@mrsmilagros
|
Şarkı -> Donde Estan Corazon - Enrique Iglesias Hey sen,
***
"Bizimle evi paylaşmak konusunda bir daha düşünmelisiniz bence," dedi Buğra, Günce'ye doğru hafifçe eğilerek. Kızlarla birlikte dönmüşlerdi Miami'ye ve bunda pek tabi kızların yaşadıklarının etkisi vardı. Çocuklar her şeyden haberdardılar. Kızların apar topar Türkiye'ye dönmek zorunda kaldıklarının da kalplerinde kırgınlık taşıyor olduklarının da farkındaydılar. Nedenlerden tam olarak bahsetmemişti kızlar ancak sorunun o çocuklarla ilgili olduğunu anlayabilecek kadar iyi tanıyorlardı kızları. Bu yüzden bir müddet yanlarında olmak istemişlerdi ve Buğra, Günce'nin çıkışına gelmiş ona eşlik ediyordu şimdi. "Kirli çoraplarını toplamaya hiç niyetim yok," diye cevap verdi Günce kaşlarını hafifçe kaldırıp gülümseyerek. "Annem buna çok sevinirdi halbuki." "Ne?" dedi Günce alaylı bir yüz ifadesiyle. Buğra gözleri irileşerek açıkladı hevesle. "Senin bana çeki düzen verdiğini düşünüyor." "Emin ol," dedi Günce kapıdan çıkarak. "Kadınların düşünceleri çok değişken olabilir." "Umarım öyledir," dedi Buğra dalgın bir gülümsemeyle. Günce onun neyden bahsettiğinin farkındaydı elbette. Sadece bunu görmezden gelmekten başka bir şey yapacak kadar cesaretli değildi. Arkadaşını seviyordu. Bir süre sessizce bahçede yürüdüler sadece. Birbirlerini uzun süredir tanıdıkları için bu sessizlik rahatsız edici değildi neyse ki. Dikkatlerini dağıtan ise okulun önüne park edilmiş tanıdık bir araç oldu. Günce bir anda yavaşladı, duraksadı ve gözlerini oraya dikti. Onun değişen yüz ifadesinin farkına varan Buğra ise hemen peşinden duraksadı ve baktığı yere çevirdi gözlerini. Arabanın sahibini tahmin edebiliyordu elbette ve görmek hiç hoşuna gitmemişti. İlerleyip ilerlememek konusunda kararsız kaldı Günce. Ancak orada öylece beklemek, görmezden gelerek yürüyüp gitmek çocukça bir davranıştı; hiçbir şeyi inkâr edemezdi ne de olsa. Bu yüzden ayaklarını yavaş yavaş oraya doğru sürükledi. Onun hareket edişinden kısa bir süre sonra arabanın kapısı açıldı ve Lucas çıktı içeriden. Günce onu gördüğünde elektrik çarpmışa döndü adeta. Üç ay içerisinde yaşanan her şey dönmeye başladı ve birbirine karışarak kayboldu sanki. Lucas dışındaki herkes ve her şey silindi o anda. İnsan zihni zayıftı; nasıl da bu kadar kısa bir sürede ondaki ayrıntıları unutmuştu. Ayrıntılar resmi güzelleştirirdi. Ve Günce şimdi her bir ayrıntının etkisiyle sarsılıyordu. Lucas'ın nasıl göründüğünü biliyordu; ancak onun kendinden emin duruşunu, aynı zamanda bu duruşa eşlik eden omuzlarındaki naif eğilimi unutmuştu. Onun saçlarını yapış şeklini hatırlıyordu; ancak bu saçların alnındaki bitişini nasılda bir S harfiyle yaptığını unutmuştu. Ve kim bilir, orada onu büyüleyen ne kadar ayrıntı vardı. Lucas ise ne yapacağını bilemez bir halde arabasının biraz önünde duraksadı. Bakışlarındaki hazırlıksız ifade o kadar netti ki; oysaki kendini hazırladığından emindi. Günce'nin yanına gelmesi için dua etti çünkü aksi taktirde o peşinden gidecekti ve bunun hoş sonuçlanma ihtimali çok daha düşüktü. Günce kendisine beklentiyle bakan Lucas'a ona doğru yürüyerek yanıt verdi. Yanındaki Buğra da onunla geliyordu ancak o an Günce'nin odaklandığı tek şey Lucas'tı. O kendisine çok yakındı, ama aynı zamanda bir o kadar da yabancıydı sanki. Tıpkı çok yakın olduğunuz bir arkadaşınızla küsmeniz ve aradan bir süre geçtiğinde sanki o yakın arkadaşlar siz değilmişsiniz gibi birbirinize mesafeli durmaya benziyordu. Lucas'ın onu ateş böceklerinin orda nasılda öptüğünü hatırladı; ardından pikniğe gittiklerinde kendisine verdiği kaçamak öpücüğü... Şimdi ikisi de bu anılardan çok uzaktı ve bunu kabullenmek çok zordu. "Ne işin var burada?" diyerek sessizliği bozan Buğra oldu. Günce elinde olmadan hissettiği bir savunma duygusuyla Buğra'ya dönüp onu azarlayacaktı neredeyse ancak artık her şey önceden olduğundan daha farklıydı, bu yüzden söyleyeceklerini geri çekti. Yine de ona sakinleşmesi adına kontrollü bir bakış attı. Lucas'ın gerildiği ise ortadaydı. Buğra'ya sert bir bakış attıktan sonra burnundan soluyarak Günce'ye döndü ve biraz daha yumuşadı yüz hatları. "Habersiz geldiğim için üzgünüm," dedi pürüzlü bir sesle. Sesi Günce'nin kulağıyla ilk kez tanışıyormuş gibi güzel gelmişti sanki. Oradaki ufak çatallaşma bile o kadar hoştu ki, Günce ifadesini sabit tutabilmek için kendini zorladı. Onun yaptığı şeyi hatırladı yeniden ve kalbi biraz daha kırıldı. Arkadaşı hakkında yargısız sualsiz konuşma hakkını nasıl da kendinde bulduğunu hatırladı. Kendisinden önceki ciddi ilişkisinden bahsetmeyişini ve Günce'ye yetersiz hissettiren o kızı hatırladı. Belki de Lucas için çok daha iyi bir seçenekti. Sadece tüm bu olanlar onun Lucas'ı ile uyuşmuyordu; aynı çizgide birleştiremiyordu bunları. "Üzgünsen ne diye habersiz geldin o zaman?" diye çıkıştı Buğra. Lucas'ın dikkati yeniden ona yöneldi ve öfkeyle konuştu. "Kapa çeneni." Buğra onu duymazdan gelerek alayla güldü. "Muhtemelen seni reddedeceğinden buraya gelerek onu zorunlu bırakmak için mi yoksa?" Günce ona dönerek koluna hafifçe dokundu ve uyardı Buğra'yı. "Sorun çıksın istemiyorum." Lucas'ın gözleri Buğra'nın kolundaki Günce'nin eline kaydı ister istemez; orada oyalanmadan bakışlarını kaçırdı ve sinirle etrafta gezdirdi hemen. Günce bunu fark ederek geri çekildi; onu hala önemsiyor olduğu gerçeğini inkâr edemezdi. "Bu seni hiç ilgilendirmiyor," dedi Lucas çenesini hafifçe kaldırıp, gözlerini kısarak. Buğra gözlerini devirdi bunun üzerine. "Onun arkadaşıyım ben," dedi kaşlarını çatarak. Lucas cevabı vermekte çekinmedi. "Ve ben onun arkadaşı değilim. Aradaki çizgiyi hatırlatma mı ister misin? Aynı bölgelerde olmadığımıza eminim." Buğra'nın yüz hatları saniyesinde sertleşti ve Lucas'a doğru bir adım attı ancak Günce onu telaşla geri çekti hemen. "Buğra bu kadar yeter!" dedi gözlerini açarak. "Bu bizim aramızda. Yaptığın hiç hoş değil." Buğra Günce'ye döndü ve tıslar gibi konuştu. "Seni hiç hak etmiyor! Tatildeyken onu düşünmeyi biraz olsun bırakmıştın ve şimdi gelmiş yine karşına çıkıyor!" "Bu işine gelmedi herhalde," diyerek araya girdi Lucas. "Gerçekten Günce'yi mi düşünüyorsun, yoksa kendini mi?" Buğra öfkeyle birkaç küfür homurdandı ve Lucas'ın üstüne doğru tekrar yürüyünce, Lucas bir adım ileri çıktı. Kavga çıkmasını dört gözle bekleyen öğrencilerin kafaları anında o tarafa döndü. Günce erken davranarak araya girdi hemen. "Kesin şunu! Nerede olduğumuzun farkında mısınız? Bundan sonrasını ben hallederim Buğra! Aciz ve kendini bilmez biriymişim gibi davranmayı kes!" "Öyle demek istemediğimi-" Günce Buğra'nın konuşmasına izin vermedi. "O halde bırak da ne hissetmek istediğime ben karar vereyim." Bunun üstüne Buğra onun yanlış anlayacağından korktuğu için hayal kırıklığıyla geri çekildi. Lucas'a son kez öfkeli bir bakış attı ve kafasını bunu onaylamıyormuş gibi sallayarak hızlı adımlarla çıktı okuldan. Günce, Lucas'a döndüğünde kaşları üstündeki gerginliğin etkisiyle çatılmıştı hafifçe. Buraya gelmemesi gerektiği konusunda haklıydı Buğra. Kendisine haber bile vermemişti. Onunla konuşmak istediğini de nereden çıkarmıştı? Şimdi Günce kendini tamamen hazırlıksız ve savunmasız hissediyordu. Böyle olduğunda hep telaşlanır ve aslında yapmak istemediği şeyler yapardı. Yanlış bir karar almak istemiyordu. "O haklı," dedi düz bir sesle. "Öylece gelip burada dikilemezsin." Lucas bakışlarını etrafta gezdirdi ve inanamıyormuş gibi güldü. "Bir ay boyunca telefonlarıma cevap vermeni bekledim. Buraya gelirken sana haber vermediğim için üzgünüm ama pişman değilim." "O halde cevap vermiyorsam vazgeçmen gerekir Lucas." "Gerçekten istediğin bu mu?" dedi Lucas kaşlarını hafifçe çatarak. Gözlerindeki bakış öyle kendinden emindi ki, Günce Lucas'ın önünde hiçbir gizli saklısı yokmuş gibi hissetti. Gerçekten vazgeçmesini mi istiyordu? Lucas'ın onu bir daha hiç arayıp sormadığını hayal etti ve karnı iki büklüm oldu. İçindeki gizlenmiş umutlar saklandıkları yerden çıktılar yavaşça. Ve Günce hep Lucas'ın bir adım atmasını beklediğini fark etti. Buraya geldiği ilk andan beri içten içe istediği şey buydu. Ama sırf böyle olması, bir şeylerin değişeceği anlamına gelmezdi. Bunun kolay olmayacağını biliyordu ne de olsa. "Her neyse," dedi bakışlarını kaçırarak. "Ne istiyorsun?" Lucas buraya gelmeden önce Valentine ile defalarca konuşmuştu ancak kendisini hiçbir şekilde haklı bulmamasına rağmen onun da duyguları vardı ve bunlara yenik düşmeye başlamıştı yavaş yavaş. Konuşmanın istediği gibi sakince ilerlemeyeceğini fark etmesine rağmen kendisine engel olmaya çalıştı. "Sadece konuşmak. Başından beri istediğim tek şey bu." Günce kollarını göğsünde buluşturarak başını sağa sola salladı. "Konuşulacak bir şey yok Lucas." Lucas başını hafifçe yana eğerek hayal kırıklığıyla baktı bir süre. Ardından saçlarını sıkıntıyla geri atarak kendine gelmeye çalıştı. "Evet, var." "İşleri zora sokuyorsun," diye diretti Günce çaresizce. Hala birkaç göz onların üstündeydi ve bundan rahatsızlık duyuyordu. Birkaç ay önce ona takıntılı bir psikopat olarak bakan herkes gözlerini kocaman açmış ikisini izliyorlardı şimdi. "Herkes bize bakıyor." "Kimse umurumda değil," dedi basitçe Lucas. Günce kendine engel olamadı, cevabı hazırdı. "Bunu biliyordum zaten." Zaten sallantıda olan sakinliğini de kaybedip sinirle cevap verdi Lucas. "Bana haksızlık yaptığının farkında değil misin?" Günce onun aniden çıkışması karşısında duraksamış olsa da aynı şekilde cevap vermesi uzun sürmedi. "Senin başkalarına yaptığın gibi mi?" Lucas öfkeyle karışık güldü başını eğerek. "Yaptığım bir şeyi dolandırıp dolandırıp yüzüme vurmaktan başka bir şey yapmıyorsun. Bu şekilde hiçbir yere varamayacağız." Bu Günce'nin kendine hâkim olmasına sebep oldu. Kısa bir sessizlik oluştu aralarında. Konuşan ise tekrar Lucas oldu. "Senden konuşmanı istemiyorum. Konuşmama izin vermeni istiyorum." Eğer Lucas konuşmaya başlarsa, düşüncelerinin değişeceğinden korkuyordu Günce. Onu etkileyeceğinden korkuyordu ve istemiyordu bunu. Kafasında bir şeyleri yeni oturtmuşken yeniden bu karmaşık düşüncelerle boğuşmak istemiyordu. Leo'nun kabahati bir kenara, bunun tetiklenmesinde Lucas'ında rolü vardı ve en yakın arkadaşının nasılda incindiğini unutamıyordu Günce. Üstünde büyük bir baskı hissediyordu. Basit bir bahaneyle onu uzaklaştırabileceğini düşünerek konuştu. "Eve gitmem-" Lucas cümlesini tamamlamasına engel oldu. "Tanrı aşkına, açıklamama izin ver bari," diye sesini yükseltti Lucas çaresizce. Bunun üzerine Günce'de zihnini tamamen o gece açılanlara açtı ve karşılık verdi ona. "Sana Leo'nun söylediği şeyin gerçekten doğru olup olmadığını sordum ve cevabı aldım Lucas! Benim açıklama anlayışım bu! Seninki her neyse, bununla vakit kaybedemem!" "Çünkü pişmanlık hissetmekten korkuyorsun!" Lucas'ın cevabı Günce'nin yüzüne sertçe çarptı adeta. İçinde bir yerlerde bunun doğru olduğunu bilen bir bilinç vardı ancak onu reddetmek konusunda becerikliydi Günce. "Pişmanlık hissetmesi gereken sensin!" "Hissediyorum zaten!" dedi Lucas biraz daha zayıf bir sesle. "Bunu görmezden gelemezsin! Ne kadar pişman olduğumu görmene rağmen öyle değilmiş gibi yapamazsın! Bana haksızlık ediyorsun Günce! Bana hak etmediğim kadar acımasız davranıyorsun!" Günce işaret parmağını Lucas'a doğrultarak ona doğru bir adım atınca, Lucas'ın bakışları yumuşar gibi oldu ancak o sert duruşu hala yerindeydi. Günce onun ne kadar uzun olduğunu bile unutmuştu. Lucas'ın yüzüne baktı meydan okurcasına. Lucas'ın gözleri bir saniyeliğine onun dudaklarına kaydı; ensesine dökülmüş kıvırcık saçlara ve alnını saran bebek saçlara baktı. Ne kadar güzel görünüyordu Günce. Onun zayıf noktası olmak için doğmuştu sanki, direnemiyordu Lucas. Ona yakın olmayı, ona dokunmayı özlemişti. "Senden buraya gelmeni istemedim Lucas! Sana bunları söylemek için hevesli değildim! Beni acımasız olmakla suçlayamazsın çünkü üç aydır ağzımdan tek kelime bile duymadın!" "Acımasız olan da bu!" dedi Lucas Günce'nin üstüne yürüyerek. "Söylediklerinden bahsettiğimi mi sanıyorsun? Bana kendimi açıklamak için bir fırsat bile vermedin sen!" "O gece yeterince-" Lucas sesini daha çok yükselterek onun kelimelerini bastırdı. "Lanet gecenin canı cehenneme! Bu bir açıklama değil! Neyden bahsettiğimi ikimizde biliyoruz! Benimle düzgün bir şekilde konuşmadan öylece kaçtın sen! Bir an için aynı şehirlerdeydik ve bir saniye sonra sen uçağa atlayıp gitmiştin! Bana söylemedin bile! Bana lanet hiçbir şey söylemedin!" Günce gözlerinin yanmaya başladığını hissediyordu. Dudakları titremek üzereydi ve konuşmaya kalksa bu zavallı bir ağlama krizine dönüşecekti. Sadece kendiyle alakalı değildi bu. Lucas'ı o şekilde görmek... Onun belki de haklı olduğunu düşünmek. Günce birkaç saniye boyunca sessizliği koruyunca devam etti Lucas. "Tanrım, geri dönmeyeceğini sandım!" Günce bakışlarını kaçırarak dudaklarını birbirine bastırdı ve devam etti Lucas. "Her şeyi bir anda kestirip attın ve buraya gelmiş seninle konuşmak için yalvarıyorum ben!" "En yakın arkadaşım hakkında ileri geri konuştuktan sonra medeni bir şekilde ayrılmamı mı bekliyorsun senden?" diye bağırdı Günce dayanamayarak. "Bir de sana gidiş dönüş raporu vermemi mi bekliyordun Lucas!" "Çok uzun zaman önceydi!" dedi Lucas çaresizce. "O kadarda uzun değildi!" Gözyaşlarını tutmaya çalışarak devam etti Günce. "Aptal değilim Lucas! Bunu düşünmediğimi mi sanıyorsun? Sana bu uyarıyı yapmayı düşündürecek kadar ciddi bir ilerleme olduğunu akıl edemediğimi mi sanıyorsun? Ve o zamanlar biz iki yabancı değildik, bundan eminim!" Her bir kelimeyle yüzleşen Lucas oldu bu sefer. İfadesi durgunlaştı geçen her saniye. "Ben çenemi açmadığımda beni acımasız olmakla suçlamak çok kolay değil mi?" "Bak," dedi Lucas bu sefer daha sakin bir şekilde. "Ben sadece arkadaşımı uyarmak istedim. Aylin hakkında kötü hiçbir düşüncem yoktu, yemin ederim." "Yine de Leo'ya dikkatli olmasını söyledin, öyle mi? Hiçbir kuşkun, şüphen yoktu ve öylesine bir uyarayım dedin." Lucas hatasının ciddiyetini fark ettiği için sessiz kalmaktan başka bir şey yapamadı. "Söylediğin şeylerin insanları nasıl da etkileyebileceğini düşünemedin mi?" diye devam etti Günce. "Hem de böylesine hassas olduğunu bildiğin bir konuda! Yine de şöyle bir kurcalamak mı istedin? Leo'yu en kolay etkileyebileceğin konuyu mu seçtin bunun için de! Onun aklına birkaç iğneyi de ben batırayım mı dedin!" "Tanrım, tabi ki hayır!" diye karşı çıktı Lucas yüzünü buruşturarak. "Böyle olduğunu nasıl düşünürsün! Böyle bir sonuç doğuracağını bilseydim çenemi sonsuza dek kapatırdım! O an o kadar da önemli gibi gelmemişti! Tüm bunlar ben hiçbir şey demeseydim de olacaktı!" "Ateşe bir tanecik odun atmanın çok masum olduğunu söylüyorsun yani!" Günce'nin söylediği üzerine Lucas sessiz birkaç lanet okudu ve sesini alçalttı. "Sadece kötü hiçbir düşüncem olmadığı konusunda bana inanmanı istiyorum. Bazen bir şey söylersin ve hiç beklemediğin bir sonuca varır, bu öyle bir şey. Asla söylememeyi dilersin ama olmuştur bir kere." "Evet," dedi Günce gözlerini kısarak nefretle. "Oldu bir kere." Lucas'ın omuzları çaresizlikle çöktü. "Beni sevmiyor musun artık?" diye sordu kaşlarını üzüntüyle çatarak. Günce bu soru karşısında karnının iki büklüm olduğunu, sıkıştığını hissetti. Lucas'ı sevmekten nasıl vazgeçebilirdi ki? Düşüncesi bile iyi hissettirmiyordu. Ondan başkasını sevemezdi, Lucas'ta Günceden başkasını sevemezdi. Lucas'a doğru bir adım attı usulca ve biraz yükselerek sarıldı ona. Bu hissi ne kadar özlediğini fark edince ağlamak istedi. "Seni seviyorum Lucas. Hem de çok fazla," dedi onun kulağına doğru, geri çekilmeden. Ardından bu kısa sarılışı sonlandırarak uzaklaştı Lucas'tan ve ekledi. "Sadece artık senden hoşlanmıyorum." Lucas'ın gözleri çaresizlikle büyürken ve dudakları usulca aralanırken geri çekildi Günce. Her bir adımda oradan uzaklaşırken, Günce'ye asla ulaşamayacağını düşünüyordu Lucas. Pes etmeye niyeti yoktu, ama kendini konuşmadan ifade edemeyeceğine göre yapacak bir şeyi de yoktu. Günce uzaklaşırken uzun uzun baktı arkasından. Onun hayatındaki eksikliği nasıl da kapattığını düşündü. Lucas'ın hayatı için bu zamana kadar kayıp bir yapboz parçasıydı Günce. Onu kaybetmek istemiyordu. Ve işte bunu en istemediği zamanda aklına bir fikir geldi; konuşamadan kendini elbette ifade edebilirdi! Yapacak bir şey elbette vardı ve sonuna kadar deneyecekti Lucas. ***
|
0% |