Yeni Üyelik
99.
Bölüm

34. Bölüm - Aklıselim

@mrsmilagros

Şarkı -> Heartbreaker - Enrique Iglesias

Hey sen,
Müziği başlatmayı sakın unutma ☝🏻

 

***

 

Peter birkaç gündür, arkadaş gruplarındaki en aklı başında insan konumundaydı.

Bu çok sık olmazdı çünkü Peter hep biraz çılgındı ve genellikle bir şeyleri alt üst eden kişi olurdu; şimdiyse toparlaması gerektiğinin farkındaydı, hiç olmadığı kadar.

Bu yüzden saatlerdir yaptığı baştan sağma provaları bırakarak ceketini giydi ve günlerdir ne onunla ne de birbirleriyle iletişim kuran çocukları kendine getirmek için harekete geçti.

***

İlk olarak Lucas'ın evine gitti. Gitmeden önce onu telefonla aramayı denedi ancak birkaç çalıştan sonra tekrar lanet telesekretere düştü telefon. Yine de pes etmedi çünkü Lucas'ın evde olduğuna emindi.

Kapıyı bir kez çaldığında Valentine karşıladı onu.

"Merhaba, Peter!" dedi her zamanki cana yakın tavırlarıyla. "İçeri girsene. Lucas'ı çağırıyorum hemen."

Peter kızın direkt konuya girmesi karşısında güldü ve kibarca teşekkür ederek içeri girdi.

Koltuklardan birinde oturan Austine onu görünce elindeki telefonu yanına koydu ve ayağa kalkarak Peter'a sarıldı hemen. Çocuğun üzerinde o bilindik ergen halleri vardı ve bir zamanlar kendilerinin de öyle olduğunu düşünmek Peter'ı güldürüyordu. Gerçi şu anda da pek büyüdükleri söylenemezdi. Hala ani çıkışıyor, aptalca sözler söylüyorlardı.

Birkaç dakika sonra aşağı indi Lucas.

"Merhaba, dostum!" dedi yarım bir gülümsemeyle. Peter onun bitkin olduğunu anlamıştı hemen. Kocaman gülümseyerek Peter'ı kucakladı ve sırtını sıvazladı güven hissi yaratmak isteyerek. Ne olursa olsun arkadaşlarının yanındaydı, bunun farkında olmalarını istiyordu sadece.

"Haber verecektim ama lanet telefonun kapalıydı," diye takıldı şakayla karışık.

"Üzgünüm," demekle yetindi Lucas. "Sadece bilirsin; birkaç gündür hiçbir şey yapasım gelmedi. Telefonumu şarja sokmak bile gereksiz gibiydi."

"Anlıyorum elbette," diyerek başını salladı Peter. "Ama bu şekilde olmaz, Lucas. Bu daha kaç gün sürecek ve nerede son bulacak? Hepiniz berbat hissediyorsunuz, bunu anladım. Ancak bir noktada toparlanmanız ve mantıklı düşünmeniz gerek, anlıyor musun?"

"Yani Günce ile konuşup, aramızda yaşananları çözmeye mi çalışmalıyım?"

Peter bunu da yeri geldiğinde elbette söyleyecekti ancak şu an çok erkendi ve bazen konuşmak sorunları halletmezdi. Bu ters tepebileceği gibi, Peter Lucas'ı yüreklendiren kişi olmayı da istemiyordu. Bu yüzden özellikle söylediklerinde kızlardan bahsetmemeye özen göstermişti; mantıklı düşünmesi için tek başına kalması en sağlıklı olandı.

"Tam olarak değil," dedi gözlerini kısarak. "Bence ona daha var. Öncelikle bir silkelen; en azından yaşam fonksiyonlarını geri kazan, tamam mı? Küçücük aklını da kaybettiğinden endişeleniyorum çünkü."

Söylediği karşısında güldü Lucas ve Peter'ın omzuna bir yumruk geçirdi.

"O yüzden," dedi Peter hala gülerken. "Bence diğer çocuklarla da iletişime geçelim. Çünkü o partide neler yaşandıysa, bu sadece ilişkileri değil, aramızdaki arkadaşlığı da etkiledi. Kendi aramızda çözmemiz gereken küçük sıkıntılar var ve önce bunları halletmeli, sonra dışarı açılmalıyız."

"Bilemiyorum," dedi Lucas. "Sanki hiçbir şeye odaklanamayacakmışım gibi hissediyorum."

"Saçmalama," dedi Peter bu önemsiz bir ayrıntıymış gibi. "Bak, senin kötü bir niyetin olmadığını biliyorum. Yani Leo'ya önceden ne dediysen, eminim bunun mantıklı bir nedeni vardır. Bunun kötü sonuçlanması gereken bir şey olmadığına eminim Lucas. O gece orada başka bir şey vardı. Buna o sebep oldu, hiçbirimiz değil."

"Pekâlâ," diyerek sonunda ikna oldu Lucas. "Üstümü değiştireyim de çıkalım."

Peter sevincini gizlemeye çalışarak başını salladı ancak Lucas gittiğinde yumruğunu sallayarak ikna kabiliyetini tebrik etti kendi kendine.

"Ne yapıyorsun?" diye sordu o sırada, hala koltukta oturmakta olan Austine. Bakışlarındaki umursamazlık karşısında ciddi olamıyordu Peter.

"Sadece seviniyorum, sen işine bak," dedi hemen toparlanarak. Austine yüzünü buruşturarak önüne döndüğünde Peter içindeki coşkuyla onun kafasını koltuk altına sıkıştırıp saçlarını karıştırdı. Austine'in bağırışları doldurdu sessizliği.

***

Bir saat sonra ikisi beraber Leo'nun kapısının önünde dikiliyordu.

"Pekâlâ, ben kapıyı çalacağım," dedi Peter Lucas'a dönerek. "Sakın surat asayım, ağlayayım filan deme."

"Hala duygusal bir çöküntü içerisindeyim," dedi Lucas ciddiyetle. "Bu zor olacak yani."

Peter bıkkın bıkkın ona baktıktan sonra kapıyı çaldı. Bir süre sonra kapı açıldı.

"Merhaba çocuklar!" dedi Leo gülümsemeye çalışarak.

"Aşağı inmen neden bu kadar uzun sürdü?" dedi Lucas ters ters. Partide bir anda Leo'nun çenesinin açılmasından ve ucunun kendisine dokunmasından dolayı ona kızgındı hâlâ.

"O dünyaca ünlü bir sanatçı, çok parası var ve evi çok büyük de ondan," diye cevap verdi Peter ona sinirli sinirli bakarak.

Leo ise yüzünü buruşturmuş ve ikisi arasında geçen tuhaf çekişmeyi anlamlandırmaya çalışıyordu.

"Haydi, içeri geçin," diyerek kapıyı daha çok araladı ve hepsi birlikte koltuklara yöneldiler böylelikle.

"Telefonuna bir mesaj attım ancak dönmedin ve biz de yola çıkmıştık ne yazık ki," diyerek açıklama yaptı Lucas.

Leo koltuğun üzerindeki telefonunu eline alarak mesaja baktı ve tekrar koltuğun üzerine attı telefonu.

"Evet, beş dakika önce atmışsın," dedi yüzünü buruşturarak.

"Bence telefonunun saat ayarlarına bir göz atmalısın," diyerek araya girdi hemen Peter. "Her neyse... asıl konuya geleceğim," diye de ekledi.

"Leo yorgun yüzünü elleriyle ovaladıktan sonra boğuk bir sesle "Nedir o?" diye sordu. Onun bu hali karşısındaki iki arkadaşını da üzüyordu. Leo zorlu bir çocukluk, zorlu bir gençlik geçirmişti ve yalnızca birkaç senedir az sorunlu bir hayat geçirdiği söylenebilirdi. Ona sıkıntı çıkaran insanları kendinden uzaklaştırıp rahata ereli o kadar kısa süre olmuştu ki, bu halleri, koyu göz halkaları, karmaşık saçları ve uykulu gözleri... tüm bunlarla tekrar karşılaşmak berbattı. O yüzden konuya yumuşak bir giriş yapmayı denedi Peter.

"Sen dünyaca ünlü bir starsın; nasıl oluyor da bir anda tüm evrenden iletişimini koparmayı beceriyorsun, tanrı aşkına?"

Söylediğinin üzerine Leo hafifçe güldü ancak bu görüntü bitkin yüz hatlarıyla birleşince daha da iç acıtıcı bir hal almıştı sanki. Hala gülerken, yutkunmak zorunda kaldı Peter ve Lucas. Tüm kızgınlığı bir anda uçup gitmişti Lucas'ın; ne yaptığının önemi yoktu, arkadaşını ayakta görmek istiyordu sadece.

"Sadece birkaç günlüğüne her şeyden uzaklaşmak istedim çocuklar," dedi Leo rahatsız edici, uyuşuk bir ses tonuyla.

"Neden?" diye sordu Peter onun daha çok açılmasını bekleyerek.

"Çünkü dışarıdan gelen çok fazla baskı var ve bunun farkındayım. Etkileniyorum ve buna engel olmak zorundayım. Sağlıklı düşünmemi engelleyecek birçok faktör var, çocuklar. Tüm o geride bıraktığım sorunlar bir anda yeniden yüz üstüne çıktı ve beni zehirliyorlar sanki. Onlar varken kendim olamıyorum ben."

"Bu kaçışını sonuna kadar mantıklı buluyorum," diyerek onu destekledi Peter hemen. "Ama nereye kadar kaçabilirsin Leo? Bir düşün. Tüm o sorunlarınla tekrar karşılaştın çünkü onları halının altına iteklemiştin sen, tamamen işlerini bitirmemiştin. Hiçbir şey yarım kalmaz Leo; yaşanan her şeyin ve etkilerinin mutlaka bir yerde devam edeceğini hepimiz biliyorduk."

"Baban ile yaşadığın sorunu hallettiğini sandın ancak asıl sorunun baban olmadığını göremedin Leo, hiçbirimiz göremedik," diyerek devam etti Lucas. "Sorun baban değildi; sorunu kendinle çözmen gerekiyordu. Sorun baban değil, onun duygularında bıraktığı etkiydi. Baban gitmişti ancak o rahatsızlığı hep hissediyordun, değil mi?"

"Bunun farkına biraz geç vardım," dedi Leo acı acı gülerek. "Yapabilecek fazla bir şey yok, çocuklar. Sizler harikasınız ancak yapmam gereken her neyse, onu yapamayacağımdan eminim. Şu halime bir bakın; partide berbat bir herif gibi davrandım, belki de öyleyim, ancak bunu düzeltmenin hiçbir yolu yok. Ben tükenmiş gibiyim, tüm bunlar beni çok yoruyor ve öte yandan... dinlenebileceğim tek limanı kaybettim. Aklım çok karışık ve hala ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar veremiyorum. Dediğim gibi, beni etkileyen bazı şeyler var ve onlardan kaçmaktan başka bir şey yapamıyorum. Neyin gerçek olduğunu görmemi engelliyorlar, anlıyor musunuz?"

Kısa bir sessizlik oluştu. Çocuklar Leo'nun çaresizliği karşısında ne söyleyeceklerini bilmiyorlardı; ancak böyle olmasına izin de veremezlerdi. Leo'nun bu şekilde kaybolmasına izin veremezlerdi. Onun kendini böylesine acımasızca yaralamasına nasıl göz yumarlardı? Sorunlar böyle çözülmezdi. Onları köşeye kaçarak çözemezdiniz; sevdiğiniz insanlardan uzaklaşarak çözemezdiniz.

"Böyle olmaz," diyerek karşı çıktı Peter. "Leo şu an her ne olmak üzereyse, bu iyi değil. Senin bir köşeye saklanmanı izlemeyeceğim. Sorunlarınla yüzleşmek istemiyor musun? Nasıl istersen. Onları senden uzak tutmak için her şeyi yaparız. Ama bu senin hayatın, Leo. Onun kontrolünü ele almalısın. Bizler senin arkadaşınız. Sorunlarından uzaklaşmak istiyorsun sen; onlar senin her şeyin değil. Kendini böyle oyun dışı bırakamazsın."

"Ne demek istiyorsun, Peter?" dedi Leo çaresiz gözlerle.

"Demek istiyorum ki, onlardan istediğin kadar kaçabilirsin. Ama istemediklerinden kaçarken, istediklerini göz ardı etme. Harika bir dostluğumuz var; ondan neden kaçasın ki? Bu biraz haksızlık değil mi? Pekâlâ, söz veriyorum, yanımızda istediğin kadar depresif takılabilirsin ancak sana ulaşabileceğimiz yolları kapatma. Yoksa hazır olduğunda istesen de çözemezsin o sorunları. Bu her şeyi zorlaştırmak olur sadece. Müzik yapmak istemiyor musun? Yapma o zaman. Şu an ne yapmak istiyorsan onu yap. Ama kendini eve kapatmanın bu istekler içine dahil olmadığına eminim, bunu istemiyorsun Leo. Kendini bunu yapmaya zorluyorsun çünkü her şeyi batıracağından korkuyorsun. Böyle olmayacak. Bana güven, bize güven. Burada pineklediğin halinden daha berbat olmayacak en azından. Neden kendine eziyet ediyorsun o halde?"

Tekrar bir sessizlik oluştu. Peter ve Lucas beklentiyle Leo'ya bakarken, Leo dirseklerini dizlerine dayamış ve ellerini birleştirerek çenesine yaslamış yere bakıyordu. Zor bir nefes aldı, sanki bu yapmakta zorluk çektiği bir eylemmiş gibi.

"Pekâlâ. Benden tam olarak ne istiyorsunuz?" dedi sonunda.

Çocuklar ani bir coşkuyla ayağa kalkarak birbirlerine sarılınca gülmeden edemedi Leo; onları özlemişti.

"Chris'in evine gideceğiz," dedi Peter hararetli hararetli. "Ondan Natalie meselesini sakladığımız için kendimi berbat hissediyorum. Muhtemelen o da hem bize kızgındır hem de kendini suçluyordur. Yani sizin kadar berbat bir haldedir. Ben olmasaydım hepiniz bir köşede ölüp gidecektiniz."

İkisi de birden göz devirince keyifle güldü Peter ve iyice gururlanarak şişirdi göğsünü.

***

"Durum şöyle dostum," dedi Lucas koltukta biraz öne doğru kayarak. "Bize sinirlenmekte sonuna kadar haklısın, kesinlikle. Sana söylememiz gerekirdi."

Chris tam karşılarına almıştı onları ancak sinirli filan görünmüyordu; o da tıpkı diğer çocuklar gibi halsiz gibiydi ve çok daha sakin görünüyordu. Ancak bu sakinliğin hoş olmayan bir tarafı vardı. Sanki biraz da vazgeçmiş gibiydi, ne yapacağını bilmiyormuş gibi, öylesineymiş gibi...

"Sadece ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Keşke her şey daha farklı olabilseydi," dedi Chris sıkıntıyla. Bakışları hep aşağıdaydı ve çocuklar bunun nedeninin Leo olduğunu biliyorlardı. Sinirlenmiş olmasına rağmen en çok da kendini suçluyordu Chris. Kardeşi adına utanç duyuyordu.

"İnan bana, biz de bilmiyoruz," dedi Peter. "Öyle bir şeyi sana söyleyemezdik. Bu her şeyi zedelerdi ve hep saklayabileceğimizi sandık biz. Nasıl söylersin ki?"

"Bu şimdi daha mantıklı geliyor," dedi Chris gözlerini birkaç kez uzunca açıp kapayarak. "En azından kabullenebilirim, değil mi? Biraz fazla tepki gösterdim çocuklar."

Esin ile söyleyemediği şeyler yüzünden tartışan Chris'in, çocukları anlayışla karşılaması güç olmamıştı. Bunun önceden farkına varmayı isterdi ancak gözünün açılması biraz geç olmuştu ne yazık ki...

"Ve Leo," dedi sıkıntıyla ilk kez doğrudan ona bakarak. "Ben ne diyeceğimi..."

Leo onun bu konuşmayı yapmasına izin vermeden araya girdi hemen.

"Bana söylemen gereken hiçbir şey yok, Chris. Ben de Peter ve Lucas gibi senden özür dilemeye geldim; sana söylememiz gerekirdi, buna hakkımız yoktu. Buraya gelmemin tek nedeni bu. Bana ek bir açıklama yapmak zorunda değilsin, bunu yapacak kişi de sen değilsin zaten. Üstünde hiçbir yük ya da suçluluk hissetme lütfen."

Ardından ayağa kalkarak Chris'in yanına oturdu ve omzunu sıvazladı sıcak bir şekilde.

"Natalie konusunda ve birçok konuda batırdım çocuklar. Hiçbir şeyi düzgün yapamıyormuş gibi hissediyorum." diye itiraf etti Chris.

"Hepimiz böyle hissediyoruz," dedi Leo hemen. Kendisi belki de Chris 'ten daha beter olmasına rağmen başkasını teselli etmek her zaman daha kolaydı sanki. "Muhtemelen işleri batırdık. Bu böyle maalesef."

Hepsi isteksiz isteksiz başını onayladı.

"Sadece kendinizi biraz rahat bırakın," dedi Peter. "Eve kapanarak yaşananları daha canlı tutuyorsunuz ve bu sağlıklı düşünmenizi engelliyor. Kısa bir süreliğine rahat bırakın her şeyi."

Peter haklı olabilirdi ancak öylece oturmak çocuklar için işkence gibiydi. Aynı zamanda başta kızlar olmak üzere; meselelerini çözmeye de hazır hissetmiyorlardı. Kendilerini suçlu buluyorlardı ancak insani taraflarından kaynaklanıyor olsa gerek, hala içlerinde kızgınlığın ufak kırıntıları vardı. Belki kızlarınki kadar şiddetli değildi ancak onlar da öfkeliydi, ellerinde değildi. Bu yüzden Peter'ın söylediklerini içtenlikle onayladılar. Biraz dinlenmek en iyi yol gibiydi.

 

 

 

***
Derin bir nefes alın beyler, iyi gelecek
😮‍💨

 

Loading...
0%