@mrsmilagros
|
Şarkı -> Mamacita - Enrique Iglesias Hey sen,
*** Peter bir telefon görüşmesi yapmıştı. Arayan Esin'di ve ona Mistery Of Sound'dan ayrılmak üzere olduklarını, Derin ile son kez konuşmayı düşünecek olursa, bunu şimdi yapması gerektiğini söylemişti kendisine. Çünkü başka türlü bu çok zor olurdu; kendisi de biliyordu. Veda ya da herhangi bir şey... Bunların hiçbirini istemiyordu Peter. O sadece Derin'i istiyordu; sanki hiçbir şey olmamış gibi devam etmelerini istiyordu. Her şey ortada ve açık olduğuna göre neden bu kadar güçtü eskisi gibi olmak? Aradan tüm engeller kalkmasına rağmen, neden mesafeler kalkmıyordu? Derin tanıdığı en aklı başında kızdı; onu hala suçlamadığına emindi Peter. Oraya gidip veda konuşması yapmak istemiyordu Peter; oraya neden gittiğine dair hiçbir fikri yoktu. Sadece bir beklenti, bir adım. Eli kolu bağlı oturmaktan başka her şey. Mistery Of Sound'a girerken aklından geçenler tam olarak böyleydi işte. Derin ise tam bu sırada kalabalığa içki servisi yapıyordu; akşam saatinde çalıştığı günlerden biriydi ve etrafta müthiş bir karmaşa hakimdi. Buradaki karışıklık özlemeyeceği şeylerin başında yer alıyordu Derin'in. Ne kadar ayak uydurursa uydursun, bir acemiymiş gibi bir yerde çuvallıyordu mutlaka. Neyse ki bu gece sorunsuz geçiyor gibiydi; bir de şu yoğunluk olmasa. Yoğunluktan içeri giren Peter'ı bile görmemişti gözü. Ancak Peter onu içeri ayak bastığı ilk anda seçmişti; her zaman olduğu gibi gözüne çarpmıştı Derin. Beyaz gömleği ve siyah eteğiyle diğer garsonlara hayli benzese dahi, ondan hep farklı bir şeyler vardı. Peter'ın ilgisini çeken farklı bir şey. Ve onu gördüğü ilk anda onunla konuşmasının asla mümkün olmayacağını anladı Peter. İşten ile koşturuyordu Derin; başını kaşıyacak vakti bile yoktu. Ancak selam verebilirdi belki. Ama konuşmak imkansızdı. Ancak şartlar değişirse, bu elbette mümkün olurdu. İlk zamanlar onunla konuşmak için uyguladığı taktikleri düşündü. Mistery Of Sound hep kalabalık olur ve Derin'de hep böyle meşgul olurdu. Ancak Peter onun boş kalmasını sağlamaktan keyif alırdı. Yine böyle yapacaktı işte. Masaların arasından dikkatle ilerleyerek Derin'e yaklaştı Peter. Derin'in sırtı ona dönüktü, elindeki içki tepkisini tutuyordu özenle. Peter derin bir nefes alarak birkaç adımla yanında belirdi onun. "Hey," dedi çekici gülümsemesiyle. "Nasılsın?" Ardından Derin'in elindeki tepsinin üstünden birkaç tane içki alıp servis etmeye başladı çok normal bir şey yapıyormuş gibi memnuniyetle. Derin onu gördüğü an önce gözlerini irilendi, ardından kaşlarını çattı anlam veremiyormuş gibi. "Şey, iyiyim," dedi beceriksizce. Peter'ın elindeki içkileri gördüğünde daha çok karıştı yüz ifadesi. "Ne yapıyorsun Peter?" Bir yandan içkileri dağıtmaya devam ederken cevap verdi Peter. "Bende iyiyim, teşekkürler," dedi dudak bükerek. Derin hafifçe gülümsedi bunun üzerine; Peter ona hep yardım ederdi. Üstünden uzun zaman geçmesine rağmen hatırlıyordu Derin. Ve hiçbir zaman anlam verememişti buna. "Biraz da ukalasın sanki," dedi işini yapmaya devam ederken. Bir hafta önce olsaydı, ne olursa olsun Peter'a karşı mesafeli olurdu ancak şimdi, şimdi çok daha sağlıklı düşünebiliyordu. "Sana hep yardım ederim, biliyorsun," dedi Peter gülerek. Derin ona karşı hissettiği çekime engel olamadı; tıpkı ilk zamanlar olduğu gibi. Ona hiçbir zaman karşı koyamamıştı ki... "İşimi çok kıskandığın için herhalde," diye dalga geçti Derin. Peter hemen son içkileri de dağıttıktan sonra tepsi bir kez daha dolmadan ve kimse sipariş vermek için harekete geçmeden önce Derin'in bileğini kavradı ve kalabalığın arasından peşine çekmeye başladı onu. "Peter dur," dedi Derin düşmemek için çaba harcarken. "Şu an işimin başında olmam gerekiyor." Peter onu dinlemeden sürüklemeye devam etti. Daha az kalabalık bir koridora girdiler ve ilerlemeye devam ettiler. Attıkları her adımda insan sayısı azalıyordu neyse ki. Peter köşeyi dönerek başka bir koridora girdiğinde oranın tamamen boş olması karşısında durabildiler. "Orada konuşmamız mümkün olmayacaktı," diye açıklama yaptı hemen. "Konuşmadık mı zaten?" dedi Derin gözlerini kaçırarak. İçinden günlerdir bu konuşmayı nasıl da beklediğini düşündü. Peter'ın gelmesini dört gözle beklemişti adeta. O yüzden pek da inandırıcı görünemedi. "Hadi ama," dedi Peter. Başını yere eğerek bu doğru değilmiş gibi güldü alayla. "Konuşma sayılmazdı o." Başını kaldırıp Derin'e baktı ve devam etti sıkıntıyla. "Ben öyle yarım kalmış gibi..." Duraksadı. "İstemiyorum, anlıyor musun?" dedi ciddiyetle. "Doğru düzgün konuşalım." Bunun üzerine yutkundu Derin ve bir şey söyleyemedi; başını sallamakla yetindi. Sahiden de konuşmadıklarını o da biliyordu. Konuşmuş ve her şeyi noktalamış olsalardı, Derin'in içindeki umut ve beklenti bu kadar canlı olmazdı. "Peter, sorun değil," diyebildi Derin. "Bak tüm suç seninmiş gibi davranmam hataydı. Seni suçlamıyorum artık. Tam da yerinde ve zamanında olan bir yanlış anlaşılmayı büyüttük, sağlıklı düşünemedik. İnan bana, önemli değil." Saçlarını karıştırdı Peter ve sanki bir şey söyleyecekmiş de söyleyemiyormuş gibi sıkıntılı bir adım attı Derin'e. "Bak," dedi kaşlarını kaldırarak. "Olanlarla ilgili hiçbir sorunum yok, Derin. Hatamın farkındayım ve sen ne kadar istersen o kadar özür dilerim senden. Belki sana tuhaf gelecek ancak beni suçlayıp suçlamaman bile önemini kaybetti gözümde. Çünkü bu o kadar saçmaydı ki... Kavga etmemiz, birbirimizden uzak kalmamız. Hepsi bir yanlış anlaşılma yüzünden oldu. Çok anlamsız, absürt." Güldü inanamıyormuş gibi. "Sana hissettiklerimi düşünüyorum da onların yanında ciddiye bile alamam tüm bunları. Nasıl da saplantı haline getirdiğimi hatırlayınca kendime kızıyorum sadece. Oysaki basit bir konuşmayla her şey anlaşılabilirdi ancak ikimiz de yanaşmadık buna. Sanırım en büyük hatamız buydu: aramızdaki şeyi bu kadar basite indirgemek. Daha iyisini hak ettiğimizi biliyorsun." Derin duraksadı bir süre; ardından bakışlarını birkaç saniyeliğine çevrede gezdirdi. "Ne demek istiyorsun, Peter?" dedi tekrar ona döndüğünde. "Bunu kabullenemiyorum," dedi Peter hararetle. "Bu şekilde... " önce Derin'i ardından kendini göstererek ikisini işaret etti. Kendini ifade edemiyormuş gibiydi ve konuşmak konusunda fazlasıyla iyi olan Peter'ı bu durumda görmek komiğine gitti Derin'in. "Sakin ol, Peter," dedi gizli bir gülümsemeyle. "Bu durum garibine gitmiyor mu?" dedi Peter gözlerini kısarak. "Demek istediğim..." saçlarını karıştırdı önce. Ardından çenesini sıvazladı. "Ne oldu şimdi?" Derin gülmeden önce ağzını kapatabilmeyi başardı neyse ki. Peter bu kadar ciddiyken gülmek hoşuna gitmiyordu ancak tüm ciddiyetine rağmen ciddiye alamıyordu Derin onu. "Ne gibi?" dedi Derin yüz kaslarını sabit tutmaya çalışarak. Peter'ı zorlamak her geçen saniye daha keyif veriyordu ona. "Her neyse," dedi Peter başını umutsuzca sallayarak. "Gideyim ben." Bunu duyunca biraz yüzü asıldı Derin'in ancak bekleyip görmeye karar verdi. Peter'ı tanıyorsa öylece gitmeyeceğinden zaten emindi. Buna güvenerek ellerini göğsünde bağladı ve durmaya devam etti. Önce sahiden birkaç adım uzaklaştı Peter ona sırtını dönüp. Ancak koridorun sonuna geldiğinde dönemedi oradan. Eğer hayatında bir şeyleri değiştirmek istiyorsa dönmemeliydi tam şu anda. Eğer Derin'in hayatında olmasını istiyorsa bunu yapmamalıydı. Aklında yaşadıkları tüm o güzel anılar canlandı. Derin'i ilk olarak gördüğü zaman; annesi ile kavga ettiği için morali bozuktu ve bir şeyler içmeyi planlıyordu sadece. Bar tezgahının arkasındaki kızın aklını başından alması hiç de yoktu planları arasında. Yaşadıkları her şey ve yaşayabilecekleri her şey canlandı bir bir. İşte o anda, daha fazla ilerlememeye karar verdi Peter. Derin onun bir parçasıydı artık; onsuz bir hayat düşünemiyordu. Onsuz bir Peter düşünemiyordu. Peter'ın aniden duraksaması karşısında ise meraklanmıştı Derin. Sabırla devam ediyordu beklemeye. Endişeli değildi çünkü Peter'ın ne demek istediğini çok iyi anlamıştı Derin; onu anlamak için kelimelere ihtiyacı yoktu. İşte bu yüzden, Peter gelmese bile Derin giderdi. Ancak öyle olmadı ve tekrar Derin'e döndü Peter. Hiç şüphe etmeden ona doğru yürüdü hızlı adımlarla. Derin'in kalbi her bir adımla dışarı fırlamak için daha çok çırpındı. Tüm vücudu uyuşmuş gibi hareketsizce bekledi Peter'ı. Nefes bile zor alıyordu sanki. Ve Peter ona yaklaştı; aralarındaki mesafeyi hiç duraksamadan kapattı ve Derin'in yüzünü ellerinin arasına alarak öptü onu. Kendinden emin, ne istediğini biliyordu. Derin'i istiyordu; koşulsuz, şartsız. Bu öpüşün anlattığı tam olarak buydu işte.
*** |
0% |