@mrsmilagros
|
Şarkı -> Somebody's Me - Enrique Iglesias Hey sen, *** Kızlar içeri döndüklerinde aslında sabahtan beri akıllarını kurcalayan o soruyu sordular birbirlerine. Aylin neredeydi? "Arzu Hanım hepimizi buraya toplamışken Aylin'i nerede görevlendirmiş olabilir ki?" dedi Günce. "Muhtemelen yine Leo Martinez için dolu dolu bir yiyecek sepeti hazırlatmıştır. Kadın muhteşem bir uğurlamanın peşinde. Bunu es geçeceğini sanmıyorum." Derin, gerçekçi bir tahminde bulunmuştu. Kızlar da ona katılıyorlardı ama tahmin edemedikleri bir şey vardı ki o da Aylin'in sepeti Leo Martinez'in teknesine yerleştirmekle de görevli olmasıydı. Chris, Peter ve Lucas'ın çıkış işlemleri tamamlanırken Aylin, Leo'nun teknede olduğundan habersiz içki şişelerini dizmekle meşguldü. Nihayet küçük buzdolabını kapatıp yiyecek ve içeceklerin güvenliğinden emin olduğunda gitmek için hazırdı. Elindeki birkaç ambalaj poşetinden kurtulup Four Seasons adına yazılmış notu dolabın üzerine iliştirdi. Tam mutfaktan çıkıp güverteye ulaşan merdivenlere yönelmişti ki birden karşısında Leo Martinez'i buldu. Leo dakikalardır oradaydı ve Aylin'i seyrederek usulca işini bitirmesini beklemişti. Aniden karşısına çıkması Aylin'i korkuttu önce. Eli göğsüne gitti ve kalp atışlarının sakinleşmesini bekledi bir süre ama bu çok kısa sürmüştü. Bir sonraki an zihni Leo'nun bilincine vardı ve korkusu bu kez yerini çarpıcı gerçekliğe bıraktı. Gözleri şaşkınlıkla büyüdüğünde Leo'nun dudakları gülümsemeyle kıvrıldı. "Merhaba," dedi duymaktan en çok hoşlandığı ses. Aylin, bir an nasıl bir tepki vermesi gerektiğinden emin olamadı. Bu, kısmen Leo'nun odasında yaşadığı talihsizlik yüzündendi ama büyük oranda hayranlık duyduğu kişinin karşısında duruyor olmasından kaynaklanıyordu. Konser gecesinde yaşadığı aynı heyecan geziniyordu bedeninde ve bir şeyler söylemesi gerektiğinin de farkındaydı. Konuşmaya başladığında her an saçmalayıverecekmiş gibi geliyordu ama yine de bu kez daha kontrollü davranabileceğini hissediyordu. Dudakları aralandı ve heyecanını bastırıp sakince karşılık verdi. "Merhaba." Leo'nun gülümsemesi büyüdüğünde Aylin'in vücudundaki tüm kan yüzüne hücum etti sanki. Yanaklarının kızardığını ve yüzünü sıcak bastığını hissediyordu. Gözlerini kaçırdı ve çoğu zaman yaptığı gibi konuşarak heyecanını dindirmeye çalıştı. Leo Martinez, burada ne işi olduğunu merak ediyor olmalıydı. Ona bir açıklama yapmak zorundaydı. "Four Seasons Otel adına size bir şeyler getirmiştim. Yolculuk sırasında yemeye ve içmeye ihtiyacınız olacaktır. Umarım beğenirsiniz. İyi yolculuklar dilerim." Ardından zihni aksini haykırsa da bedeni yeniden kapıya yöneldi ama Leo bu kez onun kaçmasına izin vermeyecekti. Anlam veremediği şekilde bu kıza çekiliyor, onu bir daha göremeyeceğini bile bile hakkında bir şeyler öğrenmek istiyordu. Birkaç adımda tekrar Aylin'in önüne çıktı ve kapıyla arasına girerek gitmesine engel oldu. "Odama gizlice girecek kadar cesursun ama şimdi benden kaçıyorsun." Aylin, dudaklarını birbirine bastırdı ve bakışlarını kaçırdı bir kez daha. Gözleri çaresizce teknenin ahşap kaplamalarında dolaştı. Leo, her şeyi hatırlıyordu işte. Ne odasında yaşananları ne de yüzünü unutmuştu. Yeniden göz göze geldiklerinde Aylin bu kez çekinerek baktı ona. Ama Leo'nun kendisinin aksine çok sakin ve keyifli göründüğünü fark ettiğinde rahat bir nefes aldı. Leo'nun amacı Aylin'i mahcup hissettirmek değildi. Ondan özür falan da beklediği yoktu. Sadece onu hatırladığını göstermekti amacı. Onunla konuşmak istiyordu. Aylin'in dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi. "Aslında tam da bu yüzden kaçıyordum." Leo'nun gülümsemesi büyüdü ve bakışları yumuşadı. Yüzünde sıcacık bir ifade belirmişti. Konuştuğunda hevesli olduğu bile söylenebilirdi. "Garip karşılaşmaları bir tarafa bırakıp düzgünce tanışmamızın zamanı geldi o halde." Kaşları bir yanıt beklercesine havaya kalktığında onun bu hali Aylin'i gülümsetti. Nihayet rahatladığını hissediyordu ve artık onunla konuşmasında hiçbir sakınca yok gibiydi. Üstelik heyecandan yerinde duramayacak gibi hissetse de o anda yüzü dingindi. Utanmış olduğu doğruydu ama çekingen de görünmüyordu. Aksine canlı olduğu bile söylenebilirdi. Kendini tanıttığı sırada yüzünde hoş bir ifade belirdi. Onun bu hali karşısında Leo'nun aklına gelen ilk şey onun güzel olduğuydu. Esas etkilendiği şeyse güzelliğinden çok gülümsemesinin yaydığı sıcaklık olmuştu. "Ben de Leo," diye karşılık verdi ona. "Ah, tabi," dedi Aylin. "Elbette." Cevabı ikisini de güldürdü. Konuşmaları da en az garip karşılaşmaları kadar ilginçti. Ünü dünyaya yayılmış olsa da Leo orada durmuş, Aylin'e kendini tanıtıyordu. Yine de bir anlığına yalnızca Leo olduğunu hissetmek hoş bir değişiklikti ve hiç de rahatsız edici gelmemişti. Dudakları bir şeyler daha söylemek için aralandığında dışardan gelen sesler ikisine ait bu özel anı yarıda kesti. Lucas, Peter ve Chris tekneye varmışlardı. Merdivenleri arşınlayarak güverteye çıktıklarında Aylin gitme vaktinin geldiğini anladı. "Artık gitmem gerekiyor. İyi yolculuklar Bay Martinez." Bir kez daha gülümsedi ve Leo'nun bir şey daha söylemesine fırsat vermeden yanından ayrılıp güverteye çıktı. Diğerleri onu burada görmeyi beklemiyorlardı. Aylin, ufak bir baş hareketiyle onları selamlayıp tekneden inerken şaşkınca onu izlediler. Peşi sıra Leo da görünüp tekne korkuluklarından Aylin'e seslendiğindeyse üçünün de dudakları muzipçe kıvrıldı. "Hey!" dedi Leo. "Ne dersin? Bir daha karşılaşır mıyız sence?" Aylin ona döndü ve sorunun aralarında özel bir espriye dönüştüğünün farkında, dudaklarında kendinden emin bir gülümseme belirdi. Leo'nun ciddi olmadığını biliyordu elbet. İkisi de böyle bir şeyin imkansız olduğunun farkındaydı ama yine de o anda hava buna takılamayacak kadar güzel, onlarsa bu dakikayı hoş bir anıya dönüştürmek için fazla istekliydi. Başını yana eğdi ve güneş ışıkları gözlerini kamaştırırken hafifçe omzunu silkti. "Bilmem, belki bir gün." Ardından arkasını döndü ve Leo'nun gülümsemesi dudaklarında asılı kalırken gözden kayboldu. Kısa bir süre sonra tekne çalıştı. Leo Martinez ve arkadaşları Four Seasons Otelden ayrıldı. *** Belki yarın. Belki yarından da yakın 😉 |
0% |