@mrsmilagros
|
Şarkı -> El Perdedor - Enrique Iglesias Hey sen,
***
Aylin, mahzendeki son düzenlemeleri yapıyordu bugün. Yaklaşık bir hafta önce başladığı bu düzenleme işinin bitmesi epey uzun sürmüştü. Bernald onların gideceğini anlamıştı da gitmeden son kez her yeri temizleteyim der gibi günlerini alacak işler veriyordu onlara. Artık her gün bacak ağrısıyla gidiyordu Aylin eve. Tam buradan ne zaman ayrılabileceklerini düşünüyordu ki, telefonunu titremeye başladı Aylin'in. Elindeki şişeleri bırakıp açtı aramayı cevapladı hemen. İş başvurusunun kabul edildiğini bildiren aramaydı bu. Aylin duyduğunda yerinde tepinmemek için kendini zor tuttu ve teşekkür edip kapattı telefonu. Şişeler ve burayı düzenlemek artık umurunda bile değildi Aylin'in. Kızlar da iş başvurusu yaptığı için onlara mesaj atmak üzere telefonuna yöneldi hemen. Ancak gelen bildirimleri açınca onların çoktan konuşmaya başladıklarını ve hepsinin işe alındığını öğrendi. Tüm keyfi yerine gelmiş, her şeyi unutmuştu bir an için. Kendi kendine aptal aptal sırıtmaya devam etti bir süre. Bir yandan da mesaj atıyordu kızlara. Bernald konuşulanları okusa kesin İŞLETME SAHİBİYİM BEN! diye köpürmeye başlardı. Aylin bunu düşünerek sesli güldü bu sefer ve ardından telefonunu cebine atarak arkasına döndü. Karşısında bir anda Leo'yu bulunca küçük dilini yutuyordu neredeyse. "Hey," dedi Leo o ipeksi sesiyle. "Seni korkuttum mu?" Aylin, bir an bunun gerçek olup olmadığı konusunda şüphe etti. Leo sanki burada ilk karşılaşmalarında olduğu gibiydi; nazik ve ilgili. Sanki aynı sahne tekrar yaşanıyordu. Bu hem güzel hem de acı vericiydi. Onun ani bir toz bulutu içinde kaybolmasından ve bu rüyadan uyanmaktan korkuyordu Aylin. Her an dağılabilecek kadar kırılgandı bu an. "Ben..." dedi Aylin zayıf bir sesle. "Seni beklemiyordum." Leo gözlerini kaçırarak yarım bir gülümsemeyle karşılık verdi. Bir kez daha tüm bunların gerçek olmadığını düşündü Aylin. Leo ile en son konuştuğunda, her şey daha da berbat gibi görünmüştü. O zamandan bu zamana hiçbir şey düzelmemişti. Ve açıkçası Aylin, bir daha karşılaşacaklarını düşünmüyordu bile; kasıtlı ya da tesadüfi. "Birisiyle konuştuğunu duydum," dedi Leo gözlerini merakla kısarak. Yine kontrolü kaybetmiş gibi saçma sapan konuşsaydı nasıl davranması gerektiği konusunda net olabilirdi Aylin; ya da bir rüya da mı yoksa gerçekten burada mı olduğuna karar verebilirdi. Ancak karşısındaki onun Leo'sundan başkası değildi. Üstünde siyah bir ceket ve siyah bir pantolon vardı; gömleğini pantolonunun içine sokmuştu. Aylin onun özel bir yerden geldiğini ya da özel bir yere gideceğini anlamıştı. Genelde böyle giymezdi. Fazlasıyla yakışıklı ve büyüleyici görünüyordu. "Şey," dedi gözlerini birkaç kez kırpıp dikkatini dağıtmaya çalışarak. "İş görüşmesi." "Ve?" dedi Leo. Devamını bekler gibi başını Aylin'e doğru eğmişti hafifçe. "Artık burada çalışmayacağız," diye cevap verdi Aylin tek bir nefeste. İkisi de bunun ne anlama geldiğini biliyordu ne de olsa. Görüşebilecekleri, daha doğrusu karşılaşabilecekleri tek yerdi burası. İlişkileri bitmiş sayılabileceğine göre, bu son görüşmeleri bile olabilirdi. Bir daha Leo'yu görmeyecekti Aylin. O televizyonda gördüğü ünlülerden biri olacaktı ve tüm dünya onun iflah olmaz bir çapkın olduğunu sanacaktı; Aylin ile yaşadıkları ise ikisi içinde hayatlarının kısa bir anı olarak kalacaktı. Aylin, Leo'ya son kez bakıyor olabilirdi. Aralarında acı verici bir sessizlik döndü dolaştı. İkisi de başlarını eğmiş, birbirlerine bakmıyorlardı. Gözlerinin yandığını hissediyordu Aylin; Leo'ya baktığı an göz yaşları serbest kalacaktı sanki. Onu hafızasına kazımalıydı halbuki. Televizyonlarda gördüğü hiçbir zaman onun Leo'suna benzemeyecekti. Yutkundu Leo ve bir şeyler söyleyebileceğini umarak başını kaldırdı tekrar. "Bernald bundan memnun olmayacaktır," diyebildi sadece. Ardından zoraki şekilde güldü. Aslında yeni işinin nerede olduğunu sormayı düşünüyordu ancak buna hakkı olmadığını hissetmişti. Tekrar bir sessizlik oluştu. Burada baş başa bulunmalarının sebebi havadan sudan konuşmak değildi, ikisi de biliyordu. Ve Aylin'in cevap vermeyerek oluşmasına neden olduğu bu sessizlik, konunun açılması için bir davetti aslında. "Ben," dedi Leo güçlükle. "Yaptığım her şey için özür dilerim." Aylin hiçbir şey hissetmedi. O özür istemiyordu, Leo'yu istiyordu. Ve onun özür dileyişinde, her şey bitmiş gibi bir hava vardı. Bu Aylin'in içini acıtıyordu. "Neden şimdi?" diyebildi sadece. "Her şey ortaya çıktı," dedi Leo gözlerini kaçırarak. "Seni yok yere suçladım." Aylin, yutkundu ve sessiz kalmakla yetindi. "Seni incitmeyi asla istemem ben," diye devam etti Leo çaresizce. "Senden uzak kalmayı istemem, biliyorsun." Onun kelimelerini bir anda özgür bırakması, göz yaşlarını tutan birinin en sonunda ağlamaya başlamasına benziyordu. Aylin ne söyleyebilirdi ki? Leo hatasını kabullendiği için tatmin filan olmamıştı. Şu an hissettiği şeyler için iyi tanımlaması bile yapılamazdı. Sadece kırılmışlardı ve düzelip düzelmeyecekleri belirsizdi. Belirsizlik hoş değildi. "Her şeyi bu kadar kolay berbat ettiğim için tam bir aptalım." Leo, söylediğinin ardından saf bir pişmanlıkla baktı Aylin'e. Zamanı geri alamayacağını iliklerine kadar hisseden birinin çaresizliğini gördü orada. Leo öylesine gerçekti ki, Aylin neler olduğunu, buraya ne için geldiğini ve ne dediğini unuttu bir anlığına. O iyi birisiydi, biliyordu bunu. Söylediği her şeye rağmen, o incinmiş bir insandı sadece; herkesin olduğu gibi. Zayıflıkları vardı ve bunun kurbanı olmuştu. "Oldu bir kere," dedi Aylin omuz silkerek. Bunu önemsememesi için yapmıştı ancak Leo acıyla yüzünü buruşturunca onu rahatlatmasının mümkün olmadığını anladı Aylin. "Böyle söyleme," dedi Leo başını sağa sola sallayarak. Aylin çok inmişti, bu doğruydu. Ancak şu an bunu düşünmüyordu. O halde sorun neydi? Endişelendiği neydi? Leo'ya yeniden birlikte olabileceklerini söylemesine engel olan neydi? Düşünceleri kopma noktasına ulaşmakta gecikmedi. Muğla'da yaptığı konuşma canlandı aklında. Buğra'nın söyledikleri. Aynı zamanda gerçekler. "Zaten ne olmasını umuyorduk ki," dedi Aylin acıyla gülümseyerek. Leo anlamamış gibi ona bakınca devam etti. "Sen Leo Martinez'sin. Şu halimize bak; saklanıyoruz Leo. Birlikte bir yürüyüşe çıktık mı hiç? Bir kafede oturduk mu beraber? İlişkimize ev sahipliği yapan yer burasıydı ve artık o da yok. Sen dünyaca ünlü bir sanatçısın, bense sıradan hayalleri olan birisiyim, popüler bile sayılmam. Sen aralıksız dünya turlarına çıkıyorsun ve kendi evine ne kadar sıklıkla ayak basıyorsun kim bilir. Ülkeden ülkeye uçuyorsun her gün. Peki ya ben? Ben okula giderim ve akşam evime gelir, koltuğumda uyuya kalırım. Sense iki gün üst üste aynı yatakta uyanmıyorsun. Gerçekten umduğumuz şey neydi bizim?" Leo, kaşlarını çattı tüm bunları kabullenemiyormuş gibi. Aylin ona doğru bir adım atarak devam etti. "Sen dünyanın bilmem neresindeyken, ben yarı zamanlı kız arkadaşın olmayı ne kadar süre kaldırabilecektim? Belki senin peşine takılırdım; kendi hayatımdan feragat ederek tabi ki. Öte yandan senin tüm şöhretini bırakıp monoton bir hayat yaşadığını düşünemiyorum bile. Sen sahnede, insanların arasında mutlusun Leo. Bense kendi halimde." "Sahip olduğum hiçbir şey," dedi Leo bunu onaylamıyormuş gibi. "Hiçbir şey sen yokken mutlu etmiyor beni." Aylin, bir adım daha atınca onun tenine dokunmayı ne kadar özlediğini fark etti Leo. Bunu bir daha yapamayacağı düşüncesi bile mahvediyordu onu. "Şu an böyle söylüyorsun," dedi Aylin çaresiz bir gülümsemeyle. "Birbirimizi mutlu etmemizin bir önemi yok mu?" dedi Leo ısrar ederek. "Birbirimizi mutlu etmek konusunda ne kadar başarılıysak, mutsuz etmek konusunda da aşağı kalır yanımız yok Leo. Bunu biliyoruz artık," diye cevap verdi Aylin. Leo'yu pes ettiren tam da bu oldu işte. Bu yaşadıkları sadece bir başlangıçtı. Birbirlerini mutlu ederken bir süre sonra tüketeceklerdi belki. "Son bir soru soracağım," dedi Leo gözlerini kısarak. "Benden sonsuza kadar nefret edecek misin?" Son kelimesi Aylin'in ağlamak istemesine neden oluyordu. Öte yandan sonsuz kelimesi Leo olmadan bir işkence gibi geliyordu kulağa. "Ne?" dedi Aylin anlamayarak. "Senden ayrılırsam benden sonsuza dek nefret edeceğini söylemiştin," diye cevap verdi Leo, manşetlere çıktıkları vakit barışırken Aylin'in sarf ettiği sözü kastetmişti. Aylin bunu söylediği zamanı hatırladı ve güldü elinde olmadan. Leo'dan nasıl nefret edebilirdi ki? Tam bu mahzende ansızın şarkısına eşlik eden o genç çocuktan nasıl nefret edebilirdi ki? Onu ancak sevebilir ve özleyebilirdi. Birkaç adımla aralarındaki mesafeyi kapatarak sarıldı Leo'ya. Onu bir daha asla böyle hissedemeyeceğini düşündüğü için çok özel bir andı bu; dokunulmazdı. Nasıl koktuğunu unutacağını bilmesine rağmen unutmayacağına inandı Aylin. Onun sıcak kucaklamasının izlerinin hep üstünde kalacağına inandı. Leo'nun gömleğine bir damla göz yaşı bıraktı ardından. Ve güçlükle geri çekilip cevap verdi. "Öyle sanıyordum." *** Aylin'in göz yaşları birikiyordu kızların yanına dönerken. Belki de hayatının mucizesine sırtını dönmüştü birkaç dakika önce. Mantıklı olan buydu ancak Aylin doğru yapmış gibi hissetmiyordu. O his nasıl bir şeyse, onu Leo'nun yanındayken hep hissederdi. "Hey," dedi kızlar onu gördüklerinde. "Şu haberi gördün mü? Leo konserini terk etmiş." Bunu duymasıyla başını kaldırması bir oldu Aylin'in. Konserini yarım bırakıp onun yanına mı gelmişti? O şık görünümünün sebebi buydu demek ki... Nasıl da perişan göründüğünü hatırlayınca iki büklüm oldu Aylin. Onun bu halini gören kızlar bar tezgahının arkasından fırlayıp yanına gittiler hemen. "İyi misin?" dedi Derin endişeyle. Aylin birikmiş göz yaşlarını serbest bırakmak üzereyken merdivenlerden bu sefer Leo'nun çıkması engel oldu ona. Hemen gizlemeye çalıştı ne kadar alt üst olduğunu. Kızların gözleri kocaman açıldı onu görünce. Leo onlara başıyla durgun bir selam verdi. Sadece bir saniyeliğine Aylin'e kaydı gözleri ancak hemen uzaklaştı oradan. Kızlar içeri girdiğini bile görmemişlerdi halbuki. "Neler olduğunu bize anlatıyorsun," dedi Esin şok ve merak içinde.
***
|
0% |