Yeni Üyelik
6.
Bölüm

3. Bölüm-İlk Görüş(Part I I I)

@mrsmilagros

Şarkı -> Enrique Iglesias - El Bano

Hey sen,
Müziği başlatmayı sakın unutma ☝🏻


***

Zaman ilerliyordu. Kızlar molalarının sonuna yaklaşıyordu. Hepsi de havuz kenarında uzanmış kurumayı bekliyorlardı. Günce'nin telefonu çaldı. Uzanıp telefonunu yerde duran üniformasının cebinden alıp açtı. Arayan çalışanlardan biriydi.

"Günce. Ben Merve. Şimdi beni dinle. Seni çok tutmayacağım çünkü acele etmen gerekiyor. Arzu hanımın sana verdiği oda kartını hatırlıyor musun? Hani çok önemli olduğunu ve iyi saklaman gerektiğini söylemişti. Şimdi o kartı doğruca 1310 numaralı odaya götürüyorsun. Odanın sahibi gelmiş ve dakikalardır kapıda bekliyormuş. Kimse kartın yerini bilmediği için onu odasına yönlendirerek oyalamaya çalışmışlar. Nasıl hissettiğini tahmin edebiliyorsundur. Sakın oyalanma ve bu işi bir an önce hallet. Bu durum Arzu hanımın kulağına giderse mahvoluruz."

Ardından telefonu kapattı ve Günce ayağa fırladığı gibi üniformasını kaptı.

"Ne yapıyorsun?" dedi Esin. "Daha vaktimiz var. Üstelik tam olarak kurulanmadın bile. Böyle apar topar nereye gidiyorsun?"

Kızların şaşkın bakışları arasında hızla üzerini giyinmeye başladı. Bir yandan da onlara durumu açıklamaya çalışıyordu. Telaştan eli ayağına dolanmıştı. Ayağına ayakkabılarını geçirirken bir ara dengesini kaybetti ama neyse ki düşmeden doğrulmayı başardı.

"Yetiştiremezsem eğer işten atılacağıma eminim. Bu kartın başıma dert açacağını biliyordum. Siz de fazla oyalanmayın. Sonra görüşürüz."

Aceleyle odanın yolunu tuttu ve adımlarını elinden geldiğince hızlandırdı. Papyonunu bağlamaya bile vakti yoktu ama buna rağmen koşarak dikkatleri üzerine çekmek de istemiyordu. Zaten şu an yeterince ilgi çekiciydi. Bikinisi tam anlamıyla kurumadığı için gömleği yer yer ıslanmıştı ve saçlarının ıslanmamasına özellikle dikkat etmelerine rağmen bazı kısımları hala nemliydi. Neyse ki eteği kuruydu. Saçları da o kadar göze çarpmıyordu. Yine de Günce kollarını göğsünde bağlayarak gömleğini gizlemeye ve başını eğerek bakışlardan kaçınmaya çalıştı. Asansöre bindiğinde odanın bulunduğu kata ulaşana kadar sabırsızlanmış olsa da nihayet asansörden indiğinde biraz da olsa rahatlamıştı.

Koridorun sonunda, elleri kot pantolonunun cebinde duvara yaslanmış genç bir adam bekliyordu. Bu Lucas Paredes'ti. Leo'nun bir diğer yakın arkadaşı ve grubun gitaristiydi. Kapının kenarındaydı ve Günce yüz ifadesini tam olarak göremese de sinirlenmişe benziyordu. Duruşunun rahatlığına rağmen gergin olduğu belliydi ve Günce ona yaklaştıkça tahmini doğruluğunu kanıtlıyordu. Lucas bakışlarını yerden ayırdı ve Günce'ye baktı. Hafif sakalı ve kahve tonlarında açık renk saçları vardı. Mavi gözleri başka bir zamanda karşılaşmış olsalar o kadar da endişe verici görünmezdi ama şimdi kapının önünde dakikalardır beklemek zorunda kaldığı için gözleri dost canlısı olmaktan uzaktı. Uzun boyluydu ve sorgulayıcı bakışları Günce'nin üzerinde gezinirken Günce bunu daha da fazla hissetmişti.

"Kusura bakmayın. Bir aksaklık olmuş. Hemen kapınızı açıyorum."

Ardından onunla daha fazla göz göze gelmemek için kapıya yöneldi ve yüzünü saçlarıyla gizleyerek kartı kilide soktu. Lucas o anda Günce'nin ıslak gömleğini ve nemli saçlarını fark etti. Bikini üstünün rengi gömleğinin içinden hafifçe belli oluyordu. Havuza girmiş olmalı diye düşündü Lucas. Bu onu hafifçe güldürse de sesini çıkarmadı ama Günce bir kez daha deneyip kapının açılmadığını fark ettiği an yüzü tekrar asıldı.

"Hay aksi. Niye açılmıyor ki bu kapı şimdi?'

"Ah hadi ama. Bunun yanlış kart olduğunu söylemeyeceksin öyle değil mi?"

Günce başını salladı. Bakışlarını çekinerek ona çevirdi ve Lucas'ın başını duvara yaslayıp bıkkınlıkla tavanı seyrettiğini gördü.

"Ben tüm samimiyetimle sizden özür dilerim. Sanırım bir yanlışlık olmuş. Ama biraz daha sabrederseniz eğer hemen doğrusunu bulup size getireceğim. Gerçekten çok üzgünüm ve bunu telafi etmek için elimden geleni yapacağım."

Ama sözleri onu sakinleştirmek için yeterli gelmemişti. Lucas histerik bir kahkaha attı ve öfkeli bakışlarını Günce'ye yöneltti.

"Bu lanet kartı beklerken boşa geçen zamanım için de üzgün müsün peki?"

"Bana sadece birkaç dakika daha verin."

"Yo hayır. Kalsın lütfen. Başka bir yanlış kartla daha gelmeni istemiyorum."

Bu son sözler bardağı taşıran son damla olmuştu. Günce'nin kaşları çatıldı ve dakikalardır sakinliğini korumuş olmasına rağmen o andan itibaren kendini tutamayacağının farkına vardı. Haklı da olsa bir insan başka birine bu şekilde küstahça davranamazdı. Kollarını göğsünde bağladı ve karşısında dikilirken çenesini hafifçe havaya kaldırdı. Altta kalmaya niyeti yoktu.

"İleri gittiğinizin farkında mısınız? Bir hata yapmış olabilirim ama hiçbir şey size benimle böyle konuşma hakkını vermez. Üstelik sizden özür de diledim. Büyük bir oteldeyiz. Bazen böyle karışıklıklar yaşayabiliyoruz. Her işe yetişmek de mümkün olmuyor. Neden biraz daha anlayışlı olmayı denemiyorsunuz?"

Lucas bir kez daha güldü ve başını iki yana salladı.

"Meşgulsün ama ıslanacak vakti bulabiliyorsun."

Günce kelimenin tam anlamıyla şok olmuştu. Duraksadı ve şaşkınlıkla bir süre ona bakakaldı. Ama aralarındaki sessizlik uzayıp gidecekken kendini toparlayıp lafı yapıştırdı.

"Bu sizi ilgilendirmez. Benim görevim size kartınızı getirmek. Neden ve nasıl bu hale geldiğimi anlatmak değil. Sizin de bunları sormaya hakkınız yok. İzninizle!"

Ardından onun bir şey söylemesine fırsat bırakmadan merdivenlere ilerledi ve kısa sürede resepsiyona indi. Öfkeden asansörü kullanmak bile aklına gelmemişti. Esas kart, Günce'ye emanet edilmiş ama yanında taşımadığı diğer kartlarla karışmış olmalıydı. Günce tüm kartları bir araya toplayıp kendisine zimmetli çekmecelerden birine yerleştirmişti. Bu yüzden doğru kartı bu saate kadar bulamamış olmalılardı. Bir hışımla kartı kaptı ve yukarı çıktı. Odaya vardığında kapıyı açtı ve Lucas'ın yüzüne bile bakmadan kartı avucuna bırakıp gerisin geri merdivenlere yöneldi. Topuklularının sesi yankılanırken gözden kayboldu.

Lucas bir süre peşinden baktı ve sonra içeri girip kapıyı kapattı.

***

Saatler akşamı gösterirken kızların görev yerlerinde değişiklik olmuştu. Şimdi hepsi Derin'in yanında bardaydılar. Bar henüz boşalmıştı. Temizliği ancak yapabiliyorlardı ve mekânı geceye hazırlıyorlardı. O gece otelin bu kısmı diğer müşterilere kapalıydı. Sadece Sonny Müzik Şirketi üyesi ve çalışanları için açıktı.

Aslında kızların mesailerinin bitmesi gerekiyordu çünkü saatlerini çoktan doldurmuşlardı. Ama yarın akşam konser vardı ve konsere gidebilmek için gereken izni, bu gece birkaç saat daha çalışmak koşuluyla elde edebiliyorlardı. Onlarda bu fırsatı ellerinden kaçırmamışlardı tabi.

Nihayet temizliği bitirdiklerinde hepsi barın farklı köşelerindeki taburelere oturdular. Ayakta durmaya mecalleri kalmamıştı ama kendilerini toplamaları gerektiğinin de farkındalardı. Önlerinde uzun bir gece uzanıyordu. Tam o sırada içeri elindeki bir kasa dolusu içkiyle Emre girdi. Kasayı bar tezgahının arkasına koydu ve doğrularak nefeslendi.

"Bu gece yorucu olacak anlaşılan. Şimdiden kendinizi hazırlayın bence."

Emre haklıydı. Kızlar oturdukları yerde gerinerek üzerlerindeki yorgunluğu atmaya çalıştılar. Derin saate baktığında saatin dokuza yaklaştığını gördü. Birazdan gelmeye başlarlar diye düşündüğü sıradaysa içeri takım elbisesi ve uzun kahverengi saçlarıyla bir adam girdi. Adam da tekin olmayan bir hava vardı ama onunla içeri giren birkaç Sonny Müzik Şirketi üyesi anlaşılan öyle düşünmüyordu. Gelenler taburelere yerleşti ve Emre'den içki istediler. Onlar içkilerini içmeye devam ederken diğer üyelerden de gelenler oldu. Birazdan bar hınca hınç dolacaktı. Kızlar ayaklandılar ve birer tepsi alarak servise başladılar.


***


Parti başlasın dostlarım 🪩


Loading...
0%