Yeni Üyelik
10.
Bölüm

9. Bölüm

@mrvreizonline

 

Ben geldiiimm.🥳🎉

Son 1 vizem kaldı ama sizi de bölümsüz bırakmak istemedim. Bol bol yorumlarınızı görmek istiyorum❣️

Bu arada yukarıya bıraktığım şarkıyı muhakkak dinleyin çokselll🥲

Sizi seviyorum💜

İyi okumalar, ballarım🍯

 

 

🤍

Asude teyzeler gelmiş yemekler yenmişti. Yemekten sonra mutfağı toplamak tabii ki Alkım ile bana kalmıştı. Ben sudan geçirirken o makinaya diziyordu.

"Nişanlık ne zaman bakacağız. Var mı aklında bir şey?

"İnternetten beğendiklerim var. Yarın Balım ile buluştuktan sonra işimiz erken biterse mağazaları gezeriz belki."

"Olur. Off ben hala karar veremedim ne alsam diye."

"Buluruz ya, sıkıntı etme." Kafasını sallayarak onayladı. Telefonu çalınca konuşmak için mutfaktan çıktı.

Elimdeki bıçağı makinaya yerleştirmek için eğildim. Doğrulduğumda belime sarılan kollar ile yerimden sıçramıştım. Kokusundan kim olduğunu anlamıştım tabii ki.

"Asaf."

"Efendim, güzelim." diyerek yanağımdan öptü.

"Ne yapıyorsun? Biri gelecek." Yönümü ona çevirdim. Birazcık aramıza mesafe koymuştu.

"Karım olduğunu unutuyorsun galiba."

"Unutmam mümkün değil. Ama birinin bizi böyle görmesini istemem." Alnımdan öpüp belimden kollarını da çözüp uzaklaştı.

"Kocan asker, güzel karım. Hatırlatırım." fısıltısıyla mutfağa Alkım girdi. Asaf bana göz kırpıp dudağının kenarı ile hafif tebessüm etti.

Şey ben eridim de yerden kazımak için kürek falan getirin. Aman yarabbim. Allah'ım Bismillah. Tövbe Allah'ım. O neydi öyle. Kafamı sallayıp kendime gelmeye çalıştım.

"Abi hayırdır, ne yapıyorsun burada?"

"Su içmeye gelmiştim, cimcime." dedi ve Alkım'ın alnından öpüp gitti. Kendimi sandalyeye bıraktım hemen.

"Alkım, bana da bir soğuk su versene."

--

Mutfakta kendime geldikten sonra çayları hazırlamıştık. Herkese çaylarını dağıtıp Ali Asaf'ın yanına oturdum. Valla boş yer sadece orası vardı.

"Güzelim, iyi misin? Betin benzin atmış." dedi fısıltıyla.

"Sus, Asaf." diyerek dirseğimle karın boşluğuna vurdum. Sessizce 'ah' çektiğini duydum.

"Abartma, lütfen. Benim dirseğim daha çok acıdı." Gerçekten taş gibiydi. Yani o manada değil. Sertti yani. Aman neyse.

" Bana vururken dikkat et. Kendi canını yakıyorsun. Kıyamam."

Bana olan sevgisinin büyüklüğü karşısında dumura uğradım. Ne cevap vereceğimi bilemedim.

"Düğün tarihi olarak ne zamanı düşünüyorsunuz çocuklar?" diyen Akif amcaya döndü bakışlar.

Ali Asaf ile konuşmamıştık bu konu hakkında. Benim için hiç fark etmezdi valla. Yarın bile olsa tamam derdim. Abart Asi. Galiba ben bu Asaf'a fazla aşıktım ya.

"Bilmiyorum, baba. Daha konuşmadık. Siz ne düşünüyorsunuz?"

"Çok uzatmayalım diyorum ben. Nişandan bir ay sonra diye düşündüm. Tabii sizin aklınıza yatarsa."

"Yetiştirebilir miyiz?" dedi Asude teyze.

"Yetişmesine yetişir de çocukların fikri önemli." diyerek bize döndü babam.

Olur desem çok mu evlilik meraklısı gibi gözükürdüm. Öylesin zaten Asi. Kendi kendime göz devirdim.

"Ne dersen Asel?"

"Benim için uygun. Sen ne diyorsun?"

"Tabii ki evet." diye fısıldadı ve göz kırpıp babamlara döndü. Bu Asaf da fena he. Canım Asaf'ım ya.

"Olur, baba. En yakın zamanda nikah için tarih almaya gideriz."

Alkım'ın bana attığı imalı bakışlarına karşılık göz devirdim. Telefonuma gelen bildirim sesi dikkatimi çekti. Mesajı açamadan Akın'ın ismi belirdi ekranda. Çağrıyı açıp kulağıma götürdüm telefonu.

"Efendim, Akın." dememle endişeli gözler döndü bana.

"Savcım, merhaba. Ormanlık alanda ceset bulundu. Ekipler olay yerinde. Bende şuan gidiyorum. Olay yerinin konumunu size de attım."

"Tamam, hemen geliyorum." diyerek telefonu kapattım.

"Kızım bir sorun mu var?"

"Hazırlanıp çıkmam gerekiyor, baba."

"Benim götürmemi ister misin?" diyen Asaf'a döndüm.

"Ben giderim. Boşuna yorulma Asaf." dedim gülümseyerek. Kafasını sallayarak onayladı beni.

Dolabımdan seçtiğim kıyafetleri aceleyle giyindim. Makyaj masama ilerleyip güneş kremimi ve rimelimi sürdüm. Bir kaçını yanımda olması için çantama koymuştum. Hızlıca başımı yaptıktan sonra da hazırdım.

Merdivenleri ikişerli üçerli zıplayarak indim. Ayakkabılıktaki beyaz sporlarımı ayağıma geçirdim. Siyah topuklu botlarımı da sabah giymek için yanıma almıştım.

"Allah'ım yemin ederim kilo verdim ya." diyerek söylendim kendi kendime. Dış kapıdan çıkıp arka bahçeye geçtim tekrar.

"Ben gidiyorum. Merak etmeyin beni lütfen."

"Asel, tez tez beni ara kızım. Ben uyuyamam zaten." diyen anneme gidip sarıldım.

"Tamam, ararım annem."

"Allah'a emanet ol, kızım."

Endişeli gözler ile bakıyorlardı. Hala alışamamışlardı mesleğime. Çok fazla gurur duyduklarını biliyordum ama bu gurun ardında büyük bir korkunun olduğunu da biliyordum. Bende zorlanıyordum ama mesleğime de aşık bir insandım.

Vedalaştıktan sonra Ali Asaf ile arabama doğru ilerledik. Arabanın arka koltuğuna elimdekileri koyup kapısını kapattım. Ali Asaf'ın yanına ilerleyip kollarının arasına girdim. Şunun kadar huzur veren başka bir şey yoktu. Kollarını belime doladı ve başını boyun girintime getirip derin bir nefes çekti.

Hiç ayrılasım gelmiyordu. Bu kollar arasında sonsuza kadar durabilir miyim? Bence olurdu. Telefonumun çalması ile sıkıntılı nefes verdim. İstemeyerek kollarından ayrıldım.

"Gitmem gerekiyor."

"Dikkat et kendine." diyerek alnımdan öptü.

"Tamam. Merak etme." Uzaklaşıp sürücü koltuğuna oturdum. Emniyet kemerime uzanıp taktı ve tekrar alnımdan öptü.

"Allah'a emanet ol, güzelim." Kafamı sallayarak onayladım. Kapıyı kapatıp geri iki adım attı. El sallayıp arabayı çalıştırdım. Mahalleden çıkana kadar arkamdan bakmıştı. Sıkıntılı nefes verdim. Arabanın ekranından 'Komiser Akın' ismine tıkladım.

"Buyurun, savcım."

"Akın, yoldayım geliyorum. Sen vardın mı?"

"Evet, savcım."

"Tamam." diyerek kapattım aramayı. Yarım saat kadar yolum vardı. Şarkı listemden rastgele bir şeye tıkladım. Çıkan şarkı ile güldüm. Şarkı ile bende bağırarak eşlik ettim.

"İNTEİİİİ MUŞ KİFAYA AALİK TİGRAHNİ HARAM ALAİK İNTEİİİ"

Kimse şarkı zevkimi sorgulamasın. Herkesin, birinin yanında dinleyemeyip gizli gizli dinlediği bir şarkısı vardır. Benim de buydu. Şarkı aşırı sarıyordu insanı. Şarkı bitince sıradakine geçti. Inna ablamızdan geliyordu bu sefer.

"COME ON LADIES GET READY!" diye bağırarak eşlik ettim. Bir yandan oynayıp bir yandan şarkıyı söylüyordum. Şarkının bitmesiyle nefes nefese kaldığımı fark ettim.

"Oh be. Çok iyi geldi."

Birazdan bu kadar mutlu olamayacağımı çok iyi biliyordum. Konum beni bir ormanın içine getirmişti. Bizim ekipler dışında kimsenin olmadığını gördüm. Arabadan inmeden önce arabada bulundurduğum naneli şekerlerden aldım ağzıma. Mide bulantımı bastırıyordu birazcık. Bana doğru gelen Akın'ı görünce arabadan indim.

"Savcım, hoş geldiniz." Kafa hareketi ile selam verdim. Elindeki galoş ve eldivenleri aldım. Onları geçirip olay yerine yakınlaştım.

"Kolay gelsin, arkadaşlar."

"Sağolun, savcım." demişlerdi hep bir ağızdan. Yerdeki yanmış cesedi inceledim. Tanınmayacak durumdaydı.

"Nedir olay?"

"Şuradaki iki kadın ihbar etmiş. Burada yürüyüş yaparken bulduklarını söylediler."

"Bu saatte, ıssız bir yerde yürüyüş?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Öyle iddia ediyorlar, savcım. Maktulün cinsiyeti kadın. Üzerinde ne kimlik ne de telefon var. Hiç bir şey yok."

"Parmak izi?"

"Kayıtlı değil."

"Kayıp ilanlarına baktınız mı?"

"Kayıp ilanı çok var, savcım. Yaş aralığını bulabilirsek tespit için çağıracağız."

"Tamam. Şu an kimseye haber vermeyin."

"Tamam, savcım." Yanımıza gelen olay yeri incelemeden Defne'ye döndüm.

"Neler budunuz, Defne?"

"Çok fazla işkence görmüş. Yüzü tanınmayacak durumda. Bir çok yerinden bıçaklanmış. Maktulün ölmesi son bıçak darbesi ile gerçekleşmiş büyük ihtimalle. Bu darbede boynundan olmuş. Birde maktul burada öldürülmemiş. Çok fazla kan yok. Kanı boşaldıktan sonra buraya getirilmiş."

"Tamam, Defne sağol." Defne'nin gitmesiyle Akın'a döndüm.

"Ne kadar delil varsa toplansın. Olayı ihbar eden iki kadını da merkeze alın ifadelerini alalım. Ben geçiyorum merkeze. Sen de hanımefendileri al gel."

"Tamamdır, savcım."

Ayağımdaki galoşları çıkartıp çöpe attım. Eldivenleri de aynı şekilde. Arabama binip telefonuma uzandım. Ali Asaf'tan beş, annemden iki cevapsız arama vardı. Haber vermeyi unutmuştum. Offf Asi. İlk önce annemi arayıp haber verdim. Sonra da Asaf'ı arayıp kulağıma götürdüm telefonu. Bismillah... İki çalışta açıldı.

"Asel, niye bakmıyorsun telefonuna? Neden haber vermedin? Aklım çıktı burada." Elimle alnıma vurdum.

"Özür dilerim." dedim mırıltılı sesle. Derin nefes aldığını duydum.

"Bende özür dilerim bağırdığım için. İyi misin?" Dediği ile tebessüm ettim.

"İyiyim. Olay yerindeyim. Merkeze geçeceğim birazdan."

"Dikkat et kendine. Haber ver bana lütfen. Aklım zaten sende."

"Tamam, vereceğim. Seni seviyorum." Tekrar derin nefes aldığını işittim.

"Bende seni seviyorum, güzelim."

🍯

Merkezin önüne arabayı park edip indim. Arka koltuktan çantamı da alıp içeri girdim. Akın'ın odasına yöneldim direkt. Elimdeki çantayı masaya bırakıp sandalyeye attım kendimi. Uykum gelmişti. Gözlerimi kapatırsam uyurdum o yüzden açık tutmaya çalıştım. Zaten beş dakika sonra da Akın gelmişti.

"Akın, bana sert bir kahve söyler misin."

"Hemen söylüyorum, savcım."

"Kadınlardan birini de çağıralım ifadeye." Beni onaylayarak çıktı odadan. Mide bulantımı görmezden gelmeye çalışıyordum ama zorluyordu açıkçası. Kapı tıklatılıp açıldı. Akın elindeki kahveyi uzattı.

"Sağol, Akın." Kahvemden bir yudum aldım hemen. Baya acıydı ama kesinlikle beni ayıltacaktı. İçeri giren sarı saçlı, genç kadına döndüm. Elimle önümdeki koltukları işaret ettim oturması için.

"Olayı en başından anlatın, lütfen." Tedirgindi.

"Damla ile yürüyüşe çıkmıştık. Yerde yatan birini görünce yanına yaklaştık ama ölmüştü. Biz de direkt polisi aradık." dedi titreyen ses ile.

"Gece geç vakitlerde orada yürüyüş yapmak korkutmadı mı sizi? Sonuçta kimse yok. Sessiz sakin." Sorumla dizini sallamaya başladı.

"Sürekli gittiğimiz için sorun olmuyor." Elleri ile oynuyordu ve bizimle göz teması kurmuyordu. Bu kadar çok tepki göstermesi saçma gelmişti.

"Tamam, teşekkür ederiz Sude hanım. Eve gidebilirsiniz ama telefonunuz açık olsun lütfen."

"T-tamam." diyerek hızlıca odadan çıktı. Garipti. Sude'den sonra Damla'dan da ifade alınmıştı. Aynı şeyleri söylemişlerdi.

"Sanki aralarında anlaşmış gibi aynı kelimeleri, aynı cümleleri kurdular fark ettin mi?" diye sordum Akın'a.

"Bana da öyle geldi, savcım."

"Neyse. Şu sonuçların çıkmasını hızlandırın."

"Tamamdır, savcım."

🍯 

Telefonuma uzanıp saate baktım. Altıya geliyordu. Sabaha kadar olay üzerinde inceleme yapmıştım ama elde ne vardı tabii ki sıfır. Sonuçlar çıkmamıştı hala. Bugün de çıkacak gibi değildi zaten.

Başımı masaya yaslayıp gözlerimi kapattım. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama kapı tıklatılıp açıldı. Büyüm ihtimalle Akın gelmişti.

"Akın bana bir kahve daha lütfen." dedim kafamı kaldırmadan.

"Tabii hemen getiriyorum, savcım."

"Teşekkür ed-" duyduğum ses ile kafamı kaldırdım hemen. Bir omuzunu kapıya yaslamış gülümseyerek bana bakan bir adet Asaf ile karşılaştım.

"Asaf?"

 

🤍

 

Ayayayayayayay

Asaf gibi biri nasip olur mu be💔

Sanırım kendi yazdığım karaktere aşık oldum🤭

Bölüm nasıldı??

Yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere😘

 

🤍

 

'Küçük bir çocuğun yokuş aşağı koşması gibi seni düşünmek...

Biraz heyecan, biraz da düşecekmiş korkusu...'

~Cemal Süreya

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%