Yeni Üyelik
91.
Bölüm

33. Bölüm - Doğum Günü (Part V)

@mrsmilagros

Şarkı -> Simply Falling - Iyeoka

Hey sen,
Müziği başlatmayı sakın unutma ☝🏻

 

***

 

"Kapıyı kapatsan iyi olur. Bu konuşmanın aramızda kalmasını istiyorum."

Mickey masasından kalkmadan Luke'un arkasındaki kapıyı işaret etti. Luke kapıyı kapatıp koltuklardan birine adeta evindeymiş gibi yayıldığındaysa rahatsızlığını belli etmemeye çalıştı. Rahat tavırlardan hoşlanmazdı o. Daha doğrusu çok fazla görüşmediği ve birlikte çalışmadığı kişilerin rahat tavırlarından hoşlanmazdı. Bunu kendisine yönelik bir saygısızlık olarak nitelendirirdi.

Ancak bunu ona belli etmedi. Bu çocuğa ihtiyacı vardı.

"Evet Mickey, beni buraya neden çağırdın? En son ki görüşmemizden sonra seni bir daha göreceğimi sanmıyordum."

Luke sözlerinin ardından kolunu koltuğun kenarına yasladı ve Mickey' e bakıp kaşlarını hafifçe havaya kaldırarak ondan bir cevap bekledi. Mickey ise dudaklarını birbirine bastırdı ve birkaç saniye bekledikten sonra bozuntuya vermeden hafifçe güldü.

"Haklısın. Son görüşmemizde sana biraz haksızlık etmiş olabilirim."

"Biraz mı?" dedi Luke ve Mickey'in söylediklerine inanamıyormuş gibi ellerini iki yana açarak alayla güldü.

"Gerçekten buna biraz mı diyorsun sen? Bana o çocuğu tercih ettin Mickey. O yeni yetme müzisyen parçasını. O günlerde tek yaptığı şey kıytırık birkaç parça yazıp bunları gitarıyla çalmak olan o müzisyen parçasını."

Durakladı ve bir kez daha aşağılamayla gülerek başını iki yana salladı.

Zamanında, yani bundan yaklaşık beş yıl kadar önce Luke, yıldızı hızla parlayıp aynı hızla sönerken Mickey'e başvurmuştu. Ondan kendisine bir albüm yapmasını istemiş ancak yalnızca bir albüm yapma fırsatı olan Mickey, Luke ile aynı dönemde karşısına çıkan Leo'yu tercih etmişti. Luke ise ani bir düşüş yaşayarak şu anda birkaç ufak yerde çalan bir müzisyene dönüşmüştü. Leo Martinez ilerleyerek bir dünya starı haline gelirken o zamanla yıllar önce hor gördüğü Leo gibi sıradan bir müzisyene dönüşmüştü.

Ancak Mickey bunu dile getirmedi. Hala küçük gördüğü ve nefret ettiği Leo Martinez'in bir dünya starı olduğunu dillendirmedi. Ona ihtiyacı varken bu riski alamazdı.

"Bunlar geçmişte yaşandı Luke ve üzerinden çok zaman geçti. Şimdi bunları konuşmanın sırası değil. Geçmişi bırakıp önümüze bakmalıyız."

Luke sessiz kaldığındaysa vakit kaybetmeden konuya girdi hemen.

"Sana yeniden şöhretin kapılarını aralama fırsatı sunuyorum."

Cebinden Aylin'in bir fotoğrafını çıkarıp aralarına, masanın üzerine koydu.

"Şu kızı görüyor musun?"

Luke fotoğrafı eline alıp incelerken devam etti.

"Onunla biraz yakınlaşmanı istiyorum."

"Ne tür bir yakınlaşmadan bahsediyorsun?"

"Bilirsin işte. Biraz flört edersin. Belki birkaç espri yaparsın. Gönlünü hoş edersin işte. Anlarsın ya."

Luke'un böyle bir teklif beklemediği açıktı. O iş konuşacaklarını sanıyordu. Bir magazin haberine konu olmakla ilgilendiği falan yoktu. Yüzünü buruşturdu ve bu hayatında duyduğu en saçma şeymiş gibi çıkıştı Mickey'e.

"Bunu neden yapayım ki? Tanrı aşkına neyin peşindesin sen?"

Bakışları temkinliydi aynı zamanda. Mickey'nin istediğinde çok kurnaz bir adam olabildiğinin farkındaydı çünkü. Neye bulaştığını bilmeden adımını atamazdı. Ne var ki Mickey ondan çok daha zeki bir adamdı. Zaaflarının farkındaydı ve oltaya takılması için ona neyin sunulması gerektiğini gayet iyi biliyordu.

"Çünkü karşılığında bir albüm sahibi olacaksın," dedi Mickey ve sözlerinin etkisi Luke'un bakışlarına yansırken ekledi.

"Planımın başarıyla sonuçlanmasına yardımcı olursan sen de payını alacaksın."

Luke'un dudakları bir sırıtışla kıvrılırken ikna edilmesi için fazlasına gerek kalmamıştı.

***

Ve şimdi Aylin'le konuşuyordu Luke. Kızları aramaya çıkan Aylin'i kimsenin olmayan bir bilekliği bahane ederek durdurmuş ve anında Leo'nun bakışlarını üzerine çekmişti.

"Hey, bunu düşürdün sanırım."

Aylin bileğine değen yabancı elin varlığıyla duraklayarak Luke'a baktığında Leo tamamen onlara dikkat kesildi. Aylin bilekliğinin kendisine ait olmadığını söyleyerek ayrılmak için hareketlendiğindeyse bu fırsattan istifade ikinci hamlesini yaptı Luke hemen. Hamlesiyse anında istediği etkiyi uyandırdı Aylin'de.

"Bir saniye, sen Leo'nun kız arkadaşı değil misin?"

Aylin dudaklarında heyecanlı bir gülümsemeyle Luke'a döndüğünde Luke onu oyalamanın sandığından bile daha kolay olacağını düşündü bir an. Ancak yalnızca bir anlığına düşünmüştü bunu. Sonrasında odaklandığı şey Aylin olmuştu. O gerçekten güzeldi çünkü. Güzel ve sıcaktı. Ona bir kere kapıldınız mı geri dönüşü olmazdı bunun ve Luke, Leo'nun neden ona bu denli bağlandığını anlayabiliyordu şimdi. Mickey ilişkilerinden söz etmişti ona. Leo'nun Aylin konusundaki hassasiyetinden haberi vardı Luke'un ve istifade etmesi gereken de tam olarak bu hassasiyetiydi.

Bu yüzden Aylin hakkındaki düşüncelerini geri plana iterek rolüne odaklandı yeniden.

"Sanırım uzun bir süre böyle anılmaya alışamayacağım," dedi Aylin. Daha birkaç saat öncesine kadar yalnızca birkaç kişinin tanıdığı biriyken şimdi koca bir salon dolusu insanın ilgi odağı olmuştu. Üstelik bu sadece bir başlangıçtı. Luke'sa onun heyecanını dindirmenin yolunu biliyordu.

"Senden ne çok bahsettiğini bilirsen alışman çok daha kolay olur belki. Hem ün sandığın kadar korkutucu olmayabilir."

Aylin rahatlamıştı ve özellikle Leo'yle ilgili söylediklerinden dolayı gülümsemesi büyümüştü büyümesine ancak bakışlarında onun Leo'yu nereden tanıdığına dair soru işaretleri de oluşmuştu. Luke bir açıklama yapmak zorunda olduğunu anlamıştı bu yüzden. Hemen aklına gelen ilk yalanı attı ortaya ustalıkla. Ona Leo'nun çocukluk arkadaşı olduğunu söyledi ve karşılığında Aylin'in güvenini kazandığındaysa rolünü sürdürmeye devam etti.

"Leo'yu ilk kez bu kadar mutlu görüyorum. Ona gerçekten iyi geliyor olmalısın."

Luke tamamen Aylin'i orada tutmak için söylemişti bunları. Orada tutmak ve planladığı gibi Leo'yu rahatsız hissettirmek için. Ne var ki söyledikleri Aylin'i bir hayli sevindirmişti. Aylin bir kez daha en hoş gülümsemelerinden birini Luke'a bahşederken Luke gülümsemesinin tek nedeninin Leo olduğunu bilmesine rağmen bundan keyif aldı. Bir taşla iki kuş vurmuştu şimdi. Aylin'le bir arada bulunmak hoştu. Öte yandan onların bu hali planladığı şekilde Leo'nun huzursuzlanmasına neden olmuştu.

Ancak bu kadarının şimdilik yeterli olduğunu düşünerek oradan ayrılmaya karar verdi Luke. Sıra Mickey'deydi ve Luke'un bir sonraki, aynı zamanda son hamlesi için gecenin sonunu beklemesi gerekiyordu.

Aylin'le birkaç kelime daha konuştuktan sonra gitmek için hareketlendi ancak gitmeden önce son bir kez Aylin'e dokunmayı da ihmal etmedi.

"Sonra görüşürüz Aylin. Tanıştığıma memnun oldum."

Son derece sıradan bir vedalaşmaymış gibi yaklaştı Aylin'e ve elini beline yerleştirerek hafifçe sarıldı ona. Bu, Leo'nun omuzlarının gerilmesine sebep olmuştu. Geri çekildiğinde bir anlığına bakışları Leo'nun bakışlarıyla buluştu ve Luke uzaklaştı nihayet.

Aylin'se her şeyden habersiz, kızları bulmak için yeniden kalabalığa karıştı.

***

"Onun gözüne battın," dedi Mickey Leo'yu kastedip Luke'a doğru başını eğerek. "Şimdi de onun kendini rahatsız hissetmesini sağlayacağız. Seni aklına sokacağız biraz."

Luke rahat bir şekilde omuz silkti ve Mickey'e uyum sağladı.

"Leo," diye bağırdı Mickey, Leo onların yakınlarında dururken. Leo oraya döndü hemen; düşünceleri onu birkaç saniye duraksatsa da Mickey'nin yanına geldi.

"Seni biriyle tanıştırmak istiyorum," dedi Mickey akademik bir gülüşle. "Bay Johnson ile tanış. Kendisi çok yoğun programının arasında buraya gelme inceliği gösterdi."

Leo çocuğa bakmadan önce gözlerini kısarak imalı bir gülümsemeyle Mickey'e cevap verdi.

"Doğum günüme davetli insanlarla burada tanışmam ne kadar da hoş bir yenilik..."

Mickey'nin suratı asılınca ise ona konuşma fırsatı vermeden yanındaki adama döndü Leo.

"Merhaba, Bay Johnson," dedi düz bir sesle. Onun kendisinden hoşlanmadığını saklamadığını gören Luke'un omuzları keyifle dikleşti.

"Bana Luke de lütfen," dedi samimiyetsiz bir rahatlıkla. Leo onun için çok da önemli olmadığı için omuz silkti 'olur' manasında. Ardından Mickey eski neşesini geri toplayıp araya girdi hemen.

"Luke RCA Records'un hissedarlarından biri."

"Orası çok eskiden kurulmamış mıydı?" diye sordu Leo kaşlarını çatarak.

"Evet," dedi Mickey. "Neydi ismi... Eldridge Johnson tarafından. Luke onun ailesinden geliyor."

"Öyle mi?" diyerek kaşlarını kaldırdı Leo. "Daha önce karşılaşmamış olmamız garip. Orada çalışan çok arkadaşım var."

Luke kibirli bir tavrın yapıştığı gülümsemesini alçak gönüllü göstermeye çalışarak başını eğdi biraz.

"Ben çalışanlarımla pek samimi değilimdir," diyerek toparladı hemen. "Bilirsin, işimi profesyonel olarak yapmayı tercih ederim. İş çevrem ve arkadaş çevrem tamamen ayrı ve farklıdır."

"Ne kadar da olgun bir yaklaşım," diyerek onu övdü hemen Mickey. "Henüz 28 yaşında Leo, inanabiliyor musun? Üstelik ailesinden miras kalmış başarıyı bu kadar iyi taşıyabilmek zordur, çok zordur."

Ardından takılıyormuş gibi gülerek Luke'a yaklaştı.

"Hem yakışıklı hem de akademik açıdan son derece başarılı bir beyefendi. Hanımları kolaylıkla tavlıyorsundur herhalde."

Luke bilmiş bilmiş güldüğünde Leo yerinde rahatsızca kıpırdandı ve gözlerini etrafta gezdirdi kısa bir süre.

"Abartma Mickey," dedi Luke uzatarak. "Ailen bu kadar itibarlı olduktan sonra her kapı açılır zaten."

"Tabi ki öyle," diyerek onayladı Mickey hevesle. "Ama bunu taşıyabilmek çok önemli. En önemlisi de bu yükü omzunun kenarında tutarken, aynı zaman da o yükün altından sıyrılabilmek. Şundan bahsediyorum yani; ailenin ünü hep yanında ancak sen başarınla bunu gizleyebiliyorsun. O yükü yavaşça arkana çekiyorsun ve parlayan tek yıldız sen oluyorsun."

Luke, Leo'ya kısa bir bakış attıktan sonra elini cebine soktu ve planlı bir duruş sergiledi.

"İşin o kısmı insanı biraz gerebiliyor, ne yalan söyleyeyim. Eğer gerçekten başarılı olmak istiyorsan, tek başına parlamayı öğrenmelisin. Beyonce'a bak mesela; o aptal kız grubunda kalsaydı kaybolup gidecekti. Onun işi yine kolay. Benim gibi soyadı lanetini taşıyanların işi çok daha zordur. Ben 'baksanıza, Johnsonların torunu' olarak gösterilmek istemedim. Bana 'Luke Johnson' desinler istedim ve Tanrı'ya şükürler olsun, bu gerçekleşti. Artık ben ailemin geçmişindeki bir parça değilim, onlar benim geçmişimdeki bir parça, anlıyor musun?"

Luke denen herif bilerek mi soyadı meselesine filan girmişti bilmiyordu ancak oradan hemen ayrılmak istedi Leo. Bu konudan bahsetmeyi hiçbir zaman sevmemişti ve elinde değildi, eski anılar zihnine hücum ediyordu. En alakasız yerden bile başka bir düşünce fırlayabiliyordu. Bu tehlikeliydi ve Leo henüz temizlediği zihnini yeniden bulandırmak istemiyordu. Babası onun önüne geçemediği bir takıntısıydı; yapabileceği tek şey onunla ilgili hiçbir şey düşünmemekti.

"Ben bir şeyler içmeye gideceğim, eğlenmenize bakın," dedi ve hızlı adımlarla uzaklaştı oradan hemen.

Mickey'in planı tıkır tıkır işlemişti.

 

***
Şeytanın aklına gelmez be el insaf
😤

 

Loading...
0%