@mrsmilagros
|
Şarkı -> Te Fuıste - Enrique Iglesias Hey sen,
***
Aylin, Leo'yu görmeyi beklemiyordu. Gittiği ev Peter'ın eviydi ve arkadaşı olmasına rağmen Leo'nun orada bulunacağını düşünmemişti hiç. Derin'le Peter görüşmeyi kestiği için ondan haber alabileceği hiçbir kanal kalmamıştı artık. Haliyle nerede olduğunu ya da neler yaptığını bilmiyordu Aylin. Bu da temkinli ve dikkatli hareket etmesini engelliyordu. Bir şekilde Leo'nun burada olduğundan haberi olsaydı eğer Peter'la konuşmaktan vazgeçer, Leo'yla yüzleşmeyi göze almazdı. Ne var ki böyle bir şansı olmamıştı ve çok geçti artık. Peter'a Derin'in masum olduğunu söylemek için gelmiş, ona Mickey ve Abigail Flores'le ilişkisini bir telefon konuşması sırasında kazayla öğrendiğini söylemiş ve Peter'ın bir nebze de olsa aklını başına almasını sağlayabilmişti ancak bu kez de iyi niyetinin kurbanı olmuştu. Aylin, Peter'a kendisini dinleme nezaketi gösterdiği için teşekkür edip gitmek için hazırlanırken Leo'yu da karşısında bulmuştu. Diğerleri de oradaydı ve tam gitmek için ayaklandığı sırada merdivenlerden inen bir çift ayak sesi duyulduğunda başta orada başkasının olmadığını sanan Aylin olmak üzere, hepsinin bakışları oraya yöneldi. "Mark ile konuştum ve-" Leo içeriye girdiği anda kelimeleri kesildi ve ince bir sessizlik oluştu içeride. Ortam öylesine gerildi ki, saniyeler geçtikçe bir lastikmişçesine kopacağından endişelendi diğerleri. Aylin ve Leo ise her şeyi başta içlerinde, buna ek olarak aralarında yaşıyorlardı. Diğerlerinden habersizlerdi. Onlar ayakta durmuş birbirlerine bakan birer yabancı gibiydi; ancak gözleri öyle olmadıklarının destekçisiydi. İkisi de öylesine hazırlıksız, öylesine savunmasızlardı ki ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Bir taraf karşılaşmadan haberdar olunca her şey daha kolaydı. Ancak iki tarafın aklında da böyle bir düşünce yoksa, o zaman zorlaşıyordu işte. O kadar baktıktan sonra ona bir selam verip gitmeli miydi Aylin? Buraya gelmeseydi eğer, Leo'nun onunla konuşmaya niyeti olmadığını biliyordu. Belki de o her şeyi çoktan bitirmiş, hayatının bu kısmından tamamen uzaklaşarak yeni bir yola girmek üzereydi. Bu düşünce bile Aylin'in göğsüne kocaman bir ağırlık ekledi sanki. Buraya gelerek her şeyi berbat etmişti; birden fazlasıyla umutlu, umutsuz bir vaka durumuna düşmüştü. Oysaki aklında Leo bile yoktu; o konuşmak istesin ya da istemesin, durum basit bir geri dönüşten çıkmıştı. Bu yüzden sadece ona bakmasının, yeterli bir konuşma olduğunu düşünerek gözlerini kaçırdı ve yürümeye devam etti. Açıkça selam verecek değildi. Bunun nasıl sonlandığını herkes biliyordu. Arkadaşça bir ayrılık değildi ve olmayacaktı. Leo'nun yanından geçerek kapıya doğru ilerledi sessizce. Onu görmeyeli ne kadar olmuştu? İçi öylesine acıyordu ki. Televizyondan görmek çok farklıydı. Burada sadece Leo'yu görüyordu. Onun dünyasında olan Leo'yu. Tabi artık öyle bir dünya yoktu. "Nereye gidiyorsun?" Uzun süredir duymadığı o tanıdık sesi duyunca duraksadı Aylin. Eski sıcaklığından, yumuşaklığından uzak yorgun bir ses. Aylin arkasını dönerek ona baktı. Kaşları hafifçe çatıktı ancak zoraki bir kızgınlıktı bu; daha çok kendinden emin değilmiş gibiydi. "Burada işim bitti," diye cevap verdi Aylin düz bir sesle. Leo gözlerini hafifçe kıstı. Aylin onun yüzündeki ifadeye alay mı yoksa acı mı demeliydi, karar veremedi. "Öyle mi düşünüyorsun?" "Evet." Leo gözlerini duvarlarda gezdirerek kirpiklerini birkaç kez kırptı. Bir şeylerden kaçmak istiyor gibiydi. Aylin'e kızgındı. Orada o kadar öfkeyle çıkıştığı için pişmandı ancak yine de kızgındı. Ancak şu an böyle hissetmiyordu. Burada kalmasını, gitmemesini istiyordu deli gibi. "Konuşmamız gerektiğini biliyorsun," diyebildi sadece. Aylin gülmemek için kendini tutsa da alaylı bir kıvrım oluştu dudaklarında. Çünkü kendisine göre Leo yeterince konuşmuştu ve böyle bir ihtiyaç hissetmesi komikti. "Yeterince konuşamadığını mı düşünüyorsun?" "Neyden bahsettiğimi biliyorsun," diye diretti Leo. "Aklımız başımızdayken..." "En son konuştuğumuzda benim aklım gayet yerindeydi," dedi Aylin sesini hafifçe yükselterek. Ardından çocukların olduğu odaya baktı ve orada olmadıklarını gördü. "Yani seninle konuşacak hiçbir şeyim yok Leo." Sesinin sertliği ve kararlılığı karşısında sarsıldı Leo. Kızgın olması gerekirdi; bu nasıl oluyordu? "Ama benim değildi, biliyorsun," diyebildi sadece. Aylin onun olaydan böylesine basit bir şeymiş gibi bahsetmesi karşısında daha çok öfkelendi sadece. "Ve inan bana, beni ilgilendirmiyor." Tekrar kapıya döndüğü sırada Leo ona doğru birkaç adım attı telaşla. "Kendini açıklamak istemiyor musun?" Aklına gelen tek şey buydu. "Ya da açıklayacak bir şeyin yok diye gidiyorsun herhalde. Suçunun üstünü kapatmak böyle daha kolay-" Aylin gözleri irileşerek ona döndü ve öfkeyle kaldırdığı elini bir tokata dönüştürmek üzere harekete geçti ancak Leo bileğinden yakalayarak durdurdu onu. Karşı kuvvettin etkisiyle ona yaklaşarak aradaki mesafenin azalmasına neden oldu Aylin. Leo'nun yüzü kendi yüzüne yakın, kararlı gözleri onun gözlerine sabitlenmişti. "Gerçek anlamda konuşmadık hiç." Elini geri çekmeye yeltenince bıraktı onu Leo hemen. "Ne konuşmak istiyorsun ki?" dedi Aylin yüzünü buruşturarak. "Her şeyi bilmiyor musun zaten?" Tiksintiyle söylemişti bunu. Leo onu neden burada tuttuğunu anlamıyordu. Sadece öyle yapması gerekiyormuş gibi hissediyordu. "Her şeyi bildiğimi sanıyorum," diye düzeltti doğru bir cümle kurduğuna inanarak. Aylin'in hiddetli ifadesini biraz sakinleştirdi bu cümle. "Neden bunu yaptığını öğrenmek istiyorum." "Ne?" dedi Aylin gözlerini kısarak. "Her şey çok güzeldi. Neden-" Aylin onun bu saçmalığa devam etmesine izin vermedi ve sözünü kesti. "Bu her neyse, ben yapmadım." Leo'ya doğru bir adım attı ve gözlerinin içine baktı. "Bunu yapan sensin Leo." Leo yutkunmakla yetindi bir süre. İçinde hissettiği o öfke ne kadar da zayıflamıştı. Buna anlam veremiyordu. "Ne gördüysem ona göre hareket ettim," diyebildi pek emin olmayarak. "Sen sadece görmek istediklerine göre hareket ettin!" diye bağırdı Aylin. "Sahiden ne gördün Leo. Herkesin içinde beni aşağılamanı sağlayacak kadar ne gördün!" Onun öfkesi karşısında üstünde müthiş bir suçluluk ve baskı hisseden Leo çaresizce kendini savunmaya geçti. "Tüm gece o Luke denen herif-" "Tüm gece senden başkasıyla ilgilenmedim ben!" diyerek onun cümlesini çürüttü Aylin. "O halde beni o kadar öfkelendiren, berbat hissettiren neydi!" Leo bağırınca geri çekilmemek için kendini zorladı Aylin. "Seni bu kadar incitmeme neden olabilecek kadar incinmemin sebebi neydi!" "Bunu ne diye bana soruyorsun!" Aylin göz yaşlarının oluşturduğu saydam dokuyu hissedebiliyordu. "Seni bir türlü suçlayamıyorum çünkü!" "Suçlu değilim çünkü!" diye hemen cevap verdi Aylin. Leo'nun cevabı karşısında kısa bir sessizlik oluştu. O gece olanları hatırladı ikisi de. Nasıl hissettiklerini hatırladılar acıyla. "Beni senden daha başarılı olduğuna inandığın bir adama ilgi göstermekle suçladın sen!" diye döküldü Aylin. "İğrenç bir şey bu! Düşündükçe midem bulanıyor, anlıyor musun?" "Sana ilgi göstermesine izin vermiştin!" dedi Leo öfkeyle. "Bunu nasıl söylersin!" "Tüm gece izledim seni!" Leo'nun cevabı üzerine Aylin alay ediyormuş gibi güldü. "Bir saniyeliğine içmeyi bıraksaydın gerçekleri görebilirdin belki!" Bu sefer Leo dudaklarını hafifçe aralayarak hayret ediyormuş gibi güldü. "Hayır," diye karşı çıktı kısık bir sesle. "O kadar içmemin nedeni gerçekleri görmemdi zaten." "Ah tabi," dedi Aylin başını sallayarak. "Kendi uydurduğun gerçekler." "Bu daha önce de başıma geldi," dedi Leo sinir bozucu bir gülümsemeyle. "Bana uydurduğumu söyleme sakın." "Biliyor musun?" dedi Aylin gözlerini kısarak. "Senin zayıflıklarının kurbanı olmayacağım Leo." Bakışlarını etrafta gezdirip devam etti. "Kendi içinde halledemediğin şeylerin acısını benden çıkaramazsın!" "Bu sadece benimle ilgiliymiş gibi davranma!" diyerek tekrar sesini yükseltti Leo. "Tamamen seninle ilgili! Şu haline bir bak." Leo'ya yaklaşarak eliyle onu boydan boya işaret etti Aylin. "Kontrolden çıktığını fark etmiyor musun?" Leo sessiz kalmaya devam ettiğinde konuşan tekrar Aylin oldu. "Sana ne yaptım ben," dedi yüzünü buruşturarak. "İncinmiş olmayı hak ettim mi?" Onun yakınında olması sakinleştirmişti Leo'yu. Aylin'in sıcak nefesini hissetmek güvende hissettirmişti ona. Gözlerini onun yüzünde gezdirdi ilk kez görüyormuş gibi; ona bu kadar yakın olmayalı epey olmuştu. Şimdi her hücresi özlediğini hissediyordu onu. Ancak Aylin Leo'ya çekilmesine rağmen geri adım attı ve Leo'nun hissettiği bütün huzur kayboldu. Kuruntular, şüpheler geri döndü bir anda. Ardından tekrar yükseldi sesi ve devam etti Aylin. "Seni her koşulda sevdim ve senin umurunda bile değildi!" Nefretle, tiksinir gibi söylemişti bunu. "Senden istediğim maddiyatla ilgili değil! Öyle olsaydı en başta kaçmazdım senden! Benim tüm bunlara düşkün olmadığımı bilmiyor musun!" Leo söylediklerine inanmıyormuş gibi alaylı bir nefes verdi dışarı ve hadi canım der gibi sinir bozucu bir gülümsemeyle Aylin'e baktı önce. Daha önce hiç olmadığı kadar sinirlendirdi bu Aylin'i. Ardından Leo ona yaklaştığında ellerini göğsüne bastırarak geri ittirdi onu sinirle. Bu sefer Leo'nun yüzünde şaşkınlıkla karışık bir öfke oluştu. "Aptalın tekisin sen," dedi Aylin üstüne bastıra bastıra. Leo tekrar Aylin'e doğru yürüdü ve sordu yüzünü yüzüne yaklaştırıp. "Eğer hiçbir şeyim olmasaydı, kalmamı ister miydin?" Ardından Aylin'in yüzünü iki elinin arasına aldı ve bakmaktan çekinmedi ona. Bunu nasıl sorabildiğine inanamıyordu Aylin. Yaşadıkları onca şeyden sonra hala nasıl olurda böyle bir şeyden şüphe ederdi. Bu onu daha çok öfkelendirmişti. "Başarın, ünün sende kalsın," dedi sertçe Aylin ve Leo'nun yüzünde duran ellerini hiddetle ittirip üstüne yürüyünce göğsü Leo'nun bedenine çarptı. "Hiçbiri umrumda değil," dedi çenesini ona doğru kaldırarak. Ardından uzaklaşmaya kalktı ancak Leo uzaklaşmasına izin vermeden kavradı onun yüzünü, bir anlık öfkeyle aynı şekilde onun yüzünü kavrayarak karşılık verdi Aylin ve birbirlerine yaklaşmış oldular böylece bir anda. Ardından sessizlik oluştu ve ikisi de hararetle birbirlerine bakıyorken, hızlı solukları havaya karıştı her saniye. Kaşlarını çatmışlardı ancak ne Aylin ne de Leo saf bir nefret hissetmiyordu şu anda. Kızgındılar ancak birbirlerine bağırmaları onları birbirlerine daha çok bağlamış gibi uzaklaşmak istemiyorlardı. Ellerini Leo'nun göğsüne indirdi Aylin. "Kontrolü kaybetmişsin," dedi başını onaylamazmış gibi hafifçe sallayarak. Leo baş parmağıyla onun elmacık kemiğini okşadı. "Ne olmuş," dedi her şeyden vazgeçmiş gibi. Sanki önem verdiği tek şey Aylin'di. "Bilmediğimi mi sanıyorsun?" Aylin onu bu halde görmeye dayanamıyormuş gibi gözlerini kıstı ve Leo'nun elini ittirdi basit bir hareketle. "Öyleyse devam et." Leo sadece bir saniye ona baktı üzüntüyle; ardından bakışları Aylin'in bileğine kaydı ve eliyle kavradı bileğini. "Bilekliğini çıkarmışsın," dedi kaşlarını çatarak. Aylin bileğini kendinden emin bir ifadeyle geri çekti. "Onu attım." Ardından Leo'nun bir şey söylemesine ve kendisini durdurmasına izin vermeden çıktı oradan. Kapanan kapının ardından birkaç lanet savurdu Leo ve her şeyin daha da beter bir hal aldığı düşüncesine dayanamayarak konsolun üstündeki her şeyi devirdi çaresizce. Aşağı kattan gelen sesleri duyan herkes aceleyle merdivenlerden indi.
*** |
0% |