Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.Bölüm - İlk Görüş (Part I)

@mrsmilagros

Şarkı -> Bailamos - Enrique Iglesias

Hey sen,
Müziği başlatmayı sakın unutma ☝🏻


***

"Uyanın! Hadi uyanın geç kalacağız!"

Aylin aceleyle kızları dürttüğünde Esin ve Günce zor da olsa ayıldılar ve uyku sersemi birbirlerine baktılar. Dün gece yaptıkları ufak çaplı partinin etkileri yüzlerinden belli oluyordu. Gözleri kızarmıştı ve uykularını tam olarak alabilmiş değillerdi. Gece geç saatte yataklarına girdiklerinde sabah erkenden kalkabileceklerine dair inançları tamdı. Ama sabah beklendiği şekilde başlamamıştı. Neyse ki alarmın üzerinden çok geçmeden içlerinden biri uyanabilmişti.

"Çabuk hazırlanın. Ben de Derin'i uyandırayım."

Esin'in başı tekrar yastığa düşmek üzereydi ki Aylin bir kez daha dürttü onu ve tamamen kendine gelen Esin, Günce'nin ardından banyoya girip yüzünü yıkadı.

"Alarm kurmuştuk oysaki," dedi Günce. "Hiçbirimiz mi duymadık?"

Ardından dolaptan kıyafetlerini alıp hızla giyinmeye başladı. Aylin de buna anlam verememişti ama bunu düşünecek zamanları yoktu. Omzunu silkti ve bu kez Derin'i uyandırdı. Derin başta gözlerini aralasa da Aylin'i duymadığı açıktı. Gözleri tekrar kapandı ve yastığına iyice sarılarak uykusuna devam etti.

"Derin, bugün işin ilk günü. Geç kalacağız diyorum. Hadi kalk."

"Imm...Beş dakika daha."

Bu sırada Esin banyodan çıkmıştı. Derin'in hala yatakta olduğunu gördüğünde yanına gidip üzerindeki çarşafı çekti. Derin mırın kırın edip çarşafı üzerine geri çekmeye çalışsa da pek bir etkisi olmadı. Günce de Derin'in sarıldığı yastığı çekince Derin mecbur doğrulmak zorunda kaldı. El birliğiyle onu uyandırmayı başarmışlardı nihayet. Onu da banyoya yolladıktan sonra diğerleri hızla üniformalarını üstlerine geçirdiler ve biraz sonra Derin de banyodan çıkıp formasını giydi. Saçlarına şekil verip aceleyle hafif bir makyaj yaptılar. Ardından üniformalarının son parçası ve birbirlerinden farklı renkler de olan papyonlarını taktılar. Tamamen hazır olduklarında hala uykusuz ve geceden kalma hissetseler de görünüşlerinden memnun halde birbirlerine gülümsediler.

Restorana indiklerinde ayak üstü bir şeyler atıştırdılar ve görev yerlerini öğrenmek üzere bu konuda yetkili kişi olan Arzu hanımın odasına ilerlediler. Fakat çok geçmemişti ki Derin gördüğü bir şey üzerine durakladı ve hemen arkasında olan kızlar bir anlığına birbirlerine çarptılar.

"Hey!"

Esin alnını ovuşturdu ve Derin'in neden durduğunu anlamak için onun baktığı yöne baktı. Dün gece görevli olan Barmen her zamanki yerinde bar tezgahının arkasında duruyordu. Esin'in dudakları kıvrıldı ve muzip bir gülümseme yüzüne yerleşti.

"Tamam tamam, anlaşıldı senin neden durduğun."

Ardından diğerlerine Emre'yi işaret etti ve aralarında fısıldaşmalar ve gülüşmeler başladı. Derin ise bunu fark ettiği an parmağını dudağına götürerek onları aceleyle susturdu.

"Ne? Niye sessiz olacakmışız? Yanına gitmeyecek misin zaten? Bizi görse ne olur görmese ne olur?"

Aylin sözlerinin doğruluğundan emin Derin'e baktı. Diğerleri de onunla aynı fikirdeydi ama Derin onlara aksini söylemek peşindeydi.

"Saçmalamayın. Bugün ilk iş günüm. Henüz görev yerimi bile öğrenmedim. Muhtemelen çok yoğun bir gün olacak. Bize ihtiyaç varken şimdi yanına gidip onunla sohbet edemem."

Ama Esin ona katılmıyordu.

"İlk iş günün olabilir ama görev yerini biz öğrenip sana haber verebiliriz. Ayrıca senin azıcık sohbetin bu kadar büyük bir otelin temposunu ve düzenini aksatmaz. Hadi git. Git ve ona bir merhaba de."

Derin bir süre düşündü fakat henüz bir karara varmamıştı ki Günce onu arkasından bara doğru iteledi.

"Hey dur! Ne yapıyorsun?"

Derin itiraz edemeden kendini Emre'nin karşısında bulduğunda sersemlese de bunu belli etmedi ve kendini toparlayıp şöyle bir günaydın dedi ona. Emre'yse günün bu erken saatinde Derin'i görmeyi beklemese de karşılaşmalarından son derece memnun halde ona karşılık verdi.

Bu sırada Arzu Hanım kızları görmüştü.

"Ah demek buradasınız kızlar. Bende sizi arıyordum."

Kızlar sesini duyduklarında telaşla ona döndüler ve kısa bir an hızla üstlerini başlarını düzelttiler. Ardından ona gülümsediler ve verecekleri görevleri dinlemeye koyuldular.

"Biliyorsunuz, bu otel her şeyiyle yoğun ve meşgul bir otel. O yüzden sizden işinizi yaparken çok dikkatli davranmanızı istiyorum. Titiz olmalısınız. Özellikle de bugün. Belki duymuşsunuzdur bilmiyorum ama Leo Martinez otelimize geldi. Müşteri yoğunluğumuzun dışında önemli olan bir diğer şey de bu ziyaret. Anlayacağınız bugün ve önümüzdeki günler daha disiplinli çalışmalıyız. Yorucu saatlere hazır olun."

Arzu hanımın söyledikleri kızları biraz korkutmuş olsa da daha çok heyecanlı hissediyorlardı kendilerini. Sonunda Leo Martinez gelmişti. Çalışırken zorlanacaklarsa bile sonucunda Leo Martinez konserine gideceklerdi. Gerisi çok da önemli değildi.

"Anlaştıysak görev yerlerinizi belirleyebiliriz artık. Ama bir saniye. Siz dört kişi değil miydiniz? Arkadaşınız nerede?"

Kızlar telaşla birbirlerine baktılar. Uydurabilecekleri makul ve mantıklı bir açıklamanın peşindeydiler ki Esin Hanım'ın bara doğru baktığını gördüler.

"Ah. Arkadaşınız çoktan görev yerini bulmuş bile. Ben de zaten içinizden birini buraya verecektim bir süre. Arkadaşınızın adı neydi?"

"Derin."

Aylin cevap verdiğinde Arzu Hanım Derin'e seslendi ve görev yerinin bar olduğunu söyledi. Ardından diğerlerini de görev yerlerine yerleştirmek için yürümeye başladı. Kızlar Arzu Hanımın arkasından koridorda ilerlerken sevinçle Derin'e el salladılar ve onun şaşkın bakışları arasında gözden kayboldular.

Gittiklerinde Derin ortada böyle boş boş durmanın ona göre olmadığını düşünerek Emre'nin yanına ilerledi. Üzerindeki formanın eteği, biçimli ve uzun bacaklarını sarmışken çekici ve aynı zamanda tatlı görünüyordu. Elindeki bardağı bir bezle temizleyen Emre o yanına yaklaşırken bir süre sesini çıkarmadan onu izledi. Derin tezgâhın etrafındaki taburelerden birine oturduğundaysa keyifle ona baktı.

"Sen de duydun. Görev yerim artık burası. Birkaç saat senin iş arkadaşınım. Anlayacağın herhangi bir iltifatta bulunma hakkın şua an itibariyle elinden alınmış durumda."

Otoriter ve disiplinli konuşması karşısında Emre'nin suratına çapkın bir tebessüm yerleşti.

"İşe alındığını bilmiyordum ama buna memnun oldum. O üniforma sana ne kadar da yakışmış öyle."

"Hadi ama. Daha demin ne söyledim ben? Şimdiden iltifatlarına başladın. Sen hiç söz dinlemez misin?"

Derin, yüzünü ifadesiz, sesini düz tutmaya çalışsa da bunu başaramamıştı. Emre'nin yakınlaşma girişimleri umurunda değilmiş gibi yapsa da bu halleri hoşuna gidiyordu. Sesinin tınısından onu kışkırtmaya çalıştığı belliydi. Gözleri çekincesizce Emre'nin gözlerindeydi.

Emre hafifçe güldü ve bakışlarını ayırmadan konuşmaya devam etti.

"Bildiğim kadarıyla açıkça belli olan gerçekleri söylemek pek iltifat sayılmaz. Söz dinlemek de hiç bana göre değil."

Bu kez Derin güldü ve bar tezgahına parmağıyla rastgele desenler çizmeye başladı.

"Küçükken de yaramaz bir çocuktun öyleyse. Kim bilir insanların başına nasıl dertler açmışsındır?"'

Bakışlarını ona çevirdi ve bir açığını yakalamış gibi keyifle ona baktı. Emre de aynı şekilde ona karşılık verdi ve hafifçe öne eğilerek Derin'e yaklaştı.

"Aslında bunu daha çok bizimkilere sormalısın. Eminim sana türlü türlü haylazlıklar peşinde koştuğumu söyleyeceklerdir. Küçükken öyle olduğum söylenebilir belki ama şu anda kendimi insanların başına dert açan biri olarak tanımlamazdım.'

"Oldukça özgüvenlisin de anlaşılan."

Emre hafif ama insanın içini okşayan bir kahkaha attı ve elindeki bardağı tezgâha koydu.

"Sana bir şeyler ikram edebilir miyim?"

"Aslında ilk iş günüme bir şeyler içerek başlamak pek de akıllıca olmaz sanırım."

Ama Emre çoktan arkasındaki raflara uzanıp bir şişe almıştı bile.

"Merak etme. Bu çok hafif. Sana sadece zindelik verir ki bence uzun bir süre buna ihtiyacın olacak."

Bir bardak doldurup Derin'e uzattı. Ardından kendisine güvenmesini isteyen bakışlarla ona baktı. Derin içkisini yudumladığındaysa keyifle sırıttı.

"İşte böyle. Rahat ol biraz. Yoksa saatler çekilmez. Zaten bu hafta diğer günlere nazaran daha yoğun geçecek. Hafta sonu da olduğu için şimdiden müşteriler yığılmaya başladı. Üstelik haberin vardır belki, o meşhur Leo Martinez ve turnede yer alan diğer arkadaşları da otele yerleşmiş durumda. Konsere kadar birkaç gün iyi partiler verileceğine eminim. Bu da bizim yorulacağımız anlamına geliyor. İnan bana önümüzdeki her gün bu içkiden daha çok içmiş olmayı dileyeceksin."

"Leo Martinez şu an otel de mi? Ama ben bugün geleceğini sanıyordum!"

Heyecanlı sözleri Emre'nin dikkatini çekmişti. Ama cevap veremeden Derin telefonunu çıkarıp kızlara hızlı hızlı mesaj yazmaya başladı. Onların Leo Martinez'in otele yerleştiğinden haberleri olmadığını sanıyordu.

"Aslında bugün geleceklerdi ama erken gelmeye karar vermişler. Birkaç gün içinde konserleri var. Öncesinde biraz dinlenmek ve stres atmak istediler sanırım."

Ardından gözlerini hala dikkati telefonda olan Derin'e dikti.

"Anlaşılan sen ve arkadaşların da Leo Martinez'e düşkünsünüz. Baksana, otelde olduklarını söylediğim an hemen haberi yetiştirdin. Mesajı kime gönderdiğini bilmiyorum ama onlara yolladığını tahmin ediyorum."

Derin mesajını göndermişti. Telefonunu üniformasının cebine iliştirdi ve sevinçle gülümseyerek Emre'ye baktı. Bu onun sorusuna verilen sessiz bir cevaptı. İçeceğinden bir yudum daha aldı.

"O halde Latin müziğinden ve dansından da hoşlanıyor olmalısın? Leo Martinez'i sevdiğine göre?"

Derin çenesini bardağına yasladı ve başını salladı.

"Evet severim. Özellikle danslarını. Çok egzotik gelir bana. Çok da zevklidir."

Gülümsedi ve Emre başını hafifçe eğip gözlerini kısarak ona baktığında güldü.

"Sanırım Latin dansını da biliyorsun."

Emre'nin sorusu ikisi arasında oynanacak bir oyun için fırsattı. Derin dudaklarında bilmiş bir gülümsemeyle Emre'ye yaklaştı ve muzip bakışlarla ona meydan okudu.

"Biliyor muyum? Buna sen karar vermeye ne dersin?"

Ardından elindeki bardağı tezgâha koydu ve ayağa kalktı. Cebinden telefonu çıkarttı ve en sevdiği şarkılardan birini açtı. Telefonunu da masaya koyduktan sonra Emre'nin karşısına geçti ve o kendisini merakla beklerken en iyi figürlerini sergilemeye başladı.

Bu süre boyunca Emre gözlerini bir anlığına bile üzerinden ayırmadan onu seyretti. Derin, tutkuyla ve tüm benliğiyle dans ederken onun kendisini ritmin akışına bırakışını izledi. Latin melodilerinin o insanın içini gıdıklayan tınısını tüm bedeninde hissettiğinde Derin'in bu ruhu yansıtabiliyor oluşuna hayret etti.

Öne çıktı ve taburelerden birini Derin'in karşısına yerleştirip oturarak onu daha dikkatli izlemeye başladı.

Derin'in figürleri neredeyse kusursuzdu. Adımları bir anlığına bile tökezlemiyordu. Kıvraktı ve bedeninin her noktasını dansına dahil ediyordu. Emre ona hayran kalmıştı. Onu beğeniyordu. Bu dün gece de böyleydi bugün de. Ama şimdi bu hissin katlanarak arttığını hissediyordu.

Son melodi de duyulup şarkı sona erdiğinde Derin ellerini havaya kaldırarak dansını bitirdi. Ardından tam bir kendine güven ifadesiyle gülümsedi ve Emre'nin yakınlarındaki taburelerden birine oturdu.

"Evet, ne düşünüyorsun?"

Emre gülümseyerek kaşlarını kaldırdı. Ardından başını salladı ve Derin'e yaklaştı bir kez daha. Ama bu kez konumlarından kaynaklı daha yakın olmuşlardı birbirlerine. Derin bu ani yakınlaşma karşısında şaşırmış olsa da belli etmemeye çalıştı.

"Latin dansına ilgili olsaydım eğer öğretmesini isteyeceğim kişi sen olurdun. Gerçekten de tutkuyla dans ediyorsun ve ben tutkuyla yapılan şeyleri severim."

Derin onun bu kadar açık sözlü olmasını beklemiyordu. Gözleri şaşkınlıkla açıldı. Bu Emre'yi güldürmüştü. Geri çekildi ve alt dudağını hafifçe ısırırken bakışları Derin'in üzerinde dolaştı.

"Düşündüm de..." Cebinden bir kart çıkartıp üzerine bir şeyler karaladıktan sonra kartı Derin'e uzattı. Derin, kartın neyle ilgili olduğunu bilmiyordu ama yine de eline alıp şöyle bir göz gezdirdi.

"Bu kartta yazan adreste uğramanı istesem aceleci davranmış olur muyum?"

Kartın arkasında yazan şey Emre'nin numarasıydı ve gerçekten de üzerinde bir adres vardı. Üstelik tek bir adres de yoktu. Bir sıra adres sıralanmıştı ve söz ettiği mekânın her ülke ve şehirde yer alan konumları verilmişti. Derin'in merakı uyanmıştı. Kartı daha dikkatli incelediğini gördüğünde Emre konuşmaya devam etti.

"Buraya çok da uzak sayılmaz aslında ve eğlenebileceğin bir yer olduğunu söyleyebilirim. Bazen ünlü isimlere ve tanınan insanlara da denk geliyoruz. Bu da mekânın seçkin ve gizliliği önemseyen bir yer haline dönüşmesine neden oluyor. İçeri aldıkları kişileri seçerken nasıl ince eleyip sık dokuduklarını tahmin edebiliyorsundur. Dönüşümlü olarak çalıştığım için ben her zaman orada olmuyorum ama haberleşirsek eğer senin için bir şeyler ayarlayabilirim."

Derin'in cevabını bekledi. Ama o sırada içeri giren bir diğer müşteri sohbetlerini dağıttı. Gelen kişi erkekti ve biraz yorgun görünüyordu. Koyu kahve tonlarında saçları hafif dağılmıştı. Onlardan uzakta boş taburelerden birine oturdu. Bu haliyle biraz umursamaz biraz da kendi halinde bir havası vardı. Emre yanına ilerleyip onunla ilgilenmeye başladı.

"Günaydın. Nasıl yardımcı olabilirim?"

"Bir viski lütfen."

Ardından Emre'nin bir şey söylemesine fırsat vermeden parmakları yüzüne gitti ve burun kemiğini kavrayıp gözlerini kapattı. Uykusuz kalmış olmalıydı. Ayılmaya çalışır gibi bir hali vardı. Fakat çok geçmemişti ki gözlerini tekrar açtı ve elini saçlarından geçirdiği sırada Derin'le göz göze geldi.

Derin anında gözlerini kaçırıp bakışlarını zeminde dolaştırdı bir süre. Bunu neden yaptığını bilmiyordu çünkü genelde bakışlardan rahatsız olan biri değildi. Bu zamana kadar çok az erkek onda kendisini gizleme gereksinimi uyandırmıştı ve çoğunlukla da nadiren bu hisse teslim olmuştu. Ama adını bilmediği bu yabancıyla yaşadığı... Bakışları fazla derindi sanki ve koyu renk gözleriyle birleşince çarpıcı, biraz da etkileyiciydi. Emre kendisiyle konuştuğunda çocuk yeniden barmene döndü ve Derin bir kez daha onu izleme fırsatı yakaladı.

"Sabahları içki veremiyorum. Üzgünüm."

Emre, yabancının Derin'e yönelik bakışlarını görmüştü. Bundan hoşlanmamıştı. Kasten böyle davranıyordu ve sesinin tehditkâr çıktığı bile söylenebilirdi. Bu, karşısındakinin kaşlarının çatılmasına sebep oldu. Çocuk hafifçe doğruldu ve ifadesiyle çelişen bir sakinlikle Emre'ye yanıt verdi.

"Bana içki verebilirsin."

"Hayır veremem. Kimseye ayrıcalık yapamam."

Emre'nin itirazı gecikmemişti. Ama çocuğun söylediği bir şey duraklamasına sebep oldu.

"Sony Müzik Şirketiyle beraberim. Bana istediğimi verebilirsin."

Çocuk bakışlarını Emre'ye dikti ve bir süre onun tepkisini bekledi. Emre'nin dudakları bir şey söyleyecekmiş gibi aralansa da tek kelime edemedi ve hışımla arkasındaki raflardan birine uzanıp bardak aldı. İçkiyi doldurup müşterinin önüne itti. Çocuk içkisini tek bir dikişle bitirdi. Şişeyi işaret edip Emre'den bardağını yenilemesini istediğindeyse gözleri tekrar Derin'e kaydı ve bakışları kısa bir süre onun at kuyruğu yaptığı saçlarında dolaştı. Sonra yenilenen içkisini de bitirip boş bardağı tezgâha koydu ve ayağa kalkıp çıkışa ilerleyerek gözden kayboldu.

"Ukala ve sinir bozucu."

Emre'nin yorumu alaycıydı. Sinirlenmişti ve biraz önce yaşadıklarının etkisini arkasından konuşarak gidermeye çalışıyordu. Ama Derin ona odaklanacak durumda değildi. Merakına yenik düşmüştü.

"Kimdi o? Neden ona içki verdin? Sabahları içki servisinde bulunamayacağımızı sanıyordum."

Emre derin bir nefes aldı ve Derin'e baktı.

"Cevabını duymadın mı? Sony müzik şirketiyle berabermiş. Leo Martinez'le yani. Bunu söyledikten sonra içki vermemezlik yapamazdım."

Ardından keyfi kaçmış şekilde önündeki bardakları temizlemeye koyuldu. Haklıydı. İşin içinde Sony Müzik Şirketi varsa yapılabilecek bir şey yoktu. O çocuk Peter Vincent'tı. Leo Martinez'le beraberdi. Onun bateristi ve en yakın arkadaşlarından biriydi. Derin bir süre onu düşündü ama sonra çalışması gerektiğinin farkına vararak Emre'ye yardım etmeye başladı.


***
Ana karakterler patır patır geliyor 👌🏻


Loading...
0%