@mrsmilagros
|
Şarkı > Addicted - Enrique Iglesias Hey sen,
***
Esin bar tezgahının arkasında boş boş otururken düşünüyordu. Chris ile en son konuşmasının üstünden bir haftadan fazla geçmişti. Esin ondan uzak kaldığı her saniye daha da rahatsız hissediyordu kendini. Doğru olanı yapmış gibi hissetmiyordu, hem de hiç. Kısa bir süre önce içinde üzüntüyle karışık öfke hissederken, şimdi sadece üzüntü ve endişe hissediyordu. Birazcık bile kızgın değildi. Chris'in söyledikleri çıkmıyordu aklından. Chris'i suçlamak bir kenara, onun yanında olamadığı için kendisini suçlu hissediyordu Esin. Her şey böylesine mantıklı bir şekilde açıklanmışken nasıl başka türlü düşünebilirdi ki? Şimdi ondan başka bir şey düşünemiyordu. Onun tekrar gelmesini umut etmekten başka bir şey yapmıyordu. Tam bu sırada içeri tanıdık biri girdi. Esin onu gördüğü anda hem şaşkınlık hem merak hem de hayal kırıklığı hissetti. Gelen kişinin Chris olmaması kötüydü; öte yandan Bayan Mcmillan olduğu için şaşırtıcıydı. Esin ondan hoşlanmıyordu. Ona saygı duymuyor ancak saygı gösteriyordu. "Merhaba tatlım," dedi kadın samimi sayılamayacak şekilde. Günce olsa yüzünde fesatlık var derdi bu ifadeye. "Bana içecek bir şeyler versen iyi olur. Hava çok sıcak." Esin hala kadının neden burada olduğunu sorgularken dediğini yaptı ve ona soğuk bir içecek verdi. Durup kendisiyle sohbet etme girişiminde bulunmayacaktı elbette; böyle bir insanla ne kadar az konuşursa o kadar iyiydi. Zaten kadının umurunda olmadığına emindi. Bayan Mcmillan öyle umursamaz, öyle bağımsız görünüyordu ki bu Esin'i de gereksiz bir çaba göstermekten vazgeçirmişti. Kendi oğlunu bile önemsemeyen bir insan için yapılacak fazla şey yoktu ne de olsa. "Pek konuşkan değilsin," dedi kadın tek kaşını bilmiş bir gülümsemeyle kaldırarak. "Öyleyim," demekle yetindi Esin ve zaten düzgün olan bardakların yerlerini değiştirdi bir şeylerle uğraşıyormuş gibi. "Hastaneden tamamen ayrıldığımı biliyorsundur. Geçmiş olsun demeyecek misin yoksa?" Esin rahatsız bir nefes aldı ve zoraki bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. "Umarım sizin için yararlı olmuştur," dedi öyle olmadığını bilmesine rağmen. Kadın yerinde biraz kıpırdanarak bundan rahatsız olmuş gibi lafı değiştirdi. "Christopher ile ayrıldığınızı duydum," dedi basit bir şekilde. Bu şekilde dile getirilmesinden hoşlanmamıştı Esin. Ayrılmış gibi hissetmiyordu ki. Ayrı kalmışlardı sadece. "Öyle mi?" demekle yetindi bu yüzden. Bu konunun üstünü kapalı tutmakla akıllılık edeceğini düşünüyordu. "Açık cevaplar vermiyorsun," dedi kadın gözlerini kısarak. Karşısındaki incelemekte olduğu bir denekmiş gibi gülümsüyordu. "Bana güvenmiyor musun yoksa?" Esin ifadesini sabitlemeye çalıştı ancak kadın deliler hastanesinde olduğu kadar korkutucu görünüyordu. "Sadece bunun beni ilgilendirdiğine inanıyorum." Kadın dudak bükerek kaşlarını kaldırdı hayret ediyormuş gibi. Ancak ifadesi ciddi bile sayılamazdı. "Chris benim oğlum," dedi bunun bir anlam ifade etmesi gerekiyormuş gibi kaşlarını kaldırarak. Esin bunu onaylarcasına başını salladıktan sonra cevap verdi. "O halde ona istediğinizi sorabilirsiniz." "Her neyse," dedi kadın omuz silkerek. "Natalie doğum günü partisinde kavga ettiğinizi söyledi. Üç aydır görüşmüyormuşsunuz." Bu kız hiç akıllanmıyor diye aklından geçirdi Esin. Kadın ne söyleyecekti ki? Chris'i üzmemesi gerektiğini filan mı söyleyecekti, hep olduğu gibi. Belki de uzun süredir hastanede olduğu için ailede eksik bıraktığı yeri doldurmaya çalışıyordu. Kendini yeniden ait hissetme ihtiyacında bile olabilirdi. Ancak Esin o ne dersin desin, haklı olsun ya da olmasın, aynı düşünce ya da amaçlarda olsunlar ya da olmasınlar, kadına aklındaki düşüncelerden bahsetmeyecekti. Ona sahiden de güvenmiyordu çünkü. Ancak kadın tüm bu düşüncelerinden farklı olarak öyle bir şey söyledi ki, duyduklarına inanamadı Esin. "Senin başta saf bir şey olduğunu sanmıştım ancak ne yalan söyleyeyim, beni şaşırttın. Böyle doğru bir karar verdiğin için ne kadar mutlu olduğumu anlatamam." Esin'in dudakları aralandı elinde olmadan. Kadın devam ettikçe daha da güçleniyordu bu şaşkınlığı. "Chris tıpkı babası gibi zavallıdır; muhtemelen çoktan yüz kez ayaklarına kapanmıştır. Küçükken de iflah olmaz bir çocuktu zaten. Ama sen kararlı olduğun sürece pes etmesi yakındır. Dediğim gibi, zaten zayıf karakterli olduğu için direnmeyecektir. Babasına bu kadar benzemesi ne büyük şanssızlık. Herkesin kendilerini sevmesini istiyorlar ancak bunun için yeterli değiller elbette. Öte yandan onun için üzülüyorum ancak senin için-" "Ne diyorsunuz siz?" diyerek sözünü kesti Esin. Gözleri dehşet bir şey görmüş gibi açılmıştı. "Diyorum ki, Chris kendini acındırmaya çalışırsa-" Esin kadının konuşmasına izin vermedi. "Zavallı olan sizsiniz." Sesi tiksinir gibi çıkmıştı. "Ne?" dedi kadın komik bir şey duymuş gibi yarım ağız gülerek. "Chris için kullandığınız tüm o kelimeler," dedi Esin. "Zayıf, zavallı, yetersiz. Bunların hepsi sizsiniz. Siz tanıdığım en kötü insansınız. Kendi doğurduğunuz çocuğa annelik yapmaktan bile acizken, nasıl olur da onu suçlarsınız?" "Ne söylediğine dikkat et," diye uyardı onu kadın. Ancak Esin önemsemedi. "Neden dikkat edeyim ki? Bir gerçeği çarpıtmıyorum ya da size iftira atmıyorum. Çevrenizdeki annelere bakın, çocuklarınıza bakın ve bana yanıldığımı söyleyin. İnkâr mı ediyorsunuz? Kendi çocuğunu yerin dibine sokmaktan başka hiçbir şey yapmayan bir insanın harika bir anne olduğuna mı inanıyorsunuz yoksa?" Tezgâhın üstünden biraz kadına yaklaştı Esin ve acıyarak baktı ona. "Anneliğin ne demek olduğunu sizden daha iyi bildiğime eminim Bayan Mcmillan. Benim annem asla sizin gibi olmadı, ne yaşarsa yaşasın. Bir anne çocuğunu başkalarına asla kötülemez, anlıyor musunuz? Kendi bağırsa da çağırsa da başkalarının onu güçsüz görmesine izin vermez. Annelik zordur ve bundan kaçtığınız için zayıf olan sizsiniz. Hastanede olduğunuz zamanlar Chris için üzülmekle ne büyük hata yapmışım. Kendinizi kandırmaya bir son verin. Bu bilmiş, umursamaz ve bağımsız tavırlar. Kimse sizin için ayılıp bayılmıyor; sizin sevginiz için kuyruk filan olmuyor insanlar. Asıl sevgiye ihtiyacı olan sizsiniz ve bunun için yetersiz olan da, sizin tanımınızla." Kadın yutkundu gözlerini kaçırarak. Ancak öylesine kör olmuş ve kendini, kendisine öylesine kaptırmıştı ki, Esin'in yüzüne vurduğu tüm gerçekleri kabul edemeyip geri attı kadın. "Senin ne söylediğin umurumda bile değil çünkü çok açık ki bilgisiz ve cahilsin." Çantasını alarak ayağa kalktı. "Umarım benim gibi türlü felaketler yaşarsın da aklın başına gelir. Ne de olsa kimin çocuğu olduğu belli." Kocasına duyduğu nefreti Chris'ten çıkarmaya çalışıyordu Bayan Mcmillan. Ve onun Bay Mcmillan'dan bahsettiği de açıktı ancak Esin bunu çarpıttı hemen. "Öyle olmayacağına eminim. Ne de olsa size hiç benzemiyor Chris." Bayan Mcmillan göz devirdiği sırada telefonu çaldı. Efendim dedi kadın telefonu açarak. Ufak bir işimi hallettim. Evet, Natalie'yi uçağa bindirdik. Bende öyle düşünüyorum. Burada kalmam için bir neden yok ne de olsa. Gidip eşyalarımı alacağım şimdi. Umarım Chris evde değildir. Bunu söyledikten sonra kaşlarını kaldırarak Esin'e bakmıştı. Esin onu boğazlamamak için kendini tutsa da telefon konuşmasını duymamış gibi başka şeylerle ilgilenmeye devam etti. Dışardan görünen sakinliğinin aksine beynindeki düşünceler dört dönüyordu. Kadın telefon konuşmasını bitirdikten sonra Esin'e bir kez daha çok değersizmiş gibi baktı ve yürüyüp gitti. O dışarı çıktığı anda telaşla harekete geçti Esin. Hemen arka bölmeye girerek Derin'i buldu. "Gitmem gerekiyor, beni idare et," dedi hararetle. "Ne?" diyebildi Derin sadece. "Nereye gidiyorsun durup dururken?" "Sonra açıklarım," dedi Esin çıkmadan önce. "Bernald'ı oyala yeter." Ardından Misery of Sound'dan çıktı ve önüne gelen ilk taksiye atladı hemen. Telefonunu çıkararak Lucas'a bir mesaj attı hemen dönmesini ümit ederek. Chris şu an nerede kalıyorsa, bana adresi at. Lütfen. Taksiyi nereye yönlendirmesi gerektiğini bile bilmiyordu şu anda. Daha önce Chris'in evine hiç gitmemişti bile. Bunun stresiyle ayağını sallayıp duruyordu şimdi. Kadın onu terk edecekti, bu kesindi. Ve Esin şu an Chris'ten başka hiçbir şey düşünemiyordu. Ne ettikleri kavgayı ne de kendisine bağırışını. Hiçbir şey umurunda değildi, söylediği son sözlerden başka. Annem bile sevmiyordu beni, Tanrı aşkına! Ben hayatımı iki bölgeye ayırdım Esin, anlamıyor musun? Esin alnını ovaladı endişeyle ve Chris'in ne kadar da haklı olduğunu anladı. Şimdi bununla bir kez daha yüzleşmek zorunda kalacaktı. Çünkü sana baktığımda sadece güzel şeyleri hatırlıyordum ve öyle kalmasını istedim! Ona sırtını dönerek ne büyük bir hata yapmıştı Esin. Onu tıpkı annesi gibi yüz üstü bıraktığı için suçluyordu kendisini. Chris'i kaybedemezdi. Başlarda aksi, sorumsuz ve düşüncesiz olduğunu sandığı o çocuktan çok farklı ve fazlasıydı şimdi Chris. Onu bir kere bulmuştu ve eğer kaybederse bir kez daha bulamayacaktı. Onlar birbirlerine aittiler ve bu hayatta sadece bir kez olurdu. Esin mutlu olduğunu düşündüğünde, yanında Chris oluyordu ve bunu bile bile ondan uzaklaşırsa, yaptığı en büyük aptallık olurdu bu. Telefonunun ekranı aydınlandığında kalbi ağzına geliyordu neredeyse. Mesaj kutusunu açtı hemen. Gönderen: Lucas United Talent Agency 9336 Civic Center Drive. Önemli değil Esin birkaç saniyeyi rahatlamak için kendisine ayırdıktan sonra adresi şoföre gösterdi ve beklemeye başladı. Evin çok uzak olmadığını ummaktan başka bir şey yapamıyordu. Neyse ki umduğu gibi oldu ve kısa bir süre sonra geldiklerini söyledi şoför. Esin arabadan çıkmadan nerede olduklarına baktı önce. Yüksek çitleri saran sarmaşıklardan dolayı evi görünmüyordu. Taksinin ön camına baktığında ise tam önlerinde duran başka bir taksi gördü; yanında ise Bayan Mcmillan vardı. Esin hemen parayı uzattı ve dışarı fırladı. O dışarı çıktığı an, Bayan Mcmillan taksiye binmişti. Esin bu görüntü karşısında hayal kırıklığına uğradı; Chris için bir şeylerin yok olduğunu hissetti o an. Belki çocukluğunun parçası olan birkaç hayal, belki çok kaçtığı şey olan kötü anılar. Esin Chris'in bahsettiği iki bölgeyi hatırladı; onlardan biri yıkılmıştı belki de. Onu sevilmek için yetersiz bulan Bayan Mcmillan, asıl yetersiz olan şeyi gözden kaçırmıştı: kendi sevgisini. Tüm o yıkımlarını müthiş bir sonla bitiriyordu şimdi. Esin gidip kadını ikna etmeyi düşündü çaresizce ancak vazgeçti bundan hemen. Söylediklerinin hiçbir etkide bulunmadığını biraz önce görmüştü; kadının varlığı yokluğundan daha çok zarar veriyordu. Bu yüzden hala açık olan bahçe kapısına baktı ve koşmaya başladı. Chris'e ne kadar erken ulaşırsa o kadar az zarar görecekmiş gibi hissediyordu. İyi olduğunu görmeye öyle ihtiyacı vardı ki. Girdiği mekânı ilk kez görmesine rağmen tüm yabancı ayrıntıların üstünü kapattı ve aralarından Chris'i hemen seçti Esin. Duraklamasına neden oldu bu. Kapının önünde durmuştu ve Esin'in arkasındaki gitmek üzere olan taksiye bakıyordu. Ancak bu uzun sürmedi; Esin'i fark ettikten sonra bir daha taksiye bakmadı Chris. Güçlü görünmeye çalışan bir çocuğunki gibi her an dağılabilecekmiş gibi görünen ifadesi serbest kaldı duru bir şaşkınlıkla. Dudakları aralandı hafifçe, kirpikleri hafiflemiş gibi yavaşladı. Önündeki basamakları indi dengesizce. Esin daha fazla ilerlemesine izin vermeden tekrar koştu ve boynuna atlayarak güçlü bir şekilde sarıldı ona. "Seni seviyorum Chris," dedi uzun süredir bunu söylemediği için pişmanmış gibi. "Hem de çok." Belini usulca saran kolları hissetti ardından. Chris hiç sorgulamadan tekrar sahiplenmişti onu. Yüzünü boyun kavisine yerleştirerek sıcak nefesiyle Esin'in tenini gıdıkladı hoş bir şekilde. Esin ellerini onun saçlarının arasında gezdirdi özlemle. Onu ne kadar da özlediğini düşünürken, fark etmeden kendini hafife almıştı. "En başından seninle konuşmak için burada kalmalıydım. Öylece gitmemeliydim," dedi Esin geri çekildikten sonra sıkıntıyla. Ancak Chris hafifçe gülümsemekle yetindi. Esin'in söyledikleri ilgisini çekmiyormuş gibi tek elini onun bel oyuntusunda tutmaya devam ederken, tek elini saçlarında ve yanağında gezdiriyordu sakince. Esin hayranlıkla baktı ona; çöpleri taşırken karşılaştığı o çocuk dünyanın en güzel şeyiymiş gibi bakıyordu kendisine şimdi. "Seni öyle hissettirdiğim için-" Esin'in cümlesini tamamlamasına izin vermeden başını hafifçe yana eğdi ve öptü onu Chris. Esin'in başı bedeniyle beraber biraz geri gitti nazikçe. Chris ona doğru bir adım atarak tekrar kendisine yakınlaştırdı Esin'i ve dudaklarına yumuşak, ağır bir öpüş eşliğinde ilgilendikten sonra geri çekildi yavaşça. "Bana hissettirdiklerini seviyorum," dedi omuz silkerek. "Her şeyiyle." Esin başını başka bir tarafa çevirerek kocaman gülümseyince Chris'in de gülümsemesi genişledi. Bir süre konuşmadan güldüler sadece. Çünkü gülümsemek bulaşıcıydı ve bir süre birbirlerine bakarak gülümsemek istiyorlardı sadece.
***
|
0% |