Yeni Üyelik
13.
Bölüm

12.) TEKLİF 🎬

@muhayyell_

 

Buraya bakar mısınız? Yıldıza dokunup kitabımı öne çıkarmak ücretsiz arkadaşlar. Okunma sayısıyla yıldıza basma oranı arasında uçurum fark var. Yıldız ve yorumla desteğinizi esirgemeyin lütfen.

Diğer final olmuş Wattpad kitaplarımı en kısa sürede buraya yükleyebimem için bu önem arz ediyor. 🤍

Keyifli okumalar!

 

 

•••

 

Salonumuzda oturmuş halı deseni inceleme seansına girmiştim yine.

 

Görücüler çoktan gitmişti. Dedem de "Ali Haydar bir demedin diyeceğini oğlum. Ben gidiyorum, uyuyacağım." deyip gitmişti bir kaç dakika önce. Fakat babaannem pür dikkat bir Ali'ye, bir bana bakıyordu.

 

Keza odadaki herkes yapıyordu bunu! Ne demeye çalıştıklarını anlayacak yaştaydım ancak öyle bir şey söz konusu bile değildi.

 

Doğru, görücüye yol vermiştim. İstemediğimi söylemiştim. Ki zaten güzellikle de olsa bunu diyecektim gelenlere. Ama Ali'nin ön görülemez tavrı ortalığı birbirine katmıştı!

 

"Ee oğlum. Bize bir şey demeyecek misin? Dedenin bir saattir söz ettiği şey ne?" diyen enişteme baktım utançla. Adam kim bilir ne düşünüyordu?!

 

Ali ise "Baba, izin verirseniz biz bir Nazenin'le konuşsak önce..." deyip bana döndürdü yüzünü.

 

Nasıl ya? Biz ne konuşacaktık ki öyle baş başa?!

 

Ayağa kalkıp "Nazenin bir gelir misin?" dediğindeyse bakışlarım önce onu sonra da yanımda oturan annemi buldu. Annemden onayı aldıktan sonra da kalkıp Ali'yi takip ettim. Mutfağa gelip kapıyı kapattığındaysa heyecanımı duyumsamasından ölesiye korkmuştum.

 

"Ne oluyor Ali? Ne bu şimdi? Herkes ne düşündü, haberin var mı?" deyip bir cevap beklediğim adam sandalyeye oturup başını ellerinin arasına almıştı.

 

Daha sonra gözlerime bakıp "Nazenin, otur lütfen." dediğinde komut almış gibi anında dediğini yaptım. Bir an önce ne diyecekse demesini ve bu baş başa kalma saçmalığını bitirmek istiyordum!

 

"Seni dinliyorum."

 

"Bunu nasıl diyeceğimi bilmiyorum Nazenin ama dayım, yani baban... Of! Bu içeriden az önce gönderdiğimiz adamlar var ya, hah işte o adamlar asla tekin insanlar değil. Dertleri evlilik de değil. Dertleri sensin, dertleri baban ve ailesi." dediğinde onu anlamak için kendimi çokça zorlasam da bu duruma bir mantık çerçevesinden bakamıyordum.

 

"Nasıl yani? Benim babamla ve bizle kimin ne işi olur? Üstelik ölmüş bir adamla!"

 

Aklım almıyordu dediklerini.

 

"Bak Nazenin, biliyorum anlayamıyorsun. Sana hak veriyorum çünkü bilmediğin çok şey var. Fakat dayım... sadece bir marangoz değildi!" deyip yüzünü avuçladı ve kızartana kadar kazıdı sanki.

 

"Nasıl?"

 

Ben öyle bomboş anlamsızca baktığımdaysa devam etti.

 

"Şu kadarını söyleyeyim, baban vatanı için çalışan ve vatanı için canını ortaya koymaktan asla çekinmeyen bir adamdı. Marangozluk onun görünen mesleği..."

 

Kafama tonla ağırlık çökerken bu bilgileri neden şimdi bana aktardığını da anlamaya çalışıyordum Ali'nin. O dizilerdeki gibi, bir kahraman mıydı şimdi benim babam?

 

Ama nasıl?

 

"Yani babam istihbar-"

 

"Sakın! Sakın bunu dillendirme bile. Bak güzelim, deminki insanlar senin de benim de normal bir hayat yaşadığımızı düşünüyorlar. Aramıza sızıp, babanın eski defterlerini karıştırmak dertleri. Öyle evlilik falan, formalite! İşleri bittiği gibi gözleri ne anneni görür, ne Enes'i özellikle de seni..." deyip kıstığı gözlerle öne doğru eğildi. Bense duyduklarımı sindirmek için uğraşıyordum.

 

"Peki ama, babam öleli onca zaman olmuş. Neden şimdi, neden daha önce, o kadar yıl değil de şu an?" dedim. Bu cidden kafamı karıştırmıştı. Evet, babamın işi değil de bu kafamı karıştırdı!

 

"Demek ki bir şeyler dönüyor. Bu babanla ilgili de olabilir, teşkilatla da." diye fısıldayıp, "Ya bir şeyler hortladı, ya da karışması gereken defterlere ihtiyaç hasıl oldu. Bunu ben de bilmiyorum. Fakat benim görevim sizi korumak." dediğinde anlamazca gözlerimi diktim yüzüne. Önceden asla böyle bakamazdım lakin ne olduğunu anlamak için uğraşıyordum!

 

"E şey, yani... Görevim derken, dayımın emanetisiniz sonuçta. Ve bu adamlardan bir değil bin tane de olabilir Nazenin. Her an etrafına biri çıkıp güvenini kazanarak aileye sızabilir. Evlilik çağındasın, bunun herkes farkında." diyerek bu sefer bakışlarını kendi ellerine kaydırmıştı.

 

"Bu yüzden de... Benimle evlenmen lazım."

 

"Ne?!"

 

Şokla kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda bütün vücudumu ateş basmıştı. Senelerce hayalini kurduğum olayın akışı yüreğimi de sarsmıştı.

 

"Ali sen ne dediğinin farkında mısın?"

 

"Biliyorum, biliyorum çok saçma. Lakin başka çaremiz yok. Seni ve ailemizi, babanın adını korumamızın başka yolu yok Nazenin." dedi ve endişeye umut bulaşan ifadesiyle baktı yüzüme.

 

"Yok yok, bu şaka olmalı değil mi? B-ben bunu yapamam. Bütün bunlar çok saçma! Hem seninle niye evleniyorum? Doğruysa bile biz bakarız başımızın çaresine." deyip ayağa kalktım. Hala bunun bir kabus olduğu ihtimaline tutunuyordum.

 

O da benimle beraber kalktığındaysa "Bu saatten sonra ben kimseye güvenip de bir yuva kuramam zaten Nazenin. En yakınlarım bile beni arkamdan vururken öyle bir şey hayal artık benim için." dediğinde olduğum yerde kalmıştım. En yakını ben oluyordum değil mi? Sonra yeniden devam etti.

 

"Evet, bu yaşımıza kadar birbirimizi ailemizin bir üyesi olarak gördük. Böyle bir durumun içinde olmak, inan bana da çok zor... Ancak dediğim gibi, bu evliliği istiyorum. Herkes için, özellikle de dayım için bunu yapacağım." deyip önüme geçti kararlılıkla.

 

Sonra da "Hatırlar mısın bilmem, seni affetmem için ne istersem yapacağını söylüyordun. Hala affetmemi istiyorsan, senden istediğim tek şey bu evliliğe evet demen." dedi.

 

Anlayamıyordum. Bütün bunlar nasıl olmuştu, ne ara Ali bu bilgilere ulaşmıştı ve en önemlisi Ali Haydar ne zamandır bu fikirdeydi? Bunu bilmemek beni deli ediyordu.

 

Bir müddet ayakta dikildiğimde Ali'nin az önce söylediğinden ziyade yıllardır üzerimize titrediğini anımsamak bütün filmi başa sarmak gibiydi benim için. Ali Haydar yıllardır bu yüzden mi bizi kolluyordu? Eğer öyleyse o da bu işin içinde olabilir miydi? O da babam gibi...

 

Yok, hayır. Saçmalıktı bu!

 

"Ali... Sen de mi babam gibi-"

 

"Hayır. Ben dümdüz marangozum Nazenin. Dayımın durumunu da yeni öğrendim zaten. Onlar uyardı. Size en yakın adam ben olunca..." deyip sustu.

 

"Çıkalım. Kimse yanlış düşünmeden..." diyerek aniden mutfak kapısının kulpunu tuttuğumda Ali yeniden durdurmuştu beni.

 

"Nazenin. Buna mecburuz. Duyduklarını anlamakta zorlandığının farkındayım. Ama sizi öyle uzaktan uzağa koruyamam. Ve senin yakınında olmam, anneni ve Enes'i bir arada koruyabilmem için, nikahtan başka çaremiz yok. Sen de biliyorsun. Ha evlenmem ama gel bizim evde yaşa, diyorsan orası ayrı." dediğinde yüzünde muzır bir ifade dolandı. Karşımdaki cidden Ali Haydar mı bir şüphe etmedim değildi hani o anda.

 

"Yok efendim! Ben öyle nikahsız bir adamla, kuzenim de olsa aynı çatı altında kalamam." deyip burnumu havaya diktiğimde Ali bunu evet olarak algılamıştı elbette.

 

"Tamam o halde, anlaştık. Şimdi içeridekilere bu haberi vermemiz lazım. Ancak, asla sana dediklerimi bilmemeliler, iyilikleri için. Onlara bir süredir görüştüğümüzü söyleyeceğiz." deyip kapıyı gösterdi.

 

Allah'ım bu akşam bir bitseydi hayırlısıyla!

 

"Ali! Ben yapamam. Nasıl bakacağım yüzlerine bunu söyleyip." dediğimde o ise rahat bir şekilde önüme geçip kapıyı açarken "Sen orasını bana bırak." deyip göz kırptı ve çıktı kapıdan.

 

"Ali..."

 

Sesim boşluğa düşerken öylece kalmıştım ardında. Onunla olmayı her şeyden çok istesem de bu durum hiç sağlıklı değildi. Bir adam istemediği bir kadınla bir neden uğruna evlenmemeliydi.

 

Ancak görünen o ki her şey için de çok geçti...

 

Şüphesiz mümin için sevinç hüzünle beraberdi. Bizi hangi imtihanların beklediğini henüz bilmediğimiz o ilk adıma doğru gidiyorduk şimdi ard arda.

 

|•|•|•|•|

 

Dün akşam olanlardan sonra bugün için kurstan izin almıştım. Hiçbir şekilde kursa gidecek ne halim, ne de çocuklara bir şeyler öğretebilecek bir aklım vardı...

 

Dün Ali'nin dediklerinden sonra herkes şok geçirmişti. Başta annem olmak üzere kimse benden bunu beklemediği için özellikle şaşkındı elbette. Ama Ali ikna kabiliyetini orada da konuşturmuş ve ayak üstü söylediği yalanlarla beni bile şaşırtmıştı. Düşünüyordum da, acaba bu adam bana da yalan söylüyor olabilir miydi?

 

"Saçmalama kızım ya... Adam neden yapsın bunu? Sanki çok meraklı seninle evlenmeye!"

 

Her şey bir kenara...

 

Babamın mesleğiydi dünden beri beni en çok sarsan. Nasıl ailede kimse bilmezdi bunu, inanamıyordum. Tabii, işini nasıl hakkıyla yaptıysa demek...

 

"Kızım."

 

"Gel anneciğim."

 

Odamın kapısı açılıp da içeri annem girdiğinde hemen toparlandım ve mahcubiyetle gülümsedim.

 

"Rahatsız etmedim, değil mi?"

 

"Olur mu öyle şey annem? Ne rahatsızlığı?"

 

Zoraki bir gülümsemeyle karşıma, yatağımın kenarına oturan kadınla nefesimi tutup dün olanlar hakkında konuşmasını bekledim.

 

Bana ne dese, hakkıydı...

 

Annem ellerimi avuçlarının içine hapsedip sıktı ve "Nazenin'im, güzel kızım... Dün ki mesele hakkında, yani neden bana anlatmadın önce yavrum? Niye bunca şeyi ben senden değil de Ali Haydar'dan öğrendim? Oysa sonsuz güveniyorum ben kızıma, derdim hep. Ne kadar babaannen imalarda bulunursa bulunsun, senin ağzından çıkmayan bütün cümlelere kulak tıkadım ben. Hissettim mi, evet... İnsan çocuğunun yüreğini bilmez mi? Bilmezse anneliğini sorgulasın zaten. Lakin ben gelip bana anlatacağın günü bekledim hep sabırla." deyip benden aldığı gözlerini pencereme dikti.

 

"El gibi mi duyacaktım her şeyi Nazenin?"

 

Son cümlesi kalbime ucu dağlanmış kızgın bir demir gibi saplanırken gözlerim yaşla dolmuştu.

 

"Anne... Annem yapma böyle, ne olur?!"

 

Zar zor çıkan sesimle annem yeniden bana döndüğünde bu sefer yüzünde daha ciddi bir ifade vardı.

 

"Başka bir şey var, değil mi? Bana anlatmadığın ve Ali Haydar'la ikinizin arasında bir şey... Yoksa bir anda alınacak bir karar değil kızım bu! Senin gözlerin her şeyi ele veriyor ama Ali Haydar, saklı bir kutu gibi... Onun yüreği seninki kadar şeffaf değil yavrum. Anlaşılmıyor! Ona bakınca babanı görür gibi oluyorum biliyor musun? Baban da saklı, kara bir kutuydu. İçi mücevher dolu ama kara kutu... Bilirsin, Ali Haydar benim için diğer kuzenlerinden farklıdır, onu oğlum gibi severim. Ama çocuğum, o da baban gibi olur da-"

 

"Anne! Anneciğim..."

 

Endişe içinde kıvranan ve cümlelerinden haklılık fışkıran kadını, annemi durdurmam gerekiyordu. Durdurdum. Yoksa ben de yelkenlerimi suya indirecektim. İradem öyle sönmüştü ki...

 

Lakin daha fazla tedirgin olmasına izin veremezdim. Yeterince ağır şeyler yaşamış bu kadına bir de ben yük olamazdım!

 

Ellerimi ellerinden kurtarıp yanaklarını tutup öptüm usul usul.

 

"Güzel annem. Endişe edilecek bir şey yok. Hata ettim, evet. Her şeyi sana anlatmam lazımdı ama yapamadım. Biz de çok yeniyiz, bakma Ali Haydar'ın beylik laflarına. A-ancak, beni seviyor. Hı hı, evet seviyor beni. O babam değil anne, o Ali. Bizim Ali... Merak etme, ben kimseye bir şey olmasına izin vermem İnşaAllah. Hem Ali Haydar'ın ne kadar korumacı olduğunu biliyorsun. Üzerimize titriyordu hep. Dün gece onun da dediği gibi, bizim kararımız kesin. Senin de rızan olursa, evleneceğiz."

 

Annem gözlerimin ta içine bakıp yüreğimi görmeye çalıştı sanki.

 

"Bilmiyorum Nazenin. Başka zaman olsa güle oynaya razı gelirdim belki ama, dün geceden sonra ne düşüneceğimi şaşırdım."

 

Annem Ali Haydar'ın babam gibi olmasından neden korkuyordu bilmiyordum. Çünkü, Ali'nin dediğine göre annem de dahil, hiç kimse babamın esas mesleğini bilmiyordu.

 

Belki de biliyordu!

 

"Sana bir şey soracağım anne. Babam, neden saklı bir kutuydu senin için? Bir marangoz için saklanılacak ne olabilir ki?"

 

Cümlelerim üzerine annemin yüzüne hüzün çöktü birden. Bu duruma ne kadar üzülsem de bu konu hakkında bildiklerini öğrenmem lazımdı. Ya anneme de bir şey yaparlarsa! O zaman ben ne yapardım?

 

Ayağa kalkıp pencere önüne giden kadınla daha da meraklanırken, pür dikkat ondan gelecek cevabı bekledim.

 

 

•••

 

 

​​Yeni bölümler hakkında bilgi ve daha fazlası için beni İnstagramdan takip etmeyi unutmayın.

 

 

İg: @muhayyell_

Loading...
0%