Yeni Üyelik
12.
Bölüm

5.Bölüm - 1408 Numaralı Oda (Part I)

@mrsmilagros

Şarkı -> Do You Know? - Enrique Iglesias
Hey sen,

Müziği başlatmayı sakın unutma 👆🏻


***

Uyandıklarında saat öğlene geliyordu. Tüm gün ve gecenin de bir kısmında çalıştıkları için bugün erkenci değillerdi. Vardiyaları öğlen başlıyordu ve akşam saatlerinde de sona erecekti. Nihayet beklenen gün gelmişti. Bu akşam Leo Martinez konser verecekti. Günün erken saatlerinden itibaren Küçük Çiftlik Park'ta hummalı bir hazırlık başlamıştı. Ama kızlar için durum biraz daha farklıydı tabi. Onlar otelde geçecek yoğun bir koşuşturma için hazırlanıyorlardı.

"Başım çatlayacak sanki," dedi Günce. "Yanımıza ağrı kesici almış mıydık?"

Derin çantasından bir kutu çıkarttı ve Günce'ye uzattı. Her ikisi de sıklıkla baş ağrısı çekerdi. Bu yüzden Derin her zaman olduğu gibi yine hazırlıklıydı.

"Yemek yedikten sonra alırsın. Benim de ihtiyacım var gibi."

Sonra diğerlerine döndü ve onların, Günce ve kendisine nazaran daha iyi göründüğünü fark etti. Kahvaltı edip ilaç aldıktan sonra onların da muhtemelen bir şeyleri kalmayacaktı.

"Oyalanmadan kahvaltıya inelim," dedi Aylin. Rahat rahat yemek istiyorum."

Diğerleri de onunla hemfikirdi. Sırayla banyoyu kullandılar ve hazırlanıp restorana indiler.

Çalışanlar için ayrılmış bölümde yiyecekleri için restoran kalabalık değildi. Tabaklarını alıp boş masalardan birine geçtiler. Neyse ki Cansu ortalıkta görünmüyordu. En azından sakin ve huzurlu bir kahvaltı yapabileceklerdi.

"Ne kadar yoğun geçerse geçsin bugün daha az çalışacağız, "dedi Esin. "Akşam da konser var. Leo Martinez artık o kadar da uzakta sayılmaz sanırım, ne dersiniz?"

Yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi ve onun bu hali hâlâ ayılamamış olsalar da kızları keyiflendirdi. Dün geceki yorgunluklarının izleri kayboluyordu yavaş yavaş. Yeniden kendilerini dinç hissetmeye başlamışlardı.

"Öyle heyecanlıyım ki bugün aklımı işe verebileceğimden bile şüpheliyim."

İçi pır pır ediyordu Aylin'in. Leo Martinez'i görebilecek olma düşüncesi inanması güç geliyor ve ona mutluluk veriyordu. Kendisinden önce Leo görmüştü onu oysaki. Gerçekten de ondan o kadar da uzakta değildi.

"Leo Martinez'den söz açılmışken dün gece neden partiye gelmedi acaba? Belki onu görebiliriz diye umut etmiştim."

Günce'nin sorusu hepsinin aklından geçmişti aslında. Ama böyle bir ihtimal çok küçük olduğu için üzerinde durmamışlardı.

"Belki gelmiştir de biz görmemişizdir," dedi Esin. "Çalışmakla o kadar meşguldük ki."

"Haklısın. Ama bir tek biz kendimizi bu kadar yıprattık sanırım. Cansu gayet memnun görünüyordu," dedi Derin. "Erkek müşterilere sırnaşmak dışında çok da bir şey yapmadı. Bir de Emre var tabi."

Gözlerini devirdi ve kızlar ondan bir açıklama beklediğinde konuşmaya devam etti.

"Cansu'yla Emre dün gece samimi bir sohbetin içindeydiler. Cansu ona yanaşıyor, Emre de sesini çıkarmıyordu. O kadar anlamsız ve boş konuşurken onu nasıl dakikalarca dinleyebildi anlayamıyorum," dedi. Sonra omzunu silkti ve alayla güldü.

"Her neyse. Bunu sorgulamamın anlamı yok. İnce bir zevke sahip değilmiş. Cansu'dan hoşlanacak kadar yüzeysel bir erkek de zaten bana göre değil."

Ardından hiç umurunda değilmiş gibi tabağına döndü. Kahvaltısını yapmaya devam ederken kızlar bir şekilde onun Emre'den hıncını alacağını biliyorlardı.

"Aynen öyle," dedi Esin. "Bize düzgün adamlar lazım. Başka türlüsü değil. Olmazsa da olmayıversin."

Güldü ve diğerleri de ona katıldığında kahvaltılarına devam ettiler.

***

Derin görev yerine gittiğinde Emre boş tabureleri masaların etrafına diziyordu. Dün gecenin ardından bar eski haline dönmüştü. Sadece birkaç ufak düzeltmeye daha ihtiyacı vardı.

"Hey, selam. Sanırım birileri uykusunu alamamış. Büyüleyici gülümsemeni görmeden güne başlama ihtimali hiç de güzel gelmiyor."

Emre, Derin'in soğuk ifadesini uykusuzluğuna yormuştu. Aynı zamanda, Cansu'yla yakınlaşmasının üzerinden yirmi dört saatten az bir süre geçmişken Derin'e iltifat edecek kadar da yüzsüzdü.

"Uykumu aldım," dedi Derin "Hatta çok rahat uyuduğumu bile söyleyebilirim. Uykuyla sorunu olan biri değilim."

Tezgâhın arkasına geçti ve bir bez alıp köşedeki bardakları kurulamaya başladı. Onun bu hali Emre'yi şüphelendirdi. Başka zaman olsa Derin çok daha farklı bir cevap verir hatta bunu küçük bir laf oyununa çevirirdi.

Elindeki tabureyi kenara koydu ve Derin'in yanına ilerledi.

"Haklısın. Güzellik uykusuna da ihtiyacın olmadığına göre. Bu kadarı gayet yeterli geliyordur."

Tezgâha yaslandı ve Derin karşısında bardaklarla meşgulken dudaklarına en çekici gülümsemelerinden birini yerleştirdi. Ancak Derin'den beklediği tepki gelmemişti. Gözleri hala işindeydi.

Emre'nin bu bayatlamış iltifatlardan çok daha fazlasına ihtiyacı vardı. Ama o da bunu düşünebilecek kişilikte biri değildi. Sıradan konulardan söz açtı ve konuyu aldığı yeni habere getirdi. Bu haber çalışanlar arasında bomba etkisi yaratmıştı.

"Cansu işten çıkarılmış, biliyor muydun?"

Derin bu kez bakışlarını Emre'ye çevirdi. Cansu konuşmak istediği son konu olsa da duyduğu şey onu da şaşkına çevirmişti.

"Ne? Nasıl?"

Emre olanları tüm detaylarıyla anlatmaya başladı.

"Dün gece Cansu, Sonny Müzik Şirketi çalışanlarından birini rahatsız etmiş. Hatırla, geçtiğimiz sabah buraya gelen ve bana şirketle birlikte olduğunu söyleyen çocuk. Peter mı neydi? İsmi, şu an otelde Leo Martinez'den sonra en çok konuşulan ikinci isim. Sözde onu rahat bırakmamış. Üstelik diğer çalışanlar her yere yetişebilmek için didinip dururken o doğru düzgün bir iş yapmamış. Bunların hepsini Cansu için söylemiş ve yönetime de iletmiş. Sonra olanları tahmin edebiliyorsundur. Bir ton azar ve ardından işten atılmış. Bugün ne kadar kötüydü görmeliydin? Ağladı ve amacının yalnızca ilgili bir çalışan gibi görünmek olduğunu söyledi."

Derin, Cansu'nun amacının kesinlikle bu olmadığını biliyordu. Cansu herkesi kandırabilirdi ama üniversite hayatını birlikte geçirdiği kızları kandıramazdı. Tamamen Peter 'la flört etmek için yapmıştı tüm bunları ama anlaşılan sonucu beklediği gibi olmamıştı.

Derin üzgün değildi çünkü dün gece Cansu, yalnızca kızlara değil diğer çalışanlara da haksızlık etmişti. Üstelik paraya da öyle çok ihtiyacı yoktu. Atılmak yalnızca onun kalbini kırmıştı ve hatasının bedelini ödemişti.

Zihni Peter'a çekildi ve ona karşı sempati beslediğini hissetti. Gözlerinin etkileyiciliği dışında Peter'ın karakteri de ona çekici ve muğlak gelmeye başlamıştı. Ne yapacağını kestiremiyordu ve bu biraz Derin'i heyecanlandırmıştı.

"Yazık. Onunla biraz konuştuysa ne olmuş? Bu burnu havada tavırlar da nedir? İlk gördüğümde de o adamdan hoşlanmamıştım. Kibirli herifin teki olduğu belliydi. Son yaptığı sadece düşüncelerimden emin olmamı sağladı."

Emre'nin sözleri onu Peter'dan uzaklaştırıp yeniden içinde bulunduğu ana döndürdü. Emre, bariz şekilde Cansu için üzgündü. Derin gün içinde ikinci şaşkınlığını yaşıyordu. Emre nasıl Cansu'yu savunup Peter'ı eleştirebilirdi?

"Hah! Kusura bakma ama seninle aynı fikirde değilim. Cansu, dün gece kılını bile kıpırdatmadı. Birkaç tepsi getirip götürdü o kadar. Bunu sen de biliyorsun. Şimdi karşıma geçip ne diye onu savunuyorsun? Azıcık sana ilgi gösterdi diye mi? Cidden Emre, o kızın sadece sana mı ilgisi var sanıyordun?"

Güldü ve Emre'nin kaşları çatıldığında devam etti.

"O adamın karakteri senin sandığından çok daha güçlü olmalı. Aksi taktirde Cansu'nun göz boyamalarına pekâlâ kanabilirdi. Ama baksana, o gerçeğin farkına vardı ve yapılması gerekeni yaptı. Birileri gibi Cansu'nun yüzeysel büyüsüne kapılıp gitmedi."

Ardından onunla konuşmayı kesip o sırada gelen birkaç müşteriyle ilgilenmeye başladı. Bir müddet uzun süreli bir iletişimleri olmadı. Yalnızca siparişler hakkında konuştular ve Emre, bir daha Derin'e yaklaşma cesaretini gösteremedi. Zaten birkaç saat sonra da Derin'in görev yeri restoran olarak değiştirildi. Günün geri kalanında Aylin'le birlikte çalışacaktı.

Yanına gittiğinde Aylin telaşlı bir hazırlığın ortasındaydı. Bir servis arabasını dolduruyor, ne kadar içecek ve yiyecek varsa içine koyuyor gibi görünüyordu. Derin'i gördüğüne çok sevinmişti ama acelesi vardı. Bir an evvel bu araba Leo Martinez'in odasına gitmeliydi.

"Bu ne? Bunu da mı koymam gerekiyor?"

Başka bir görevli içi sarma dolu bir tabak uzatmıştı ve Aylin'in onu da diğerlerinin arasına sığdırmasını bekliyordu.

"Adama biraz mutfağımızın zenginliklerini göstersek ne olur ki? Hem zaten Arzu Hanımın kesin emri. Türk mutfağına has ne kadar yiyecek varsa o arabada olsun istiyor."

Ardından içi mantı dolu bir başka tabak daha uzattı.

"Adam mutfağımızı tadayım derken mide fesadı geçirecek," dedi Derin. Aylin ona katılıyordu ama mecburen tabakları arabaya yerleştirdi.

"Her şey tamamsa artık bunu götürebilirsin."

Aylin arabayı Derin'e çevirdi ve ona kaç numaralı odaya gideceğini söyledi. Ardından arabayı sürerken bir yere takılmamasını ve yemekleri dökmemesini tembihledi. Servisi nasıl yapması gerektiğini de iyice anlattı. Bunları söylediği sırada gözünde Leo Martinez'in odasına giden koridor canlanıyor ve heyecandan eli ayağına dolanıyordu sanki. Kelimeler bazen dudaklarından sürçerek çıkıyordu.

Derin'se çoktan dikkatini kaybetmişti. Yalnızca Leo Martinez'in odasına gidecek olmasına odaklanmış durumdaydı. Ama sonra Aylin'e baktı ve onun kendisiyle gelemeyeceği gerçeği aklına dank etti.

"Hayır, burada durmak zorunda olduğunu söyleme bana."

Aylin başını salladı ve biraz önce duyduğu heyecan yerini silik bir tebessüme bıraktı.

"En azından birimiz onun odasına girebilecek. Muhtemelen içerdedir. Yakından nasıl göründüğünü bize anlatman gerekecek."

Mutlu görünmeye çalışıyordu ama aslında şans bu kadar ayağına gelmişken Leo Martinez'i yakından göremeyecek olması haksızlık gibi geliyordu.

"Baksana. Bence bunun için bir şeyler yapabiliriz.," dedi Derin. Ardından etrafa şöyle bir göz gezdirdi ve kimsenin onlara bakmadığından emin olduktan sonra servis arabasının alt rafını işaret etti.

"Sana da oldukça geniş görünmedi mi? Üstelik boş da."

Bakışları Aylin'e döndüğünde Aylin ne demek istediğini anlamıştı.

"Yo, hayır. Bunu yapamayız. Birisi öğrenecek olursa, birisi yokluğumu fark ederse? Ya birisi beni görev yerimin dışında bir yerde yakalarsa?"

"Hşşş... Sessiz ol. Sadece birkaç dakika. Kimse farkına bile varmaz. Hem zaten bu yüzden servis masasını kullanacağız ya."

Ardından bakışlarını bir kez daha etrafta dolaştırdı ve Aylin'e yaklaştı.

"Bak, ben şimdi şu kapıdan çıkıp asansöre yöneleceğim. Sen de benden biraz sonra tuvalete gitmen gerektiğini söyleyip diğer kapıdan çık. İkinci katta buluşalım."

"Ama oraya sığıp sığmayacağım bile belli değil."

"Bir şekilde seni sığdırırız. Sen bize göre daha ufaksın. Bundan yararlanabiliriz."

Sonra onun tek bir kelime daha etmesine fırsat bırakmadan kapıya giden yolu takip etti. Gözden kaybolduğundaysa Aylin, içi içini yese de çoktan Leo'yu görecek olmanın verdiği sevince kapılmıştı.

Nihayet üçüncü katta buluştuklarında Aylin vakit kaybetmeden servis arabasının alt bölmesine ilişti ve biraz zorlamayla olsa da kendisini içeri sığdırmayı başardı.

"Buradan çıktığımda kaburgalarımı hissetmeyeceğime eminim."

"Olsun. Her şey Leo Martinez için."

Boğuk gülüşleri koridorda duyulduğunda ikisi de bu serüvenin tadını çıkartmaya hazırlardı. Derin, uzun servis örtüsünü aşağı bırakarak Aylin'i gizledi ve ilerlemeye başladı.

"Telefonun yanında mı?"

Aylin'den gelen cevap kısa ve netti.

"Hıhı."

"Öyleyse onu hazır etsen iyi olacak. Gelmek üzereyiz. Sessize almayı da unutma. Yakalanırsak neler olacağını hayal bile edemiyorum."

Ardından son kez arabayı iteledi ve nihayet Leo Martinez'in odasının önündeydiler. İkisinin de kalbi göğüs kafesinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Derin, bir aksaklık yaşamadan onu görüp odadan ayrılabilmeyi diledi.

 

***

Leo Martinez'in gizli mabedine girmek üzereyiz dostlarım

👄

Loading...
0%