@mrsmilagros
|
Şarkı -> Tu Y Yo - Enrique Iglesias Hey sen, *** Kızlar, dün gecenin yorgunluğunu hissetseler de sabah beklediklerinden çok daha iyi uyanmışlardı. Gece geç saatlere kadar oturup konser hakkında konuşmalarına rağmen uykularını almış gibiydiler. Hafif bir sersemlik bedenlerine hükmetse de restorana inip birer kahve içtiklerinde tamamen ayılmışlardı. Ayaküstü bir kahvaltının ardından görev yerlerine dağıldılar. Hepsi yeni bir iş günü için hazırdılar. Esin, her zamanki gibi yine resepsiyondaki yerindeydi. Otelden ayrılmak üzere olan yaşlı bir çiftin çıkış işlemlerini hallediyordu. Birkaç evrak doldurup imzaları aldıktan sonra onlara teşekkür etti ve valizleri taksiye götürmesi için çalışanlardan birini görevlendirdi. Onlar otelden ayrılırken boşalan odanın kartını çekmecelerden birine yerleştirdi ve dosyalarda kalan ufak tefek eksiklikleri doldurmaya başladı. Tam o anda tanıdık bir ses kulağına ilişti. Bu ses dün gece konserde gördüğü o kadına aitti. Ses yakınlaştıkça yükseldi ve en sonunda ayak sesleriyle birleşerek resepsiyona kadar ulaştı. "Bana ne yapacağımı söylemenden bıktım usandım artık! Yetmiyormuş gibi bir de beni uzaklaştırmaya çalışıyorsun! Sizinle gelmemde ne tür bir sakınca olabilir ki? Bunları aştığımızı sanıyordum." Natalie elinde bavuluyla göründü ve birkaç adım daha sürükledikten sonra duraklayıp Christopher'a döndü. Onu bir şey için ikna etmeye çalıştığı belliydi ama istediği her neyse Chris'in kabul etmeye niyeti yoktu. Chris parmaklarını alnında gezdirdi ve kendini kontrol etmeye çalışıyormuş gibi sakince konuştu. "Ben de öyle sanıyordum Natalie. Ama o tekneye binemeyeceğini bildiğin halde diretmeye devam ettiğine göre bazı şeyler senin için hâlâ oturmamış sanırım." Gözlerini Natalie'ye dikti ve onun söylediklerini iyice anlamasını bekledi. Yorgun görünüyordu ve bu tartışma gerçekten de canını sıkmış gibiydi ama Natalie ısrarcıydı. Bir kez daha isteğini dile getirdiğinde Christopher bu kez sessiz kaldı ve tartışmanın sonunu getiren de bu oldu. Natalie öfkeyle dudaklarını birbirine bastırdı ve hınçla bavulunu sürükleyip arkasına bile bakmadan çıkışa yöneldi. "Ah Tanrım! Bu kızla ne yapacağım ben?" "Nihayet birilerinin aklı başına geliyor gibi." Christopher'ın sorusu kendi kendine bir yakınmanın dışa vurumuydu ama Esin o ana dek pek çok kez tartışmalarına tanık olduğu için mırıldanmadan edememişti. Chris'se ne söylediğini tam olarak anlayamasa da onu duymuştu. Döndü ve Esin başını kaldırmadan evraklarla ilgilenmeye devam ederken ona baktı. Bir süre onu izledi öylece. Bu kızla daha önce defalarca karşılaştığını biliyordu. Birkaç dakikalık kısa tesadüflerle bir araya gelmiş olsalar da Christopher her zaman onun varlığının farkına varmıştı. Karşılaşmaları sırasında düzgünce yüzüne bakma fırsatı bulamamış olsa da bu garip rastlantılardandı belki, Esin ilgisini uyandırmıştı. Bir de dün geceki malum kaza vardı tabi. Esin yalnızca karşısına çıkmakla kalmıyor bir şekilde hayatına müdahale ediyordu. Christopher, Esin'e yaklaştı ve aklına gelen ilk soruyu sordu. "Neden her kavgamızda etrafımızda olduğuna dair bir fikrin var mı?" Esin başını kaldırdı ve bir an için Chris'le göz göze geldiler. Sorusu beklenmedikti ama yine de Esin'in cevabı düşünmesine gerek yoktu. Üstelik gerçeği de olduğu gibi yansıtıyordu. "Belki de sürekli kavga ettiğiniz için sana öyle geliyordur," dedi. Ardından Chris'in bir şey söylemesine fırsat vermeden başını tekrar evraklarına çevirdi ve halinden memnun şekilde işine devam etti. Ama Christopher'ın yüzüne baktığı o kısacık anda gözüne yerleşmiş hafif morluğu görmüştü. Bir kez daha suçluluk hissi üzerine çöreklendiğinde nasıl özür dileyebileceğine dair türlü senaryolar zihninde gezinmeye başladı. Christopher'ın dudakları bu kez ufak bir gülümsemeyle kıvrıldı ve başını salladı. Esin haklıydı. Son birkaç gündür neredeyse her dakika Natalie'yle kavga ediyorlardı. Bu aklına başka bir soruyu daha getirdi. Neden bilmiyordu ama Esin'in ne düşündüğünü merak ediyordu. "Oradan bakıldığında şiddet yanlısı, agresif ve anlayışsız biri gibi mi görünüyorum?" Bir beklenmedik soru daha gelmişti Christopher'dan. Esin, nasıl özür dilemesi gerektiğine bile tam olarak karar vermemişken Chris onu sorularıyla sıkıştırmak için buradaydı sanki. Dudaklarını birbirine bastırdı ve birkaç saniye kararsızlıkla durakladıktan sonra Chris'e baktı. O anda aklından çok daha farklı bir cevap geçmesine rağmen gözü bir kez daha dikkatini çektiğinde sözcükler engel olamadan dudaklarından döküldü. "En azından gözündeki o morlukla." Ardından dudaklarını ısırdı ve içinden kendisine söylendi. Chris'se son derece rahattı. Hatta bu konuşmadan keyif aldığı bile söylenebilirdi. Esin'in köşeye sıkıştığını fark ettiğinde üzerine oynamaya karar verdi. "Ah doğru ya. Senin eserindi değil mi?" Esin, mahcubiyetle gülümsedi ve bu kez tamamen Chris'e döndü. Evrakları bir kenara bırakmıştı. "Ben özür dilerim. Öyle söylemek istemedim. Yani biliyorsun, o bir kazaydı. Gözün için üzgünüm." Chris'in gözüyle bir derdi yoktu. Çoktan kazayı unutmuştu bile. Olanlar Natalie'nin hatasıydı ve bu kız sadece rastlantı eseri yanlarında bulunmuştu o kadar. Sonrası da biraz kötü şanstı. Ama yine de Chris onunla biraz uğraşmanın hoş olacağını düşünüyordu. "Şuna baksana. Bir özrün bunun için yeterli olacağını sanmıyorum." Parmaklarıyla gözünü işaret etti ve bu Esin'i biraz daha mahcup hissettirdi. Chris fark ettiğinde bu kadarın yeterli olduğunu düşünerek oyununu sonlandırmaya karar verdi. Yüzünde anlayışlı bir ifade belirdi ve tam önemli olmadığını dile getirecekti ki bu kez Esin'in sorusu onu şaşırttı. "Ne yapalım yani? Ödeşmek için sen benim gözüme bir yumruk at, ben de senin tişörtünü mü yırtayım?" Esin, işin içinden çıkamayacağını anladığında altta kalmamak için söylemişti bunları ve elbette düşündüklerinde ciddi değildi. Chris de bunun farkındaydı tabi ama ne kadar şaşırmış olsa da bunu anında oyuna çevirebilirdi. "Aslında..." Çenesini sıvazladı ve bakışlarını tavana dikti. Bu fikri düşünüyormuş gibi yapıyordu. En sonunda bir karara varmış gibi bakışlarını Esin'e çevirdiğinde yüzünde son derece ciddi bir ifade vardı. "Bana uygun göründü." Esin'in dudakları şaşkınlıkla açıldığında Chris bir süre ifadesini sabit tutmaya çalıştı ama yüzünün değişmediğini gördüğünde daha fazla dayanamadı. Hafif bir kahkaha patlattı ve Esin de rahatlayarak derin bir nefes aldığında onun da dudakları benzer bir gülümsemeyle kıvrıldı. "Tamam," dedi Esin. "Sen özrümü kabul et, gözüm de bana kalsın." Chris gülümseyerek başını salladı ve Natalie'nin çıkış işlemlerini halletmeye başladılar. Birkaç dakikalık soru- cevap rutininin ardından Chris imzaları attı ve dışarıda taksi bekleyen Natalie'yi yolculamak için çıkışa yöneldi. Fakat çok uzaklaşmamıştı ki tekrar Esin'e döndü. "Bu arada..." Bir kez daha gözündeki hafif morluğu işaret etti. "Bunun karşılığı ödendi. Kontrol edilmesi zor bir yırtıkla." Ardından arkasını döndü ve çıkıştan çıkarak gözden kayboldu. Esinin dudakları elbisesi için edilmiş bu özür karşısında bir kez daha tebessümle kıvrıldı. *** |
0% |