@mrvreizonline
|
Ben geldimm Ballarım vize haftamdayım o yüzden bölümlerde gecikme olabilir. Son senem de olduğum için fazla zamanım olmuyor. 2 haftacık beni idare ederseniz sevinirim. Dua edin benim için🥲 Sizleri seviyorum. Bol bol yorumlarınızı görmek istiyorum🍯 İyi okumalar ballarım💜 ✨️✨️ Nikahtan sonra eve gelmiştik. Akşam yemeği için bizde toplanma kararı alınmıştı. Büyük ihtimalle haftaya olacak nişan hakkında konuşulacaktı. Üzerime sportif takımlarımdan birini giyip mutfağa yardıma indim. Tatlı görevinin üstlenmiştim yine. Tatlı yapmak terapi gibiydi benim için. Ne yapsam diye düşündükten sonra bir kaç gündür aklımdan çıkmayan tatlıyı yapmaya karar verdim. Cheesecake için malzemeleri çıkarttım ve tabii ki eksiğim vardı. Her tatlı yapmaya kalkıştığımda illaki malzeme eksiğim oluyordu ve bu beni deli ediyordu. Oflaya puflaya odama çıktım. Başımı bağladım ve cüzdanımı alıp çıktım. "Anne, ben markete gidiyorum. Alınacak bir şey var mı?" "Yok kızım." Ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Mahallenin aşağısındaki markete doğru yürüyor bir yandan da Komiser Akın ile mesajlaşıyordum. Çok şükür bir kaç gündür sessizdi ortalık. Önceki davalar ile ilgili belgeler atmıştı. Onları inceliyordum. Telefona dalmış bir şekilde yürürken bir anda duvara çarptım. "Ahh burnum kırıldı galiba." "Asel'im iyi misin?" Gözlerimi açıp şaşkınca karşımdaki konuşan duvara baktım. "Asaf?" Duvar zannettiğim Asaf'ın göğsüydü anlaşılan. Vay be. "Dur bakayım burnuna." Elini burnuma götürüp hasar kontrol yaptı. Yüzündeki ciddilik gülmemi sağladı. "Neye gülüyorsun?" "Öylesine. Hem sen niye karşımda duvar gibi duruyorsun. Ya kırılsaydı burnum." "Ama kırılmadı. Sen niye yolda telefona pür dikkat bakıyorsun ki." "Evrak inceliyordum. Neyse nereden geliyorsun?" "Hiç. İşle ilgili boşver." dedi. Gözlerinin mi kaçırmıştı o? Hayırdır? Ne oluyor yani? "Peki." "Sen nereye?" "Markete gidiyorum." "Hadi beraber gidelim." "Olur." Olurdu tabii. Mis gibi olurdu. Kolunu boynuma atıp kendine çekti bedenimi. "Ali Asaf ne yapıyorsun ya." "Ne var karım değil misin?" dedi göz kırparak. Bakın ben bir eridim. Sarmaş dolaş yürümemiz tabii ki mahalledeki herkesin bize bakmasını sağlamıştı. Açıkçası oturduğumuz mahalleyi pek sevmiyordum. İnsanları garipti. Zaten sadece Asaf'lara gidip gelirdik. Evlendiğimizde burada oturmak istemiyordum. Bunu Asaf'la konuşmam gerekiyordu. Hep hayalim denize bakan müstakil bir evdi. Almak istediğim ev için para bile biriktiriyordum. Belki bir gün alırdım kim bilir. Markete girip tatlı malzemelerin satıldığı reyonlara ilerledik. Alacaklarımı alıp Asaf'ın elindeki sepete koydum. "Başka alınacak var mı?" "İçecek bir şeyler de alalım." diyerek içecek kısmına ilerledik. "Şalgam?" "Şalgam?" İkimiz de aynı şeyi söyleyince güldüm. Şalgama aşıktık ikimizde. "O zaman şalgam alıyorum." Kafasını sallayarak onayladı beni. Belimden tutup kendisine çekti. "Sanki kendi evimize alışveriş yapıyormuşuz gibi olmadı mı sence de?" "Galiba biraz öyle oldu." dedim gülerek. "Bu arada Ali Asaf şu ev meselesini konuşmamız gerekiyor." "Konuşuruz, güzelim." Güzelim mi? Güzelin miyim gerçekten? Tabii ki demedim. Asude teyze aramış alınacak bir kaç şey söylemişti. Asaf onları almaya giderken bende yüzümdeki sırıtma ile kasaya ilerledim. Önümde çok tatlı tonton bir teyze vardı. Bir kolunun olmadığını fark ettim. Onu rahatsız etmemek için kolundaki bakışlarımı hemen çektim. Kasadaki adam teyzenin aldıklarını fırlatırcasına önüne bıraktı. Poşete bile koymamıştı. İçimden sabır çekiyordum. Ücreti söyleyince teyze cüzdanını açtı ama parasının olmadığını gördüm. "Oğlum şuan üzerimde o kadar yok. Sen deftere yazsan ben sana sonra ödesem olur mu?" demişti mahcup bir sesle. "Sende hep aynı şeyi yapıyorsun. Yok sana hiç bir şey bırak git." "Hop hop. Sen nasıl davranıyorsun karşındaki insana?" dedim yüksek sesle. "Sana ne. Sana mı soracağım?" "Evet bana soracaksın. Özür dile hemen teyzeden yoksa işleteceğin bir marketin kalmaz elinde." "Allah Allah çattık ya. İşine bak bayan. Özür falan da dilemiyorum. Hem sen kim oluyorsun da beni tehdit ediyorsun." Hiç düşünmeden cüzdanımdan kimliğimi çıkartım gözüne soktum. "Karşında bir Cumhuriyet Savcısı var. Kim olduğum yeterli mi senin için?" Önümde nasıl renkten renge girdiğini izledim keyifle. Toplumda bir kadının mesleği olmadan ne kadar ciddiye alınmadığını bir kez daha gözlerimle görmüştüm. Babam hep 'Kimsenin eline muhtaç olma kızım. Kendi paranı kazan. Kendi paranı kazandın mı ne kadar ciddiye alındığını görürsün. Yoksa hep ezilirsin.' derdi. Babam bir kez daha haklı çıkmıştı. "Evet, seni duyamıyorum." "S-savcım ö-özür dilerim." "Benden değil, teyzeden dile özrünü hemen." dememle biraz daha kızardı. Elindeki poşeti teyzeye uzattı tekrar. "Özür dilerim. Ne ihtiyacın olursa gelebilirsin." Teyze poşeti alıp yanıma geldi. "Allah razı olsun kızım." "Ne demek teyzecim." Teyze marketten çıktı. Arkamı dönmemle Asaf'la karşılaştım. Ne zamandır oradaydı fark etmemiştim. Yanıma gelip kulağıma eğildi. "Seni seviyorum." fısıltısıyla kalbim hızlandı. Geri çekilip kasadaki adama döndü. "Teyzenin hesabında ne kadar borç var?" "İki bin TL." Kredi kartını çıkartıp ödedi. Poşetlerimizi de alıp çıktık oradan. "Demek karşında Cumhuriyet Savcısı var he. Ben o savcıyı yerim ama." dedi sırıtarak. Dirseğimle karın boşluğuna vurdum. Hissetti mi tartışılır ama. "Asaf!!" dedim uyarır tonda. "Söyle Asaf'ın güzeli." Allah'ım şıp diye bayılacağım şimdi. Ne olmuştu bu adama ya. Utanmamla adımlarımı hızlandırdım. Arkamdan güldüğünü duydum ama dönmedim. Zaten bana yetişip elimi tutmuştu. Evin önüne gelince elindeki poşetlere uzandım. "Yemekte görüşürüz o zaman." "Görüşürüz, güzelim." Arkadaşlar bu üç olmuştu. Üçüncü kere güzelim diyordu ve ben her seferinde heyecanlanıyordum. Eve girip mutfağa yöneldim. Aldıklarımı yerleştirip ellerimi yıkadım. Evet, şimdi tatlıyı yapabiliriz. Tabletten Son Yaz'ı açıp kenara koydum. İş yaparken ya müzik dinler ya da bir şeyler izlerdim. Son Yaz'ı da kaç kere izlediğimi bile bilmiyordum. En iyi Türk dizisiydi benim için. Cheesecake'in tabanının üzerine kremasını yapıp döktüm. Onu fırına atıp limonlu sosunu yapmaya başladım. Sos koyulaştıktan sonra ocaktan alıp soğuması için başka bir kaba aktardım. Bu arada fırından tabanını çıkarmıştım. Sos soğuyana kadar dağıttığım mutfağı toparladım. Yanıma birinin dokunmayla yerimden sıçradım. "Alkım, kaç kere dedim yapma şunu diye ya." "İnadına yapmak hoşuma gidiyor Asi'm." dediğine göz devirdim. "Zilin sesini duymadım nasıl girdin." Elindeki anahtarı kaldırıp salladı. "Baktım duymuyorsunuz bende anahtarla girdim." "İyi yapmışsın. Kahve yap da içelim be. Sabahtan beri içemedim." "Gelin olan sensin." "Ha ve ha. Hadi kalk." "Tamam be." Bende o arada soğuyan sosu kremanın üzerine döktüm. İki tane de limon dilimini süs olarak koydum. Ve tatlım hazırdı. "Kız benim annem nerede? Hiç sesi çıkmıyor." dedim. "Ben geldiğimde dizisine odaklanmıştı." "Zili duymamasına şaşmamalı." Tatlıyı dolaba attım. "Kahveleri benim odada içelim mi?" "Olur. Hem seni sorguya çekmem gerekiyor." Al işte geliyordu gelmekte olan. "Ben Derya aşkıma kahvesini götürüyorum sende bizimkiler al çık." "Tamamdır Hakime hanımcım canımcım." Bize yaptığı kahveleri alıp odama çıktım. Dolabımdaki gizli yerden abur cubur çıkartıp kahvenin yanına koydum. Burayı sadece Alkım ve ben biliyorduk. Abur cubur hastasıydık ikimizde. Hem onun odasında hem benim odamda gizli bir yerimiz var onlar için. Pencereye ilerleyip camı açtım. Karşı evin kapısı açıldı ve Asaf gözüktü. Bir yere gidiyordu galiba. Sabahta bir yerden geliyordu. Hayırdır ne oluyordu yani. Sabah gözlerine baktığımda benden gizli bir şeyler yaptığını şıp diye anlamıştım. Fazla iyi tanıyordum. Burada olduğumu hissetmiş gibi bakışları bana döndü. Göz kırpmasıyla tebessüm ettim. Asel: Nereye gidiyorsun? Mesajı atınca telefonumu kaldırıp salladım bakması için. Kendi telefonunu cebinden çıkartıp baktı. Sevgili: Kısa bir işim var. Halledip geleceğim hemen. Asel: Tamam. Kafa hareketi ile selam verip arabasına bindiği gibi gitti. "Sende var bir şeyler. İstesem öğrenirim ama senin söylemeni bekliyorum. Tabii inşallah söylersen." "Ne oldu kız?" İçeri girip kapıyı kapattı. Yatağın üzerine attım kendimi. "Bu abin bir şeyler karıştırıyor da neyse." "He öyle miymiş? Allah Allah." Yataktan kalkıp bir elimle iki yanağından tuttum. Kendime doğru yakınlaştırıp gözlerine baktım. "Asi ne yapıyorsun ya." Gözlerini kaçırıp duruyordu. "Sende mi Alkım ya!" diyerek yanaklarını bıraktım. "Abin ne yapıyorsa sende biliyorsun." "Üstüme gelmez misin." "Niye yoksa ağzından mı kaçırırsın?" dedim alayla. "Asi! Yalan söylemek istemiyorum. Sıkıştırıp durma." Yatağıma oturup çikolatamın paketini açıp ısırdım. "Öyle olsun." Yanıma gelip oturdu. Kafasını omzuma koyup boynuma üfledi. "Alkım döveceğim en sonunda. Yapma şunu boynum kasılıyor." "Tamam tamam. Hadi kahveleri içelim buz gibi oldu." "Ne güzel soğuk kahve oldu işte." dediğime göz devirdi. O da çikolata paketini açıp yemeye başladı. "Eee anlat bakalım." "Neyi?" "Asi ne olduğunu gayet iyi biliyorsun." "Ay tamam be." Olayları baştan sona anlattım. Anlatırken Alkım kendini kaybedip durmuştu. Cemile mood: on. Yanımdaki yastığı alıp fırlattım. "Öyle işte. Kısacası abin de beni seviyormuş. Kız hadi ben anlamadım sen nasıl anlamazsın. Aynı evde yaşıyorsunuz birde." "Farkındaysan bu adam dört yıldır ortada yoktu. Zaten bana anlatmamasını hala atlatamadım. Gelme üstüme." "Kanki sen iyi misin? Ne desem gelme üstüme deyip duruyorsun. Kız ne oldu anlat hemen." Kendini yatağa bırakıp yüzünü yastık ile kapattı. "Ay yoksaaa." Yastığı tutup çektim yüzünden. Yüzündeki ifadeyi çok iyi biliyordum. Nasıl biliyorsun diye sormayın. "Biliyordum bir şey olduğunu. Kim? Çabuk söyle." "Asiiii." diyerek sarıldı. "Vah başıma gelenler. İmkansız aşk mı yine Allah'ım." Kendimden uzaklaştırıp yüzüne baktım. "Anlat hadi. Kim?" "Söyleyeceğim ama sakın çığlık atma!" "Ay tamam söyle." Derin bir nefes alıp pat diye söyledi. "Akın." "Kız hangi Akın?" "Kaç tane Akın tanıyorsun Asi?" Düşündüm. "Biiir." biraz durdum. Dank edince şokla bağırdım. "NEEEE!" Elleriyle hızlıca ağzımı kapattı. "Ben sana bağırma demedim mi?" Ellerini itekleyip ayağa kalktım. "Bizim komiser Akın?" "Evet!" dedi yüzünü düşürterek. "Allah'ım shipim tuttu. Çok şükür Yarabbim." Anlamayan gözlerle bana bakıyordu. "Ne shipi?" "Ben sizi uzun zamandır shipliyorum." "Nasıl ya?" dedi. "Ay sen şimdi gelin mi oluyorsun?" gözlerim dolu dolu baktım. "Asel salak mısın? Çocuğun haberi bile yok." Dediği şey ile sevincim kursağımda kalmıştı. Gidip yanına oturdum. "Üzülme melek kızım." diyerek saçlarından öptüm. "Allah büyüktür. Hem bana bak. Benim imkansız diye kendimi yıprattığım adam ile evliyim." Sımsımsıkı sarıldık birbirimize. "İyi ki varsın Asi'im." "Sende iyi ki varsın balım." 🍯🍯 Ağlaşmamızdan sonra aşağı inmiştik. Hava güzel olduğu için masayı bahçeye kurmaya karar vermiştik. Masayı hazırlamış Alkım ile bahçedeki salıncak koltukta oturuyorduk. "Yarın iş var." "He ya. Ne çabuk geçti bu hafta sonu anlamadım. Uyku uyuyamadım resmen." diyerek yakındım. "Bu hafta sonu nişan olur." "Büyük ihtimalle de ortada hiç bir şey yok farkında mısın." "Evet." "Bahçede yaparız diye düşündüm. Sence?" "Evet güzel olur. Atıştırmalıklar için Balım ile konuşalım mı?" "Benim de aklımdan o geçti. Uzun zamandır görüşmüyoruz onunla da özledim. Yarın iş çıkışı buluşsak mı?" "Çok güzel olur Asi'im." "O zaman arayıp söylüyorum." Kafasını sallayarak onayladı. Balım ile konuşup yarın için sözleştik. Bahçe kapısı açılınca bakışlarımız oraya döndü. Ali Asaf gelmişti. Ayağa kalkıp gelmesini bekledim. "Hoş geldin." "Hoş buldum, güzelim." diyerek alnımdan öptü. "Asude anneler nerede?" "Kim?" dedi tebessüm ederek. "Asude anneler?" titrek bir nefes çekti içine. "Asel, aklıma zararsın." 🍯🍯
Umarım beğenmişsinizdir. Kitap hakkın da düşünceleriniz neler. Merak ediyorum. Bir sonraki bölümde görüşürüz.💜😘 🍯🍯 'Az ya da çok değil, güzel sevin...' Küçük Prens
İnstagram: @themaviisayfa
|
0% |