@mrvreizonline
|
Bölümü beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen❣️ Keyifli okumalar🦋 🌬 Komiserin odasına doğru adımladım. Kapıyı açınca Akın ayağa kalktı hemen. Kahvaltı ediyordu. "Savcım, hoş geldiniz." "Hoş buldum. Afiyet olsun." dedim ve koltuğa oturdum. Aklıma annemin poğaçaları gelince çıkartıp masanın üzerine koydum. Akın'nın gözlerinden adeta kalpler çıkmıştı. "Arkadaşlara ver yesinler. Bize de iki çay kapıp gel." "Tamamdır, savcım." diyerek poğaçaları alıp odadan çıktı. Annemin benim için ayrı koyduğu kabı da açtım. Gelen koku ile karnımdan açım sinyalleri geldi. Kapı tıklatılıp açıldı. "Buyurun savcım çayınız." "Sağol, Akın." Sıcak çayımdan bir yudum alıp bıraktım. "Savcım, otopsi sonuçları burada. Beş kadın cesedi bulundu. Farklı zamanlarda öldürülmüşler. Tahmini bir ay aralıklarla. Maktüllerde tecavüz bulgularına rastlanılmadı. Ortak noktaları sadece aynı kişi tarafından öldürülmeleri. Aralarında bir bağ yok. Akrabalık, arkadaşlık gibi. En önemli nokta ise hepsinin sağ bacaklarının kesildiği. Bacaklarını kesmek için balta kullanıldığı düşünülüyor." diyerek bulduklarını açıkladı. "Peki ailelerine ulaşıldı mı?" "Evet, savcım. Zaten maktüller için kayıp ihbarında bulunmuş aileleri ama her hangi bir geri dönüş almamışlar." "Akın, kesik bacaklar olayını hatırlıyor musun?" "Evet, savcım. Katil veya cesetler bulunamamıştı." dedi düşünceli sesle. "Her ay aynı gün bir kesik bacak bulunmuştu. O olay ile bağlantılı büyük ihtimalle. Emin olmak için arkadaşlara söyle doku eşleştirmesi yapsınlar." "Tamamdır, savcım." "Bu arada ev sahibi geldi mi?" "Arkadaşlar almaya gitti. Apartman sakinlerin ifadeleri önünüzdeki dosyada. Kimse kimin oturduğunu bilmiyorlar. Yüzünü görmemişler." "Kamera kayıtları?" dedim soru dolu sesle. "O kattaki kamera bozukmuş. Ama diğer kamera kayıtlarını arkadaşlar inceledi garip bir duruma rastlamadılar." "Bende bir izliyeyim." dedim ve ayaklandım. "Buyurun, savcım." diyerek kapıyı açtı. Bilişim odasına girince çalışan arkadaşlar ayağa kalktı. El hareketimle oturmalarını söyledim. Akın ilerleyip polis arkadaşa kayıtları açmasını söyledi. Büyük ekrana apartmanın girişinde bulunan görüntüler geldi. Garip bir durum gözükmüyordu. "Akın bu bacakların bulunduğu tarihler neydi?" "Her ayın yirmi dördü, savcım." "O tarihleri açalım." dedim masa başındaki polise. "Hemen, savcım." Bir iki saniye sonra o güne ait görüntüler geldi. O günün görüntülerinde bir şeye rastlayamamıştık. "Bir önceki günü açalım bir de." O görüntüleri incelerken gözüme biri takıldı. Acele ile; "Geri al biraz. Yavaşlat." Bir kadın elinde valiz ile çıkıyordu. İlk baktığında bir terslik olmadığı görülüyordu. Ama sorun şu ki bu kişinin apartmana girişi yoktu. "Akın bu kadının kimlik bilgilerine ulaşın hemen. Apartmana girişi gözükmüyor. Kayıtları iyice inceleyin bana haber verin." dedim ve odadan çıktım. Akın'ın odasına girip koltuğa oturdum. Telefonumu elime alıp açtım. Alkım mesaj atmıştı. Alkım: "Kuzu, iş çıkışı alışverişe ne dersin?" Asel: "Tamam, derim. Adliyeye geleceğim birazdan. Oradan çıkarız birlikte." Alkım: "Tamamdır." Telefonu kapatıp masanın üzerine bıraktım. Kapı tıklatılıp açıldı. "Savcım, ev sahibi geldi." "Tamam. Sorgu odasına alın geliyorum." Beni onaylayıp odadan çıktı. Ayağı kalkıp üzerimi düzelttim. Odadaki aynadan şalımı kontrol ettikten sonda çıktım. Ev sahibinin sorgusunu bitirip çıktım. "Akın, serbest bırakın. Zaten olaylar olurken ülkede bile değilmiş. Ben adliyeye geçiyorum. Bir şey olursa hemen beni arıyorsun." "Tamam, savcım." Komiserin odasından eşyalarımı alıp çıktım. Kapıdaki taksilerin birine atlayıp adliyeye geçtim. Adliyede dosyalar ile boğuştuktan sonra Alkım'ın odasına ilerledim. Kapıyı tıklatıp açtım. "Hakime hanım, işiniz bittiyse çıkalım mı?" diyerek içeri girdim. "Bitti, savcı hanım." "O zaman taksi çağırıyorum." dedim ve telefonumu çıkardım. Taksi çağırdıktan sonra adliyeden çıktık. Hep gittiğimiz alışveriş merkezine gelince kendimizi direkt alışverişe kaptırdık. Benim işim bitmişti ama Alkım hala alıyordu bir şeyler. "Alkım, valla yorgunluktan bayılacağım. Gidelim yeter artık." diyerek koluna yapıştım. "Tamam, bende yoruldum zaten." deyince dolu dolu bir oh çektim. Kol kola mağazadan çıkarken Alkım'ın telefonu çaldı. Ekrandaki abim yazısını görünce heyecanlanmıştım. "Efendim, abi. Evet bitti işimiz. Valla mı? Çok iyi oldu bu. Tamam, bekliyoruz." dedi ve kapattı. Sorgulayan bakışlarımı ona döndürdüm. "Abim bizi almaya geliyormuş. Birazdan burada olur." dedi rahat bir şekilde. "Ne? Nereye geliyor? Hayır! Hazır değilim. Kalbim? Atmıyor. Bana bir şeyler oluyor. Tut beni. Kolonya var mı?" diye taramalı tüfek gibi cümlelerimi sıraladım. "Bir de bayıl istersen." demesiyle kendimi kenardaki banka bıraktım. Kolumdan tutup kaldırmaya çalıştı ama başaramadı. "Feriha, kalk bir gören olacak." Telefonu çalmaya başlayınca beni bıraktı. Onaylayan mırıltılar çıkartıp telefonu kapattı. "Hadi abim gelmiş. Bizi bekliyor." Benden tepki almayınca kolumdan tutup silkeledi. "İyi misin kız?" Ali Asaf gelmişti. Waow! Bir anda ayağı kalktım. "Mükemmelim, bebeğim. Hadi gidelim." dedim otuz iki diş sırıtarak. "Tövbe, bismillah. Allah'ım bu da kafayı sıyırdı." Koluna girip çıkışa sürükledim. Çok bekletmiştik. Yazıktı. Etrafa bakındım görebilmek için. Arabayı görünce dik bir konuma gelip yürüdüm. Alkım'ın bakışlarını üzerimde hissedince ona döndüm. Şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. Bakışlarına anlam veremedim. Bir garipti bu da. Arabanın yanına gelince arka kapının kapısını açtım ama benden önce Alkım oturmuştu. "Kuzu, sen önde oturur musun? Ayaklarım çok ağırda uzatacağım da." dedi sinsi sinsi bakarak. İşte benim kankam. Yerdim ben bunu. "Peki." Arka kapıyı kapatıp ön tarafınkini açıp oturdum. Asaf'ın kokusu burnuma doldu. Oh be "Hoş geldiniz." "Hoş bulduk abi. Hadi bizi eve uçur. Yorgunluktan bayılacağım." "Tamamdır, prenses." diyerek arabayı çalıştırdı. Bu konuşmadan sonra arabayı dolduran tek ses radyodan gelen kısık sesli şarkı olmuştu. Ta ki; "Dava nasıl gidiyor?" diyen Asaf'a kadar. "Karmakarışık. Yorucu bir süreç olacak galiba." "Yine de bunu başarı ile atlatacağına eminim." "Teşekkür ederim. Umarım dediğin gibi olur. Senin nasıl gidiyor?" konuşmayı sürdürmeye çalışıyordum. "İyi. Şuan yıllık izindeyim. Bugün görüşmeye gittim sadece." "Anladım." dedim başımı sallayarak. Radyonun sesini biraz daha artırınca konuşmamızın bittiğini anladım. En fazla konuşma süremiz bu kadardı zaten. Başımı cama yaslayıp şarkının sözlerine kulak kesildim. 'Olmuyor böyle, Günüm gecem bir çile. Yağmurun sesine senden bahsedeyim. Sen canımı en çok yakansın. En kıymetli zamansın. Güzelsin ya elbet, eminim sen banasın.' Olmayacağını bildiğim halde peşinden koşmayı asla bırakmamıştım. Onu özlemek ama görememek. Sesini bile duyamamak. Dört yıl boyunca bununla baş etmeye çalışmıştım. Hiç, bu kadar içime kapandığım bir dönem olmamıştı. İnsanın canını en çok sevdiği yakıyordu. 'Gel, yaralarını ben sarayım. Ömrümü ömrüne katayım. Bir gün gülersek eğer yoluna güller katayım. Dur, yanıma öyle yanaşma. Doğru söylemem inanma. Severim seni yine elbet, sen buna aldanma.' Yaralarımı sadece kendimin sarabileceğine inandım hep. Ta ki onu sevene kadar. Kendime bile gösteremediğim yaralarımı onun sarmasını isterdim. 'Ah, canımı yakıyor. Ah, beni öldürüyor. Ah, canımı yakıyor. Ah, beni öldürüyor.' Canım acıyordu. Karşılıksız sevginin bu kadar acıtacağını bilemezdim. Gözümden düşen bir damla yaşı elimin tersi ile sildim. Yanımdayken onun için sessiz sessiz ağlamak... Akıttığım yaşların onun için olduğunu öğrense ne tepki verirdi? Bakışlarını bana çevirdiğinde kafamı tam tersi yöne iyice çevirdim. Beni böyle görmesini istemiyordum. Derin nefes alıp bıraktı. Göz yaşlarımı içime akıtmaya çalıştım yine. Şuan tek istediğim yatağımda içim çıkana kadar ağlamak ve uyuya kalmaktı. Arabayı evlerinin önüne park edip kemerini çıkardı. Bende kemerimi çıkartıp arka koltuktaki Alkım'a döndüm. Uyumuştu. "Alkım, uyumuş." dedim. Çatallı çıkmıştı sesim. Bir şey söylemeden arabadan indi. Bende arkasından hemen indim. Arka kapıyı açıp Alkım'ı kucağına aldı. "Çantaları alır mısın?" Hemen uzanıp çantaları alıp kapıyı kapattım. Evin önüne gelince zile bastım. Kapıyı Asude teyze açmıştı. Asaf içeri girip Alkım'ı odasına götürdü. Elimdekileri Asude teyzeye uzattım. "Asude sultan, Bunlar Alkım'ın." "Sağol, kızım. Gelsene içeri." "Yok ben gideyim. Evdekiler merak etmiştir." "Tamam, kızım. Selam söyle annenlere." "Baş üstüne. Hayırlı geceler." "Sana da, kızım." diyerek kapıyı kapatmıştı. Bir gariplik vardı Asude teyzede. Gözlerini kaçırıp durmuştu. Yanlış bir şey mi yaptım? diye düşünmeden edemedim. Anahtarımı çıkartıp evin kapısını açtım. İçeriden bizimkilerin hararetli şekilde konuşma sesleri geliyordu. Ayakkabılarımı yerine bırakıp içeri yöneldim. Babam; "Çocukların fikrini aldınız mı?" dedi. "Asel gelince konuyu açacağım ona da." diye yanıtladı annem. Dinlemiş gibi olmamak için içeri doğru bağırdım. "Ben geldim." Yanlarına adımlayıp babamın yanağını öptüm sonra da annemin. "Hoş geldin, yavrum." "Hoş buldum, baba. Anne, bana açacağın konu ne?" merak etmiştim. Annem bir anda ciddileşti . "Odanda konuşalım mı?" "Olur." Ayağa kalkıp üst kata yöneldi. Babama bakıp ne oldu bakışları attım. Omuz silkip televizyona döndü. Bende kalkıp odama çıktım. İçeri girip kapıyı kapattım. Yatakta annemin yanına oturdum. "Anne kötü bir şey mi oldu?" "Pat diye mi söylesem yoksa alıştıra alıştıra mı?" "Pat diye söyle, anne. İyice geriliyorum bak." "Iıı biz Asude teyzenlerle şey konuştuk." "Evet, ne konuştunuz? Ay anne çatlatmada söyle." "Biz Asaf ile sizi evlendirmeye karar verdik. İki gün sonra istemeye geliyorlar. Hem senin de gönlün vardı diye biliyorum. Oh be söyledim." "NE!" diyebilmiştim ve anın şoku ile ayağı kalkmıştım. Ali Asaf ve ben? İstemek? Beni? Şaka? "Kız, Asel. İyi misin? Tövbe Allah'ım kal geldi çocuğa. Kız idrak mı edemedin." Başım dönmeye başlamış, etraf kararmıştı, canım anamın sesi uzaklardan gelmeye başlamıştı. Sonra ne mi oldu? Bayıldım... Bu kadar da olmaz be Asel! "Fatih! Yetiş! Kız gitti."
🍯🍯 'Ne denmelidir bilemiyorum, sevgim acıyor...'
|
0% |