@msopia7
|
Neva’nın elindeki her bir kıymığı çıkarışımda göğsüme bir sızı giriyordu. Nasıl bu kadar dikkatsiz davranıp kendini bu kadar hoyrat kullanabilmişti? İnce parmakları elimdeyken o kadar kırılgan duruyorladı ki onları incitmemek için nereydeyse temas etmekten kaçınıyordum .Tabi bu aynı zamanda ona deydiğimde vücüduma yayılan küçük elektrik dalgalarına benzer şeylerden uzaklaşmak için yaptığım bir şey de olabilir. Daha fazlasını yaparsam daha ileriye gidersen çarpılmaktan korkuyordum sanırım . İki türlü de . Neva’dan veya Tan tarafından.“Acıyor mu?” diye sorarken bir yandan da çıkardığım kremi açıyordum. Kremi parmağıma alıp sürecekken ;“ Yok” dedi ama demesine kalmadan “Ahh” diye inlemesi bir oldu.Gözlerimi endişeyle kaldırdım.“Ama krem yaktı.” Diye yakındığında dikkatlice üflemeye başlayıp sızısını dindirmeye çalıştım.Bir süre üflemenin ardından.“Tamam geçti.” Diyerek cımbızı elimden aldığında karşı koymaya fırsatım bile olmadı. Kendi elini de elimden aynı sıralarda çektiğinde elimdeki sıcaklığını soğutmadan bu sefer iri ellerimin yanında minicik kalan elleri ellerimi sarmaladı. “Bak gördün mü az battı bana şimdi sıra sende.” Diyerek gözlerini gözlerimden kaçırarak ellerime odaklandı. “Neva bitmedi daha işim . Sarsaydık bir de enfeksiyon falan kaparsa kötü olur.” “Abartma Aral elimde bir yarık değil sadece küçük batıklar var.” “Olsun saralım yine de.” “Ben yaralarımı hiç sarmam ki, alışkınım açık olmasına hem senin durumun benimkinden daha kötü önce bunu bir halledelim.” “Sen sarmasan da ben sararım senin yaralarını.” Diye içimdeki ilkel güç haykırdığında gözlerini irileştirerek gözlerime kaldırdı.Dikkatlice inceledi sanki neden bunu dediğimi irdelemek ister gibi baktı derince. “Hem o dingil Tan ilgilenmiyor mu seninle, niye sarmadı yaralarını?” diye sorarak konuyu dağıtmaya çalıştım. “Abim yaraları sarmama taraftarı oksijenle ne kadar temas ederse o kadar hızlı iyileşirmiş .” derken tekrar ellerime odaklanmış dikenleri ayıklıyordum .“Hele bir enfeksiyon kapsın görürüm ben oksijeni.Oksijenini kesmeyen adam değil.”Dediklerime aldırış etmeden ayıklamaya devam etti ama yanaklarının hafifçe kızardığını görebildim. “Acıyor mu?” “Hayır , seninki?” “Acımıyor.” Dedi. Bir süre sessiz kaldık. O işine baktı ben de ona .Fırsattan istifade izledim sadece.Gözlerim alnında ,kaşlarında , kirpiklerinde , burnunda gezindi . Ne kadar farklı göründü gözüme, sanki senelerdir tanıdığım küçük Neva değilde başka bir kadın vardı karşımda. Ne ara oldu bunlar? Ne ara değişti bu kadar ? Ne ara çekilmeye başladım tenine? Ne ara kokusunu aramaya başladım her yerde ? Gözlerim bu sefer de dudaklarına kaydı o kıvrımlı güzel dudaklara.Üst dudağı keskin hatlara sahip olmasına rağmen dolgunluğundan bir şey kaybetmemişti. Alt dudağı ise… Parmağımı üzerinde gezdirip hafifçe çekiştirme arzumu yeni fark ediyordum. Saçlarına dokunamayıp koklayamamanın, boynuna sokulup soluklanamamanın düşüncesinin göğsümde bir sızı yarattığını da yeni fark etmem gibi.Dahası bunu sadece düşünmüyor aynı zamanda yaşıyorum da . “Acıyor mu?”diye sorduğunda sorusunu mırıldar şekilde onaylayınca panikle üflemeye başladı. Şaşkın gözlerle onu izledim. “Çok mu acıyor ?” “Ne? ”“Acıyor di mi ? Sert davrandım kesin. Çok özür dilerim. Vallahi isteyerek yapmadım. Al çıkardığın dikenleri geri batır bana . Gerçekten çıtım çıkmayacak.” Lafları üflemelerinin arasından zar zor çıktığında elimden bahsettiğini yeni anladım. “Haa elim.” “Hıaa elim mi ? Yapma ya , o kadar mı acıttım . Hafıza kaybı yaşayacak kadar büyük bir acımıydı yani.” Diye panikle konuştuğunda gülmemek için kendimi zor tuttum . Ne saçmalıyordu bu? Bir dikenin acısından hafıza kaybedilir mi hiç? “Evet çok canım yanıyor.” Dediğimde büyük bir çabayla elime üflemeye devam ediyordu. “Ayy çok özür dilerim . Krem nerede krem . Gerçi sen onun nerede olduğunda hatırlamazsın .Ben onu süreyim, kesin iyi gelir o.” Diyerek masada kremi aradı . Gerçekten hafızamı kaybettiğimi düşünmesine haykırarak gülmek istiyordum ama onu böyle izlemek de ayrı bir keyif veriyordu.Kremi bulduğunda tam kremi açacakken duraksadı . “Aptal Neva dikenleri temizlemeden nereye krem sürüyorsun!?” Diye kendini azarladı.Çok profosyonel bir biçimde rolümü oynamaya karar verip; “Neva kim?” diye sorduğumda sanki ense köküne sağlam bir sopa yemiş gibi dikleşip gözlerini ayırarak bana baktı.Rengi yavaştan mora dönmeye başladı. “Ne!?” “Aman yarabbi beni de mi hatırlamıyorsun ?Şeyi peki? Tan var .Tan. Hani siz uzun yıllardır arkadaşsınız onun bir kız kardeşi var. Neva . O benim işte. Sizin bir arkadaş grubunuz falan var birlikte takılıyorsunuz. Mert var Mert. Hüseyin var .Merih var. Feray var hani. Allah’ım onları da mı hatırlamıyorsun . Yarrabi nedir bu başımıza gelenler kalk. KALK. Hemen hastaneye gidiyoruz.” Diye yükseldiğinde artık kendimi tutamayarak gülmeye başladım.Şaşkın şaşkın birkaç dakika kahkahalarımı izledi. “Gerçekten bir diken yüzünden hafıza kaybı yaşadığımı mı düşündün Neva?” derken gülüşlerim devam ediyordu. ”Bu kadar saf olamazsın?” “İsmimi söyledin . Hatırlıyorsun işte. Allah’ım çok şükür.” Bekledi. Jeton yeni düştü muhtemelen. “Bir dakika ne yani benimle oynadın mı ?” diye sorduğunda rengi tekrar kırmızıya dönmeye başladı ama bu sefer utandığı için değil öfkelendiğinden olduğunu gözlerinden anlayabiliyordum. “Gerizekalı.” Demesi de düşüncemi tescillemiş oldu. “Kusura bakma Neva ama buna üç yaşındaki çocuk bile kanmazdı.” “Aptal herif!” “Hayır yani acıdan dolayı hafıza kaybı yaşanabileceği de nereden aklına geldi?” “Geldi işte bir yerden , nereden bileyim ?” “Bir de kalk hastaneye gidelim diyor hahah.” “Götürecektim vallahi.” “Hhaha ne diyecektin eline diken battığı için hafızasını kaybetti mi ?” “Yaa tamam sus artık. Allah Allah ! Sevdiklerimin canı yandığında ne yaptığımı bilemiyorum işte.Elim ayağım birbirine dolaşıyor.” Duyduklarım karşısında kahkahalarım yavaşça kesildi.O da söylediğinin farkına vararak aniden gözlerini gözlerime dikti. “Sevdiklerim mi?” sevdiklerinin canı yansa ve şu an benim canımın yandığını düşünüyorsa bu durumda sevdiklerinin arasında ben de varım.Gözünde gördüğüm ince bir parıltıyla sinsice gülümsedi. “Evet. Sevdiklerim . Ve tabi ki sen de sevdiklerimin içindesin.” “Sonuçta abi yarımsın öyle değil mi?” Demesine karşın kulaklarımda bir çınlama başladığını hissettim.Yüzündeki gülümsemeyle masadan kalkarken dumur olmuş şekilde onu izliyordum. “Eline de unutmadığın birileri baksın akşam kaybedince onu bahene edersin şimdi sen. Neyse. Görüşürüz Aral Abi.” Kafeden çıktıktan sonra Feray’ın dersinin bitmesini beklerken zaman geçirmek için yürüyüş yapmaya karar verdim. Yürüyüş yapmayı seviyorum, kendimle yaptığım şeylerin çoğunu seviyorum, kendimle zaman geçirmeyi iç sesimi dinlemeyi seviyorum çünkü günün sonundan kendimden başka kimseyle kalmıyorum.Kendimi dökebileceğim ve yine toparlayabileceğim tek kişi benim . Ama belki bir gün onu bulursam döküldüğümüzde birbirimizi toplarız yıkıldığımızda yeniden inşaa ederiz ,bozulduğumuzda tamir eder yok olduğumuzda birbirimize gömülürüz. Bunları düşünürken aklımda bir kişinin yüzü canlanıyor ama onun “O” olmasına bir türlü ihtimal veremiyorum. Bunca zaman da hep buradaydı hep vardı çevremdeydi , gözlerimdeydi. Şimdi ne değişti de yalnız kaldığımda aslında onunla kaldığımı fark ediyorum. Henüz sinirli bir şekilde yanından ayrılmışken dönüp yarasına merhem olma isteği de nereden geliyor? Neden beni toplamasına izin verebileceğim tek kişi oymuş da toplamak için elimdeki her şeyi feda edebileceğim tek kişi de yine oymuş gibi hissediyorum.Neden gömülmek isteyebileceğim tek yer koynuymuş gibi geliyor?Kulaklıklarımı taktıktan sonra müzik uygulamamı açtım ama canım dinlemek için bir şeyler çekmiyordu ben de genel listemden rastgele bir şey seçmeye karar verdim.Parmağım ekranda bakışlarım karşımda üç tur parmağımı kaydırdım en sonda Hop . Parmağım bir şarkının üzerinde durdu ama ne olduğuna bakmadan açtım. Melodiler kulağıma gelmeye başladı.
Göksel- Acıyor
Ölürsem yalnızlıktanVe senin kötü kalbindenFikrimin dikenlerindenBatıyorsun hala, derinden Yürümeye devam ettim sarı yaprakların çıtırtısı hafiften arka planda duyulurken bilerek en kurularına basmaya çalıştım. Çünkü en keyifli ses her zaman kuru olanlardadır.Acıyor, acıyor, acıyorHer yolu denedim, bitmiyorKalbimin ortasına bıraktın aşkını, batıyorGöksel söylemeye devam ederken başımı yavaşça kaldırdım duygusuzca karşıma bakıyorken gözlerimi sabit bir yere odaklayıp şarkıya eşlik ettim.Acıyor, acıyor, acıyorHer yolu denedim, bitmiyor Derken gözümde canlanan yine oydu gözümdeki onu inceledim saçlarını , gözlerini, adem elmasının oynayışını, kulaklarını,dudaklarını…Kalbimin ortasına bıraktın aşkını, batıyorDediğimizde ise gerçekten bir şeyleri batırma ihtimalinin hatta belki de şimdiden batırmış olma ihtimalini düşünürken hem kalbim hem de elimdeki minik kesikler sızladı. “Yuh artık Neva o kadar da değil . Bu kadar derin değil .” diye kendimi azarladım. “Hastasın sen hasta bu kadar drama queen de olunmaz ya sanki adam seni 3 çocukla terk edip ben gay olduğumu fark ettim diye bahane sunmuş da sonra başka bir kadınla evlenmiş gibi davranıyorsun.” Derken kendimle konuşmaya devam ettim ama sonra söylediğim şeyin saçmalığını fark ederek; “Hasta!” diyerek kendi kendime gülmeye başladım.Hem kendimle konuşarak hem şarkı söyleyerek hem de bir şeyler dinleyerk 45 dakikayı devirmiştim. Sefam Feray’ın aramasıyla son buldu. Dersten çıktığını ve arabayı park ettiği yerde onu beklemem gerektiğini söyleyerek telefonu kapattı.Arabaya varmamdan birkaç dakika sonra Feray da geldi arabayı çalıştırıp birkaç saat sonra gerçekleşecek olan maç için Lula’ya doğru sürdü. Lula’ya vardığımızda her zamanki gibi bizi Tuncay abi karşıladı. “Hoş geldiniz güzeller.” Diyerek bize büyük bir sırıtışla baktı. “Hoş bulduk abi.” Diye bir ağızdan söyledik. “Hazır mısınız Neva hanım?” “Neye abi?”“E Aral’la kapışacakmışsınız ya kızım onu diyorum.”
“Sen nereden öğrendin yahu.”
“Bizim çocuklar bir heyecan girdiler içeri ellerinde pankartlar,düdükler,konfetiler, ponponlar. Dedim aha kesin derbi falan var da biz kaçırdık . Sordum ‘Haydır gençler bir şey mi kaçırdım?’ diye . Mert atladı hemen ‘Abim aşkama Aral ile Neva’nın bilardosu var biz de iddiaya girdik sonra üzerine üç kere daha iddiaya girdik büyük paralar dönüyor ortada. Tansiyon 180 anlayacağın.Ortam daha da alevlensin diye bunları aldık işte içeriyi hazırlayacağız.’ Diyince öğrendim işte.” “Ahmaklar ya bir de üzerine üç kere daha mı iddialaşmışlar?” “Vallahi ben de sana bastım Neva al şu maçı da yarın hanımın istediği künyeyi alayım. Güzelim ne zamandır istiyor.” “Abi sen de mi ?” “ Hadi kızım , hadi güveniyorum sana.” Diye sözümü kesip omuzlarımdan sarsarak içeri iteledi.İtelenerek içeri girdikten sonra Feray’la gülüşerek ilereledik.Neva konuşmaya başladı. “Şapşal adam yaa.” “Öyle gerçekten inanılmaz.” Sonra birden bire konuyu başka yere getirdi. “Okan’ı hatırlıyor musun hazırlıkta aynı sınıftaydınız.” “Hıı hatırlıyorum bir şey mi oldu.” “Çocuk da harbi dalyan gibi bir hoş bir hoş o gözlükler de ayrı bir çekici yapıyor mu sence de, yani insanın fantazik yanını oynatmıyor değil.” “Ne diyosun Feroş ya?”dedim gülerek. “Bu gün yanıma geldi ağzımı aradı, seninle ilgileniyor.”diye çat diye yapıştırdı. “Ne?” mutfağın önünde durmuş konuşmaya devam ediyorduk. “Nereden çıktı bu?” “Öyle vallahi sevgilisi , flörtü var mı falan dedi . Bak yukarıda Allah var hoş çocuk iyi biri de kafanız da uyuşuyor bence bir şans ver.” “Bilmiyorum Feroş bana hiç hissettirmedi yani birkaç kere bir şeyler içtik ama hiç öyle hissetmedim ki.” “Hissedersin Neva hem böyle şeyler zamanla olmaz mı?” “ Kalp çarpıntısı bazen işe yaramaz Neva sadece krize yol açar ama huzur ve dinginlik hayatınde hep olmasını istediğin şeylerdir.” Konuşabilmek için düşünürken mutfak kapısından Aral çıktı kapı sesini duymadım ama birden orada belirdiğini fark ettim.Feray “Selam Aral .” diye karşıladı onu. “Selam.” Dedi Feray’la göz gözeyken. “Eee bizimkiler nerede Tuncay abi geldiklerini söyledi.” “Yukarıdalar ,siz çıkın ben de gelirim birazdan, ufak bir işim var .” diyip alt kata indi.İlk etapta çevrede gördüğümüz anormal bir şeyler yoktu ta ki bilardoların olduğu asma kata çıkana kadar.Merdivenlerden çıktığımızda biri delikli biri deliksiz olmak üzere yan yana duran iki masa karşıladı bizi delikli masanın yanında bar vardı deliksiz olanın ise merdiven ve müzik kutusu. Masaların karşısı bir balkon gibi alt katı görürken arka tarafında ise atariler vardı ama atarilerin üzerine büyük bir pankart asılmıştı.Pankartın sol üst tarafında NEVA yazıyordu E harfinin üzerinde bir taç figure vardı. Sağ alt kısmında Aral’ın ismi yazıyordu onun da L harfini dik bir silah şeklinde yazmışlardı. Aramızda ise X şeklinde üst üste konulmuş kılıçlar duruyordu.Bara doğru ilerlediğimde karşıma Hüseyin çıktı ve arkadan bir ses yükseldi.Muhteşem Yüzyıl sahne müziği (dın dırırın, dın dırırın, dıdırırıdırırı dırırın) ve Hüso yüksek sesle konuşmaya başladı . “Bismişah Allah Allah Hüü.” “Yolum yolunuz, kolum kolunuz, dolum dolunuz, dinim dininiz. Başım yolunuzda…” diyerek eğilirken şokla onu izliyordum. “…canım uğrunuzda, malım törenizde kurban!” Şehzade Mustafa’nın yeniçeri yemin töreninde söylediklerini bir bir haykırdı ve sonra ekledi. ”YAA HUUU ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN!” diyerek sonlandırdığında müzik de ona eş zamanlı sustu.Şok içinde ona bakıyorken daha bunu atlamatamış olmanın verdiği avanaklıkla bu sefer başka bir melodi duydum.Kurtlar vadisi dizi müziği . “Ay dur bir ikinci şok .”diyerek Feray bir elini başına kaldırırken diğer eliyle de bana dur yapıyordu.Ve arkadan Mert’in sesi duyuldu. “Ben Mert Gürok milletimizin ve devletimizin dünya durdukça payidar olabilmesi için,insanlığın barış ve huzur içinde yaşayabilmesi için bütün gücümle haklının ve mazlumun yanında, haksızın ve zalimin karşısında mücadele edeceğime gerekirse canımı ortaya koyacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.” O da Polat Alemdar’ın yemin sahnesini canlandırıyordu. Bakışlarım ondayken Aral’ın da merdivenlerin başınıda olanlardan habersiz bir şekilde durduğunu ve hayretle izlediğini görebiliyordum. “Allah utandırmasın.” Dedikten sonra Mert elini yüreğine koydu ve Aral’a doğru selam verdi.Bir süre olanları hazmetmeyi bekletikten sonra sessizliği bozan Aral oldu. “N’apıyorsunuz lan siz?” “Hazırlanıyoruz.” Dedi Mert. “Oğlum savaşa mı gidiyoruz altı üstü bilardo oynayacağız ne bu tantana!” “AAA Aral’cım bu bizim için namus meselesi.Kaybedersek donumuzu bile verebiliriz.” diyen bu sefer Hüso oldu. “Kim dedi size iddianın üzerine üç tur daha dönün diye, verin tabi donunuzu da .” diyerek yükseldim. “Ben kızıma güveniyorum .” dedi Tan. Gözlerimi büyütüp ona bakarak; “Yuh ama at mıyım ben ,ganyan mı oynuyorsunuz siz burada .” “Ben onu bunu anlamam Neva bir şekilde alacaksın bu maçı yoksa eve almam seni.” “Allah Allah çıkmıyorum maça ,hükmen mağlubum hadi alma beni eve.” “Gençler artık başlasak mı yoksa birileri sadece donsuz değil evsiz de kalacak biz de paramızla rezil olacağız.” diyerek ortamı Merih yatıştırmaya çalıştı. “Laann! Başlatmayın paranıza .” “Şurada adam akıllı bir el atacaktık onu da olimpiyat oyunlarına çevirdiniz. Sen en iyisimi söyle Neva klasik mi Amerikan mı?” “Fark etmez ben ikisine de varım.” “Tamam biliyorum ikisine de varsın da seç işte birini.” “Yok seçmem ben, sonra kaybedince ‘sen iyi olduğunu seçtin zaten’ dersin.” Sözlerimin karşısında bir kaşını kaldırarak ‘öyle mi?’ dercesine sırıttı. “Peki o zaman.Feray sen seç, senin bu keçi arkadaşının seçeceği yok.” Söylediklerine kaşlarımı çatarak karşılık verdim. “ Iıııı şey olsun. Amerikan olsun daha keyifli bence.” “Tamam.Hadi üçgene diz o zaman topları.” Feray Aral’ın dediklerine uyup delikli masanın yanına gidip topları sırasıyla dizdi. Biz de o sırada barın yanındaki dolaptan ıstakalarımızı seçmek için Aral ile yan yanaydık, elimi incelemek için ilk gördüğüm yeşil olana attım fena değildi elime güzel oturdu kayması da fena değildi başını törpüledim biraz o da idare ederdi ama küçülmüştü. “Onu değil bunu al.”derken Aral elimdekini alırken diğer elime bordo bir ıstaka tutuşturdu.Anlamaz gözlerle ona baktım. “Bu ne?” “Istakan.” “Gerek yok ben seçtim ıstakamı yeşili alacağım.” Dedim ama gönlüm bordodaydı boyu tam boyumaydı ,elime güzelcene oturmuştu,ucu hiç kullanılmamanın verdiği etkiyle topa rahatlıkla hareketi iletebilirdi rengi zaten alev ateş. “Bunu al Neva yeni aldım daha iyi bu.” “Sen niye rakibine yardım ediyorsun Aral Abi kendine mi çok güveniyorsun yoksa maç sonu suçu ıstakaya atmak gibi bir niyetin mi var?Hem ben diğerini seçtim.”Abi lafını duymanın verdiği etkiyle biraz bozardı ama toparlayıp devam etti. “Hayır Neva’cım” derken bir adım yaklaştı “ O ıstakayı zaten senin için aldım . Senin zaten bir ıstakan var yani başka birine ihtiyacın yok.” Bir an için aşağıda Feray ile olan konuşmamızı mı duydu diye düşündüm ama fazla irdelemedim. “Bu suçu ıstakaya atmayacağın anlamına gelmiyor yalnız.” Gözleriyle dolabın yanını işaret etti.” “Atmayacağım çünkü seninkiyle aynı ağaçtan yapılmış olan eşini de kendime aldım.” Başımı çevrip gösterdiği ıstaka baktım gerçekten benimkinin aynı lacivert mat bir ıstaka vardı.Benimki mi? Nasıl çabuk sahipledin ama ıstakayı zilli seni. “Peki , bunu alayım madem yeni diye öne atamayacaksın.Benim bu o zaman.” Isatakayı alıp yanından geçip yan gözle bakarken sırıtarak arkamdan baktığını görebildim.Istakalarımız ellerimizde masanın karşısında yerimizi aldık. “O zaman hazırsanız açılışı yapıyorumm.” Diyerek Feray üçgen kasnağı kaldırdı. “Hanımlar önden .” diyerek Aral bana yer verdi. “Ev sahibi sizsiniz beyfendi buyurun lütfen.” Diyerek ona karşılık verdim. “Peki.” Diyip beklemediğim şekilde konumunu aldı biraz daha inatlaşır diye düşünmüştüm .Gözlerime bakıp ıstakaya eğildi ve atışıyla toplar dağıldı. “Çizgili mi çizgisiz mi?” diye sordu bu sefer. Vereceğim cevapla aslında oyunu ben başlatmış olacaktım. Çok uzatmadım. “Çizgili istiyorum.” Dememle başını onaylar anlamda sallayarak ilk hamlesini çizgisiz olana yaptı.Aral’ın tribünden alkış sesleri ve anırmalar yükseldi.İlk atış için gayet verimli bir atıştı 3 ve 5 delikteydi.Sonraki hamlesinde de 2 yi soktu ama üçüncü hamlesinde 1 numaralı top deliğin yanında kaldı ve sıra bana geçti. Beyaz topu deliğe en yakın olan 9 numaraya çarptıdım beyaz onu deliğe soktuktan sonra köşelere çarparak U çizdi . “Neva 11’e vur 11’e en güzel o duruyor ona vur , rahat sokarsın onu.” Diyerek abim taktik vermeye çalıştı kendince ona göz devirerek karşılık verdim benim hedefimde 12 vardı.Kendimi konumlamak için birkaç adım attım ıstakayı yerleştirdikten sonra bir kaç adım daha atmam gerektiğini anlayıp sağa yanaşmamla bir bedene çarpmam bir oldu. “Müsaade eder misin?” dememe ‘cık’ diyerek cevap verdi. Gözlerimi irileştirerek. “Pardon?” diye sordum. “Müsaade etmiyorum.” Dedi inatla .Hüseyin kenardan yükseldi. “OOO hocam şike var şike . Nerede centilmenlik, nerede sportmentik, nerede haysiyet, nerede saygı?Olmaz böyle hocam!” “Şşşşş sporcuma müdahale etme kardeşim dön önüne.”dedi Mert el kol hareketleri yaparak. “Sen sus lan!”dedi Hüso. “Kardeşim çekil sen de hadi zorluk çıkarma.”Omuz silkti Aral “Cık ben iyiyim böyle siz devam edin Neva hanım.” “Ama-“ “Tamam Hüso bir şey olmaz oynamasın Aral bey yerinden. Biraz korkusundan tutuştu sanki ondan hareket edemiyor.” Derken gözümü ona dikmiştim.Omuzlarımı Aral’ın önüne eğerek hamlem için hazırlandım yukardan bana baktığının farkında bir şekilde hamlemi yaptım.Beyaz top L çizerek siyah topun yanından kıl payı geçtiğinde derin bir nefes verip 14’ ü deliğe sokuşunu seyrettim. Dikleşip Aral’a bir bakış atarken Team Neva muhteşem yüzyıl jenerik müziğini açmış tezahürat yapmaya başlamıştı. Arkasından geçerken gözlerim hala ondaydı .Diğer hamlem için 10 numaralı topa ilerledim ama kılpayı deliğin köşesine çarparak uzaklaştı.Aral ilk hamlesini başarıyla yaptıktan sonra ağıma düştü çünkü ikinci hamlesini tam olarak benim durduğum yerden yapması gerekiyordu.Keyifle parlayan gözlerimle ona baktım.Yavaşça yanıma geldi. “Müsaade edecek misin?”dedi .Ona umursamaz bir edayla cevap verdim. “Yok ya rahatım ben böyle siz devam edin.” Diyerek masayı işaret ettim. Arkadan gelen Hüseyin’in kahkahasını duyabiliyordum. “Emin misin?” “Evet evet lütfen siz devam edin.” Dedim son derece tatmin olmuş bir şekilde. Istakasını alıp arkamdan ilerledi sağ tarafımdan çıkmasını bekledim ama onun yerine arkamdan kollarını geçirerek ellerini önümde ıstakasında birleştirdi.Çok yakındık sanki arkamdamdan bana sarılıyor gibi hissettim o an.Kokusu yine burnumdan ciğerlerime akacağına kalbime firar etti .Bizimkiler bir şeyler konuştu ama kalbimin sesinden onları duyamadım.Başımı hemen yüzümün yanında duran yüzüne çevirdim ama o kadar yakındı ki öyle kalamadım. “Bunu sen istedin.” Diyerek kulağıma fısıldadı ve daha da sokuldu.Sonra abimin sesini duydum “Hop Hop Hop temas yok .TEMAS YOK! Çek lan kollarını!” “Tan’cım bu sefer de Neva tutuştuğu için hareket edemiyor.” “ Eder eder çekil Neva oradan.” “Yok çıkmam vallahi inat değil mi şuradan şuraya gitmem.” “Keçi seni.” “ Yapabileceğim bir şey yok.”diyerek Aral konumunu alıp atışını yaptı ve boğuk sesiyle gülerken sonraki hamlesi için kollarını üzerimden çekti.Hamlelerimi yaptıktan sonra tek topum kaldı.Aral’ın ise iki topu vardı. Deliğin çaprazında sırayla onun topu, benim topum, siyah top ve beyaz top. Zor bir hamleydi çünkü köşeleri kullanmak zor olacaktı biz profosyonel değildik ama o pozisyon aldı bir dizini masanın üzerine yerleştirdi . Istakasını dike yakın yaklaşık 70 derecelik bir açıyla beyaz topa konumlandırdı. Heyacanlı gözlerle onu izliyordum. Istakayı topa vurarak beyaz topu sıçratarak siyah topun üzerinden geçirip benimkine çarptırdı, benimki de onunkine çaparak deliğe soktu. Şimdi benim topum önde beyaz arkada deliğe girmek için bekliyordu . Beni rahatlatabilmek için bir hamle yapabilseydi en fazla bu kadarını yapabilirdi. Tribün çığlık kıyamet alkışlarken ben de dudağımı büküp kaşımı kaldırarak başımı salladım.Hamlemi yapıp oyunu kazandıktan sonra yanına gidip tebrikleşmek için elimi uzattım. “İyiydin.” Dememe karşın; “Fenaydın.” Dediğinde bandajlı ellerimiz birbirindeydi.
|
0% |