@mrsmilagros
|
Şarkı -> Heartbeat - Enrique Iglesias Hey sen,
***
Mystery Of Sound'un sakin olduğu günlerden biriydi. Tüm sakinliğine rağmen kızlar her zaman çalıştıklarından çok daha fazla çalışıyorlardı çünkü Bernald tatilde geçirdikleri zamanın acısını çıkarıyordu üstü kapalı şekilde. Onların başına sürekli yeni görevler çıkartıyor, verdiği maaşın hak ettiğinden fazlasını yaptırıyordu. Kızlar sadece aradıkları işi hemen bulmayı ümit ederek, burayı terk edecekleri günün hayalini kuruyorlardı. Bernald'ın yüzündeki o ifade için sabırsızlanıyorlardı çünkü dört çalışanı aynı anda kaybetmek kimse için hoş değildi. Zaten burada çok anı birikmişti. Her bir köşesi kızlara farklı bir anıyı hatırlatıyordu. Her gün bunu yaşamaktan bıkmışlardı artık; burada olan biten her şeyi uzanamayacakları bir rafa kaldırmak istiyorlardı. Chris'in geldiği günden sonra daha da rahatsız hissetmeye başlamışlardı üstelik. Gözleri sürekli Misery Of Sound'un parlak kapısına kayıyor, olmadı masaları şöyle bir yokluyordu. Birilerinin gelmesini istedikleri için mi, yoksa istemedikleri için miydi bu merak, tartışılırdı. Ne hissettikleri konusunda kararlı oldukları dönemler geride kalmıştı ne de olsa. Aylin mahzenden henüz gelmiş dinleniyordu; birkaç gündür sürekli oraya inmesine rağmen düzenleme hala bitmemişti. Günce ise günlük rutinini yerine getirerek bardakları parlatıyordu. Esin ise dün geceden kalma karışıklığı düzeltmeye koyulmuş, içecekleri eski sıralarına göre yerleştiriyordu. Derin'de ona yardım ediyordu bu sırada. Bir süre daha bu şekilde oyalanmaya devam ettiler; mekân aynıydı. Ne gelen ne giden vardı. Bir ara şu Bernald'ın ordusu masalardan birine doluşunca kızlar birbirlerine ters ters baktılar. Adamlardan hoşlanmıyorlardı; onlara bakışlarını sevmiyorlardı ama yeni bir iş bulana kadar buna katlanacaklardı mecbur. Adamlardan biraz sonra ise kapı tekrar aralandı ve içeri bir başkası girdi. "Ben de ne zaman gelecek diye bekliyordum," dedi Günce buna inanamıyormuş gibi gülerek. Kızlar birbirlerine baktılar önce, ardından hepsi birlikte Derin'e baktılar. Derin'in ifadesi öylesine ifadesizdi ki, ne düşündüğünü hiçbiri anlamamıştı. Sanki ruhsuzmuş gibi kapıya bakmıştı bir süre. Ardından kirpiklerini kırpıştırmış, düşünceli bir ifadeyle gözlerini kaçırmıştı. "Gerçekten ne düşündüğünü merak ediyorum," dedi Derin yüzünü buruşturarak. Peter onu suçlamıştı; kendisini sorgusuz sualsiz suçlamıştı ve buraya geldiğine göre, bir şeyler değişmişti demek ki. Ancak Derin ne olursa olsun, o hatasını anlamış olsun ya da olmasın, bu bitmişti, bundan emindi. Kendisine önce hiç düşünmeden bağırmış, ardından her ne değiştiyse buraya gelme yüzünü bulmuş Peter'a bir geri dönüşü olmadığına emindi. "Onunla konuşmayacaksan bile bunu yanına gidip kendisine söyle çünkü en son neler olduğunu gördük; bir işe yaramıyor." Günce'nin söylediğiyle yutkundu Esin ve gözlerini kaçırdı rahatsız olarak. Üstünden çok geçmemiş bu olayı hatırlamak istemiyordu bile. İçinde garip duygular, öfkeyle suçluluk karışımı şeyler hissediyordu. "Konuşacak bir şeyimiz yok," dedi Derin derinlerde bir yerde ince bir sızlama hissederek. "Her şey yeterince net." "Bunu bir de ona anlat," dedi Aylin Peter'a kısa bir bakış atarak. Kendilerine doğru kararlı bir şekilde yürümeye devam ediyordu. Derin olduğu yerde beceriksizce kıpırdandı birkaç saniye; bunu ona anlatmak bir kenara, Peter'ın sesini duyduğu anda bile neler hissedebileceği konusunda endişeliydi. Kelimelerini sakınan biri sayılmazdı; sadece durum Peter olduğundan her şey farklılaşıyordu. Peter farklıydı; iyi ya da kötü olsun. Uzun bir süre kimsenin onu etkileyemeyeceği konusunda kararlı olan Derin'in hayatına bir anda girerek tüm duygularını altüst etmişti. Peter, Derin için başlı başına bir devrim ve aynı zamanda zayıflıktı; biliyordu bunu. Düşünceleri ne kadar net olursa olsun, korkuyordu bu yüzden. Peter o düşünceleri bulandırabilecek güce sahipti. Bu yüzden titrek bir nefes verdi dışarı ve tüm endişelerini gizleme çalışarak bar tezgahının arkasından çıkıp Peter'a doğru yürümeye başladı. Daha fazla ilerlemesine izin vermedi; zaten burada olması bile tehlikeliydi. Sorun çıksın istemiyordu. Aralarında birkaç adımlık mesafe kaldığında önce Derin, ardından Peter duraksadı. Konuşmadan önce sadece birkaç saniyesi vardı Derin'in. Üç aydır görmediği Peter'a bakmak için birkaç saniyesi. Her zaman yukarı doğru şekillenen parlak saçları biraz daha inik ve alnına yakındı bu sefer. Normalde çenesinin ön kısmında sıklaşan sakalları bu sefer çenesine tümüyle düzensizce yayılmış ve daha kirli bir görünüm almıştı; bu bitkin hali bile onu kadınlar için daha da çekici kılabilecek özellikteydi. Bunu fark etmek Derin'in sinirlerini biraz daha yıprattı. Ondan üç ay boyunca ayrı kalmak ve bunun ömür boyu süreceğini düşünmek karın boşluğuna bir ağrı yerleşmesine neden oldu. "Merhaba," dedi Peter çatallanan bir sesle. Yutkundu ardından ve gözlerini kırptı art arda. Derin içinde bir şeylerin titrediğini hissetti. Gözlerine düşen gölge bile bakılmaya değerdi. "Ne istiyorsun?" dedi zorlukla. Birbirlerine basit bir merhabayla selam verecek kadar medeni ayrılmamışlardı ne de olsa. Her şey geçmiş gitmiş, bunu atlatmış gibi davranmayacaktı. Sevdiklerinize kızdığınız zaman, bu çok daha şiddetli oluyordu. Onu ne kadar özlediğini hatırladıkça öfkesi kuvvetleniyordu Derin'in. "Bir şeyler öğrendim," dedi Peter acıyla yüzünü buruşturarak. "Sadece ko-" "Peter," diyerek sertçe sözünü kesti Derin. Sesindeki kırılganlık istemese de ele veriyordu kendini. "Buraya her ne söyleme geldiysen, hiçbir şeyi değiştirmeyecek." Aralarında kısa bir sessizlik oldu; çaresiz bir sessizlik. Gözlerini hafifçe kısmıştı Peter; yüzündeki ifade derindi. İkisi için yapılabilecek hiçbir şey olmadığı düşüncesi kabul edilebilir gibi değildi. Ancak Derin öylesine kararlıydı ki, o an ne yapacağını bilemedi Peter. "O yüzden git," diye ekledi Derin tok bir sesle. Sesi kesilecek diye öylesine korkmuştu ki. Peter kaşlarını çatarak yere baktı bir süre; bu ciddiyeti Derin'in kötü hissetmesine neden olmuştu. Ardından yutkundu ve hiçbir şey söylemeden Derin'e sırtını dönerek çıkışa doğru yürümeye başladı. Tam bu sırada yan masada oturan sinir bozucu adamlar onları izliyordu. Peter yanlarından geçerken bir tanesi diğerine eğilerek bir şeyler fısıldayıp güldü ve ortalığı karıştıran da tam olarak bu oldu. Sessizlik yerini müthiş bir yaygaraya bıraktı aniden. Öylece yürüyüp giden Peter'ın ayakları yön değiştirerek adamlara döndü bir anda. Ardından adamlar ne olduğunu anlamadan henüz ona dönmüşlerdi ki, içlerinden bir tanesini yakasından tutarak ortaya çekti ve yıllardır dövüşmeye aç biri gibi istekli bir yumruk atarak yere serdi onu. "Ne dedin sen!" diye bağırdı ardından adamı tekrar tutup sürüklercesine kaldırarak. Kızlar korkulu bir iç çekişle donakaldılar. Derin refleks haliyle geri çekildi birkaç adım ve kocaman açıldı gözleri. "Sence o boşta mı kalmış görünüyor!" diye bağırdı vahşice ve adamın sabit durmasını sağlayıp ayağıyla bir tekme geçirdi karnına. Adamın ağzı kocaman bir 'o' şeklini aldı ve iki büklüm oldu oracıkta. "Peter!" diye bağırdı Derin ne yapacağını bilemeyerek. Oraya ilerlemeyi düşündü ancak Aylin onu hemen tuttu ve geri çekti. Peter öylesine öfkeli görünüyordu ki, dövülen adamın arkadaşları bile uzaktan olanları izliyorlardı dehşet içinde. "Adamı öldürecek!" dedi Derin çaresizce. Şu an ortada gerçekleşen kavga tam olarak insanı rahatsız eden, gözlere işkence eden ama yine de çok az kişinin karışmaya cesaret edeceği türdendi. Adamı yakasından tutup tekrar kaldırdı Peter ve geri doğru sürükleyerek içki şişeleriyle dolu masanın üzerine serdi sertçe. Etrafa yayılan ses kavgayı daha da korkunç hale getiriyordu adeta. Adamın yüzüne defalarca yumruk attıktan sonra yakasından tutarak kaldırdı hafifçe yüzünü. "Sence onu teselli edebilir misin!" Tekrar güçlü bir yumruk attığında adamın başı bir kez daha geri düştü. Arkadaşları sonunda durumun ciddiyetini fark ettiler ve hala şok içinde olmalarına rağmen ayağa kalkarak harekete geçtiler hemen. İkisi birden Peter'ı tutarak geri çektiler el birliğiyle ve tüm direnişlerine rağmen onlara engel olamadı Peter. Bir tanesi Peter'ı tutarken, diğeri kaşına sert bir yumruk atınca Derin yerinde sıçradı ve oraya koştu hemen. Kızlar da peşinden koştular telaşla. Onlar geldiğinde adamlar geri çekilmez üzereydi zaten. İçlerinden bir tanesi durumun sonuçlarını idrak ederek diğerini uyarmıştı. "Adamın kaşını patlattık!" dedi tükürük saçarak. "Nerede olduğumuzun farkında mısın? Lanet olası leş bir kulüp değil burası! Müşterilerin hepsi seçkin insanlar geri zekalı!" Bunun üzerine diğeri de durumun farkına vararak Peter'ı yere bıraktı ve arkadaşlarını alarak çıktılar hemen oradan. Geriye kırılmış birkaç şişe, yere yığılmış bir Peter ve sessizlik içinde birbirlerine bakan kızları bıraktılar. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diyerek Peter'ı ayağa kaldırdı Derin telaşla. Neyse ki adamlar onu bir yumrukla bırakmışlardı da diğeri gibi hastanelik hale gelmemişti Peter. "İyi misin?" diye sordu ardından ağlamaklı bir sesle. Peter'ın kaşının üstünde yumruktan arda kalan bir açıklık vardı. Dikiş gerektirecek bir durum yoktu ancak yine de pansuman yapılması gerekiyordu. Tek elindeki eklemlerin üstü ise kızarmış, yer yer kanamıştı. Derin biraz yaklaşarak kaşın üstüne baktı ve yüzünü buruşturdu. Bunun üzerine parmağıyla orayı bir yokladı Peter ve eline kalan kana şöyle bir baktı umursamazca. "Benimle gel," dedi Derin sıkıntıyla ve ilaçların bulunduğu odaya ilerledi hemen. Peter ise hiç sesini çıkarmadan, usulca takip etti onu. Kızlar ise orada kalarak etrafı toplamanın uygun olduğuna karar vererek onları yalnız bıraktılar. Odanın kapısını kapattıktan sonra hemen dolaplardan birine yöneldi Derin. Peter ise Derin'in söylemesine gerek kalmadan bir yere oturdu ve beklemeye başladı. Birkaç dakika sonra pamuk, tentürdiyot vs. birkaç malzemeyle yanına geldi Derin. Elindekileri Peter'ın yanına bırakıp ihtiyacı olanları aldıktan sonra karşısına geçti ve yarasıyla ilgilenmeye başladı. Peter'ın sıcak nefesini boynundaki oyukta hissedebiliyordu Derin. Ondan uzaklaşmayı düşünürken şu hale bak; bir nefes kadar yakınındaydı şimdi. Peter'ın gözlerini üstünde hissedebiliyordu ve bu fazlasıyla geriyordu onu. Bu yakınlık tehlikeliydi. Derin odaklanmaya çalıştı ısrarla. Bunu yapamıyorsa da böyle bir görünüm vermeye çabaladı. "Tentürdiyot' u verir misin?" dedi düz bir sesle. Peter hemen uzattı ve Derin ilacı ondan alırken göz göze gelmemeye özen gösterdi. Ancak Peter'ın bakışlarının farkındaydı; beklentili, suçlu ve özlem dolu bakışlarının. Biraz önce adamın tekini ölesiye döven o değildi sanki. Karşılık bekliyormuş gibi sabitti gözleri. Derin'in tüm yüzünde geziniyor, yüzü ise saçlarının altına giriyordu bazen. Sanki ona muhtaçmış gibi sığınıyordu Derin'e; sıcaklığının altında saklanıyordu. "Seni özledim," dedi yorgun bir sesle. Bunu duyduğu an duraksadı Derin ve dudakları aralandı hafifçe. Kirpikleri titredi. "Sana pansuman yapmam gerektiği için buradayız, Peter," diye uyardı onu zorlukla. "Bunu alışkanlık haline getirmişsin gibi görünüyor." "Konuşmamız gerektiğinin bir işareti olabilir bu," dedi Peter durgun bir sesle. "Yoksa gidip bir başkasını daha mı yumruklarsın?" Derin'in söylediği karşısında başını eğdi Peter ve adamın söylediklerini tekrar hatırladı öfkeyle. Kaşlarını çatarak daha ciddi bir ifadeye büründü. "Seninle konuşmak için yumruklamadım onu," dedi kestirip atarcasına. Bu konudan hoşlanmadığı çok belliydi. "Her neyse," diye cevap verdi Derin. "Seni daha fazla dövmediklerine dua et." Alayla güldü Peter ve cevap verdi. "Bunu yapmaya cesaret edemeyeceklerini biliyordum." "Hep bir şeyleri bildiğini sanıyorsun," dedi Derin kendine hâkim olmayıp çıkışarak. Sinirlenmesinin nedeni Peter'ın böylesine umursamaz davranmasıydı ancak daha sonra bunun altında o gece yaşananlar için belirgin bir ima bulunduğunu fark etti. Peter'a birçok nedenden dolayı kızgındı ancak en çok da bu kızgınlığı pamuk ipliğine bağlıymış gibi zayıf olduğu için kızgındı. "Öfkeni konuşarak özgür bırakmayı düşündün mü hiç?" Peter'ın sakince önerisi üzerine Derin tekrar yarayla ilgilenmeye dönerek ters ters cevap verdi. "Ukalalık mı yapıyorsun Vincent?" Söylediğinin ardından beyinlerine aynı şey düşmüş gibi göz göze geldiler. Onunla en son ne zaman böyle konuşmuştu Derin? "Sadece iyi olduğunu düşündüğüm şeyi yapmanı öneriyorum." Peter'ın cevabı üzerine tekrar ciddileşti Derin ve soğuk bir sesle cevap verdi. "En son ki konuşmamızda bu pek de umurundaymış gibi görünmüyordu." Peter sessizce bekledi önce; ardından sıkıntılı bir nefes verdi dışarı. "Sinirlenmiştim, biliyorsun." "Hayır, bilmiyorum," dedi Derin sertçe. "Bildiğim tek şey senin açıklama yapmama izin vermeden beni suçladığın." "O an her şey üst üste geldi ve ben..." sıkıntıyla saçlarını karıştı Peter. "Düşünemedim." "Her şey çok mantıklı ve birbirleriyle uyumluydu; o halde bana sormaya gerek bile yoktu değil mi!" diye çıkıştı Derin inanamıyormuş gibi. "Evet, tam olarak öyle oldu!" diyerek karşılık verdi ona Peter. "Daha ne diyebilirim, Tanrı Aşkına." "Sadece boş ver o halde," dedi Derin onun gözlerine bakarak. Ardından ilaçları dolaba geri koymak için birkaç adım geri çekildi. Bu sefer kesin kararlı olan Peter ayağa kalktı ve önünü kesti. "Boş vermeyeceğim," dedi üstüne bastıra bastıra. Onu aniden karşısında bulan Derin Peter ile nasıl mücadele edeceğini bilemedi. Ona nasıl direnebilirdi ki. "Bunu yapmaya hakkın yok," dedi Derin ve gözlerini kısarak onaylamıyormuş gibi salladı başını. "Beni tümüyle mahvedip, her şeyi düzeltmeye zorlayamazsın Peter! Nasıl üstümde böyle bir hakkın olduğuna karar verebilirsin!" Peter söyledikleri karşısında geriledi biraz. Kendinden emin duruşu sarsıldı ancak Derin ne derse desin, Peter ona olan duygularını biliyordu. İkisi her şeye bir son verip ayrı yollara gidemezdi. Buna izin veremezdi. "Seni hiçbir şeye zorlamıyorum," dedi gözlerini irileyerek. "Sadece tüm olanlar çok saçmaydı ve bu şekilde olmasını hak etmiyoruz! Bu kadar saçma bitmesini hak etmiyoruz!" Derin alayla gülerek odada gezdirdi bakışlarını. "Bir dahaki diye bir şey olsaydı, daha mantıklı bitireceğimizin sözünü verebilirdim sana. Bu seni memnun etmediyse, daha hoşuna gidebilecek bir konu seçerdik ve bir kez daha suçlardın beni, olup biterdi." Peter, sessiz kalmakla yetindi. Ne söyleyebilirdi ki? Derin sonuna kadar haklıydı. Bir süre sonra ise kapıya tıklandı ve Esin'in sesi duyuldu. "Bernald geldi ve seni arıyor," dedikten sonra uzaklaştı tekrar. Peter gözlerini devirerek çenesini sıktı bunu duyunca. Ardından birkaç adım geriledi. Derin ise oradan hemen kaçıp düşünmek istediği için Peter'a bakmamaya çalışarak dışarı çıktı ve konuşmaları ne olduğu bilinmeyen bir şekilde sonuçlanarak kaldı.
*** |
0% |