örümceğe uzandı ve hayvanı hapsetti oraya. Ancak peçete bir an düşecekmiş gibi oldu ve Leo iki eliyle peçeteyi tutmaya çalışırken, Aylin de ileri atılınca Leo dengesini kaybederek ileri doğru, Aylin'in üstüne doğru düştü aniden. Neyse ki, son anda dirseklerini Aylin'in başının kenarına dayamıştı da tatilleri bir kazayla sonuçlanmaktan son anda kurtulmuştu. Ne olduğunu anlamadan Leo'nun ağırlığını üstünde hisseden Aylin yüzünü buruşturarak saç tellerini geriye atınca Leo'nun afallamış yüzüyle karşı karşıya geldi. Neden buradaydı? Neyin peşindeydiler? Buna sebep olan neydi? Hepsi kayboldu ve içinde bulundukları olay hikâyesi bir anda durum hikâyesine dönüştü. Tüm odağı Leo'nun yüzüydü ve ona eşlik eden ise kulaklarında atan kalbiydi. Birisinin yüzü, kendisi için deli olduğunuz birisinin yüzü dibinize girdiğinde başka her şey görünmez oluyordu adeta. Tüm dünya Leo'nun hoş suratıydı. Karnı sıkışıyordu ve bunun tek sebebi hissettiği heyecan değildi artık; Leo'nun karın kaslarının ağırlığı binmişti üstüne. Onun her nefesini göğüs kafesiyle leğen kemiğinin arasındaki o boş bölgede hissedebiliyordu. Siyah kirpikleri belirsizce kıpırdandı Leo'nun. Derin ve dikkatli bakışları Aylin'in yüzünde gezindi öldürücü derecede çok kez. Dolgun alt dudağı üst dudağından yavaşça ayrıldı ardından. Kirpikleri yavaşladı, yavaşladı üst bedeni biraz havaya kalkarak uzaklaştı Aylin'den. Ancak bu kasıtlı yapılmış bir hareketti; sadece Aylin'i daha geniş bir perspektiften görebilmek için. Aylin'in bakışları Leo'nun gözlerinden çıkık alt dudağına, keskin, erkeksi çene kemiğinin üstündeki kirli sakalına, oradan da tişörtüyle beraber öne eğilmiş uzun, siyah kolye ipine kaydı. Ve tekrar Leo'nun gözlerine baktığında onun gözleri de kısa bir süre kendininkilerde oyalandı ancak eli Aylin'in boynuna nazikçe dokunduğunda o gözler de dudaklarına kaydı anında. Leo'nun odaklanmış yüz ifadesi öylesine çekiciydi ki, Aylin ona ne kadar çabuk kapılabileceğini fark ederek bakışlarını kaçırdı hemen. Bu ikisini de kendisine getiren isabetli bir hareket olmuştu. "İyi misin?" dedi Leo hemen ilk sorması gerekeni şimdi sorduğu için kendine küfrederek. Aylin ona hala aşağıdan bakarken başını salladı. "Evet, sen?" Bir süre duraksadı Leo; ardından az önce yaşanan o birkaç dakikanın yaratacağı garipliğe engel olmak adına durumu biraz daha iyi bir hale getirmeye çalıştı. "Fazlasıyla," dedi sırıtarak. Aylin gülerek geri itti onu hemen. Yaşanan bir şeyden bahsetmek insanları rahatlatabilirdi bazen. Bu da o durumlardan biriydi işte. Artık her şey şekillenmeye başlamıştı ve birbirleri için hissettikleri yoğun duyguları halı altına itmeye çalışırlarsa, bu hep rahatsızlık verici olarak kalırdı. Bununla dalga geçmek ise daha işe yarar bir yöntemdi. Leo yatağın üstündeki buruşmuş peçeteyi aldıktan sonra yataktan indi. "Ben kahvaltı hazırlamak için aşağıda olacağım," dedi odadan çıkmadan önce. O gittikten sonra Aylin aceleyle üstüne değiştirdi ve Leo Tortilla yapmaya girişmeden önce aşağı indi hemen. *** "Bu sabah benim mutfağımdasın, Leo Martinez," dedi Aylin saçlarını tepede toplarken. Leo muzip bir şekilde gülerken tezgâha dönük olan bedenini kenara çekti ve arkasına dönerek sırtını tezgâha yaslayıp kollarını da göğsünde kavuşturdu. "Ah, öyle mi?" dedi gözlerini kısarak. Aylin biraz gerilse de kendinden emin duruşunu bozmadı. "Sana kaygana yapacağım," dedi çenesini hafifçe kaldırarak. "Krep gibi bir şey ama değil." Leo güldü ve biraz daha kenara kayarak daha yakından izlemeye başladı Aylin'i. Gerçekten de krepe benziyor dedi Leo önündeki tabağa bakarak. "Ama şöyle yiyorsun," diyerek tabağındaki kaygananın üstüne reçel sürdü Aylin. Leo onun karşısında duran sandalyesini Aylin'e doğru çekerek yanına geldi ve kaşlarını kaldırarak gizli bir gülümsemeyle bu konuyla çok ilgiliymiş gibi yaklaştı ona. Aylin ise gülümsemeye çalıştı ancak karnının tam ortasında kasları sıkışmış, kalbi orada atmaya başlamıştı. "Sonra da rulo yapıyorsun," diye devam ettirdi yavaşça ve önündeki parçayı dikkatli bir şekilde rulo yaptıktan sonra bir ısırık aldı. Leo güldü ve Aylin ona döndüğünde dudağında kalmış olan bir miktar reçeli yaklaşarak başparmağıyla yavaşça sıyırdı ve dudaklarının arasına koyarak emdi başparmağını, Aylin'i tamamen devre dışı bırakan bakışları eşliğinde; sanki tüm odağı bu iş üzerindeymiş gibi. Aylin bir süre dudaklarını hareket ettiremediği için yüz ifadesini bozmadan bekledi. Neyse ki hemen o saniye, bu anı bozmak için telefon çaldı. Leo hemen yerinden kalkarak telefonunu açtı. Aylin birkaç saniyeyi rahatlamak için kullandıktan sonra arkasına döndü ve Leo'nun telefonla beraber uzaklaştığını gördü. Buraya geldiklerinden beri her telefon görüşmesini yanında yaptığı için Aylin bunu garip karşılamıştı. Yine de merakını bastırdı ve kendini sandalyeye çivileyip beklemeyi sürdürdü. Bir ara Leo'nun sesi yükselir gibi oldu ancak hemen sonra tekrar kısıldı ve Aylin hiçbir şey duyamadı. Dakikalar sonra yanına geldi Leo; sorun yoktu, her şey yolunda gibiydi. "Kız kardeşim aradı," dedi yarım bir gülümsemeyle. "Annemin geleceğinden yeni haberi olmuş." Cevap basitti ancak bu sanki öylesine uydurulmuş bir cevapmış gibiydi. Aylin şüphelendiğini belli etmemek için özellikle çaba harcadığı için kendini kötü hissetti. Şüphelenmesi bile başlı başına yanlıştı. Onu ilgilendirmeyen konulardan biriydi bu da. "Ah, öyle mi?" dedi samimi görünmeye çalışarak.
***
|
0% |