Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5.Bölüm

@mrvreizonline

Keyifli okumalar💙

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın🍯

🌬

Gözlerimi zorlukla araladım. Başım çatlıyordu resmen. Etrafıma bakındım. Hastane odasında tek başımaydım. Ne olmuştu en son? Hatırlamak için kendimi zorladım. Anılar birer birer yüklenmeye başladıkça kalp ritmim değişiyordu. Annem ne demişti sahi? Asaf ile evlendirmek mi? NEEE!

Hızlıca doğrulmaya kalkıştım ama kolumdaki serum beni engelledi. Ne olacaktı şimdi. Evet Asaf'ı seviyordum ama onun beni sevmediğini de çok iyi biliyordum. Beni zorunlu olarak görmesinden korkuyordum.

Allah'ım sen yardım et. Belki de bu evliliği kabul etmeyecekti. Düşüncelere dalmışken odanın kapısı açıldı. Annem yanıma gelip oturdu.

"Yavrum, iyi misin?"

"İyiyim, annecim."

"Pat diye gittin. Alıştıra alıştıra söyleseydim keşke. Nereden bilebilirdim bayılacağını." diyerek yanağımı okşadı.

"Anne?" dedim titreyen sesle. Kollarını etrafıma dolayıp sıkıca sarıldı. Gözümden bir damla yaş düştü ve devamı da dur durak bilmeden aktı.

"Neden anne? Ya istemezse. Ya nefret ederse benden. Zorunluluk olarak görürse. Ben ne yapacağım?"

"Bunların hiç biri olmayacak. İnan bana."

"Nereden çıktı bu evlilik fikri? Asaf'ın haberi var mı?"

"Asude teyzen dün bize geldi. Aklımda böyle bir şey var ne dersin? dedi. Senin de gönlün olunca bende olur dedim. Ve evet. Asaf'ın haberi de var. Asude onunla konuştuktan sonra bana açmış konuyu." dedi. Nasıl yani her şeyden haberi var mıydı?

"Yani kabul etmiş Asaf?"

"Evet." Nasıl ya? Beni sevmediği halde evliliği kabul mü etmişti.

"Herkes burada. Seni merak ettiler. Hadi toparlan da gelsinler içeri." diyerek odadan çıktı. Gözlerimdeki yaşları elimle sildim. Üzerimde aynı kıyafetlerim vardı. Şalımı düzelttim. Kapı tıklatılıp açıldı. Herkes içeri girince Alkım koşarak yanıma gelip sarıldı.

"Asi, korkuttun ya."

"İyiyim, bir şeyim yok." Kulağıma yaklaşıp fısıldadı.

"Gerçekten haberim yoktu. Annem daha yeni söyledi. Evde konuşacağız bu konuyu."

"Tamam." dedim bende fısıltıyla.

"Alkım çekil de bizde görelim. Fısır fısır bir şeyler konuşmaya başladınız yine."

"Tamam, anne." diyerek kollarının çözdü bedenimden. Gözlerimi odadakiler de gezdirdim. Asaf duvara yaslanmış bana bakıyordu. Göz göze gelmemiz ile gözlerimi ilk kaçıran ben oldum.

"Kızım, nasılsın?" Diyen babam gelip başıma öpücük kondurdu.

"İyiyim, babacım."

Kapı tekrar açılınca bakışlar gelene dönmüştü.

"Savcım, gelebilir miyim?"

"Gel, Akın komiser." Kapıyı kapatıp yanımıza yaklaştı.

"Geçmiş olsun, savcım. Dava hakkında bilgi vermek için aramıştım ama Alkım hakime açıp hastanede olduğunuzu söyleyince gelip görmek istedim sizi."

"Sağol geldiğin için. Bir ipucu falan mı buldunuz?"

"Evet, savcım. Bakmamı istediğiniz kişinin kimlik bilgilerine ulaşmaya çalıştık ama öyle birisini bulamadık. Kayıtlı değil. Ve dediğiniz gibi apartmana girişi yok. Kamera kayıtlarını iyice izledik. Bir şeyler yakaladık size haber vermek istedim."

"Ne buldunuz?" diyerek dik pozisyona geldim.

"Sabah saatlerinde bir adam elinde aynı valiz ile apartmana giriş yapıyor ama onun da çıkışı yok."

"O zaman kılık değiştiriyor demektir bu. Kadın rolüne giren de o adam."

"Evet, savcım ama bir sorun daha var. Şüpheli adamın yüzü gözükmüyor. Kapşonu ile yüzünü kapatmış." dedi sıkıntılı bir nefes vererek.

"İllaki bir ipucu vardır. İyice incelediniz mi?"

"Aslında bir ipucumuz var."

"Evet, nedir?"

Elindeki dosyayı bana uzattı. Açıp içindeki fotoğrafa baktım. Alkım yanıma yanaşıp o da inceledi.

"Elinde 'mühin' yazıyor. Bu dövme işimize yarayabilir diye düşündüm."

"Osmanlıca bir kelime. Aldatmak anlamına geliyor." diyen Asaf'a döndüm. Sessizliğini bozmasına şaşırmıştım.

"Haklısın. Bu dövme üzerine yoğunlaşın. Kamera kayıtlarını didik didik edin. Aklıma takılan bir kaç şey daha var. Sana mesaj atarım. Sabah gelirim zaten merkeze."

"Tamamdır, savcım. Tekrar geçmiş olsun. Hakime hanım görüşmek üzere."

"Kolay gelsin komiser." diyerek Akın'ı geçirdi Alkım. Odadaki garip bakışları üzerimde hissedince 'ne oldu?' der gibi baktım.

"Farkında mısın hastanedeyiz kızım."

"Evet, anne."

"Bu ne iş sevdasıdır. Bir toparlansaydın. Hem sabah gitmesen mi işe?"

"Bir can daha kaybedemem anne. O yüzden sabah işe gidiyorum lütfen ısrar etme."

"Tamam, kızım." Aklıma gelenle Alkım'a döndüm.

"Ayın kaçı bugün?"

"Yirmisi, kuzu. Niye sordun?"

Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü resmen. Sadece dört günüm vardı katili bulabilmek için. Bir can daha gitmemeliydi. Allah'ım sen yardım et.

"Öylesine sordum." dedim.

"Ne zaman çıkıyorum? Sıkıldım ben." Eve gidip çalışmam gerekiyordu.

"Doktor gelir birazdan. Son kontrollerini yapsın çıkarız." diyen babamı onayladım. Hemen peşi sıra doktor girdi içeri.

"Geçmiş olsun, Asel hanım."

"Teşekkür ederim."

"Korkulacak bir şey yok. Sadece kendinizi çok aç bırakmışsınız. Bunun üzerine şok edici bir haber almanız ile bayılmışsınız. Öğünlerinizi atlatmamaya çalışın. Vitamin yazdım size. Lütfen düzenli şekilde kullanın."

"Tamam, doktor bey. Çıkabilir miyim artık?"

"Evet çıkabilirsiniz. Geçmiş olsun."

"Teşekkürler." Doktorun odadan çıkmasıyla annemin kızgın bakışları bana döndü.

"En son ne zaman yemek yedin Asel?" sorusuyla düşünmeye başladım. Sanırım sabah sadece çay içebilmiştim ama bunu tabii ki anneme söylemedim. Sessiz kalmayı tercih ettim.

"Ah Asel ah." tedirgin bir gülümseme yolladım anneme.

🍯🍯

Eve gelmiş, duşumu almıştım. Şimdi de masamın başında Akın'ın getirdiği dosyayı inceliyordum. Fotoğrafı çıkartıp iyice yakından inceledim. Dövmenin altında bir amblem vardı. Yapan dövmecinin imzası olması çok yüksekti. Hemen telefondan Akın'ın numarasını bulup aradım.

"Buyurun, savcım."

"Akın, bu dövmenin altında küçük bir amblem var. Yapan dövmecinin imzası olabilir. Bütün dövmecileri araştırın hangisine aitse bulun. Bende şimdi evden çıkıyorum. Ben gelene kadar bulmuş olun."

"Tamamdır, savcım." Telefonu kapatıp hemen hazırlanmaya başladım. Saat dördü geçmişti. Evdekiler uyuduğu için sessiz olmaya çalışıyordum. Elime ilk gelen kıyafetlerimi çıkartıp giyindim. Başımı da yaptıktan sonra çantamı ve araba anahtarımı alıp odadan çıktım.

Sessiz adımlar ile aşağıya inip dış kapıya ulaştım. Ayakkabılıktan beyaz sporlarımı alıp ayağıma geçirdim. Sessizce kapıyı açıp çıktım dışarı. Ohh bee. Valla anneme yakalansaydım asla göndermezdi. Arabama yaklaşıp kilidini açtım.

"Nereye gidiyorsun?"

"AY!" elim kalbime gitmişti. Sesi tanıdığım için bakışlarımı balkonda olan Asaf'a çevirdim.

"Korkuttun."

"Nereye gidiyorsun?" dediğimi duymazlıktan gelip tekrar sormuştu.

"İşim var?"

"Ne işi bu saatte?"

Sorguya mı çekiliyordum şuan?

"Merkeze gitmem lazım. Başka sorun yoksa gidiyorum."

"Bekle ben bırakayım. Tek gitme gece gece."

"Gerek yok. Şuana kadar hep tektim. Hem sadece şimdi olmuyor bu saatlerde işe gitmem. Sorun yok yani."

Bir şey söylememişti. Daha fazla oyalanmadan;

"Görüşürüz." diyerek arabama bindim.

Bu saatte niye uyumuyordu bu adam. Terslemiş gibi olmuştum sanki. Yoo ne alaka Asi ya. Bu saatlerde merkeze çok gitmiştim. Çoğunlukla evden habersiz çıkardım meraklanmasınlar diye. Çoğu davalarımı aileme yansıtmamaya çalışıyordum. Merak edip sorduklarında ise yüzeysel anlatıyordum. Benim için endişelenmelerini istemiyordum.

Arabayı karakolun önüne park edip indim. Direkt Akın'ın odasına yöneldim. Başı masaya yaslı uyuya kalmıştı. İçimden uyandırmak gelmese de uyandırmak zorundaydım.

"Akın komiser!" diye bağırmam ile ışık hızında kalktı.

"Savcım, kusura bakmayın. Uyuya kalmışım."

"Ne yaptınız? Buldunuz mu bir şeyler?"

"Evet bulduk, savcım. Ekipler hazırlandı çıkacağız birazdan."

"Tamam, bende geliyorum."

Herkes hazırlanmış yola çıkmıştık. Bulunan konuma geldiğimizde sabahın erken saatleri olduğu için kimse yoktu. Saat yediye gelmişti. Arabalarda bekliyorduk. Bir yarım saat sonra mekanı açmak için bir adam geldi. İçeri girmesini bekledikten sonra Akın'a işaret verip arabadan indim.

Mekana girip adamı sorgu için merkeze almıştık.

"Kamera görüntülerinin hepsini alın. Mekanı didik didik inceleyin. En ufak ipucu bile çok önemli ona göre. Akın bizde merkeze geçelim."

"Tamam, savcım."

Merkeze gelince direkt sorgu odasına adımladım. Akın da benimle girip elindeki dosyayı bana uzattı. Masanın karşısındaki sandalyeye oturdum. Elimdeki dövmenin fotoğrafını masanın üzerine koydum.

"Bu dövmeyi sen mi yaptın?"

"Evet ben yaptım." dedi korkarak.

"Yaptığın kişi kimdi?"

"Bilmiyorum."

"Ne demek bilmiyorum?" dedim bağırarak.

"Gerçekten bilmiyorum. Altı, yedi ay önce gelmişti müşteri. Yüzünü tam göremedim. Şapkası yüzünü kapatıyordu. Tek hatırladığım şey üzerindeki ceketinde amblem vardı. Ünlü bir kafenin ismi yazılıydı. Büyük ihtimalle orada çalışıyor çünkü o kıyafetler sadece oradaki çalışanlara veriliyor."

"İsmi ne bu kafenin?"

🍯🍯

Kafenin önüne arabayı park edip indim. Akın yanıma gelince birlikte girişe doğru yürüdük. İçerisi kalabalıktı. Önümden geçen çalışan kızı durdurdum.

"Buranın sahibi nerede?"

"Siz kimsiniz?"

Çantamdan kimliğimi çıkartıp gösterdim.

"Bu taraftan lütfen."

Bir kapının önüne gelince tıklatıp açtı.

"Mert bey, savcı hanım sizinle görüşmek istiyor."

"Bekletme al içeri."

İçeri adımladım. Uzun boylu genç biriydi.

"Merhaba, ben savcı Asel Sönmez."

"Merhaba savcım, ismim Mert."

"Size bir kaç sorumuz var, Mert bey."

"Tabii, buyurun oturun lütfen."

Masanın önünde bulunan koltuklara geçip oturduk. Mert beyde karşımıza oturdu.

"Bir kaç soru soracağım. Akın fotoğrafı gösterir misin. Elinin üzerinde böyle bir dövmeye sahip çalışanınız var mı?"

Fotoğrafı inceledi dikkatle.

"Ben pek dikkat etmem böyle şeylere. Çalışanlardan birini çağırıp sorsam olur mu?"

"Olur, sorabilirsiniz."

Telefonla birini çağırdı. İki üç dakika sonra genç bir çalışan geldi. Fotoğrafı bu sefer ona uzattım.

"Tanıyor musun?"

"Evet, tanıyorum. Burada çalışıyor ama bir kaç gündür gelmiyor."

"İsmi ne?"

"Keskin Şener."

🍯🍯

Sonunda kim olduğunu bulmuştuk. Kimlik bilgilerine de ulaşmayı başarmıştık. Geriye sadece gidip yakalamak kalmıştı.

"Akın özel ekipler hazır mı?"

"Hazırlar, birazdan burada olurlar."

"Tamam, siz hazır mısınız?"

"Bizde hazırız."

"Hadi dışarıda toplanalım."

Eşyalarımı alıp dışarı çıktım. Çıkmamla PÖH arabası bahçeye girdi. Arabadan teker teker indiler. Ve en son görmeyi beklemediğim beden indi. Üzerindeki forma fazla yakışmıştı. Çok çok fazla hem de. Sert adımlarla bana doğru yaklaştı. Önümde dik bir şekilde durdu.

"Polis Özel Harekat timinden Başkomiser Ali Asaf Kaya." diyerek kendini tanıttı. Gözlerimiz birbirine kilitlendi.

Bende ona aynı şekilde karşılık verip kendimi tanıttım.

"Savcı Asel Sönmez."

💅

 

 

'Gözümde, burnumda, gönlümde tütüyorsun...'

~Nazım Hikmet

 

Loading...
0%