@muhammedguner46
|
19.04.2022
Günahkar adam ibadethaneye girdi. Din âlimi ile uzun bir hasbihâl etti. Tövbeyi kuvvetlendirmek ve samimileştirmek için feyz aldı. Ölüm korkusu ensesinden yakaladığı vakit koştur koştur ibadethaneye giderdi. Bu kez kalp çarpıntılarıyla yakalamıştı kendisini. Ölüme öyle yaklaştığını hissediyordu ki az daha dinin doğduğu kutsal topraklara gitme kararı alıyordu. Ne yazık ki uzun bir yolculuğun, kalbine çok ağır geleceğini düşündüğünden; bu fikrinden vazgeçti. Din âlimine soru üstüne soru soruyordu. Ölüm anında ve sonrasında ne yapması gerektiği hakkında malumat topluyordu. Din âliminin her anlattığını bir çırpıda ezberleyiveriyordu. Ölüm korkusuyla bunları öğrendiği çok aşikârdı. Din âlimi de bu korkudan faydalanmak amacıyla olsa gerek; "Eğer tövbeden sonra tekrar bu günahlara düşecek olursan; cezası çok ağır olur." demişti. Günahkar adam sürekli onaylıyor ve dua ediyordu. Bir yandan da az önce öğrendiği zikirleri çekiyordu. "Şimdiki anlatacaklarım çok önemli ve biraz uzun. Tuvalet ihtiyacın varsa gider ve temizlenip gel. Kutsal kitabımızdan bazı kesitler okuyacağım ve sana da okutacağım. Böylelikle tövben çok daha samimi olacaktır." dedi din âlimi. Günahkar adam tuvalete gittiğinde kalp çarpıntısının geçtiğini hissetti. Ellerini bile yıkamadan koşarcasına ibadethaneden çıktı. Giderken din âliminin yedi ceddine küfür etmeyi de unutmadı. "Lanet herifler, madem bu kadar önemli; maaşsız yapın." diye püskürdü. İbadethanenin önünde ufak bir kaza geçirdi. Bir bisikletli kendisine çarpmıştı. Burnundan çıkan kanla yine ölümü hatırladı. Bir yandan zikir çekmeye başlarken bir yandan da din âlimini yalvararak çağırıyordu... |
0% |