Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Bölüm 8

@msopia7

            

 

 

 

 

Birkaç saatlik uykudan sonra aşağıdan gelen tıkırtılarla uyandın.Migrenim artık nihayet sona ermişti ama arkasında bıraktığı mayhoşluk hala bedenimi meşgul ediyor. Aşağı inmeden önce artık pijamalardan kurtulmak ve bu bitik halime bir son vermem gerektiğini düşündüğümden önce bir duşa girdim sonra gri bir eşofman ve beyaz bir body’i üzerime geçirip merdivenlere ilerledim. Aşağı indiğimde abimle Feray meyveleri kaplara koyup kahve ve çayları termosluyorlardı, diğerleri de bahçede sohbettelerdi. “Neye hazırlanıyorsunuz?” diyerek yanlarına gittim.

 

“Oooo benim pamuk prensesim uyanmış mı, iyi misin fıstığım?” diye karşılık verdi abim.

 

“İyiyim abi artık melek kimliğinden sıyrılıp eski haline dönebilirsin.”

 

“Aşk olsun ben hep böyle meleğim.”Feray kıkırdadı.

 

“He he tamam öylesin neyse. Ee Feroş Tan’ın cevap vereceği yok neye bu hazırlık?”

 

“Hava almak sana iyi gelir diye akşama açık havaya gidip piknik yapalım dediler ona hazılanıyoruz.”

 

“Yaa abii sen ne ara bu kadar düşünceli biri oldun da ben kaçırdım acaba?”

 

“Tabi Tan çok düşüncelidir de , o düşünmedi Aral düşündü.”

 

“Haa.”

 

Aral düşünmüş…

 

“Anlamalıydım. Abimde bu kadar düşünecek kapasite yok zaten.”

 

“Bana bak Neva bokunu çıkardın ama abiciğim ,hadi meşgul etme bizi senin için hazırlık yapıyoruz şurada.”

 

“Tamam tamam gidiyorum. Bir şeye ihtiyacınız var mı?”

 

“Defol.”

 

“Uyuz.” Diyerek bahçeye çıktım. Mert;

 

“Heyt be uyanmış benim bacım bir an prensini bekliyorsun diye düşündük de hiç uyanamayacağından korktuk vallahi.” Derken sırıttı. Omzuna vurarak;

 

“Pislik. Prense mi ihtiyacım var benim. Kendi başımın çaresine bakarım ben.”

 

“İyi iyi bir şey demedik sen her şeyi kendin halledersin erkek Fatma’m benim.”derken yanağımdan makas aldı.

 

“Daha iyi misin bari, bir şeye ihtiyacın varsa söyle hemen halledeyim.”diye Merih araya girdi.

 

“Sağol Merih iyiyim biraz sersemlik var sadece.”

 

“O da piknikte geçer artık haydi kalkın bakalım.” Derken Hüso ayaklanmıştı bile.Herkes eve doğru yürümeye başlamıştı ama Aral Merih’in arkasından dik dik bakmayı devam ettiriyordu.

 

“Sen gelmiyor musun?” bakışlarını yavaşça bana döndürdü ve yerinden kalkıp yanıma doğru adımladı;

 

“Hırka al yanına serin olur orası.” Diyip eve girdi.Peşinden ben de girip arkasından bir süre izledim garaja girdikten sonra ben de odama çıktım.Dolabımı açıp ne alabileceğime baktım ama bu havada akşam ne kadar esebilirdi ki sonuçta diye düşünerek Feray’a da bana da birer şal aldım ve aşağı indim.Garajda hazırlıklar tamamdı. Hüso’yla ben Tan’ın arabasına yerleştik, Feray ile Mert de Merih’in arabasına kuruldular, Aral da kendi motoruyla gelecekti.Art arda garajdan çıkış yaptık.Hafifçe camı açıp dışarıyı izlerken rüzgarı yüzümde hissettim , ne kadar kendini hissettirse de motordaki yerini tutmuyordu. Yola dalmış seyrederken Hüso’nun sesiyle kendime geldim.

 

“Nev bizim şarkı çalıyor.”

 

Radyoya odaklandığımda o çalıyordu Davut GÜLOĞLU – Hayat devam ediyor.

 

“Abi sesi aç.”

 

“Kızım senin baş ağrın yeni geçmedi mi, ne ses açmasından bahsediyorsun?”

 

“Abi bunun anısı var , aç işte sonra tekrar kapatırsın. Hadii.”burun kıvırarak isteğimi yerine getirdi.

 

Dünya yerinde Durmaz

Hiç durmadan döneyi

Parlak ışıklar bile

Birer birer söneyi

Yeri geldiği zaman

Yerine oturacak

Dönmesine aldanma

O da bir gün duracak

Dönmesine aldanma

O da bir gün duracak

 

Kimi doğayi

Kimi öleyi

Kimi gideyi

Kimi geliyi,

Dünya döneyii

BOŞ VER

 

Hayat devam edeyi da

Hayat devam edeyi

Hayat devam edeyi da

Hayat devam edeyi

 

 

 

 

Nakaratı söylerken Hüso arkasına dönmüş bana el kol yaparak “HAYAT DEVAM

 

EDEYİ DA HAYAT DEVAM EDEYİ” diye bağırıyordu ben de aynı şiddetle öne uzanarak

 

ona karşılık verdim.Abim aradan konuşmaya başladı;

 

“Bu ne vizyonsuzluk ya, nasıl bir anısı olabilir bu kadar içselleştirdiğiniz acaba.”

 

 

 

 

Sanırım iki üç yıl önceydi. Olaydan önce Hüseyin bir kızdan hoşlanıyor ama nasıl belli

değil sanırım ortaokuldan beri süren bir platonikliği var ama “ Bana nakmaz o , çok

da güzel zaten daha iyilerine varır.” Diyerek bir türlü kıza açılamamıştı. Bu platonikliği devam ederken bir gün kız demez mi “ Ben senden hoşlanıyorum senin de bende gönlün varmış gel biz bir deneyelim.” Hüso’nun eli ayağı birbirine girdi bir

kaldı öyle tabi ilk, sonra sakinledi sakinleşip hafif bir tebessümle kıza “ Biz seninle

yapamayız , ben seninle yapamam kalbim dayanmaz sana .Belki bencillik diyeceksin

ama kitapta da dediği gibi ben sana değil kafamdaki sana aşığım,sen o değilsin ki bir

de ondan daha da güzel çıkarsan ben senden ayrılamam paramparça olurum.Sen en

iyisimi boşver bu deneme işini ben hiç yokmuşum gibi devam et, ben senin sensizliğine de razıyım.”dedi. Bir ben bir kız Hüseyine’e bakıp kaldık, böyle derin duygular beklememiştik ikimiz de. Kız gitti ama sonra Hüseyin’i bir şekilde ikna etti. Başladılar ilişkiye. Adı Naz’dı. Sanırım üçüncü yıldönümlerini kutlamaya bir hafta vardı biz de Hüso’yla kafa patlatıyoruz ne yapsak diye. İkisi de sadeliği seviyordu öyle çok şaşalı şeylere gerek yok diye düşünerek Hüseyin’in yemek yapması ve yanında şarap eşliğinde kutlarlar fikrinde karar kıldık. Hüseyin çok güzel ve zarif bir zambak kolyesi almıştı ben vermiştim ona bu fikri , benim en sevdiğim çiçekti anlamının “ölümüzlük”

olmasından ötürü güzel olur diye düşünmüştük. Her şey tamam olunca kendimize

birer kahve alıp sohbete daldık. Benim ortalama bir yıldır ciddili platonik olduğum bir çocuk vardı Hüseyin bir yandan vaz geçirmeye çalışıyor “bak artık seni yıpratmaya başladı bırak şunu” diyor bir yandan da beni anladığından ses etmiyordu.Biz böyle sohbete devam ederken bir mesaj geldi telefonuna önce bakmadı sonra üst üste birkaç tane daha önemlidir belki diyerek açtı telefonu baktı kaldı , birkaç dakika hiçbir şey demedi. Seslendim ses yok, konuşmaya çalıştım hala yok en sonunda aldım elinden telefonu mesaja baktım bir fotoğraftı. Naz birini öpüyordu elleri oğlanın boynunda oğlanınki Naz’ın belinde. Hüseyin’e kaldırdım bakışlarımı hala aynı duruyordu. Diğer fotoğraflara da göz gezdirdim birinde çocuğun yüzü çok net görünüyordu. Kemal.

Hüseyin’in kuzeni Kemal. Naz kuzeniyle öpüşüyor…Hüseyin’e baktım duruyordu ama gözleri dolmaya başlamıştı. Seslendim ama hala tepki vermiyordu,omuzlarından tutup sarstım yavaşça bana baktı “Hüseyin?”bir damla aktı gözlerinden sonra bir şey demeden kalktı gitti. Peşinden gittim ama durmadı o günden sonra da bir hafta hiç

haber alamadık.Sonra bir akşam kapı çaldı Hüseyin karşımda, pek iyi durmuyor ama derbeder halde de değil.

 

“Siktir et hepsini Naz’ı da Kemal’i de o it oğlanı da , hiçbirine değmez.”diyip sarıldı ben de ona , yine kendi yazıp kendi oynuyordu teselliye izin vermiyordu.

 

“Hadi hazırlan çıkıyoruz.” Dedi nereye demeye kalmadan arabasına döndü ben de hazırlanıp yanına bindim bir club’a gittik geldi kadehler gitti şişeler tam çakır keyifken bu şarkı çalmaya başladı, omuz omuza pistin ortasında hoplaya zıplaya,bağır çağır söyledik “HAYAT DEVAM EDEYİ DA HAYAT DEVAM EDEYİ”sonra bana döndü dedi kalk gidiyoruz ,sorgulamadan peşine takıldım.Bir taksiye atladık bilmediğim bir adres verdi , geldiğimize nereden çıktığını anlamadığım bir alkol şişesi tutuşturdu “Evin önüne dök bunu ama dikkat et sadece beton zemine dökeceksin.”

 

 

“Niye ki kimin evi burası?”

 

 

"Naz’ın.” Gözlerine baktım, kahvelerinin içi yanıyordu sanki. Benin kardeşimin ciğeri yanıyor onların evinin önü yansa çok mu diye gaza gelerek boşalttım bütün şişeyi zemine. Hüseyin çaktı çakmağı yere attı sonra bağırmaya başladı;

 

“NAAZ! çık dışarı, bak ben geldim. Hep içini dök bana derdin bak her şey burada.”Diyip alevleri işaret etti.Naz balkona çıktığında ailesi de kapının önünde telaşla olan bitene bakıyordu.

 

 

“Sana yapma dedim,bizden olmaz dedim sen ne yaptın?Kandırdın beni, daha da sevdirdin kendini sonra da o piç kuzenimle aldattın beni.”diyerek iki damla yaş akıttı.

 

“Özür dilerim Hüseyin ben böyle olacağını bilemedim her şey bir anda oldu.Git buradan babam polisi aradı birazdan gelirler.Gidin.”diye karşılık verdi Naz.

 

 

“Hadi Hüso gidelim yeter bu kadar.”diyerek haraket ettirmeye çalıştım ama nafile.

 

 

“Ne zamandır?” diye bağırdı Hüseyin. Naz cevap vermeyince devam etti “ Ne zamandır dedim Naz.Cevap ver bana."

 

“3 ay.” Gülerek bana döndü.

 

“Duydun mu Nev 3 koca ay onca zamanı varken hiçbir şey söylemedi,beni aptal yerine koymayı tercih etti. Aptalmışım gerçi. Bu kadar mıydı ya bu kadar mı değersizdim gözünde?”

 

“Deme öyle Hüseyin sen aptal değilidin, aşıktın.Olan oldu ama hem sen dedin değmez

onlara diye, değmezler Hüseyin, senin tek bir göz yaşına dahi değmezler.Hadi topla kendini , gidelim buradan.” Tekrar Naz’ a döndü.

 

“Hiç sevdin mi beni?” siren sesleri duyulmaya başlamıştı.Hüseyin’i götürmeye çalışıyordum ama o cevabı bekliyordu.Polisler gelip bizi çekiştirmete başladı.

 

“Bir saniye bırakır mısınız konuşmaya çalışıyorlar sadece hem nefs-i müdafaa.” sonuçta o da Hüso'mu yaktı.

 

“Tamam kardeşim karakolda anlatırsın nefs-i müdafaanı.” Durdurmaya çalışmıştım ama bir şekilde arabaya sokmuşlardı beni.Tam Hüseyin’i de sokacakları sırada dışarıdan bir ses geldi;

 

“Sevdim.”Hüseyin bindiğinde sese doğru bakıyordu ama alevlerden bir şey görünmüyordu.Sarıldım ona “geçti,bitti” diye teselli vermeye çalıştım benden uzaklaştığında “Bitti.” Diye beni onayladı.Araba çalıştığında polis radyosundan bir ses yükseldi

 

“HAYAT DEVAM EDEYİ DA HAYAT DEVAM EDEYİ” birbirimize bakıp kaldık bir süre sonra kahkaha atmaya başladık gülmekten gözümüzden yaş gelirken bir yandan da şarkıya eşlik etmeye çalışıyorduk.Polis abiler bize değişik değişik bakıp bunu

şarhoşluğumuza verdiler sonra “siktir et” diyip onlarda şarkıya eşlik etti oysa bizim aklımız gayet yerindeydi. Hüseyin;

 

"Abi çakarları da açsana” diye sordu bir hevesle.

 

“Bokunu çıkarma delikanlı.”

 

“Ben de küçükken hep polis olup çakarlı çakarlı gezmek isterdim ama doğuştan bir böbrek olmayınca çürüğe çıkardılar beni. Kısmet işte.”dedi.

YALAN.Abiler de bu muazzam oyunculuğa karşı koyamayarak açtılar çakarları. Şarkıyı söyleyerek çakarlarla karakola girdik.Biz daha kodeste 5 dakika geçirmeden Naz şikayeti geri aldığından çıkardılar bizi.Hüseyin koridordaki Naz’a son bir kez bakıp yanından çekip gitti. Bir daha da ne adını ağzına aldı ne de biz bu olayı bir başkasına anlattık.

 

 

 

 

Piknik alanınan geldiğimizde şarkı henüz bitmişti.Bizimkiler eşyaları çıkarırken Hüseyin’le sanki yine polis arabasından iniyormuş gibi gülerek arabadan indik, kimse gülmemizi anlamlandıramadığı için boş gözlerle bizi izliyordu.Yanıma gelip sarıldı

“İyi ki varsın.”diyerek başımdan öptü. Kafamı kaldırıp;

 

“Sen olmasan da olurdu.” Diyip hafifçe itekledim.

 

Aral’ın “Ne bu ?” demesiyle ona döndük bakışları aramızda gidip geliyordu. Diğerleri de onaylar sesler çıkardı.

 

“Sana ne oğlum, özel.”diyerek Hüseyin Feray’ınn elindeki sandalyeleri alıp çim alana ilerledi.Diğerleri de boşvererek arkasından gitti.Aral bana dönüp”Önden yürü.”dedi.

 

“Niye ki, yürü işte.”

 

“Yürü Neva.”derken ürkütücü bir şekilde baktğı için karşı koyamadan önüne geçtim.

 

 

 

 

 

Nasıl özel? O da ne demek? Neva ile Hüseyin arasında ne olabilir ki? Özel?

Çocuklar ilerlerken masayı kolumun altına sıkıştırıp diğeri ile de suları aldım.Neva yanımdaydı gözümüm önünde olması daha iyi,arkada ne olacağı belli olmaz.”Önden yürü.”diyerek kenara çekildim

“Niye ki , yürü işte.”Bir şeye de muhalefet olmasa olmaz siyasetçi olmak için doğmuş bu kız.

 

Sert bir şekilde “Yürü Neva.” Dememden sonra usulca önüme geçti . Peşinde çocuklara doğru ilerledik.Her şeyi kurduktan sonra herkes bir tarafa kuruldu.Mert ve Tan içecek servisi yaptılar ve onlar da sohbete katıldı. Ben Mert ile derslerle alakalı

konuşurken Feray da karşıda Neva’ya defilede yürümesi ile ilgi bir şeylerden bahsediyordu.Mert’e dönüp bu defile işi ne ?” diye sordum.

 

“Defile? He kanka Feray moda okuyor ya defile düzenlenecek, her öğrenci de kendi modeliyle katılacak Neva’yı modelliğe ikna edecekti en son.”diyerek Feray’a döndü.

 

“Pişt Feray ikna edebildin mi?”

 

“Yok be ne edeceğim,inatçı keçi kabul etmiyor.”

 

“Neye ikna edecek?” diye Tan araya girdi.

 

“Defile için modelim olmasını istiyorum ama kabul etmiyor bir türlü.”

 

“Niye etmiyorsun güzelim?”

 

“Abi ben daha önce yapmadım öyle şeyler, becerebilir miyim onu da bilmiyorum herkesin gözü üzerimizde olacak sonuçta podyumda düşersem falan Feray’ı utandırmak istemiyorum.”

 

“Beceremeyecek ne var Nev ?Herkesin gözü normalde de sende zaten , her zaman

okulda nasıl yürüyorsan öyle yürüyeceksin işte.” Diye cevap verdi Hüseyin. Durup Neva’ya baktım, gerçekten de herkesin gözü üzerinde olabilir mi?Olabilir belki sonuçta onun saf bir güzelliği var.Merhametli , düşünceli. Bir o kadar akıllı doğru

bildiğinin ardında sapasağlam durabilen biri . Daha da Naif ve zarif bir kadın oldu, son yıllarda kendini ortaya çıkaran vücüt hatları artık çok daha çekici

duruyor.Sonra gülüşü.Bakınca sanki içinden serin sular götürüyor.Ama herkez fark etmemiştir bunu. Benim, bizim kadar sık görmüyorlar onu fark etmemişlerdir. Eden olsaydı yanında olurdu uzakta duramazdı sonuçta.Ama onun yanında ben varım,

abileri var. Abileri.Neva kardeşimin kardeşi o benim kardeşim sayılır. Mert’in beni dürtmesiyle düşüncelerimden uzaklaştım.

 

“Biz çekirdek almaya gidiyoruz, gelecek misin?”

 

“Kimler geliyor?”

 

“Neva dışında herkes geliyor herhalde.”

 

“Neva tek kalmasın ben burada kalayım.” Başıyla onaylayıp uzaklaşan grubun yanına gitti.Neva başını sandalyeye yaslamış gökyüzünü izliyordu.

 

“Neye bakıyorsun?”

 

“Bilmem öyle bakıyorum işte , iyi geliyor.”

 

“Neye iyi geliyor?”

 

“Zihnimi sakinleştiriyor.Daha berrak düşünüyorum.”

 

“Ne düşünüyorsun?” yukarıyı izlemeye devam ederek cevapladı.

 

“Olamayanları.”

 

“Olamayan ne var?”

 

“Belki de olsa nasıl olacağını merak ettiğimden düşünüyorum.Senin merak ettiğin bir şey yok mu mesela?”

 

“Var.”

 

“Ne?” İlk aklıma gelenle dilimden ani bir şekilde döküldü.

 

“Özel olan ne?”

 

“Nasıl yani?”

 

“Hüseyin aranızda özel olduğunu söyledi.”

 

“Hıı onu diyorsun.O Hüso’nun özeli normalde, ben de sonradan dahil oldum bir şekilde. Sana Hüseyin’den izinsiz anlatabileceğim bir şey değil yani?”

 

“İkinizin arasında olan bir şey değil yani?”

 

“Bizim aramızda ama baş rolü çoğunlukla ben değilim.” Diye cümlesini bitirirken gözü yanıma doğru kaydı.2-3 yaşalarında kız bir bebek ağlayarak yanıma doğru geliyordu.Arkasında ebeveyinine baktım ama kimse görünmüyordu çevrede de kimse yoktu.Ağlayarak dizime yapıştı ne yapacağım bilemeden kucağıma aldım.

 

“Annem nerede senin?”

 

“Daha bebek o Aral soruna cevap veremez.”bebek elimde karşımdan bana bakıp içli içli ağlıyordu.Belki susar diye yaylandırdım biraz ama sonuç vermedi.Dizime oturttum, göğsüme yaslayıp sallamaya çalıştım, sırtına vurdum hafifçe ama

nafile.Çaresizce Neva’ya baktım gülerek bebekle imtihanımı izliyordu.

 

“Niye gülüyorsun, her şeyi yaptım ama susmuyor hala . Bir yeri mi ağrıyor acaba?”ayağa kalkıp bize doğru ilerledi gülerek;

 

“Ver bana .” dedi.

 

“Sende olsa ne olacak, susmuyor işte hastaneye götürelim.”kararlı gözlerle;

 

“Ver Aral.” Dedi . Dediğini yaparak bebeği ona uzattım. Bebeği kucağımdan alırken kendine çevirdi, başını omzuna koydu bir eliyle poposunun altından kavrarken diğer elini minik sırtına sarmış ufak haraketlerle sıvazlamaya başladı. Hafif yaylanarak birkaç tur yürümeye başladı.

 

“Susmuyor işte hadi hastaneye.”

 

“Sus Aral.”Pış pış yaparak birkaç tur daha gittikten sonra ,sustu. O kadar yaptığıma tepki vermeyen bebek iki pış pışa susmuştu.Keyifle gülerek bana döndü;

 

“N’oldu?”

 

“Sustu."

 

“Yaa sustu.” Bebek kafasını çevirerek başıyla Neva’nın boynuna iyice sokuldu. Sanki orada huzuru bulmuş gibi uykuya daldı.Neva uyuduğuna emin olunca sandalyesine oturdu.Büyülenmiş gözlerle onu izledim. Gelecekte iyi bir anne olur diye düşünürken;

 

“Ailesini bulmamız gerek.” Dedi.

 

“Çocuklar gelsin birlikte aramaya çıkarız.” Diye karşılık verdim. Onları beklerken uzun bir süre geçti şu ana kadar gelmiş olmalıydılar. Hava da serinmeşti Neva’nınü üstünde ince bir şaldan başka bir şey yoktu ,üşürdü. Ceketimi çıkarıp bebekle birlikte üstünü örttüm.Neva da bebek kucağındayken iyice mayışmıştı.

 

“Neva. Biraz bana ver istersen yoruldun sen.”Mahur gözlerini açıp başıyla beni onaylayarak toparlandı, bebeği almak için onlara doğru eğildim ama burnuma gelen vanilya kokusuyla duraksadım. Gözlerimi kapadım.Annem gibi kokuyordu.Ama

bebek mi yoksa o mu ayırt edemedim. Yavaşça bebeği kucağıma alırken üzerini örttüm. Minik biraz huysuzlandı ama Neva’dan gördüklerimi tekrar ederek sakinleştirdim.Miniği kokladım, kokladım ama bebekten gelmiyordu bu koku.Neva’dan geliyordu.Bebekle gezinirken onu izledim olduğu yerde minik bir kedi gibi geriniyordu.

 

“Nerede kaldınız?” diyerek arkama baktı Neva.

 

“Ya bir bebek kaybolmuş gittiğimizden beri onu arıyoruz bulamadılar hala , gelin de siz de arayın.”

 

Tebessümle “Burada.” Derken Neva başıyla beni işaret etti.Yavaşça arkamı döndüğümde . Mert;

 

“Siktir lan.”diye bir tepki verdi.

 

“Sus lan hayvan ,bebek var!” diye bebeği işaret ettiğimde Neva kıkırdayarak;

 

“Hadi gidin de ailesine teslim edin.Yeterince telaşlanmışlar insanlar sonra da dönelim

,ben çok yorgunum.”derken başını sandalyeye gömdü.Ailesinin yanına gittiğimizde silesi büyük bir minnetle teşekkür edip kucakladılar miniği. Yemek yerlerken kaçmış ufaklık.Döndüğümüzde Neva uyuyordu.Uyandırmamaya dikkat ederek toparlandık .Eşyaları topladıktan sonra Feray uyandırmak için yanına gidiyorken Tan;

 

“Bırak uyusun Feray. Aral sen masayı bana bırak Neva’yı taşı ben idmanda belimi incittim.” Dedi. Başımla onaylayarak Neva’nın yanına ilerleyip dikkatlice kucakladım.Vanilyası yine burnuma çarptı ama tepki veremedim Tan’ın gözü üzermdeydi.Yürürken hafifçe kımıldanarak gözlerini açtı;

 

“Aral?”

 

“Efendim.”

 

“Bebek n’oldu?”

 

“Ailesine kavuştu.” Yarım bir gülümsemeyle “güzel” diyip bir şeyler mırıldanıp tekrar uykuya döndü. Arabanın kapısını açarken tekrar “Aral” diye seslendi.

 

“Efendim.”

 

“Ceketi al. Üşürsün.” Diyerek ceketi üzerinden atmaya çalıştı. Sözlerine istemeden de olsa dudaklarım kıvrıldı.Bu haliyle bile düşünceliydi.

 

“Kalsın.”derken ceketi etrafına iyice sardım.

 

“Aral?

 

“Efendim.”

 

“İyi geceler.”

 

 

 

“İyi geceler.”dedikten sonra son bir kez kokusunu içime çekip bıraktım.Kapıyı kapdıktan sonra Tan arabayı çalıştırıp otoparktan çıkarken gözüm hala ondaydı "N’apıyorsun lan!” diyerek kendimi silkeledim ve derin bir nefes aldım.

 

 

“Yapma oğlum. Yapma ARAL.”

 

 

 

 

 

 

 

 


 

Loading...
0%