@mrsmilagros
|
Şarkı -> Finally Found You - Enrique Iglesias Hey sen, ***
O sabah bambaşka bir sabaha uyandı kızlar. Bambaşka bir güne ve bambaşka bir akşama uyandılar. Çocuklar Türkiye'ye dönmüşlerdi o sabah ve kızlar da günün geri kalanlarını meşgul etmeye yetecek ölçüde kritik bir davet almışlardı. Leo, Miami'de vereceği konser için dört bilet yollamıştı evlerine ve bu açıkça, ikisinin yeniden bir araya gelebilmeleri umuduyla atılmış bir adımdı. Aylin'i çağırıyordu Leo. "Varsın tüm dünya çılgın olduğumuzu düşünsün, ne çıkar ki bundan?" Leo sözleriyle artık gizlenmek zorunda kalmayacaklarını anlatmaya çalışıyordu ona. Konsere gelirse eğer birlikte yepyeni bir dünyaya adım atacaklarını ve bu dünyanın kontrolünün tamamen onların elinde olacağını söylemeye çalışıyordu. Notu okuduğunda bir an için Aylin'in yüreği umutla ve heyecanla doldu. Tüm yaşananlara rağmen hala delicesine seviyordu Leo'yu. Yine de tasvir ettiği dünya hayal gibi geliyor, üstelik korkutuyordu onu. İlişkilerinin eleştirel gözlerin önüne çıkması fikri endişe vericiydi. Ne var ki bu belki de Leo'nun son çağrısıydı. Bir gün, bir şekilde çabalamaktan yorgun düşecek ve vazgeçecek, Aylin'se aklında hep "ya kabul etseydim" düşüncesiyle hayatını geçirecekti. Kabul etseydi yaşanabilecekler dönüp duracaktı zihninde ancak hangisinin gerçekleşip hangisinin gerçekleşemeyeceğini asla bilemeyecekti. Yaşamadan bilemezdi ve olasılıkları düşünerek heba edilen bir hayat düşüncesi onun için katlanılmazdı. Bu yüzden ne olursa olsun o konsere gitmeye karar verdi Aylin. Leo'nun gerçekten notta yazdığı türden bir şeye cesaret edip etmeyeceğini bilmiyordu. Tanrı biliyordu ya kendisinin böyle bir şeye hazır olup olmadığından bile emin değildi. Belki o an kaçıp bir yerlere bile saklanabilirdi, kim bilir. Ancak emin olduğu bir şey vardı ki o da ne olursa olsun denemek zorunda olduğuydu. Görmek, bilmek ve en önemlisi geriye baktığında gerçekten yaşadım diyebilmek için denemek zorundaydı. *** Nihayet konser akşamı gelip çattığında kızlar en az bir buçuk sene önce olduğu kadar heyecanlıydılar bunun için. Geçen yaz o konser için nasıl da para biriktirdiklerini hatırlıyordu hepsi; Leo otele geldiği için nasıl da sevinmişlerdi. Şimdiyse Leo Martinez konserine onları davet ediyordu. Hem de aralarından bir tanesine umutsuzca âşık olarak. Aylin'i ikna etmek kolay olmamıştı tabi ki. Kızlar onu elbette düşünüyor, elbette iyiliğini istiyorlardı. Ne kadar incindiğini görüyorlardı. Ancak gördükleri bir şey daha vardı; Aylin Leo'dan uzak kaldığı zaman da inciniyordu, hem de her saniye. O Leo ile mutluydu; zarar görsün ya da görmesin. Onunla yaşadığı her güzel an, mutsuzluklarını silip atıyordu, bu kesindi. Hem daha önce berbat erkek arkadaşları olmuştu ve bunu genellikle hissederlerdi. Yanlış seçim olduğunu söylemek için doğru anı beklerlerdi birbirlerine karşı. Ancak şimdi hiçbiri bunu söylemeye gönüllü değildi. Çünkü Aylin için doğru bir insan varsa, bunun Leo'dan başkası olduğuna inanamıyorlardı bir türlü. Bunların hiçbirini Aylin'e söylememişlerdi tabi ki. Onu ürkütmek istemiyorlardı; çok heveslenip farkında olmadan üstüne gitmek istemiyorlardı. Sadece ne yapmak istiyorsa onu yapması gerektiğini söylemişlerdi, gerisini Aylin hallederdi nasıl olsa. Ve öyle olmuştu. Konsere gidiyorlardı. Yaz bitimine doğru ılıklaşan havaya uygun bir şeyler giymişlerdi. Aylin bilekliğini atmak için uyandığı günün sabahında tam o anın ayrılıklara nasılda uygun olduğunu hissettiyse, şimdi de batan güneşin kızıl rengini yaydığı tam şu anın birleşmek için var olduğunu hissediyordu. Ve bu biraz da endişelendiriyordu onu. Doğru bir karar aldığına ne kadar da emindi oysaki, öyle hissetmemesine rağmen. Kapıya bir arabanın park ettiğini duyunca hemen toparlandılar ve evden çıktılar. Çıkmadan önce Aylin sayesinde beş kere çantasını açarak biletleri alıp almadığını kontrol etmişti Derin. İçinden Aylin'e küfrediyordu çünkü o biletler olsa da olmasa da içeri girebilecek kadar seçilmiş insanlar sayılırlardı. Ne diye dert ediyordu hala? Neyse ki sorunsuz bir şekilde çıktılar evden. Onları almaya gelen Chris'ti. Mark bugün Leo'nun ulaşımından sorumlu olduğu için ve diğer çocuklarda sahnede görevli olduğundan Chris almaya gelmişti onları. Esin de epey keyiflenmişti tabi ki. Chris'i görünce hemen kaçamak bir bakış attı kızlar ona. "Çok hoş görünüyorsunuz bayanlar," dedi Chris kibar bir gülümsemeyle onlara kapıyı açarken. Kızlar güldüler ve arabaya girdiler sırayla. Ancak sıra Esin'e geldiğinde Chris onu durdurup biraz kenara çekti belinden nazikçe tutarak. "Elbise giymişsin," dedi imalı bir gülümsemeyle. Esin başını salladı aynı şekilde karşılık vererek. "Bu sefer yırtılmayacağını umuyorum." Chris çekici bir şekilde gülümsedi. "Ben de yumruk yemeyeceğimi umuyorum." Ardından yüzünü Esin'in yüzüne yaklaştırarak biraz eğdi ve elmacık kemiğine sürttü burnunun ucunu hafifçe. Esin tek elini onun omzuna koyarak gülümsedi sıcak bir şekilde. Chris'in gülümsemesi daha da genişledi ve Esin'in dudakları ile arasında olan minik boşluğu da aniden kapatarak güzel, kısa bir öpücük verdi ona. "Yan aynaların tam olarak size dönük olduğunu bilmenizde fayda var!" Arabanın içinden gelen bu ses Günce'ye aitti tabi ki. Hiçbir şey söylemeden sessizce birbirlerinden uzaklaştılar gülerek ve arabaya bindiler ardından. *** Konser yeri tıklım tıklımdı. Tabi kızlar Leo'dan torpilli oldukları için hem erken gidip beklemek zorunda kalmamışlar, hem de en öne yerleşmişlerdi rahatça. Chris onları bıraktıktan sonra çocuklara bakmak üzere yanlarından ayrılınca yalnız kalmışlardı. "Vay Canına," dedi Günce eski bir anıyı selamlıyormuş gibi dalgın dalgın. "Sanki yeniden bir buçuk sene öncesine döndük." "Evet," dedi Esin. "Üstünden o kadar çok şey geçmesine rağmen sanki hepsi bir rüyaymış gibi." "Zaman ne kadar çabuk geçti," diye devam etti Derin. "Ama tüm sene bunu fark etmedik bile." Aralarında sessiz kalan tek kişi Aylin'di. Onun için hiçbir şey güzel sonuçlanmış sayılmazdı ne de olsa. Her şeyi gözden geçirebilecek kadar cesaretli ve hazır hissetmiyordu kendini. Bu yüzden hiçbir şey söylemedi ve kızlar da bunu görmezden geldiler. *** Gökyüzü iyice karardığında ve hava hoş bir lacivertliğe büründüğünde ışıklar kapandı önce; gidip gelen ışıkların arasında sahneye Peter, Lucas ve ekibe dahil birkaç kişi daha çıktı. Başta Derin ve Günce olmak üzere onları görünce heyecandan öleceklerini sandılar kızlar. Çünkü Peter ve Lucas sahnedeki sıradan insanlar değillerdi onlar için. Günce ve Derin'in erkek arkadaşı duruyordu orada. Başkaları için bu konsere ait birer anıdan ibaret kalacaklardı ancak kızların bildiği bir şey vardı; yarın sabah uyandıklarında bu kızları düşünecekti Lucas ve Peter. Şu an konserdeki binlerce insandan sadece ikisi olan bu kızları. Sahnede belirli bir ritim tutularak kabalığın havaya girmesi sağlandı birkaç dakika boyunca. Ardından tekrar karanlık oldu ve herkes yavaşça sessizleşip, sadece belirsiz uğultular kaldığında bir anda havai fişekler atıldı gökyüzüne doğru ve müzik eşliğinde Leo çıktı sahneye. Kızlar deli gibi çığlık atmaya başladılar sanki onu hiç görmemişler gibi heyecanla. Aylin ise donup kalmıştı; kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Hem bu konserde olduğu için hem Leo Martinez'i gördüğü için hem de aşık olduğu erkeği gördüğü için. Hepsi bir araya gelince üstüne kocaman bir yük gibi oturmuş, hareket etmesini engellemişti sanki. Kızlar ise sadece eğlencenin tadını çıkarıyorlardı. Derin kendisine henüz görememiş Peter'a baktı imalı bir gülümsemeyle. Ardından tişörtünün üstüne giydiği gömleği çıkardı ve isabet ettirebilmeyi umarak fırlattı sahneye. Kızlar heyecanla gömleği izlerken; gömlek tam da istenildiği gibi Peter'ın mikrofonunun üstüne yerleşti güzelce. Neyse ki bu sefer şans eseri teknik bir bozukluk çıkmamıştı ortaya. Peter gömleği gördüğü an yüzünde çarpık bir gülümseme belirdi. Gömleği aldı ardından ve kemerine soktu. Bunu yaptığında hayranların sesleri iki kat arttı; Derin'in biraz siniri bozuldu tabi ki. Ancak o gömlek kendisine aitti ya, pek de önemli değildi gerisi. Aylin ise Leo'yu tam olarak görüyor bile sayılmazdı ancak sanki kendisine bakıyormuş gibi tuhaf hissediyordu. Halbuki her yere bakıyordu o. Böyle bir kalabalığın arasında kendisini seçmesi imkansızdı. Milyonlarca kızın hayali olan Leo Martinez'in kendisine aşık olması da imkansızdı. En başta Four Seasons'ta onun dikkatini çekmesi de imkansızdı. Leo'nun sık sık geldiği Misery Of Sound'da işe girmesi de başka bir imkansızlıktı. Ancak hepsi gerçekleşmişti; Leo'nun şu an Aylin'in yüzünü seçmesi gibi. Büyük ekrana baktı Aylin ve Leo'nun buna inanamıyormuş gibi güldüğünü gördü. Tüm kızların çığlıkları bununla beraber ikiye katlanırken, o gülümsemenin kendisine ait olduğunu bilmek sıcacık hissettirdi.
***
|
0% |