Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3. Bölüm

@mrvreizonline

Keyifli okumalar çiçeklerim🌸

Bölümü beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın🦋

🌬

Dilimin ucunda söylenmeyi bekleyen çok fazla kelime var. Nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum. Kalbimde bir sızı var. Ama bu farklı bir sızı. Sevdiğim adamın yokluğunun sızısı. Onsuz nasıl geçer bilmiyorum. Peki onsuz bu sızıyı geçirmek istiyor muydum? Hayır... Dilimin ucuna gelen bu kelimeler bir gün sahibini bulacak mıydı peki?

"Asaf? Neden gitmedin?" Şaşkındım.

"İşin bitince merkeze bırakırım diye düşündüm." gözlerini kaçırıp, sağ eli ile boynunu ovaladı.

"Ama gerek yoktu ki. Komiser ile giderdim. Zaten yorgunsundur. Hadi eve git dinlen lütfen." Gerçekten yorgun gözüküyordu. Gözleri kızarmıştı. Allah bilir kaç saattir uyumuyordu.

"İyiyim, ben. Burada işin bittiyse gidelim."

"Peki, sen bilirsin. İşim bitti, gidelim." o arada Akın çıkmıştı. Bize doğru hızlı adımlarla gelip Asaf'a başı ile selam verdi.

"Savcım, ekibi topladım merkeze geçiyoruz."

"Tamam, orada görüşürüz komiser."

"Savcım, aldığımız delillerin raporu sabaha elimizde olur. İsterseniz evinize geçin siz. Önemli bir şey olursa hemen sizi ararım merak etmeyin."

"Peki, öyle olsun. Önemli durumda hemen beni arıyorsun. Şu ev sahibini de bulun, sabah merkezde olsun. İfadesini ben alacağım."

"Tamamdır, savcım. Size iyi geceler." diyerek uzaklaştı. Asaf derin bir nefes alıp bıraktı. Sorgulayan bakışlarım ona döndü.

"Ne oldu?"

"Hiç." Arkasına dönüp sürücü koltuğuna doğru yürümesiyle onu durdurdum.

"Ben kullanacağım. Gerçekten yorgun gözüküyorsun."

"Tamam." diyerek anahtarı bana uzattı. Arabaya binip çantamı arkaya koydum. Yanıma baktım. Çoktan kendine rahat bir pozisyon bulmuş gözlerini kapatmıştı. Aslında merkeze geçmem benim için daha iyi olurdu ama Asaf inat ettiği için vaz geçmiştim.

Arabayı çalıştırıp yola koyuldum. Gözlerimi arada yanımdaki bedene değdirip hızlıca kaçırıyordum. İyice sapıtmıştım.

Artık buradaydı. Gitmeyecekti. Ne hissedeceğimi bilmiyorum. Umutlanmamaya çalışıyorum. Kendimi bir şeylere inandırıp kalbimi parçalara bölmekten korkuyorum. Başkası tarafından umutlandırılmak neyse de kendi kendime olunca daha çok acı çektireceğini çok net biliyordum.

Öylesine yaptığı hareketleri üzerime alınıp daha çok umutlanıyorum. Oysaki onun hiç bir şeyden haberi yok. Ne kadar kırıcı.

Göz görmeyince gönül unutmuyor arkadaşlar. Denendi ve onaylandı.

Kafamdaki düşünceleri kovalayıp arabayı Asaf'ların evinin önüne park ettim. Gözlerimi yanımda uyuyan bedene çevirdim. Çok güzel uyuyordu.

Uyandırmak istemedim. Fırsattan istifade onu biraz daha inceledim. Ne yapıyordum ben? Önüme döndüm hemen. Nefsime hakim olamayacağım kadar mıydı bu sevgi.

Hislerimin ağırlığı altında ezildim o an. Dilim çözülüp her şeyi söylemek istedi. Ama yapamazdım. Korkuyordum. Korktuğum şey reddedilmek değildi. Aramızdaki bu ufacık samimiyetin de kopmasındandı korkum.

"Ne düşünüyorsun?"

Sesle yerimden sıçradım. Ne zamandır uyanıktı?

"H-hiç bir şey." dedim aceleyle.

"Parmaklarının kenarını soyuyorsun ve kaşların çatık Asel." demesiyle ona döndüm. Korktuğumda, üzgün olduğumda veya stres olduğumda parmaklarımın kenarlarını soyardım. Bunu bilmesine şaşırdım. Sorgulayıcı bakışları iyice germişti beni.

"Aklım olayda kaldı onu düşünüyordum. Başka bir şey yok. Yani ne olabilir ki." gülümsemeye çalışarak cevap verdim.

"Peki, savcı hanım." demesiyle kalbim tekledi. Boğazımı temizleyip;

"Gidelim mi?" dedim. Başını sallayıp onayladı. Arabadan inip arka tarafın kapısını açıp çantamı aldım. Arabayı kilitleyip anahtarları Asaf'a uzattım.

"Her şey için teşekkürler Asaf. Yordum seni de." dedim mahcup bir sesle.

"Teşekküre gerek yok."

"O zaman iyi geceler. Ve tekrardan hoş geldin, Asaf."

"Hoş buldum, Asel." dedi gülümseyerek. Eliyle geçmemi işaret edince eve doğru adımladım. Benim içeri girmemi bekliyordu. Çantamdan anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Asaf'a baş selamı verip kapıyı kapattım.

Ev karanlıktı. Herkes uyumuştu anlaşılan. Sessiz adımlarla yukarı kattaki odama ilerledim.

Ahh canım odam. Özleşmiştik. Hızlıca üzerimi değiştirip makyajımı çıkardım. Yatağıma ilerleyip oturdum. Saçımdaki tokayı çıkarmamla kafam rahatlamıştı. Saçlarım baya uzundu. Belime geliyordu boyu. Şu zamana kadar hep kısa kullanmıştım ama bu sefer uzatmak daha çok hoşuma gitmişti. Zaten bir zaman sonrada kesmeye kıyamamıştım.

Yatağa uzanıp telefonumu elime alıp açtım. Saat üç olmuştu. Sosyal medyalarda biraz gezindikten sonra alarmı kurup telefonu yastığımın altına koydum.

Tavana bakmamla aşinası olduğum yüz belirdi. Deliriyordum galiba. Acaba o tavana bakınca beni görüyor mudur?

İçim gidiyordu ona ama biliyordum olmayacak işin peşinden gidiyordum. Kalbim onsuz nasıldı bilmiyor. Sanki çekip gitse kalbim dizlerinin üzerine çökecek ve bir daha doğrulamayacak gibiydi. Gitmesinden korkuyordum. Gitmesindi.

Gözümden süzülen bir damla yaşı elimin tersi ile sildim. Kader belki yollarımızı birleştirirdi. Ben beklerdim. Zaman benim için önemli değildi eğer bana gelecekse. Beklemeye alışkınım, hep beklerdim onu.

Gözlerimi yumdum ve kendimi uykunun kollarına zor da olsa bıraktım.

🍯🍯

Alarmın sesi ile gözlerimi araladım. Hava karanlıktı hala. Yataktan zorda olsa kalkıp üzerime ceket giyip şapkası ile başımı kapattırdım. Cama ilerleyip açtım.

Karşıdaki eve döndü bakışlarım. Asaf'ın camı da açıktı. Derin nefes alıp temiz havayı ciğerlerime hapsettim. Burada olmasına alışamamıştım.

Ezanın huzurlu sesi yankılandı mahallede. Gözlerimi kapatıp ezanı bitene kadar dinledim. Odamdan çıkıp abdest alıp geri döndüm. Sabah namazımı kıldıktan sonra değişmeyen tek duamı da ettim.

"Allah'ım dilediğim şeyler hayal olarak kalmasın. Senin dileklerin benim için en hayırlı olanıdır. Senin her şeye gücün yeter. Kalbimdeki benim için en doğru kişiyse senin onu benim yoluma çıkaracağına inancım tam. Kalbim senin ellerinde. Orada olanı biliyorsun. Onun kalbinde olmamı nasip et Rabbim. Amin."

Seccademi katlayıp kenara koydum. Hazırlanıp çıkmam gerekiyordu. Dolabıma ilerleyip kıyafetlerime bakındım. Aralardan seçip çıkardım. Kıyafetleri üzerime geçirip aynadaki görüntüme baktım. Güzel olmuştu.

Makyaj masama ilerleyip sade bir makyaj yaptım. Siyah şalımı da taktıktan sonra hazırdım. Çantamı alıp odadan çıktım. Annemlerin sesi geliyordu mutfaktan.

"Günaydınlar, Sönmez ailesi." dedim bağırarak.

"Benim hayat enerjim söndü. Sabahın köründe kalkmak bana göre değil. Benim için gün aymadı. Okullar akşam olmalı bence. Çok güzel olmaz mı?"

"Barın, sabah sabah ne boş yaptın ya." diyerek babama yöneldim. Arkadan boynuna sarılıp yanağını öptüm.

"Günaydın, güzel kızım." diyerek o da yanağıma öpücük kondurdu.

"Gece kaçta geldin, kızım. Gelemem deyince bende beklemedim seni. Keşke bekleseydim."

"Baya geç geldim, annem. Bu arada ben çıkıyorum, karakola geçmem lazım."

"Asel, doğru düzgün bir şey yemiyorsun iyice zayıfladın. Üzüyorsun beni." diye yakınan annemin yanına gidip sarıldım.

"Annem, ben orada yerim bir şeyler. Hem giderken poğaçalarından da koyarsan götürürüm." diyerek gönlünü almaya çalıştım.

"Tamam, hemen koyuyorum. Fazladan koyayım oradaki arkadaşlarına da verirsin annecim." deyip hazırlamaya koyuldu.

"Baba arabamı bırakır mısın? Senin işin varsa bırakır öyle geçerim işe."

"Bırakırım, prensesim. İşi bitene kadar bekler alırım arabayı." diyen babama minnetle baktım.

"Sağol, baba."

Barın hemen söze atıldı;

"Baba, giderken beni de okula atar mısın?"

Barın'ı başının sallayarak onayladı babam.

"Kızım, hazır poğaçalar."

"Teşekkür ederim, annem. Ellerine sağlık."

"Afiyet olsun."

"Ben çıkıyorum. Öptüm sizi." diyerek dış kapıya ilerledim. Annem de arkamdan geliyordu. Ayakkabılıktan siyah stiletto ayakkabılarımı alıp ayağıma geçirdim. Anneme dönüp yanaklarından öptüm.

"Allah'a emanet ol, kızım."

"Sizde, annem." diyerek dışarı adım attım. Bahçe kapısını açınca taksi çağırmayı unuttuğumu fark edince duraksadım. Kafama vurarak;

"Hayır yaa. Nasıl unutursun." diye kendime kızdım.

"Neden canını acıtıyorsun. Bir sorun mu var, Asel." diyen sese döndüm. Asaf evlerinin önünde durmuş soru dolu gözlerle bana bakıyordu. Kalp ritmim anında değişmişti.

"Hı?" dedim boş bulunarak. Tepkime gülmesiyle kızardığımı hissettim.

" 'Bir sorun mu var?' dedim." diye tekrarladı. O hariç her yere bakarak konuştum.

"Ya taksi çağırmayı unutmuşum." dedim.

"İstersen bırakabilirim. Karakola mı gidiyorsun?"

"Evet de zahmet etme, Asaf. Caddeye inince bulurum bir taksi." dedim.

"Yolumun üstü zaten. Hadi gel bırakayım." deyince onayladım onu. Arabaya binince kokusu doldu burnuma. İstem dışı içime çekmiştim. Kendime sinirlendim bir anda. Nefsime yine hakim olamamıştım. Ne yapıyordum ben böyle.

Uzanıp kemerimi taktım. Asaf'da takınca arabayı çalıştırdı. Yolculuk sessiz geçiyordu. Bu sessizlik iyice gerilmemi sağlıyordu. Tam bu sırada telefonum imdadıma yetişti. Akın komiser arıyordu. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Efendim." diyerek yanıtladım.

"Savcım, günaydın. Adli tıp sonuçlar çıktı. Maktüllerin kimlikleri belirlendi. Bir de maktüllerin hepsinde sağ bacakları kesilmiş."

"Tamam, komiser. Yoldayım geliyorum. Gelince konuşuruz." diyerek telefonu kapattım. Elimi alnıma götürüp ovaladım. Aklıma bulunan sağ bacaklar gelmişti. Ne sağ bacakların sahiplerini bulabilmiştik ne de katili. Bağlantılı olabilir miydi? Aklım karışmıştı.

"Bir sorun mu var?" diyen Asaf ile bakışlarımı ona döndürdüm.

"Maktüllerin sağ bacakları yokmuş. Başka bir olay ile bağlantılı olabileceği aklımı kurcaladı." diyerek yanıtladım.

"Farklı bölgelerde bulunan sağ bacaklarla mı?"

"Evet. Sence de bağlantılı olamaz mı?"

"Olabilir. Mantıklı." diyerek düşüncelerimi onayladı.

Sonunda katili bulmaya bir adım yakınlaşmış mıydık?

 

🍯🍯

 

"Öylesine güzel

seviyorum ki seni,

Öylesine saf.

Öylesine derin.

Ve 'Öylesine' değil!.."

~Özdemir Asaf

 

Bölüm nasıldı?🙌

Loading...
0%