@muhayyell_
|
Ali'nin sorusuyla halam dudağını ısırıp ne diyeceğini düşünürken Fatmanur atılıp "Sümeyra'cığından geliyoruz abi, nereden olacak?" deyip gözlerini devirdi.
Bense Fatmanur'un Ali'ye isnat ettiği tamlamayla midemin kasıldığını hissetmiştim. Azıcık kalan umudum da tamamıyla yerle yeksan olurken gözlerim sevdiğime kaydı. Onun da bakışlarının bende olduğunu görmek tedirgin ettiğinden hızla apartmandan içeri geçmek için adımımı attım.
"Ne diyorsun sen Fatmanur? Nereden Sümeyra'cığım oluyormuş hem o kız? Saçma saçma konuşuyorsunuz hepiniz, sinirlerim tepemde zaten! Anne sen ne demeye elin kızına bakmaya gittin? Ben demedim mi kapat bu konuyu diye?"
Tam gidecekken durmuş öylece Ali'nin Fatmanur ve halamı hizaya getirişini izliyordum fakat sonra gitmem gerektiğini hatırlayıp bu sefer doğruca girdim ve merdivenlere tırmanmaya başladım. Ardımdan İbrahim "Nazenin ben börek yemeye geldim kızım, kaçamazsın." deyip yetişmeye çalışırken onun arkasından da Ali'nin geldiğini görmüştüm.
"Kaçmıyorum, gelin işte." deyip kapıyı açtığımda anneme seslendim girerken.
"Anne! Ali Haydar'la İbrahim geldi."
Onların iksinin de içeri girmesini beklerken halamla Fatmanur da çıkmıştı merdivenlerden.
Halam, "Kızım, anneni çağır da bir yukarı gelsin. İstişare etmem lazım onunla." deyip kaş göz yapıp giderken Fatmanur "Anne ben de buradayım. Abimle geliriz sonra." deyip içeri attı kendini.
Halamın zaten umrunda değildi şu an Fatmanur. Oğluna baktığı gelinin istişaresini annemle yapacaktı! Ne güzel!
Erkekler salona, biz de mutfağa geçerken Enes de odasından çıkmış abilerinin yanında almıştı soluğu.
"Kızım siz hazırlayın madem Fatmanur'la ben bir halana bakıp geleyim." diyen annem de böylece çıkmıştı evden.
"Ee cano, ne yaptınız? Beğendiğiniz mi kızı?"
Sorduğum soruya ben bile şaşırırken Fatmanur hemen konuya girmişti. Kızın iyi olduğundan ama annesinin aşırı para göz oluşundan bahsederken yüzünü buruşturup duruyordu. "Ama annem, olsun durumumuz yerinde şükür hallederiz, deyip duruyor Nazen. Nasıl halledecek onca altını anlamadım doğrusu!" deyip son börek dilimini de tabağa koyup çayın altını kapattı.
Ben de hazırladığım bardaklara çayları doldururken duyduğum rakamla "Yok artık! O kadar altını ne yapacaklar?" diyerek şaşkınlığımı dile getirdim.
"Değil mi ya?! Gel de bunu anneme anlat."
Esas olay benim bu konuları konuşabilecek kadar cesur olmamdı sanırım... Senelerdir uzaktan sevmeye öyle alışmıştım ki, nasıl dile getirilirdi duygular bilmiyordum. Sahi, ben bir gün cesurca sevdamı haykırabilecek miydim? Zannetmiyordum elbet. Ben kim, beni kardeşi gibi gören adama aşkını itiraf etmek kim? Görmese bile diyemezdim ki ben. Bir kere evimizde öyle şeyler hiç olmamıştı bizim. Olduysa da ben çok küçük olduğumdan hatırlamıyor da olabilirdim babamla annemin anılarını...
Nasıl severdi bir adam? Nasıl sevdiği kadını kollardı, hiç hissetmediğim şeylerdi.
Neyselerle salona geçtiğimizdeyse elimizdeki tabaklar için sehpa çıkaran kardeşimi bekledik.
Ben salonun sağında kalan Ali Haydar'a bir elimde çaydanlıkla tabağını uzatırken, Fatmanur da Enes'le İbrahim'inkini vermişti.
"Çayları alıp geleyim." deyip geri mutfağa gittiğimde dolu tepsiyi alıp arkama döndüğüm esnada Ali'yle karşılaşmıştım.
"Ay! Ali ne yapıyorsun?"
Yüreğim ağzıma gelirken tepsiyi kenara bırakıp tezgaha dayandım tek elimle.
"Korkma, su alacaktım sadece."
Başımla onu onaylayıp tepsiyi aldıktan sonra gidecekken dayanamayıp duraksadım.
"Ali Haydar." deyip bana bakmasına izin verdikten sonra, "Sümeyra ile... evlenecek misin?" diye sordum.
Gözleri bir anlığına etrafta dolaştı ve suyunu içip kenara koydu. Ardından hamd edip tekrar bakışlarını bana dikti. Kaşlarında alaylı bir kıvrılma sezer gibi oldum. Keza dudaklarında da... Fakat gözlerinde anlamını çözemediğim duygular dolandı.
"Sence evlenmeli miyim?" dedi sonra da.
Sorduğu soru karşısında gözlerimi ondan alıp elimdeki çay tepsisine diktim.
"Bilmem. Canın nasıl isterse." deyip kırık bir tebessüm ettim ve onu ardımda bırakıp salona geçtim.
Fatmanur ve Enes'i, İbrahim'e başlarından geçen bir olayı anlatırken bulduğumda başımı iki yana salladım.
Karışık ortamları çok severdi bizim aile!
"Herkes çayını alsın. Fatmanur, sonra biz odama geçelim." deyip kalkmasını rica ettim aba altından.
İçeriye gelen Ali'ye, Fatmanur bir bardak çay alıp verecekken Ali'nin bakışları beni buldu. Bense affetmesi demlediğim çayı içmesine bağlıymış gibi elimde tepsiyle ne yapacağını bekledim.
"Alalım bakalım." deyip bende olan harelerini kardeşinin elindeki çaya indirip ona uzandığındaysa istemsiz gülümsedi yüreğim bu duruma.
Ah benim bomboş hayallerim, olmazları sevişlerim...
Hüzne umut bulaşan yüzümü toparlamaya çalışmak benim için epey zor olsa da "Hadi Fatmanur, çıkalım biz de." diyerek Ali Haydar'ın bakışları altında odayı terk ettik kuzenimle.
•••
Bir zamanlar neşeli oyunların heyecanıyla hızlanan kalbim artık apartman ahalisinin dengesiz, bir günü bir gününü tutmayan halleriyle kah coşup kabarıyor, kah duraksıyordu.
Emine'yle Ali ayrılığının üzerinden iki ay geçmişti artık. Hatta üstüne Sümeyra belası çıkmıştı başımıza. Yani başıma...
Hoş, hala başımdaydı da. Lakin sular bir nebze olsun durulmuş Ali Haydar'ın ileri gitmeyen adımları sayesinde olduğu yerde saymaktaydı. İşte tam da o günlerden birinde kocaman bir kabak başımda patlamak üzereydi!
"Anne ne demek akşam görücü geliyor?!"
Evet, evet akşama bana görücü gelecekti ve ben bunu saatler kala öğreniyordum!
Zihnimdeki senaryolar bir bir oynamaya başladığında kaşlarım çatılmış, suratım aşağı çekilmişti.
"Halacığım sakin ol. Bak inan bana çok iyiymiş aile, araştırdı enişten. Sen de yuvanı kur da mutlu ol be kuzum!"
Annemin aksine mutfaktaki halam konuştuğunda alayla gülüp sandalye çekerek oturdum.
"Ya hala! Ben istemiyorum, gelmesinler demedim mi? Niye geliyor bu insanlar, ne yapacaklar boşu boşuna gelip?" dedim sakin olmaya çalışarak.
"Hem ben evlenmeyeceğim. Ömrümün sonuna kadar annemle kalacağım." deyip kollarımı göğsümde bağladım. Ne kadar sakin görünmeye çabalasam da beynimden ateşler çıkıyordu!
"Yavrum... Ben de istemiyorum seni ellere vermeyi lakin ısrarla arayınca gelmeyin diyemedim. İstemezsen yok, deriz. Sıkma sen canını." deyip yüzümü okşadı canım annem.
Fakat halam "Niye yok diyeceğiz Aysel'im ya? Çocuğun işi gücü yerinde ailesi abdestli namazlı, MaşaAllah'ları var. Hemen öyle negatif düşünmeyin, belki sen de hoşlanırsın çocuktan güzelim." diyerek hazırlığa devam etti.
Bense oflayarak mutfaktan çıkıp odama geçtim.
Dakikalar saatleri kovalarken akreple yelkovanın beynimde attığına yemin edebilirdim! Nasıl kurtulacağımı bilmediğim bir duruma sırf, insanlara ayıp olmasın diye katlanacaktım, öyle mi?
Sanki bu dünyada başkaları için yaşıyorduk. Aman kimse küsmesin, kimse alınmasın, ayıp olmasın derken en büyük ayıbı ruhumuza ettiğimizden bir haberdik hepimiz.
Ne vardı yani, kız istemiyor gelmeyin deselerdi?
Akşam namazını kılarken kapım aniden açılmıştı. Selam verip kimin geldiğine baktığımda tahmin ettiğim gibi, Fatmanur gelmişti. Diğer kız kuzenlerim de birazdan burada olurdu!
"Allah kabul etsin kanka! Düğüne çağıracak mıydın bari?" deyip alınganlık eden kızla seccademi kaldırıp yandan bir bakış attım.
"Ben de az önce öğrendim kuzi, düğün falan da yok. Olmayacak bu iş, unutun." deyip yatağıma oturdum.
O da yanıma gelip oturduğunda omzuma elini koyup "Nasıl yani? Ben doğru mu anladım, yoksa bizimkiler seni haberin yokken evlendirmeye mi kalkıyor?!" dedi şaşkınlıkla.
Başımı hayır anlamında sallayıp "Öyle bir şey yapamazlar." dedim dostuma. Çok bir şey diyemeden de Fatmanur'un telefonu çalmıştı zaten.
"Efendim abi..."
"Nazenin'leyim, annem de burada."
"Akşam akşam buradayız çünkü, Nazenin'i istemeye geliyorlar."
"Abi işte şu geçen dedikleri çocuk vardı ya, aynen... Evet senin onay vermediğin çocuk. Of abi ne bileyim? Ama-"
"Aa kapattı."
Fatmanur'un bir kaç dakika süren konuşması sonlandığında soran gözlerle baktım yüzüne.
"Abim. Buraya geliyor. Ay ortalık karışmaz İnşaAllah!" deyip endişeyle yüzümü taradı sonrasında.
Yüreğim Ali'nin varlığıyla çarpmaya hazır beklerken neden ortalık karışacak dediğini anlamamıştım kuzenimin.
"Niye öyle dedin? Ali Haydar bir şey mi dedi de?" deyip merakla sordum Fatmanur'a.
Yönünü iyice bana dönen kuzenimse "Ya Nazen! Ben daha konuşamadıydım seninle de, abim bu senin görücüler haber gönderdiğinde onay vermemişti. Yani, ona ne aslında ama... Çocuk tekin değil vesaire saçmaladı işte bir şeyler. Ama sen takılma, o bana gelecek olanlara da böyle yapıyor. Kıskancından hep!" deyip şakaya vurdurdu.
Lakin ben, bu yaşıma kadar en çok Ali'ye güvenmiştim. Ali Haydar'ın yok dediği ne varsa hep altından bir şeyler çıkıyordu. Bir Emine de yanılmıştı işte...
Bu yüzden içim daha da sıkılırken annemin ihtarıyla hazırlanmaya başladım.
Üzerime geçen Ali'nin nişanında giydiğim feraceyi giyip, krem şalı da başıma dolayarak çıktım odadan.
"Nazenin bu ne böyle, ruh gibi mi çıkacaksın milletin karşısına?" diyen kuzenime dönüp "Evet!" diye çemkirip salona geçtim. Hey Allah'ım ya! Neyse ki henüz kimse gelmemişti.
Fakat Ali Haydar gelmiş, dedemin yanında oturmuş ve gözlerini de bana dikmiş öylece bakıyordu.
"Dedeciğim, sen ne zaman geldin görmemişim." deyip sarıldığım büyüğümün yanında oturan adamın bakışları hala bendeydi.
Biri Ali Haydar'a şöyle bakmamasını söyleyebilir mi acaba?!
Fatmanur'la diğer koltuğa geçip oturduğumuzdaysa nihayet Ali'nin sesini duymuştum.
"Bakıyorum çok meraklısın Nazenin. Hemen giyinmiş, geldin salona." deyip anlam veremediğim bir sinirle konuştu.
"Ne diyorsun Ali Haydar?"
"Ha yine Ali Haydar olduk, peki..."
Oflayarak geriye yaslanırken dedemdi bu sefer de konuşan.
"Oğlum niye öyle diyorsun? Hem sen az önce demedin mi Nazenin'le-"
"Dede, dedeciğim! Şş, bu mevzuları sonra konuşalım mı? Bu akşamı bir atlatalım, gerekeni yapacağız İnşaAllah." deyip bakışlarını bana yöneltti sevdiğim.
Ne oluyordu bu adama ya hu?
Bir anda herkes gelip ev curcunaya döndüğünde, içim de aynı hengamenin izlerini taşır gibiydi. Kuzenler amcamlar halamlar ve eniştemler derken apartman içinde duyan gelmişti!
Görücüler salona geçtiğinde biz de diğer odaya kadınlarla geçip oturmuştuk. Yeme içme faslıydı, çayıydı kahvesiydi derken içeriden birden sesler yükselmeye başladığında kadınlar da merakla o tarafa doğru yöneldi.
Ali Haydar'ın sesi herkesten çok çıkarken biz şokla kapıda ona bakakalmıştık.
"Neyini anlamıyorsunuz beyefendi?! Kızımız istemiyor, işte. Güzelce diyorken çıkın gidin evden, hadi!"
Bu gerçekten Ali miydi?
"Sen kimsin kardeş? Kızın gönlü olmasa bizi niye davet etsinler? Biz dedeye sorduk, sana değil!"
Eyvahlar olsun! Karşı taraftan, görücülerden bu sefer hakaretler yükselmeye başladığında hem kadınlar hem adamlar ayaklanmış birbirine laf ediyordu. En son beni istedikleri genç adam durup "Kıza soralım. Nazenin Hanım istiyorsa bu iş tamamdır benim için." deyip kapıdan onları izleyen bana baktıklarında yutkunup ne diyeceğimi şaşırmıştım.
Kurbanlık koyun gibi bölüşülememiş hissediyordum kendimi!
Ali Haydar'a baktığımda kafasını iki yana sallayıp bana bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibiydi. Bu adamın aklında ne vardı, ya da bana söylemek istediği şey neydi bilmiyordum ve bu beni gerim gerim germişti de.
Ben Ali Haydar'ı tanıyorsam, kesinlikle bu işte bir bit yeniği vardı ve ben bunun hesabını ona soracaktım.
Diğer taraftan gayet güleç bir ifadeyle ancak tedirgin de olduğu aşikar duran gence baktım sonra. Halam kulağıma bir şeyler fısıldıyor ama ben duymuyordum.
Ne yapmam gerektiğini kafamda tartmaya çalışırken de zaman aleyhime işliyor gibiydi... |
0% |