Yeni Üyelik
97.
Bölüm

33. Bölüm - Doğum Günü (Part X I)

@mrsmilagros

Şarkı -> Heart Attack - Enrique Iglesias

Hey sen,
Müziği başlatmayı sakın unutma ☝🏻

 

***

 

Ardından Leo şarkıya sahnede devam etmek için Aylin'in yanında uzaklaştı.

Aylin ise Leo'nun ondan fazla uzak kalmayacağını bildiği için yerinden ayrılmadan kendi kendine dans etmeyi sürdürdü. Tam o sırada onun boş kaldığını gören Luke isimli çocuk, kalabalığın arasından ustalıkla ilerleyerek Aylin'e doğru yaklaştı. Kimse onu görmese de Leo'nun gözüne çarpmıştı elbette. Onun yüzündeki değişim sahnedekiler dışında kimsenin dikkatini çekmedi tabii ki. Ancak Leo sabırla bekledi ve söylemeye devam etti.

Çocuk Aylin'e iyice yaklaştığındaysa olan oldu; Leo anında elindeki mikrofonu sahneye atınca etrafa tiz ve düz bir ses yayıldı. İnsanlar ne olduğunu anlayamamış, yüzlerini buruşturmuşlardı. Leo bir hışımla kalabalığı yarıp, Luke'un yanına ulaşarak çenesine güçlü bir yumruk attığındaysa Aylin çığlık atarak ağzını kapattı ve onların bulunduğu bölge şaşkınlık nidalarıyla açıldı bir anda. Leo darbesini indirdikten sonra sallandı biraz ancak dengesini kaybetmedi; bu gece içkiyi fazla kaçırmasının nedeni de bu aptal herifti. Beyninde sürekli bir şeyler dönüyordu ve Leo hiçbirine odaklanamıyor gibi hissediyordu. Sadece duyguları vardı, mantığına bir türlü ulaşamıyordu sanki.

Luke çenesini tutarak eğik bir vücutla geri çekildi ancak yüzünde ne şaşkınlık ne de pişmanlık vardı. Tüm gece boyunca bu yumruğu yemeyi bekliyormuş gibi hevesliydi aksine. Pis bir sırıtış vardı yüzünde. Leo'nun göğsü sinirle yükselip alçalıyordu. Etrafa ise fısıldaşmalar hakimdi. Çocuklar bile ne olduğunu anlamadıkları için kaşlarını çatmışlardı.

Luke dudağının kenarındaki kanı sildikten sonra sapkın bakışlarını tekrar Aylin'e çevirdiğinde Leo aralarındaki mesafeyi bir saniyede kapatarak çocuğu yakasından tuttuğu gibi geri sürükledi.

"Ona mı bakıyorsun?" dedi tehlikeli bir ses tonuyla.

Çocuğa tekrar yumruk attığında bedeninin sarsılmasına neden oldu bu ve bir yumruğunu da karnına indirdiğinde Luke sırıtmıyordu artık. Chris, Peter ve Lucas kalabalığın arasından sıyrılmak için harekete geçtiklerinde Aylin de dehşete düşmesine rağmen kendine geldi ve Leo'nun koluna yapışarak onu geri çekti hemen. Çocuklar ortadaki açıklığa gelmek üzereyken Luke zorlukla ayaklandı ve çıkış kapısına doğru neredeyse sürünerek ilerleyip gözden kayboldu.

Kısa bir sessizlik oluştuğunda herkes Leo' ya dikmişti gözlerini. Leo'nun gözleri ise hala dehşet saçıyordu ve yüz ifadesi biraz durgunlaşsa da çizgileri hala kontrolü kaybetmiş gibiydi.

"Leo neler oluyor?" diye sordu Aylin şaşkınlığına merak ekleyerek. Leo bir hışımla ona döndüğünde kolundaki Aylin'in eli aşağı düştü.

"Neler mi oluyor? Bunu boş ver. O kim oluyor da seninle konuşuyor, seninle gülüyor ve senin yanında beliriveriyor!"

Aylin onun çıkışması üzerine kaşlarını çattı ve gözlerini kısarak cevap verdi.

"Onu görmedim bile! Ayrıca basit bir konuşmaydı yaptığımız. Yanlış bir şey yapmadı ki. Hem kim oluyor da ne demek?"

Çocuk Leo'nun çocukluk arkadaşıydı ve bu kadar tepki göstermesine anlam veremiyordu Aylin.

Leo ellerini beline koyarak alayla güldü ancak burun delikleri genişlemiş ve çenesi sımsıkı kesilmişti.

"Hep basit bir şey olur, değil mi?" diyerek samimiyetsiz bir şekilde güldü. "Onun kim olduğunu benden daha iyi biliyorsundur belki? RCA Records'un genel müdürü, Johnson ailesinin mirasçısı ve erken yaşında kapı gibi tek başına dikilmeyi başarabilmiş Luke Johnson! Hem yakışıklı hem başarılı; kızları tavlaması da zor olmuyordur var birde," diyerek Mickey'nin sözlerini de eklemeyi unutmadı. Bu sırada Mickey olan biteni harika bir oyunculukla endişeli endişeli izliyordu.

Aylin, yüzünü buruşturdu ve başını duyduklarını anlamıyormuş gibi sağa sola salladı.

"Yalpalıyorsun ve kelimeler ağzında düzgün dönmüyor bile, Leo!" dedi kızgın bir ses tonuyla ancak kontrolü hala elinde tutuyordu. "Seninle bu konuşmayı yapmayacağım," dedi ciddiyetle.

Leo'nun yüzüne alaycı bir çarpık gülümseme yerleşti ve ellerini iki yanından havaya kaldırarak bir adım geriye sallandı.

"Buna pek şaşırmadım zaten. Merak etme."

Aylin, gitmek için hareketlenen adımlarını tekrar ona döndürdü ve Leo' ya doğru hızlı birkaç adım atıp, işaret parmağını ona doğrultarak tıslar gibi konuştu.

"Ben sana saygısızlık olacağını düşündüğüm hiçbir şey yapmadım bu gece. Sen ne biliyorsan," dedi öfkeyle. "O kadarını bile bilmediğim açık. Bunların hepsi senin kafanda dönüyor ve hiçbirinden haberim bile yok!"

Onun ani çıkışmasıyla Leo'nun öfkesinin yerini olan bitenleri anlamlandıramayan bir kafa karışıklığı alır gibi oldu. Ancak kalabalıkta gözlerini gezdirdiği kısa süre içerisinde Daniel Reddick 'in nefret ettiği suratı gözlerine iliştiğinde kanı yeniden hızla pompalanmaya başladı sanki.

"İnkâr mı ediyorsun?" diyerek suçladı Aylin'i. "Bunu yiyeceğimi sanma sakın! Seninle ilgilenmesinin hoşuna gitmediğini söyleme! Ben sorunları olan basit bir sanatçıyım sadece. Ne olacağım, hangi yoldan yürüyeceğim belli değil! Bir düşerim, bir yükselirim! Onu ise belki daha az kişi tanıyor ancak hem şimdi hem de gelecekte sunabileceği her şey benimkilerden çok daha garanti! Ve elbette onun benimkiler gibi aptal aile sorunları yok ve tüm bunlardan sıyrılabilmeyi başaracak kadar aklı başında, olgun bir adam! Bana bağlı olacağını düşünmemi sağlayan neydi ki? Elbette onu tercih edeceksin; Natalie gibi!" Tüm kalabalık Natalie 'ye döndüğünde Natalie'nin dudaklarından titrek bir nefes kaçtı. "Ve elbette seni hemen elde edecek; Daniel Reddick gibi!"

"Beni katma," diye araya girdi Daniel elindeki içkiden bir yudum alarak. Onun da kendinde olmadığı az çok belliydi. "Basit bir kaçamaktı o sadece."

Onun söylediğiyle senaryo kalabalığın kafasında yavaş yavaş şekillenmeye başladı ve kızlar da dahil herkes inanamıyormuş gibi Natalie' ye baktığında baştan ayağa buz gibi kesildi kız. Onun tam yanında duran Chris'in yüzünde ise acınası bir kafa karışıklığı vardı ve Esin çok istese de bu konuda yapabileceği hiçbir şey olmadığını bildiği için onun yanında bekledi sadece. Natalie ve Leo arasında bir şeyler olduğunu herkes zaten biliyordu ancak bunun basit bir ayrılıkla sonuçlandığını sanıyorlardı; Leo'yu böylesine etkileyecek biçimde değil. Fısıltılar yavaşça sessizliğe karışmaya başlayınca Chris düşünceleri somutluk kazanıyormuş gibi ifadesi o hayali perdenin altından kalkarak gerçeklik kazandı; tıpkı diğer insanlar gibi dehşete kapıldı. Sadece onunkisi daha canlıydı, uzansa eline gelebileceğini hissetmişti Esin.

"Chris, yemin ederim," diyerek ona döndü Natalie. "Üstünden uzun zaman geçti ve çok aptaldım, o kadar pişmanım ki!"

Chris saçlarını karıştırarak kaşlarını çattı. Kısa bir sessizliğin ardından bir anda çıkıştı.

"Tanrım, o benim arkadaşım Natalie!"

"Biliyorum," dedi Natalie küçük bir çocuk gibi çaresizce ağlayarak. "Ama bunu sana söyleyemedik," dedi diğer çocuklara baktıktan sonra. "Bunu saklamak için anlaştık ve o kadar utanç vericiydi ki! Hepsi için çok üzgünüm, Chris."

Natalie'nin söylediklerinin ardından Chris'in ifadesi durgunlaştı ve tek tek çocukların üstünde gezindi düz bir şaşkınlıkla. Çocuklar bu durumu açıklamak için hafifçe hareketlenseler de Natalie'nin belki de ilk defa her şeyi olduğu gibi anlattığını fark ederek gidemediler oraya. Tam olarak ne yaptığının farkında olmayan Natalie ise göz yaşlarının içinde devam etti.

"Esin beni yemekte olduğumuz akşam Leo ile konuşurken gördüğünde... en son o zaman aradım ben onu," diyerek içli içli devam ettiğinde Chris hayal kırıklığıyla Esin'e döndü bu sefer. Esin fark edilmediğini sanırken ne kadar da yanılmıştı. Natalie, Esin'in onu duyduğunu anlamış ve şimdi de gereğinden fazla dürüst davranası tutmuştu. "Onu tam bir aptal gibi rahatsız ettim ve hatamın farkına vardığımda bunu kestim hemen, yemin ederim böyle oldu."

Esin bir şey söylemek için dudaklarını araladı ancak bunun ne tür bir düzeltmesini yapabileceğini bilmiyordu. Natalie o gece Leo'yu gerçekten de rahatsız etmişti ve Esin bunu Chris'e söylememişti, söyleyememişti. Bunun bu şekilde sonuçlanacağını düşünmemişti ki hiç. Gizlerse her şeyin yolunda gideceğini sanmıştı.

Chris, hiçbir şey söylemeden hızlı adımlarla kapıya doğru yöneldiğinde Esin'in adımları da hareketlenir gibi oldu ancak hala ortada tartışan Aylin ve Leo'yu gördüğünde orada durması gerektiğini düşündü. Ancak birkaç saniye sonra Derin yanında belirdi ve onun omzunu okşayarak gidebileceğini anlattı bakışlarıyla. Böylelikle Esin koşar dışarı çıktı.

Bu sırada diğer kavga bittiği için tüm davetliler yeniden Leo ve Aylin'e yöneldiler.

"Beni bununla suçladığına inanamıyorum," dedi Aylin kırılmış bir ses tonuyla. Kirpikleri ağırlaşmıştı ve gözleri sulanmıştı. Omuzları biraz çökse de dik duruşunu bozmadan Leo'yu karşısına almaya devam etti. Onun kaçmak isteyebileceği hiçbir gerçek yoktu ortada.

"Lucas söylemişti," diyerek Aylin'in üstüne yürüdü Leo. "Bana dikkatli olmam gerektiğini söylemişti! Beni senin hakkında uyarmıştı!"

Aylin'in kirpikleri tekrar birleştiğinde bir damla gözyaşı sol gözünden yanağına doğru yol çizdi ve dudakları belli belirsiz titredi.

Günce Lucas'a döndü hemen. Duyduklarına inanmıyormuş gibi aralanmıştı dudakları ve gözlerine her saniye biraz daha öfke doluyordu sanki. Ne düşüneceğini bilemiyordu. Bunun nasıl mümkün olacağını da anlamıyordu. Lucas'tı o... Nasıl böyle bir şey... en yakın arkadaşı ile ilgili böyle bir şey söylemeyi nasıl hak görürdü kendine? Onun hakkında hiçbir şey bilmezken nasıl bir yargıya varabilirdi? Hem de böylesine iğrenç, çirkin bir yargıya...

Lucas ise tam anlamıyla dilini yutmuş gibiydi. Gözleri bir anda irileşmişti ve Günce dokunsa kıracağı bir vazoymuş gibi hiçbir şekilde yaklaşamıyordu ona. Ne sözleriyle ne de bedeniyle.

"Doğru mu bu?" diye sordu Günce hayal kırıklığının zayıflattığı bir öfkeyle.

Lucas yutkunurken temkinli davranması gerektiğinin farkındaydı.

"Doğru," dedi tok bir sesle. "Ama yemin ederim çok öncedendi ve- "

Sözü tamamlamasını beklemeden elini kaldırdı ve sert bir tokat attı Günce ona. Göz yaşlarını tutmak için çatılmış kaşları, kirpikleri ve dudakları titriyordu. Keskin bir sesle susturmuştu kalabalığı o tokat. Ardından Günce konuşmayı tam orada bitirerek kapıya doğru ilerlemeye başladı. Hala tokadın etkisinde olan Lucas onun gittiğini gördüğünde toparlandı ve koşar adım onu takip ederek kolundan tutup kendisine çevirdi.

"Sonuna kadar haklısın ama o şekilde- "

Günce sinirle kolunu çekip işaret parmağını ona doğrulttu ve konuşmasına izin vermedi.

"Sen. İğrenç. Birisin." Dedi her kelimenin üstüne bastıra bastıra. Lucas'ın ifadesi durgunlaştı ve omuzları çöktü bir anda. Günce onu orada bırakıp koşarak çıktı oradan.

Derin ise tüm arkadaşlarının bir bir oradan ayrıldığını gördüğünde Aylin'e doğru bir adım attı. Aylin ona bakarak gözlerini bir kez kapatıp açtı ve Derin'e beklemesi işaretini verdi. Ardından Leo 'ya döndü ve gözlerini kısarak baktı.

"Hatırlıyor musun Leo? Beni de senin hakkında uyarmışlardı. Ama sen geldin ve beni her şeyin iyi olacağına dair inandırdın." Hayal kırıklığına uğramış gibi belli belirsiz güldü. "Sana inandığıma, inanamıyorum," dedi ve Leo'nun kızgınlığı müthiş bir afallamayla silinip giderken arkasını dönüp çıkışa doğru ilerledi. Derin ise onu takip etti hemen.

***

Chris'in ardından dışarı çıktığında aklına söylemeyi planladığı hiçbir şey yoktu Esin'in. Chris'i durdurmak için adımlarını hızlandırmıştı ki, Chris durduğundan amacının zaten gitmek olmadığını anlayarak Esin de durdu.

"Kimsenin bana bir şey söylemediğine inanamıyorum!" dedi Chris sinirle. "Leo'nun yüzüne nasıl bakacağım ben? Bu konu benim kardeşimle ilgili ve hepiniz onunla ilgili şeyleri benden saklama hakkını bulmuşsunuz kendinizde!"

Esin onun ani çıkışıyla istemeden gerilediğinde Chris'in yüz ifadesine çok kısa süreli bir endişe yerleşti ancak Esin ona açıklama yapmaya çalıştığında öfke tekrar birleşti ifadesiyle.

"Bunun doğru olmadığını biliyorum ama muhtemelen yapacak bir şeyleri yoktu, Chris. Sana bunu nasıl söyleyebilirlerdi?"

Chris onun üstüne doğru ilerleyerek sert bakışlarını Esin'inkilere sabitledi.

"Sen neden söylemedin bana?" dedi hayal kırıklığıyla örtülmüş bir ses tonuyla. "Bir şey değişebilirdi. Bu gece, bu partide bir şeyler değişebilirdi."

Esin dudaklarını araladı ancak yutkunabildi sadece. Chris'in karşısında öylece durmaktan başka bir şey yapamıyordu. Haklı olabilirdi ancak Esin ne yapabilirdi ki? Natalie'nin Leo'yu rahatsız etmesinin altından böyle etkili bir sonuç çıkacağını tahmin edemezdi.

"Nasıl söyleyebilirdim ki?" dedi Esin sakinliğini korumaya çalışarak.

"Gelip bana karşı biraz dürüst olmayı düşünebilirdin mesela!" dedi Chris başını sağa sola sallayıp alayla gülerek. Esin'in çenesi gerilse de içinde yükselen öfkeyi kontrol altında tutmaya çalıştı.

"Bu ilişkimize ne kadar zarar verirdi, düşünebiliyor musun?"

"İlişki mi?" dedi kulaklarına inanamıyormuş gibi. "Asıl bu ilişkimize zarar verdi."

Esin yüzünü buruşturarak ne söyleyeceğini bilemiyormuş gibi etrafına bakındı ve başını Chris'in söylediklerine karşı çıkar gibi salladı.

"Senin öğrendiğin Natalie'nin yaptığı yüz şeyden biri sadece," dedi sesini yükselterek. Devam etmeye hazırlanıyordu ki Chris'in kaşları havaya kalktı, gözleri irilendi ve tekrar alayla güldü.

"Bende sadece bunu sakladığını sanıyordum salak gibi."

Esin söylediği karşısında duraksadı birkaç saniye; ardından Chris'in üstüne yürüdü ve sesini daha çok yükselterek devam etti.

"Sana ne dememi bekliyordun! Natalie'nin her ters davranışında onu gelip sana şikâyet etseydim ne olurdu, biliyor musun? Bunu hiç düşündün mü Chris?" Chris sorusu karşısında duraksadığında devam etti Esin. "Düşünmedin elbette. Senin yerine ben düşündüm ve benimle kız kardeşinin arasında kalmanı istemedim!"

"O benim kız kardeşim," dedi Chris daha kontrollü bir sesle. "Onun insanlara zarar vermesini engellemek benim sorumluluğum! Kimse bunun için kendini yormamalı, bir şeyler saklamamalı! Bununla ben ilgilenmeliyim!"

"Anlıyorum ama- "Esin konuşmaya yeltendiğinde Chris'in sesi tekrar öfkeyle yükseldi.

"Anlamıyorsun! Ne düzgün bir kız kardeşe ne de düzgün bir anneye sahibim; sürekli insanlara saldırıyorlar ve bunların hepsinin bana ağır geldiğini düşünüyorsun! Anlamaktan kastın bu senin..."

"Çünkü bu doğru, Chris!" diyerek bağırdı Esin çaresizce. "Bunlar sana ağır geliyor, öyle olması gerek! Sürekli gelip sana yeni bir sorundan bahsedecek kadar düşüncesiz olmadığım için üzgünüm!"

"Beni düşünmen bir yere kadar! Arada ufak bir sınır var. Beni ilgilendiren bir konu olduğu zaman, bununla ilgilenmeme izin vermelisin! Bana düşünceli olduğundan bahsetme çünkü bana karşı dürüst olmayacak kadar da acımasızsın aynı zamanda!"

"Sadece yardımcı olmaya çalıştım, anlamıyor musun?" dedi Esin çaresizce bağırarak.

"Senden yardım istemedim ve istemiyorum! Senin yardımına ihtiyacım yok anlıyor musun?"

Söyledikleri Esin'in göğsüne ağırlık çökmesine sebep olsa da bu sözleri hak etmediği düşüncesi daha üstün geldiği için kısa bir süre durakladı sadece. Aralarında huzursuz bir sessizlik oldu ardından Esin'in öfkesi bir anda patladı.

"Bana dürüstlükten dem vurup duruyorsun ama annenin tedavi sürecinin bittiğini söyleme ihtiyacı bile hissetmedin sen!"

Söylediğiyle beraber Chris'in ifadesi dondu ve bundan cesaret alarak devam etti Esin.

"Seninle beraber anneni ziyaret etmeye geldim Chris! Belki sana göre acımasız birinin tekiyim ama sürekli senin yanında olmaya çalıştım ben! Yardımımı istemediğinden haberim yoktu, üzgünüm! Bunu daha önce bilmeyi hak ettiğimi düşünüyorum! Sonra bir anda annen partide beliriyor ve ben onun kaçtığını filan sanarak endişeleniyorum..." Yüzünü buruştururken sesi alçaldı. "Tam bir aptal gibi..."

Chris yanlış anlaşılmış bir şeyi düzeltecekmiş gibi hevesle ona yaklaştığında bir adım geriledi Esin.

"Onun geleceğini ben de bilmiyordum," diyebildi Chris gözlerini kaçırarak. Esin alayla güldü ve saçlarını geriye attı inanamıyormuş gibi.

"Hastaneden çıkacağını? Onu da mı bilmiyordun? Oysaki Camilla denilen kız heyecanla beklediğinizi söylemişti."

"Onun tek amacı- "diyerek Chris söze girmeye çalıştığında Esin devam etmesine izin vermedi.

"Bunu benimle paylaşmanı engelleyen neydi, anlayamıyorum Chris. Bunu neden o kızın bilip de benim bilmediğimi gerçekten anlamıyorum."

Yutkunmakla yetindi Chris. Öfkesi tamamen silinmiş ve buruk bir ifade bırakmıştı yüzüne. Suçunun farkında olan bir çocuk gibi kaşlarını çatmıştı hafifçe.

"Sadece söyleyemedim," dedi kısık bir sesle. "Neden, bilmiyorum. Her şey çok güzel gidiyordu ve annemi düşünmüyordum artık. Onun benden ne kadar nefret ettiğini düşünmediğim günler oluyordu ve hastaneden çıkması beni huzursuz etti. Ondan bahsetmek istemedim, onu görmezden gelmek istedim. Söyleyemedim bir türlü. Nasıl söyleyebilirdim?" dedi çaresizce.

Esin göğsünün ezildiğini hissetse de bunu ifadesine yansıtmadı ve sesinin titrememesini umarak konuştu.

"Beni daha önce anlayabilmeni dilerdim."

Chris'in kirpikleri titredi yavaşça, dudakları bir şeyler söyleyebilmek için aralandı ancak bu gece bir şeylerin sonlandığını hissetmiş gibi çöktü omuzları. Esin'in ifadesi de yumuşadı onunla birlikte. İncinmişti ve bunu saklayamayacağını hissediyordu artık.

Tam o sırada önce Günce, ardından Aylin ve Derin dışarı çıkarak onun kurtarıcısı oldular. Esin Chris'e son bir kez baktı ve kızlar kapının önünde taksiye binerken eşlik etti onlara.

 

 

***
Yetti beeee ✋🏻

 

Loading...
0%