@muhammedguner46
|
01.03.2022
Uzun zaman önce yağan kar; Güneş'in kara bulutlar arasından, hafif hafif gülümsemesiyle erimeye başlamıştı. Çoban genç; Güneş'i görür görmez derin bir iç geçirdi. Kar, çok geç yağmıştı. Dağlarda, daha yoğun ve derindi. Tamda tavşan avlama havasıydı. Ama çoban genç de tıpkı kar gibi geç kalmıştı: Av için. Bütün bu düşüncelerinden, kafasını sertçe sallayarak kurtuldu. "Hiçbir şey için hiçbir zaman geç değil!" dedi. Onca gün, ava çıkamamıştı ama olsundu. Hemen sürüsünü, garip seslerle ve el hareketleriyle toparladı. Hava güneşli de olsa karın erimesine, daha çok vardı. Sürüyü, büyük çabalar sonucu ahıra sokmayı başarmıştı. Hemen evine koştu. Baba yadigarı çiftelisini ve yalnızca iki adet kalan fişeklerini alıp, yola koyuldu. Nihayet dağın eteklerine gelebilmişti. Dağları karış karış bilirdi. Şimdi o kadar sık olmasa da yazın az mı yaymıştı sürüsünü buralarda. Uzun yolculuğun ardına halen bir ize rastlamamıştı. Geri dönme düşünceleri, aklını çelmek üzereydi ki... Tavşana ait olduğu aşikâr, iki ayrı ize rastladı. Bir tavşan avlamak şöyle dursun, artık iki tavşan bile avlayabilirdi. Epeyce bu iki tavşan yan yana gitmişlerdi. Lakin yüz metre kadar sonra, izler ayrılıyordu. Derin derin düşündü. Ayak izlerinden, hangisinin daha iri olduğunu, tespit etmeye çabalıyordu. Bir türlü, hangisini takip edeceğine karar veremedi. Ama saatte geçiyordu. "Hangisi olursa olsun, en azından eve eli boş gitmeyeyim!" dedi. Kafasında kurguladığı bir kura sonucu, solundaki izi takip etmeye koyuldu. Ama aklını bir türlü diğer izin sahibi tavşandan alamıyordu. "Umarım ikisini de avlayabilirim." dedi. Takip ettiği tavşanın yorulduğu ve dinlenmeye çekileceği, izlerinden anlaşılıyordu. Kalbinin ritmi değişiyor ve heyecanı gitgide artıyordu. Tabii diğer tavşanı da aklından çıkaramıyordu. İzlerin sıklaştığını ve ilerideki çalıları gördüğünden; pusmaya karar verdi. Nitekim yanılmamıştı! Çalılarda bir kıpırdanma gördü. İyice pustu ve emin olmaya çalıştı. Evet, bu şüphesiz kura sonucu takip ettiği tavşanın ta kendisiydi. Alt kısmı kar beyazı olan pofuduk kuyruğunu; kardan, gri olan üst kısmıyla ayrıştırabildi. Besbelli, çok iri bir tavşandı bu. Nasıl da sarsıyordu o koca çalıları. Diğer tavşanın daha iri olma ihtimali geldi aklına. Bu odağının dağılmasına sebep oluyordu. Takip ettiği izlerin sahibi tavşanla arasındaki mesafe de epeyce fazlaydı. Bu mesafeden ne kendine ne de baba yadigarı çiftesine güvenebildi. Daha da yakınlaşmaya mecburdu. Kalbi, göğsünü delmek üzereydi. Heyecanının, avını vurmasını engellemesi ihtimali onu korkutuyordu. Yarı korku yarı heyecanla yaklaştı ve yaklaştı. Tavşanı vurabileceği mesafeye az kalmıştı ki... Sağındaki çalılardan, bir hışırtı duydu. Bu da neydi şimdi? "Acaba diğer tavşan olabilir mi?" dedi içinden. Nefes almaktan bile çekiniyordu. "Nasıl olsa takip ettiğim tavşan uykuya çekilmek üzere. Ben şuraya da bir bakayım." dedi. Yine çok sessiz ve görünmemeye çalışarak, istikamet değiştirdi. Biraz yaklaştı ve benzer karinelere rastladı. Tahmin ettiği gibi daha büyük bir tavşana benziyordu. Zaten izler, büyük bir açıyla ayrılmamışlardı. Bu kesin oydu. Şimdi tek üzüldüğü şey; yalnızca iki fişeğinin olmasıydı. Nasıl olmuştu da unutmuştu fişek almayı. Ertelemek, onun için bir alışkanlığa dönüşmüştü. Her neyseydi, şimdi bunları düşünmenin zamanı değildi. Şimdi, iki tavşan birden avlamanın zamanıydı! İkisininde takip ettiği tavşanlar olduğundan iyice emin oldu. Çok iyi konumlanmalı ve mükemmel bir taktikle atışlarını gerçekleştirmeliydi. Sonunda en uygun konumu bulmuştu. İlk atışı sağındaki tavşana ve ikincisini de solundakine yapacaktı. Çünkü; sağındaki tavşanın daha iri olduğuna emindi. Belki de açgözlülüğü ve doymazlığı sağdaki tavşanın daha iri olduğuna ikna ediyordu kendisini. Kim bilirdi?! Sağa atış yapar yapmaz, tüfeği hafif sola çevirecek ve ikinci atışı gerçekleştirecekti. İkisini de vuracağından adı gibi emindi. Kafasında defalarca kurguladı ve artık hazırdı. İlk atışı yaptı ve hemen ikincisini. Çok mutluydu, eve iki tavşan götüreceğini ve bayıla bayıla yiyeceklerini düşündü. Önce sağ taraftaki çalıya doğru ilerledi. Çalının önünde bir miktar kan vardı. Bu onu daha çok sevindirdi. Tam çalının yanına geldi ve donakaldı. Çünkü; orada yatan çok iri bir tavşan yerine, birkaç parça tüy ve biraz da kan vardı. Daha iri tavşan kaçmıştı. İşte bu çok üzücüydü. Hemen diğer tavşan geldi aklına. Bu onun üzüntüsünü bir lahza hafifletmişti. Koşarak diğer çalıya doğru gitti. Orada ise yalnızca saçma izleri vardı. İlk fişeğin sesi, onun çok hızlı kaçmasına sebep olmuştu anlaşılan. İlk tavşanın yaralı olduğunu hatırladı. Yaralı olduğu için elleriyle bile yakalayabileceğini düşündü. Hemen o yöne doğru, tekrar koştu. Epeyce takip etti ama yine hiçbir şey bulamamıştı. Anlaşılan, tavşan çok iyi gizlenmişti. Hüzünle gerisin geriye döndü... |
0% |