@mrsmilagros
|
Şarkı -> I'm Yours - Jason Mraz Hey sen,
***
Four Seasons'ın havuzu gecenin karanlığında, etrafına iliştirilmiş ışıkların altında loş bir görüntü sergiliyordu. Yaz akşamlarının serin ancak insanı üşütmeyen esintisi usulca Günce'nin teninde dolaşıyor, denizin kokusu burnuna doluyordu. Etrafta dolaşan birkaç cırcır böceğinin sesi kulaklarına geliyor, tüm bunlar, o sevdiği yaz gecelerini sunuyordu. Bir de boğazın göz alıcı güzelliği buna eklenince Günce belki de en güzel anlarından birini yaşıyordu. Üstüne üstlük bunu sevdiği kişiyle paylaşabilecek kadar şanslı olarak. Lucas ondan biraz ileride, havuzun kenarında oturuyordu. Etraflarını çevreleyen şezlongları es geçerek yerde oturmayı tercih etmişti ve elleri bağdaş kurduğu dizlerindeydi. Günce'nin orada olduğundan habersiz elindeki yaprakla oyalanıyordu. Yanında yerde duran tabaktaki meyvelere dokunmamıştı. Derin bir nefes aldı ve elbisesinin cebinde duran notu eline alarak ilerlemeye başladı. Onun geldiğini o anda fark eden Lucas, bulunduğu yöne döndü ve dudaklarında Günce'nin bayıldığı gülümsemesi yer edindi. "Geldin demek." Günce başını salladı hafifçe. Ardından gülümseyerek elindeki notu havaya kaldırdı. "Notunu aldım. Aslına bakarsan senden böyle bir şey beklemiyordum. Bu daha çok Chris'in tarzı." Lucas hafifçe güldü ve Günce yanına oturdu. Günce'nin üzerinde bir elbise vardı ve onun açılmamasına dikkat ederek ayaklarını kalçalarının yanına yerleştirmişti. "İnsan sürekli birlikte olduğu kişilerden zamanla bir şeyler öğrenebiliyor." Bu doğruydu. Günce de şu an aklına gelmiş olmasa da her zaman kızlardan bir şeyler kapmış olduğunu düşünürdü. Ortak noktaları olan kendilerine has konuşma tarzları gibi, ya da sevdiği şeyler gibi. Bakışları tekrar nota ilişti ve onu usulca katlayarak cebine koydu. Ardından tıpkı Lucas'ın yaptığı gibi o da havuza çevirdi bakışlarını ve kısa, huzur verici bir sessizlik oluştu aralarında. Lucas bozana kadar. "Ne kadar çok şey değişti değil mi? En son burada, Four Seasons'ta olduğumuz andan bu ana dek." Günce başını salladı ve geçmişi düşündü bir an. Lucas'la karşılaştıkları ilk anı düşündü. Four Seasons'ta geçen günleri. Yaşanan onca şeyi. Dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. "Çok şey değişti. Bundan bir buçuk yıl kadar önce sen dünyaca ünlü Leo Martinez ile otelimize gelen Lucas Aurelien'ken, ben burada çalışan basit bir görevliydim. Seninle burada, bu saatte ve bu şekilde yan yana oturmayı bile hayal edemezdim." "Edemezdin çünkü o zamanki Lucas Aurelien hayali bile kurulamayacak kadar uyuzdu." "Aslına bakarsan o zamanki Günce'nin de Lucas'tan aşağı yanı yok gibiydi." "Aslına bakarsan iyi birer dersi hak etmişiz." "Öyle mi dersin?" Ardından Lucas ne olduğunu anlayamadan Günce onu omzundan itti ve Lucas dengesini kaybedip suya düştüğünde gülmeye başladı. Birkaç saniye içinde Lucas suyun yüzeyine çıktığındaysa gülüşleri son buldu çünkü bu kez Lucas Günce'nin elinden tutarak onu havuzun içine çekti. Günce bir çığlıkla suya düştüğünde ikisinin halleri görülmeye değerdi. Günce yüzünden akan suları silerek, ıslanmış kirpiklerini kırpıştırdı. "Bir centilmen olmayı ve kıyafetlerimin ıslanmamasını tercih etmeyi düşündün mü hiç?" dedi Günce gizli bir gülümsemeyle. Lucas kendiyle gurur duyuyormuş gibi çenesini kaldırdı. "Bana böyle bir seçenek sunsaydın bir centilmen olarak kıyafetlerini çıkarmana engel olmazdım elbette." Günce'nin dudakları şaşkınlıkla karışık bir gülümsemeyle aralandı ve elini suya çarparak Lucas'ın yüzüne su sıçrattı. Lucas geri çekildi gülerek. Ancak hemen ardından çekici gülümsemesiyle tekrar Günce'ye yaklaştı ve aralarındaki berrak su yakınlaşmalarının etkisiyle hoş bir ses eşliğinde sallanırken ellerini kaburgalarına koydu nazikçe. "Su ılık." Günce gülümsedi gözlerini kısarak. "Evet?" dedi devamını bekliyormuş gibi. Lucas başını yana eğerek yüzünü inceledi ve güldü. "Ve bu yüzden seni öpeceğim." Günce güldüğünde omuzlarında toplanmış damlacıklardan birkaç tanesi omzundan süzüldü usulca. Lucas ona doğru bir adım daha attı ve tek elini suyun altından çıkardı hoş bir çınlama eşliğinde. Baş parmağıyla Günce'nin ıslak dudaklarına dokundu önce; Günce'nin gülümsemesi durağanlaştı saniyeler içinde. Lucas tüm dikkati oraya odaklıymış gibi başını eğdi sakince ve tereddütsüz bir hareketle dudaklarını birleşti. Etrafta sadece lambadan gelen kısık bir cızırtı ve sudaki hareketliliğe eşlik eden huzurlu ses vardı. Günce'nin dudağına yumuşak bir öpücük bırakıp biraz geri çekildi Lucas. Nefesi Günce'nin dudaklarına çarpıyordu hala. Ardından tekrar öptü Günce'yi ve onu nazikçe geriye yönlendirerek havuzun kenarına yasladı sırtını. Art arda yavaş tempoyla dudaklarını öpmeye başladığında Günce kollarını onun boynuna doladı ve öpüşlerine daha üstün gelen bir baskıyla karşılık verdi. Lucas'ın ona aynı şekilde karşılık vermesi uzun sürmedi; ardından dudaklarını onun teninden çekmeden çenesine doğru sürükledi ve boncuk boncuk su ile süslenmiş boynundan aşağı indirdi uyuşukça. İki köprücük kemiğinin arasındaki boşluğa geldiğinde ise alt dudağını yukarı doğru sürükleyerek Günce'nin askılarından biri kenara düşmüş açık omzuna getirdi. Oraya tembel, yumuşak, iç gıdıklayıcı birkaç dudak izi bıraktıktan sonra boyun kavisinde devam etti ve aralarındaki boşluğu tamamen kapatarak kulağının altına yerleştirdi. Ancak tam o sırada kendilerinden başkasına ait bir ses duydular ve duraksadı Lucas. "Günce?" diyordu Esin. "Ablam meraklandı, neredesin? Telefonuna da odada unutmuşsun, senin yüzünden buraya kadar inmek zorunda kaldım." Günce kafasını mermere vurmamak için kendini tuttu, Lucas hoş bir gülümsemeyle geri çekildi hemen.
***
|
0% |