@mrsmilagros
|
Şarkı -> I 'll Fight For You - Britt Nicole Hey sen,
***
Yeniden buradaydılar işte. Çok değildi. Yalnızca aylar öncesine dek kızlar için mutluluğun ve aşkın sığınağı olan şehre dönmüşlerdi ancak pek çok şey aynı kalmış olmasına rağmen bir şekilde her şey değişmişti sanki. Miami Üniversitesi öğrencilerle kaynıyordu yine. California güneşi üzerine vuruyordu. The Mystery Of Sound ise yerli yerindeydi hâlâ. Canlı, hep olduğu gibi yoğundu ama bir o kadar da boş geliyordu aynı zamanda. Leo, Chris, Lucas ve Peter'ın yokluğunda ne kadar kalabalık olduğunun bir önemi yoktu. Kızlar için anlam ifade eden yegâne kişiler onlardı ve onlar da burada olmadığı müddetçe The Mystery Of Sound onlar için koca bir boşluktan ibaretti. Ve her köşesi kızlara onları hatırlatırken burada devam etmelerinin imkânı da yoktu. The Mystery Of Sound'a girdikleri an kulüp sahip olduğu tüm anılarla kızların üzerine çullandığında onlar adına bu kararı almıştı sanki. İçeri giren her kişi yüreklerine beklenti ve endişe tohumları ekerken burada çalışmaları mümkün değildi. Bir an önce yeni işler bulmalı, ne olursa olsun The Mystery Of Sound'dan ayrılmalı ve hayatlarının bu kısmına set çekmelilerdi. Bir araya gelmeleri imkânsız gibi görünürken şüphesiz en sağlıklısı bu olacaktı. Belki de hem kızların hem de çocukların hayatlarını yeniden düzene sokmaları için ihtiyaçları olan buydu. Ne var ki birisi onlarla aynı düşüncede değildi. *** "Evet çocuklar," dedi Valentine ellerini beline koyarak. "Genç bir bayan olarak sizin yol gösterici ışığınız olmaya karar verdim." "Ve" dedi uzatarak Lucilla ve kenardaki sandalyeden her zamanki zarif tavırlarıyla kalkarak Valentine'in yanına geçti. "Benim de varlığım burayı güzelleştiriyor." Peter sıkıntıyla koltuk minderine yaslandı. "Neden seni bir AVM ye filan bırakmadım ki?" Lucas saçlarını karıştırarak yüzünü buruşturup Valentine 'e baktı. "Ne yapıyorsun Val?" Valentine ona bakarak gözlerini devirdikten sonra eski sevimli gülümsemesini sahiplendi tekrar ve biraz gerisinde duran beyaz tahtayı işaret etti parmağıyla. Altta ve üstte dört tane olmak üzere toplam sekiz tane çöp adam duruyordu orada. "Bunlar sizsiniz," dedi Valentine üstteki dört çöp adamı göstererek. "Elinizde olmadan erkek ırkının uyuşuk beyin yapısı genlerinize geçtiği için mantıklı kararlar alma konusunda geç kalmanıza engel olacak kişi de benim." Lucilla kibarca başını eğerek naiflikten çok yapmacık bir asilliği barındıran gülümsemesiyle Chris'e doğru eğildi hafifçe. "Sen üstüne alınma canım." Chris sessiz kalarak sıkıntıyla hafifçe gülümsedi sadece. "O zaman Peter'dan başlayalım," dedi ilk çizimi işaret ederek. Peter yüzünü buruşturarak başını gördüğünden hiç hoşnut değilmiş gibi geri çekerek eliyle işaret etti çizimi. "Saçlarım neden kirpi gibi? Ben öyle yapmıyorum ki." Valentine sevimli bir şekilde gülümseyerek sevgi dolu tavrını bozmadı. "Derin gözlem gücümü eleştirmeyelim istersen, Peter abi." Peter omuz silkerek başını salladı. "Ne yapmak istiyorsun?" dedi Valentine tek kaşını kaldırarak. "Şu anda hiçbir şey," dedi Peter hemen. "Ne demek hiçbir şey?" dedi Valentine bu fikirden tiksiniyormuş gibi. "Kendinize gelin çocuklar. Kızlar şu hafta itibariyle Miami'ye döndüler." Söylediğiyle beraber çocuklar birbirlerine baktılar hemen. Kızlarla yeniden yakın mesafelerde olmak hepsini heyecanlandırmıştı ve içlerinde yeniden umut yeşermesine neden olmuştu. "Kimlerle beraber döndüklerini biliyor musunuz?" diye devam etti Valentine. "Şu arkadaşlarıyla. Buğra, Kerem, Emir, Burak. İnkâr etmeyeceğim, sempatik çocuklar." Lucilla 'da tırnaklarıyla uğraşırken Valentine'e katılıyormuş gibi başını salladı kaşlarını kaldırarak. Lucilla ona kısa bir bakış attıktan sonra devam etti. "Demek istediğimi anlıyor musunuz? Şu iki tür erkekten en cezbedici olanları onlar; kızların kalbini asla kırmayacakmış gibi sevimli görünenlerden. Sizse tam tersi oluyorsunuz en son yaşananlardan yola çıkarak ve kusura bakmayın ama hala burada hiçbir şey yapmadan oturma fikri sizin için her şeyi değiştirebilir." "Yani kısacası," dedi Lucilla başını gereğinden fazla sallayarak. "Kızlar kalplerini dinlemekten vazgeçip şu sevimli oğlanları mantıklarını oturtursalar, size de her gece ağlayarak Tanrı'ya dua etmek düşer; tabi hepimizin olması gerektiği gibi inançlı insanlarsanız." Ardından ekledi. "Tanrı hepimizi korusun." Valentine inanamıyormuş gibi Lucilla 'ya döndü. "Sevimli oğlanlar mı?" "Köy ağzına sahip değilim tatlım, kusura bakma," dedi Lucilla sanki gerçekten duyarlıymış gibi bir gülümsemeyle. Valentine gözlerini sinirle döndürdü sadece. "O halde sen ne yapmak istiyorsun, Chris?" dedi Val elindeki kalemi başka bir çöp adama hareket ettirerek. Çizim şekilsiz bir kalp içine alınmıştı. "Kalp bana ait Chris" diye atladı hemen Lucilla. "Her neyse," diyerek bastırdı onu Valentine. "Sende hiçbir şey mi yapmak istiyorsun?" "Hayır," dedi Chris kaşlarını hafifçe çatarak. "Ben, bilmiyorum..." "Onu sevmiyor musun?" "Hayır! Sev-" "Onu unutmak mı istiyorsun?" diyerek duraksamadan bir soru daha yöneltti Valentine. "Ben onu unutmak istemiyorum," diye cevap verdi Chris hemen. "Onu geri kazanmak istiyorum." Valentine'in dudaklarına memnun bir gülümseme oluştu ve Chris çiziminin altına bunu not aldı. "Chris geri kazanmak istiyor, Peter hiçbir şey istemiyor. O zaman-" "Şey," dedi Peter elini kaldırarak. "Niyeyse bu beni rahatsız ediyor ama ne yapabilirim ki? Derin arkamdan iş çevirerek Leo'nun o gün şirkete gelmesine neden oldu. Bu meseleye olması gerektiğinden fazla karıştı. Onun mantıklı düşüncelerine hep güvenirdim oysaki." "Ne?" dedi Leo ona dönerek. "Benim o gün şirkete gelmemin tek sebebi Mickey'e bir süre ara vereceğimi söylemekti. Ve çok eminim ki, bu kararı tek başıma verdim. Ne Derin'in ne de bir başkasının etkisiyle." Peter duraksadı birkaç saniye. Sanki dünyasındaki her şey bir anda değişmiş gibi donup kalmıştı. "Tanrım," dedi Peter saçlarını karıştırarak. "Lanet olsun." Valentine Peter'a baktı beklentiyle. "Benim hemen Derin ile konuşmam gerek," dedi endişeyle. "Bu uygun," diyerek yeniden not aldı Valentine. "Ne kadarda zavallıca bir karar," diye mırıldandı Lucilla tırnaklarını torpillerken "Onu dikkate almayın," dedi hemen Valentine gülümseyerek. "Sıra Leo'da." "Bak, belki gerçekten haklısın ama," dedi Leo. "Bu yaşananlar, sanırım basit bir kararı aşıyor." "Öyle görünebilir," dedi Valentine direnerek. "Ama bu tamamen seninle ilgili. Çözümü de senin içinde. Kendine dürüst olman alacağın tüm kararları basite indirgeyebilir." "Bir saniye," dedi Lucilla ayağa kalkarak. "Ne demek basit bir kararı aşıyor? Şunu belirteyim: Sen dünyaca ünlü Leo Martinez'sin. Yani basit bir devlet üniversitesinin sıradan bölümlerinin birinden mezun olan gösterişsiz kızın tekiyle birlikte olmanı destekliyor filan değilim. Ama şu kendi hayatından elini eteğini çekme durumu da neyin nesi? Şu an bu halde olmanın sebebi senden başkası değil, gizli güçler filan yok yani. Bir an önce aklını başına toplayıp kontrolü eline alsan iyi edersin. Tanrı aşkına, milyonlarca hayranı olan Leo Martinez'le yaptığım konuşmanın niteliğine bir bakın." "Sonunda mantıklı bir şeyler söyleyebildiğin için mutluyum," diyerek katıldı ona Valentine. Bu Leo'yu biraz kendine getirmiş gibiydi. "Ne diyorsun Leo?" dedi Val. "Her şey o kadar hızlı oldu bitti ki, hiç düşünmediğin ayrıntılar ince hatalarla dolu olabilir." "O halde tekrar düşüneceğim," dedi Leo ancak Valentine tatmin olmamış gibi beklentiyle bakınca ekledi. "Ve Aylin ile konuşmayı deneyerek bir de onun ağzından dinlerim olayı belki." Valentine bunu onaylayarak keyifle not aldı tahtaya. Ardından Lucas'a döndü. "Seninle daha önce de konuşmuştuk abiciğim. Umarım beni hayal kırıklığına uğratmazsın." "Ben Günce'ye ulaşmaya deneyeceğim," dedi Lucas. "Ona kendimi farklı şekilde anlatacağım." "Kabul," dedi Valentine ve onu da not aldı. Ardından da ekledi. "Onların sizi dinlemesini istiyorsanız oraya gitmek için hemen harekete geçin derim."
***
|
0% |