@mrsmilagros
|
Şarkı -> Don't You Need Somebody - Enrique Iglesias Hey sen,
***
Four Seasons'ın üstüne iç gıdıklayıcı bir yaz güneşi vuruyordu. Otel koridorlarında yumuşak bir esinti dolaşıyor, yaz başlangıçlarına özgü o ferah koku balkon kapılarından içeriye süzülüyordu; havuz kıpır kıpır bir parıltıyla aydınlanmıştı. Birkaç gün boyunca orada konaklayacak yalnızca sekiz kişi için otelin bir kısmı kapatılmıştı ve şimdi o kısımda sakin yeller esiyordu. "Kalkın bakalım," dedi Esin kızların başında dikilerek. Erkenden kalkmış, üstünü giyinmişti bile. "Tatili uyuyarak geçirmeyeceksiniz herhalde. Hele böyle bir yerde." Günce belirsiz bir şeyler mırıldanarak yatakta döndü. Aylin ise gözlerini ovuşturarak düz döndü ve başını salladı. "Evet kızlar. Hadi kalkalım." Derin ise söylenerek eşlik etti. "Bıktım artık ya. Hep böyle yapıyorsunuz. Bir kere düzgün uyanmadım sizinle." Esin onun üstünden ince pikeyi çektikten sonra gözlerini devirdi. "Senden önce şu oda görevlisi olan kızlardan birinin Peter'ı uyandırmasını istiyorsan, haklısın tabi." Derin uyku sersemliğiyle hafifçe kaldırdı başını ve beceriksizce Esin'e bakmaya çalıştı. "Ne?" dedi yüzünü buruşturarak. Esin omuz silkti dudak bükerek. Günce de hala gözleri kapalıyken konuşmaya dahil oldu. "Bu sıcak yaz günlerinde Peter da tişörtle uyumuyordur herhalde." Derin gözlerini kısarak ona döndü. "Sen ne diyorsun ya oradan. Uyuyup uyumadığın belli değil." Aylin gözlerini tamamen açarak doğruldu yatakta ve o da katıldı konuşmaya. "Geçen sene de biz o kızlardan biriydik, vay be." Derin kaşlarını çatarak ona döndü bu sefer ve yataktan kalktı sinirle. "İyi be, kalktım işte." Kızlar zafere ulaşmanın mutluluğuyla güldüler. Derin ise bu sırada dolaba yönelmişti ki aklına bir şey gelmiş gibi durdu ve kızlara dönüp, ağırlığını tek ayağına verdi. "Düğünde ne giyeceğimize hala karar vermedik, farkında mısınız?" Aylin başını salladıktan sonra omuz silkti. "Bizim suçumuz değil ki; Natalie bir anda ortaya çıkıp evlenmeye karar verdi." Kızlar haberi ilk aldıklarında canlanan komik sahneyi hatırlayınca aralarında gülüştüler kendilerini tutamadan. Tam olarak şöyle gerçekleşmişti her şey. "Natalie gelmek üzere, otelin lobisindeymiş," dedi Chris telefonuna baktıktan sonra. Kızlar onu pek iyi hatırlamadıkları için birbirlerine çok kısa bir bakış attılar ancak hemen ardından hiç sorun değilmiş gibi gülümsediler kibarca. "Burayı seviyor olmalı," dedi Peter, Derin'in omzundaki minik fiyonkla oynarken. "Aslında otellerden pek hoşlanmaz. Ona bunun işkence planının bir parçası olup olmadığını sormamın nedeni buydu." Esin, Chris'e dönerek azarlamayla karışık bir gülümsemeyle ona baktı. "Belki de sadece eğlenmek istiyordur." Ardından kızların bakışları Esin'e döndü dikkat çekmeyecek kadar çaktırmadan. Derin'in bakışları aynen şöyle diyordu: Eğlence şekillerinin göreceli olduğunu biliyor musun? Özellikle Natalie için. Esin gözlerini devirerek Aylin'e döndüğünde onun bakışları ise şöyle diyordu: Sadece eğlenmek için neden güzel vatanının güzel beş yıldızlı otellerinden birine gitmediğini merak ediyorum. Ardından Günce'ye döndü. Net bir bakış vardı onun yüzünde, Esin okumakta zorlanmadı. "TEŞEKÜRLER NATALIE." Ardından bakışmayı kestiler ve Derin konuyu dağıtmak için atıldı. "Erkek arkadaşıyla geliyor olması ne kadar hoş." "Onunla tanışmak için sabırsızlanıyorum," dedi Aylin gülümsemeye çalışarak. "İnan bana, ben de." dedi Chris. Bu olaya pek sıcak bakmadığı belliydi. "Üniversitede mi tanıştılar?" diye sordu Esin merakla. "Doğrusu hiç bilmiyorum," dedi Chris gergin bir şekilde. "Buraya geldiğinde ne merak ediyorsam anlatacağını söyledi." Tam o sırada kızların yaklaşık bir senedir duymadıkları bir ses havayı doldurdu. Natalie'nin şen şakrak, ince, kadınsı sesi. "Herkese Merhaba!" Pembe, yazlık elbisesi, saçına taktığı pahalı gözlükleri, dudaklarından eksik etmediği açık renk parlatıcısı ve peşinden sürüklediği bavuluyla kendilerine doğru geliyordu neşeyle. Ondaki tek farklılık saç rengini bir ton koyulaştırması ve birazcık da kilo almış olmasıydı sadece. Ancak iyi göründüğü söylenebilirdi. Yine de kızlar temkinliydi. Natalie'nin hemen ardından ise uzun boylu bir adam geliyordu. Natalie'den birkaç yaş büyük olduğu belliydi ancak göze çarpmıyordu. Kafasında yaz sıcağında neden taktığına aralarından hiçbirinin anlam veremediği hippi tarzı bir bere vardı, boynunda ise V yaka tişört üstünde emanetmiş gibi duran, beyaz bir fular. Aslında şöyle bir bakıldığında, Natalie'nin yan yana bile durmayacağını tiplerden birine benziyordu. Ancak kocaman ağzı ve dişleri ile yüzüne yerleştirdiği gülümsemeye bakılırsa, ikisi de mutsuz sayılmazdı. Natalie hepsine tek tek sarılmaya başladı. Kızlara geldiğinde ise olduklarından çok daha abartılı bir samimiyetle onları kucakladığında kızlar afallamamak için zor tuttular kendilerini. "Ne kadar hoş görünüyorsunuz," dedi Natalie onlara bakarak. "Üstelik bensiz bronzlaşmaya bile başlamışsınız, bunu görmezden geliyorum." Kızlar beceriksizce gülümsemeye çalıştılar ancak daha çok ahmak gibi göründüler. Neyse ki Natalie topukluları üstünde sıçraya sıçraya Chris'in yanına gitti de biraz rahatlayabildiler. Yanındaki çocuğu gösterdi ağzı kulaklarına vararak. "Sizi erkek arkadaşımla tanıştırayım. Dax. Dax Shepard. Tanıdığım harika insanlar listenizdeki herkesten özür dilemeye hazır olun çünkü Dax, bütün isimlerin silinmesine neden olabilir!" Ardından tiz bir kahkaha atınca Leo'nun omuzları içine attığı bir gülüşle sarsıldı hafifçe. Aylin kendi gülme istediğini zapt etmeye çalışarak Leo'nun omzunu dürttü uyarı manasında. Chris ise tüm bu olanları Natalie'nin tavırları karşısında hep takındığı o derin düşüncelere dalmış gibi görünen, aslında sadece sorgulayan sakin ifadesiyle izliyordu. Çocuk rahat bir tavırla hepsini selamladı basitçe. Ardından elini Natalie'nin beline koyarak ona yaklaştı ve başını eğdi iltifat karşısında. "Bebeğim..." dedi duygulu bir sesle. "Oradaki tek ismi, senin ismini silmem mümkün değil." Peter kendini tutamayıp seslice gülmeye başladığında herkes ona döndü, özellikle Natalie'nin bakışları hiç hoş değildi. Derin ise dişlerini birbirine bastırarak engellemeye çalışıyordu kendini. Durumu fark eden Peter gülüşünü hemen öksürük krizine döndürdü ancak bu öylesine beceriksiz bir girişimdi ki, Derin az kalsın gülecekti. Önünde duran sehpanın üzerindeki suyu alarak Peter'a uzattı ve sırtını sıvazladı. "Arada böyle olabiliyor, kusura bakmayın," diye de açıklama yaptı. Bunun üzerine bakışlar ikisinin üstünden dağıldı. "Ah," dedi Natalie çocuğun çenesini kavrayarak. "O kadar şirinsin ki..." Çocuk dudaklarını zorlukla hareket ettirerek şapşal bir gülümsemeyle cevap verdi Natalie'ye. "Seğin kadar değii' ğinik (minik) kanguruuğğvv(kangurum)" Diğerleri kendi aralarında sohbet ettikleri için bu kısmı kaçırmışlardı. Esin duysalardı kendilerini tutamayacaklarını düşündü. Ancak sadece Chris ve kendisini şu an romantik çift ile diyalog halindeydi. Chris kollarını göğsünde birleştirdi ve boğazını temizledi uyarı verircesine. Onun ciddi bakışlarını fark eden Natalie geri çekildi hemen. "Abim," dedi gülümseyerek. "Christopher." Çocuğun gözlerini şaşırmış gibi irilendi hemen. "Ah, çok üzgünüm! Senin abisi olduğunu bile bilmiyordum. Buna dikkat edeceğim." "Aramızdan birinin olduğunu biliyordun ama," diye mırıldandı Chris gözlerini devirerek. "Bir şey mi dedin?" dedi çocuk duyamayarak. Esin konuyu değiştirmek için devreye girdi hemen. "Demek ismin Dax," dedi çocuğun ismini uzatarak. Devamında ne diyeceğini bilemediği için beceriksiz bir gülümsemeyle sallandı bir süre. Natalie ve Dax ona garipmiş gibi bakmaya devam ediyorlarken, Chris ekleme yaptı neyse ki. "Nerelisin Dax?" Dax keyifle ikisine baktıktan sonra cevap verdi heyecanlı heyecanlı. "Tahmin edin bakalım. Aksanımın çok belirgin olduğunu söylerler." "Avustralyalı mısın yoksa?" dedi Esin gülerek. Kendisiyle beraber Chris'in de gergin yüz ifadesi bir anda gevşedi ve sadece ikisinin anladığı bu espriye güldüler, ta ki Dax ve Natalie'nin neden güldüklerini anlamadıklarını ifade eden bakışlarını görene kadar. Natalie biraz da tiksinmiş gibi bakıyordu. Dax cevap verdi. "Evet. Avustralyalıyım." Bunun üstüne gülüşleri yavaşça silindi suratlarından ve orada zoraki bir gülümseme kaldı sadece. Çocuk gerçekten Avustralyalı olmasaydı bu komik sayılabilirdi; şimdi biraz aptal hissediyorlardı tabi. "Vay Canına," dedi Esin beceriksiz bir gülümsemeyle. "Çok kolay tahmin ettim değil mi?" Kimse bir şey demeyince devam etti. "Şu kangurulardan yardım aldım herhalde." Chris keyifli bir gülümsemeyle elini beline sararak yanına çekti onu "Sen de öğrenci misin?" diye sordu Chris. "Hayır. Ben bir ressamım," dedi Dax ciddiyetle. "Ama geçimimi bununla sağlamıyorum tabi ki. Kanguru pazarlıyorum." Esin tekrar gülecekti neredeyse. Chris ise yüzünü buruşturmuş, bir açıklama bekler gibi bakıyordu. "Aslında o bir kanguru nakliyecisi," dedi Natalie dünyanın en saygın mesleğini tanıtıyormuş gibi. "Nasıl yani?" dedi Esin gözlerini kısarak. "Bu biraz karışık bir meslek aslında, herkes anlamıyor," diyerek kendiyle övündükten sonra anlatmaya başladı Dax. "Artık kimse kangurularını yetiştiricisinden almıyor. "Öyle mi?" dedi Chris dudak büküp kaşlarını kaldırarak. "Almıyorlar mı?" "Almıyorlar," dedi Dax, Chris'in ilgisizliğine müthiş bir ilgiyle karşılık vererek. "İnternetten alıyorlar, yani benden. Kendinizekangurualın.com. Kanguruların resimlerine bakıyorlar ve sonra da beğendiklerini alıyorlar. Ben şunu istiyorum," diyorlar. "Şu zıplayan utangaç kanguruyu istiyorum." Natalie kanguru taklidi yapması yetmiyormuş gibi, bir de utangaç kanguru taklidi yaparak zıplayınca onun yerine utanmaktan yerin dibine girecekti Esin. Chris ise başını eğmiş alnını ovalıyordu. Dax, Natalie'ye güldükten sonra devam etti şevkle. "Kimisi ise arsız olanları seviyor. Evet, seni gördüm, şu arsız olanı istiyorum diyorlar." Natalie bahsedilen kanguru gibi arsız bakışlarla zıplamaya hazırlanıyordu ki, Chris alnını ovalamaya devam ederken 'Sakın zıplamaya kalkma Natalie,' diyerek durdurdu onu. "Kanguruyu alıp ne yapıyorlar ki?" diye sordu Esin şüpheyle. "Ne isterlerse," dedi Dax sanatsal bir şekilde elini sallayarak. "Kendilerine kalmış. Bazıları besliyor. Bazıları evde güvenlik için tutuyor, bazıları-" Chris sözünü keserek araya girdi ve gözlerini kısarak inanamıyormuş gibi sordu. "Güvenlik için mi? Tanrım, sen ciddi misin gerçekten?" "Elbette!" diye cevap verdi Dax gözlerini açarak. "Kangurular güvenlik için harika bir seçenek, çok güçlüler. Bir kere başıma kanguru tekmesi yemiştim. Uzun süre kendime gelemedim. Kafam o kadar güzel olmuştu ki, on üç saat boyunca şampuan şişesinin arkasını okumuşum. Çünkü üstünde 'tekrarla' yazıyordu. 'Durula ve tekrarla.' Anlıyor musunuz?" Chris alayla karışık gülmeye başlayınca, Esin dikkati başka yöne çekmeye çalıştı. "Peki nasıl tanıştınız?" "Yoksa ondan bir kangurumu aldın?" dedi Chris Natalie'ye, hala gülerken. Natalie uyarırcasına Chris'e baktıktan sonra cevap verdi. "Sömestr tatilinde buraya gelmiştim, hatırlıyor musun? Sana hoşuma gitmediğini söylemiştim." Dax'a imalı bir bakış attıktan sonra Chris'e döndü tekrar. "Dax ile tanışana kadar öyleydi." Esin bu romantik hikâye karşısında başını sallamakla yetindi. "Burada olmamızın nedeni de bu. Burada tanıştık veeeee..." Diğerlerine de dönüp sesini yükseltince herkesin dikkati ona yöneldi. "Burada evlenmek istiyoruz!" Herkes suspus kesildi, Natalie'nin kocaman gülümsemesi havada kaldı. "Heeeyyyyy," dedi kutlama filan bekliyormuş gibi. "Kimse beni duymuyor mu? Zaman filan mı durdu yoksa?" Kahkaha atarak Dax'a döndü ve beraber güldüler. "Herhalde bu kadar harika birini tavlamamı beklemiyordunuz. Eminim beni çok kıskanıyorsunuzdur kızlar. Hatta senin bile kıskandığından şüpheliyim Lucas. Şu ifadeye bir bakın, ne kadar şirin." Lucas düz ifadesini bozmadan bir süre Natalie'ye baktı, ardından yanında duran Günce'ye döndü, sonra tekrar Natalie'ye baktı. "Şey," dedi Esin şüpheyle yaklaşarak. "Biraz hızlı olmaz mı?" Natalie'nin gülümsemesi solup göz kapağı seğirmeye başladığında yanlış yola saptığını anladı Esin ve zoraki bir gülümsemeyle diğerlerine baktı. Günce ona yardım etmek için ileri atıldı hemen. "Yıldırım aşkı olsa gerek," dedi gülerek. Bunun üzerine Lucas açık açık gülmemek için yüzünü Günce'nin omzuna doğru eğip, toparlanmaya çalıştı. Elini onun karnına geçirerek Lucas'ı uyardı Günce sabit gülümsemesini bozmadan. Ancak Lucas daha çok gülmeye başladı. "Yakın tarihte mi?" diye şüpheyle sorarak Leo araya girdi bu sefer. Natalie gözlerini devirdi. "Her gün buraya gelmiyoruz değil mi? Elbette yakın tarihte, bu hafta olacak." "Beş yıl sonra burada da olabilirdi," diye cevap verdi Leo dudak bükerek. Natalie tekrar gözlerini devirdi bu sefer. "Sade bir şey istedik. Dax kalabalıktan hoşlanmıyor. Çünkü sürekli kangurularla beraber ve onlar nasıldır bilirsiniz. Kangurular, kangurular, kangurular ve bir de onların yavruları. Bir sürü kanguru yani." Herkes kaşlarını çatarak baktı bir süre. Sessizliği bozan ise Chris oldu. "Bunların hepsi şakanın bir parçası mı Nat?" dedi gözlerini kısarak. "Şu adam, sen bir aktör müsün?" dedi ciddi ciddi bunu düşünüyormuş gibi Dax'a doğru. "Seni televizyonda görmüş olabilirim." Esin, Chris'i dürttü hafifçe ve fısıldadı ona doğru. "Chris, ne diyorsun? İyi misin?" "Hayır, dostum," dedi Dax."Birkaç beyaz dizi kitabının kapağında görmüş olabilir misin? Gerçi uzun süredir kamera karşısına geçmiyorum. Bilirsin, Natalie sadece mallarımı pazarlamamı istiyor." Ardından bir süre duraksayıp ekledi. "Mallarım derken, kanguruları kast ettim." "Sakın güleyim deme," diye fısıldadı Derin, Peter'a doğru. "Tanrım, bu o kadar zor ki." "Sorun nedir Chris? Ne düşünüyorsun?" diye sordu Natalie sanki bu çok saçma bir eylemmiş gibi. Chris elini çenesine koyarak bekledi. "Seni oraya göndermekle iyi edip etmediğimi sorguluyorum." "Elbette!" dedi Natalie coşkuyla. "Benim için yaptığın en güzel şeydi! Neden bu kadar üstünde durduğunu bile anlamıyorum." "Karşıma evlenmek istiyorum diye getirdiğin adamın kangurularla kimsenin anlam veremediği bir samimiyeti olduğu ve onu sadece birkaç aydır tanıdığın için," dedi Chris sesini biraz yükselterek. "Bakın," dedi Natalie hepsine seslenerek. "Hiçbiriniz benden normal birini bulmamı beklemiyordu zaten değil mi?" Önce kimse ne tepki vereceğini bilemedi. Natalie onlara beklentiyle baktığında ise baş sallamakla yetindiler. Böylece devam etti Natalie. "Güzel, ben de beklemiyordum zaten." Dax'a dönerek omzunu okşadı. "Alınma benim İncirli, maviküf peynirli kanguru salamım. Ama ister inanın ister inanmayın; o bana iyi geliyor." "Ne gibi?" diye sordu Chris kaşlarını kaldırarak. "Görmüyor musunuz? Onun yanında mutluyum. Tanıştığımızdan beri tam beş kilo aldım; beslenme alışkanlıklarımı tamamen düzeltti. Şu aptal Instagram hesabımı bile kapattım. Notlarım iyi sayılabilir. Arkadaşlarım var. İnsanlar benden nefret etmiyor." Duraksayıp düşündü. "En azından hepsi etmiyor." "Natalie," dedi Chris daha sakin bir sesle. "Sırf bunlar için birkaç aydır tanıdığın biriyle evlenmen gerekmiyor." "Hayatımın bu kısmından sonra, daha fazla saçmalığa neden olmak istemiyorum Chris. Dax beni hem iyileştiriyor hem de mutlu ediyor. Onunlayken başkasına ihtiyaç duymuyorum. Hem şöyle bir düşün; daha önce kimseyle iki haftadan fazla bir süre düzenli olarak iletişim içerisinde olmadım." Kızlara kısa bir bakış attıktan sonra devam etti. "Sırf kendi eğlencelerim için devam ettiklerim dışında." Aynı anda göz devirdi kızlar ancak Natalie yaptıklarından gurur duyuyor gibi görünmüyordu da zaten. "O yüzden, lütfen bana destek olun." Olayların sonrası ise hızlı gelişmişti. Chris, Natalie'nin duygulu konuşmaları sonunda durumu kabullenmiş ve hazırlıklar başlamıştı. Bir yandan düğün mekânı organize edilirken, öte yandan Natalie deli gibi en harika gelinliği arıyordu. Kendisi hayalindeki gelinliği aslında bulmuştu ancak Chiago'dan buraya uçak bagajında geleceği düşüncesi bile ağlamasına neden olduğu için gelinliğini buradan almaya karar vermişti. Üstelik kızları da peşinden sürüklediği için tatilin birkaç günü biraz keyifsiz geçti. Çocuklarla bir türlü düzgün vakit geçiremeyen kızlar, gelinlik işi hallolduktan sonra rahatladılar neyse ki. Beklenmeyen bir düğünün gelişmelerinin, tümden kurbanı olmaktan sıyrıldılar böylece. "En azından bize haber verseydi de hazırlıklı gelseydik," dedi Günce yataktan kalkarken. "Bizi çok seviyor ya, ilk bize haber verecekti," diye dalga geçti Derin. "En azından artık nefret etmiyor," dedi Esin omuz silkerek. Aylin baş salladı. "Kesinlikle. Artık ilgisini çekmediğimize eminim. Hatta geçen gün bana çok üzgün olduğunu, Leo ile benim aramda çıkardığı problemlerden dolayı çok pişman olduğunu, Leo'dan daha iyisini hak ettiğini çok geç fark ettiğini söyledi." Kızlar güldüler bunu hayal ederek. "Sonrasında ise benim zıpzıp kangurum, sosisli bezelye turtam, Macadamia fındığım, Jumbo karidesim... bildiğimiz şeyler." Bir süre Natalie'nin kurduğu aşk sözcükleri hakkında espri yaparak güldüler. Ardından Esin onlara hazırlandıktan sonra kahvaltıya gelmelerini söyledi ve yanlarından ayrılarak Chris'in odasına yöneldi. Kapı kolunu kavradığında kilitli olmadığını görmek gülümsetti Esin'i. İçeri girdi usulca ve ilerledi. Chris beyaz örtülerin arasına dolanmış, yatağın Esin'in göremediği tarafına dönmüştü. Üstünde tişört yoktu ve bunu gören Esin biraz temkinli ilerledi yatağa. Köşedeki boşluğa oturarak dürttü Chris'i. Chris hafifçe mırıldandığında Esin güldü ve ayaklarını altına alarak duruşunu dikleştirip Chris'in yüzünü daha çok görebilmek için eğildi hafifçe. Gülümsediğinde dudağında beliren çizginin ilk izlerini görmek zaten uyanık olduğunu anlaması için yetti Esin'e. Bunun üzerine gülümsemesi genişledi ve tek eliyle Chris'in belinden destek alarak, diğer eliyle onun omzunu kavradı ve sırt üstü çevirdi Chris'i. Chris'in yarı uykulu ifadesinin tembel bir gülümsemeyle süslenmek üzere olduğu o kısacık geçiş süresinde ise tek elini Chris'in göğüs kafesinin üstüne yerleştirdi ve dudaklarını dudaklarına kapattı gülümsemeye devam ederken. Chris'in başı ona karşılık vermek için hafifçe doğruldu hemen. Elini Esin'in boyun kavisine yerleştirerek onu kendine daha çok çekti ve aslında ne kadar da uyumadığını kanıtladı. Esin dudaklarının üstüne gülümsediğinde ise kolunu onun omzuna sardı ve diğer eliyle de belini tutarak Esin'i diğer tarafına geçirdi becerikli bir hareketle. Dudakları ayrıldı, bedenleri yakınlaştı bu sayede. "Uyumadığını daha az belli etseydin keşke," dedi Esin onun yüzüne alttan bakarak. Chris dudaklarını büktü ve bu doğru değilmiş gibi başını salladığında kaşlarını kaldırdı Esin inanmayarak. "Bana bir misafir bekliyormuşsun gibi geldi," dedi imalı imalı. "İçeri girerken pek zorlanmadım da." Bunun üstüne Chris sırıtarak itiraf etti. "Aslında o kapı dün akşamdan beri açık." Esin yanındaki yastığı onun göğsüne vurdu şakayla ve kalkmaya yeltendi ancak Chris tek elini onun kenarına koyarak Esin'i engelledi. Ardından Esin'in biraz önce göğsüne vurduğu yastığı alıp bir köşeye attı ve tekrar öptü onu. Yumuşak, uyuşuk birkaç öpüşle başladı önce. Ardından dudaklarını aralayarak daha arzulu öpüşlere dönüştürdü bunları. Başını yana eğdiğinde ise öpüşü daha güzel, daha derin bir hal aldı. Esin elini Chris'in boyun kavisine koyarak parmaklarıyla çenesini okşadı hafifçe. Diğer elini ise Chris'in kolunun altındaki boşluktan geçirerek sırtına koydu ve kendine çekti onu. Chris'in öpüşündeki baskı arttı böylece ve yatağa koyarak destek aldığı kolunu serbest bırakıp Esin'le aralarındaki boşluğu kapattı. Ardından boşta kalan elini Esin'in kaburgalarından başlayarak aşağı indirdi ve en sonunda kalçalarına geldiğinde kendine çekti onu. Öpüşlerinin hızlandığı o saniyede kapının çalınmasıyla duraksadılar. Bir süre beklediler ancak kapı tekrar çalındı. "Hey Tif Tif!" ses Natalie'ye aitti. "Uyandın mı?" Esin kaşlarını çattı. "Tif Tif mi?" Chris doğrulurken cevap verdi. "Bana yalnızken böyle seslenir. İsmimin içinde geçen bir hece bile değil," dedi gülerek. Esin konu Natalie olduğunda buna şaşırmadı elbette. "Onunla ilgileneceğim," dedi Chris yataktan kalkmadan önce. Ardından yüzünde muzip bir gülümseme belirdi tekrar Esin'e doğru eğilirken. "Sonra da seninle ilgilenirim." Esin gülerek onu geri itti ve gözleriyle kapıyı işaret etti. Natalie ısrarla vurmaya devam ediyordu çünkü. Chris yataktan kalktı böylece ve kapıyı açtı. Esin bu süre içerisinde çoktan doğrulmuş, toparlanmış, camın önündeki koltukta oturuyordu. Natalie onu gördüğünde gülümsemesi hafifçe soldu ancak eskisine göre hayli iyi bir karşılamaydı bu. "Günaydın," dedi. "Sende mi buradaydın?" "Günaydın," demekle yetindi Esin. "Mesele nedir Nat?" dedi Chris yanlarına geldiğinde. "Dax kanguru işini büyütmek istiyor," dedi Natalie hevesle ona dönerek. "Ve bir reklam filmi planlıyor." "Evet?" dedi Chris kollarını göğsünde kavuşturarak. "Ve reklamların güzel bir reklam müziğine ihtiyacı vardır, bilirsin. Sözlerin akılda kalması için yani." Esin gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığında durumu çoktan anlayan Chris'in gözleri ona kaydı. "Sen bir şeyler yazabilirsin diye düşündüm. Leo, Peter ve Lucas'tan da beste yapmalarını rica edeceğim." Duraksadı ve omuz silkti. "Leo'dan istemem belki de. Pek yetenekli olduğunu düşünmüyorum." Chris ona gözünü kısarak bakarken, Esin dizlerini ovuşturarak ayağa kalktı. Gizli bir gülümseme vardı yüzünde. Onun ayağa kalktığını gören Chris'in ise bir çocuk gibi suratı asılmıştı. "Herhalde bu reklam olayı sizi meşgul edecektir," dedi Esin. "Ben gideyim." "Evet," diyerek katıldı ona Natalie. "Tüm kelimeler fazlasıyla etkileyici olmalı." Esin ona son kez gülümsedikten sonra Chris'e yaklaştı. "Belki de ilgilenmezsin," dedi gülerek ve Chris'in yanağına kısa bir öpücük bıraktıktan sonra geri çekilip kızların yanına gitmek üzere uzaklaştı oradan.
*** |
0% |