@mrsmilagros
|
Şarkı -> Simply Falling - Iyeoka Hey sen,
***
Mickey kapıda davetlisini bekliyordu. Onu biraz zor olsa da buraya gelmeye ikna edebilmişti; beyaz yalan söylemiş, gerçekleri hafifletmiş ve biraz da çarpıtmıştı elbette ancak amacına ulaştıktan sonra, gerisi önemli sayılmazdı. Daniel Reddick içeri girdiğinde onu özenle karşıladı hemen. "Hoş geldin dostum. Gelmeyeceksin sandım," dedi onu içeri yönlendirirken. Elini omzuna atarak dostça yanaşmıştı ona. "O kadar ısrar etmeseydin, kesinlikle gelmezdim," dedi adam yarım bir gülümsemeyle. Hala tam olarak memnun değil gibiydi ancak Mickey bunu umursamadı. Adamın fiziken orada olması yeterliydi ne de olsa. "Sorun çıkmayacak merak etme. Sen iyi birisin," dedi Mickey samimi bir şekilde. "Şirketlerimizin yararlı bir iş birliğine girmek yerine ayrı gayrı olması mantıklı değil. Buna bir son vermeliyiz artık, değil mi?" Adamın gülümsemesi biraz daha genişledi ve başını salladı. Buraya gelme fikri içine daha çok sinmiş gibiydi şimdi. "Evet, evet," diye onayladı Mickey'i. "Haklısın belki de." Ardından daha günlük konulardan, iş hayatından ve müzik sektöründen konuşmaya başladılar. Adam sorun çıkmayacağına ikna olmuştu gerçekten de. Mickey ise tam olarak bundan endişeleniyordu. Planları arasında adama söylediklerinin tam tersi vardı. Geçmişin unutulmasını filan istemiyordu o; şirketlerin iş birliği gerçekten yararlı olurdu ama bu da öncelikleri arasında değildi. Bu yüzden adam sohbetin içine düştüğünde onu fark ettirmeden daha açık, daha az kalabalık ve görünmek istediği kişiye daha yakın bir alana getirdi. Ardından adamın esprilerinden birine abartılı birkaç kahkaha ile karşılık verdi. Ve beklediği oldu: Leo refleks olarak onların olduğu tarafa döndü ve olması gerekenin aksine başını çevirmedi, bakmaya devam etti. Birkaç saniyenin sonunda ise Mickey'nin beklediği tepki geldi. Leo bir hışımla aralarındaki mesafeyi kapattı. "Onun burada ne işi var?" dedi Daniel'in üstüne yürürken. Adam ani tepki karşısında başından beri bunun için hazırlıklıymış gibi geri çekilmişti. Mickey ise rolünü oynaması gerektiği için aralarına girip Leo'yu engelledi hemen. "Yavaş ol, evlat," dedi düz bir ses tonuyla. "Onu sen mi davet ettin?" diye çıkıştı Leo. "Tanrım, sana inanamıyorum!" Mickey gözlerini devirdi ve ortada ciddi bir şeyler yokmuş gibi rahat bir ifadeyle hafifçe güldü. "Yapma Leo. Hepsi geçmişte kaldı ve önemli bile değildi." Leo'nun çenesi gerildiğinde temkinli davranması gerektiğini hissetti Mickey. "Hem o kız ile aranda ciddi bir şey bile olmadı, ne diye bu kadar tepki gösteriyorsun ki?" "Bu Natalie ile ilgili değil. Benimle ilgili ve bunu sen de çok iyi biliyorsun, Mickey." Mickey cevap vermeden Daniel araya girdi hemen. "Konu beni sana tercih etmesi mi yani? Bilemiyorum, kız o kadar da önemli görünmemişti gözüme." Leo adamın üstüne doğru yürümeye yeltenince Mickey biraz daha sıkıştı arada. "Konunun ne olduğu seni ilgilendirmez ve ondan o şekilde bahsetme," diyerek savunmaya geçti Leo. Natalie tüm saçmalıklarına rağmen Chris 'in kız kardeşiydi ve öylesine bir adamın onun hakkında ileri geri konuşmasına tepkisiz kalamazdı. "Bana büyüklük taslama Martinez," dedi adam gözlerini kısarak. Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı. "Çünkü bunu yapmak konusunda senden çok daha başarılıyım, biliyorsun." Leo'nun kirpikleri seğirdiğinde adam keyifle devam etti. "Buraya gelirken gerçekten isteksizdim ancak şimdi düşündüğümde, o kadar da kötü görünmüyor. Konu kimse değil, sensin değil mi Leo? Konu kız arkadaşını elinden almam değil. Konu sen babanın gölgesinin merkezinde kaybolurken, senin yanında olan bir insanın tamamen kendi ayakları üzerinde duran, tek başına var olan ve kendi başarısıyla anılan Daniel Reddick'i tercih etmesi. Senin en büyük korkun bu değil miydi zaten? Mickey ile ortak olduğumuz zamanlar bize gelmiştin ve babamın izlerinden tamamen kurtulmak istiyorum demiştin. İşte hiç önemsemediğin Natalie denen kız beni tercih ettiğinde, içinde hep bununla ilgili kuruntular oldu. Aslında alakası bile yoktu ancak sanki dönüp dolaşıp her şey senin hastalıklı takıntına geliyordu. Neden? Diye soruyordun kendine ve belki de... diye cevaplıyordun hemen ardından. Tam olarak böyle oluyordu bence, haksız mıyım?" Leo öfkeyle Mickey'i kenara itti ve adamın yakasını tuttuğu gibi bedeniyle birlikte kendine çektiğinde herkes suspus oldu anında. Leo tüm hücrelerinin öfkeyle kaynadığını hissediyordu ancak tam o sırada gözüne farklı biri çarptı: Aylin. Adamın omzunun üstünden baktığında görmüştü onu. Gözleriyle bir şey anlatıyordu sanki. Leo onu okuyamıyordu ancak hissedebiliyordu. Her ne yapıyorsa bunun sağlıklı olmadığı sinyalini hissediyordu parmak uçlarında. Bunun nasıl sonuçlanacağını önemsemiyordu Leo; sadece Aylin'in güzel bir gece geçirmesini istiyordu ve adamı patakladığı taktirde tam aksi olacaktı. Üstelik uzaklaşmak istediği o anılar da yeniden etrafa saçılacaktı. Bu yüzden usulca geri çekildi, sinirle ellerini adamın üstünden uzaklaştırdı ve bir şeyler içmek için bar kısmına doğru yürüdü hemen. *** Natalie bir köşede durmuş içkisini yudumluyordu. Bir taraftan da Instagram sayfasına gelen yorumları okuyor, moda konusunda ne kadar da yetenekli olduğunu düşünüyordu içten içe. Hayran kitlesini 12-17 yaş arası doldurmasına rağmen bunu görmezden gelmeye çalışıyordu. Ara sıra eski tenis fotoğraflarından paylaşıyordu da yetişkinlere ulaşıyordu. O hala fotoğraflarına bakarken Mickey kızın yanına yaklaştı usulca. "Merhaba, Natalie," dedi bir anda kulağının dibinde. Kız ürkerek elini göğsüne koydu ve gözlerini devirdi. "Partinin beni biraz heyecanlandırmasını istiyordum ancak bu şekilde değil," diye söylendi. Mickey güldü ve ellerini cebine soktu. "Leo'nun peşinde dolanmayı denedin mi?" Natalie yüzünü buruşturdu. "O kızdan başkasıyla ilgilenmiyor tamam mı? Şansımı denedim ve bitti. Benim de bir gururum var." Mickey dudak bükerek kaşlarını kaldırdı ve alayla karışık bir şaşkınlık yerleşti yüzüne. "Öyle demek. O halde davetlim sana ne kadar gururlu olduğunu hatırlatacaktır," diyerek eliyle biraz ilerideki Daniel Reddick'i işaret etti. Natalie onu gördüğü an yüzüne tüm ifadelerinin en doğal olanı yerleşti belki de. Kaşları çatıldı yavaşça, dudakları düz bir çizgi halini aldı ve yüz ifadesi gerçeklik kazandı adeta. Aptal, ciddiyetsiz Natalie değildi artık. Ve ayaklarından başlayarak vücuduna tırmanan rahatsızlık hissini iliklerine kadar hissediyordu. Bu hisse bir de utanç ve pişmanlık eşlik ediyordu elbette. "Neden yapıyorsun bunu?" diyerek Mickey'e döndü merak ve öfkeyle karışık bir çaresizlikle. "Bilmem," dedi Mickey. "Birilerini rahatsız etmek hoşuma gidiyor. Belki de ara ara yaptığını hatırlamayı hak ediyorsundur." Natalie başını eğdiğinde sarı saçlarından bir tutam önüne düştü. Tam bu sırada Chris ve Esin'in gözüne çarptı kız. Onunla pek ilgilenmeyen Esin'in bile dikkatini çekmişti Natalie. Bunun en büyük sebebi Mickey'nin yanında olmasıydı. Ancak bir süre sadece izlediler, Mickey tanıdıktı ne de olsa. Mickey anne edasıyla ağzını cıklatarak yapmacık bir şefkatle yüzünü Natalie'nin başına yaklaştırdı ve parmaklarıyla Natalie'nin saçını geriye atmaya yeltendi ancak Natalie ürkek ürkek geri çekildi hemen. Chris'i harekete geçiren de bu oldu. Hızlı ve büyük birkaç adımla orada belirdi hemen; koşar adım takip etti Esin onu. Ani hareketlilikle beraber Natalie başını doğrulttu ve Chris ile göz göze geldiler. Onun gözlerinin kızardığını ve ıslandığını gören Chris parmaklarını Mickey'nin göğsüne bastırarak geriye itti onu. "Ne yapıyorsun burada?" dedi sinirle. Esin ve Natalie, Chris'i tutarak engellediler hemen. Mickey ise ellerini masumum anlamında havaya kaldırmış, sinir bozucu bir şekilde gülüyordu. "Sorun yok, şair çocuk. Sadece biraz konuşuyorduk," dedi rahat bir tavırla. Ardından imalı imalı Natalie 'ye baktı ve ekledi. "Konuşuyordum." "Uzaklaş buradan," dedi Chris kaşlarını çatarak. "Seni bir daha onun yanında görürsem çeneni dağıtırım." Mickey yapmacık bir şaşkınlıkla kaşlarını çattı. "Peki, peki. İnsanların bu kadar kolay değişmesi kalbimi kırıyor doğrusu. Daha dün ne kadar samimiydik Chris." Chris tekrar üstüne yürümek için ileri atıldığında kızlar bir kez daha engellediler onu ve Mickey ise gitmeden önce bu sefer Esin'e bakıp söylendi. "Anlaşılan, insanların kardeşleriyle uğraşmayı bırakmam gerekiyor."
*** Evlerden ıraksın be adam 😑
|
0% |