Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14.) İLK ADIM 🎬

@muhayyell_

 

Ertesi güne uyandığında diğer günlere nazaran daha teskin olmuş bir hali vardı üzerinde Nazenin'in. Dün Ali'ye yiyecek bir şeyler götürmeye gittiğinde konuştukları biraz olsun içini rahatlatmıştı.

 

Ali Haydar'ın evliliğe ondan daha çok istekli oluşu umudunu yeşertmeye çalışsa da o, temkinli davranmakta fayda olacağının kanaatindeydi hala. Birden yüksekten uçup kolunu kanadını kırmaya hiç niyeti yoktu.

 

Haklıydı...

 

Kahvaltıdan sonra kahvesini alıp odasında kitap okumaya çekilmişti. Hafta sonu henüz bitmediğinden evde vakit geçirmek niyetindeydi.

 

Tabii bu niyeti fazla sürmeden kardeşi tarafından bozulmuştu!

 

Kapısını açan Enes:

"Abla, annem seslenmiş duymamışsın. Akşam yemeğinde Kerime halamlarda olacakmışız. Bir saate kadar yukarı çıkarız söyle ablana, dedi. Haberin olsun." deyip cevap beklemeden kapıyı açık bırakıp çıkmıştı Nazenin'in odasından.

 

Nazenin hiçbir şey diyemeden kardeşinin ardından baka kaldığında, sinirini açık olan kapıdan çıkarmak ister gibi yerdeki terliğe eğilip kapıya fırlatırken "Şu kapıyı kapatırsan pulun düşer değil mi Enes! Aman ablam sakın öyle bir hata yapma!" diye bağırdı.

 

Ne yemeği, ne akşamıydı şimdi bu!

 

Kitabı kapatıp kenara koyarak elindeki kahveyle ayağa kalktı genç kız. Neye bu kadar endişe ettiğini kendi bile anlamazken, odasının penceresinden dışarıyı izlemeye koyuldu. Bir kaç dakika sonra apartman kapısının sesi duyulurken, kimin çıktığına dikkat kesildi refleskle.

 

Çıkan kişi yüreğinin hem baharı, hem hazanı olan adamdı.

 

Elindeki kahve bardağını düşürmemek adına sımsıkı tuttu, gördüğü an kalbinde ılık rüzgarlar estiren Ali'nin, arabasına binerken gözlerini ondan tarafa dikmesiyle kalbinin daha da telaşlandığını hissetti daha sonra.

 

Ali Haydar'sa kızın onu izlediğine şaşırmış olsa da, durup başıyla selam vermiş ve açık olan kapısında içeriye geçip kapatmıştı. Aklı Nazenin'in az önce gördüğü yüzünde kalmış, yeniden bakmak için can attarken arabayı çalıştırıp son kez kaldırdı gözlerini yukarıya. Nazenin bıraktığı yerde görünmezken, umursamamaya çalıştığı bir hayal kırıklığıyla gazı kökledi. Altındaki araba bağırıp mahalleden son sürat çıktığındaysa, perde ardında onu izleyen bir genç kız bıraktığından habersizdi.

 

Annesinin talimatıyla akşam için eksikleri almaya çıkmıştı genç adam. Elindeki listeyi akşama yetiştirebilir mi bilmiyordu! Bu kadın bunca malzemeyle ne yapacaktı asla aklı almasa da el mecbur alacaktı bütün yazılanları.

 

Ali Haydar'ın aklına birden Nazeninlerin de bir ihtiyacı olup olmadığı geldiğinde hiç düşünmeden telefonu çevirdi. Markete de gelmişti bu arada. Arabadan inip kilide bastığında genç kız aramayı cevaplamıştı.

 

"Efendim?"

 

"Nazenin, ben markete geldim çiç-" derken aniden duraksadı genç adam. Bütün yaşanılanların üzerine kıza eskisi gibi nasıl seslenirdi ki?

 

"Yani... Size de bir şey lazımsa alayım diye aradım."

 

Nazenin'in ona bu kadar bağlanmasının sebebi de buydu işte, onları haddinden fazla düşünüyor ve kolluyordu Ali Haydar.

 

"Teşekkür ederiz Ali. Ama yok bir ihtiyaç şimdilik."

 

Kızın cevabıyla tatmin olmayan adamsa "Sen bir yenge sultana sor yine de. Belki onun vardır." deyip ısrarcı oldu tatlı tatlı.

 

Genç kızın yüzü aydınlanırken "Peki. Ben anneme sorarım lazım bir şey olursa arar seni." dedi sakince. Dünkü celalli Nazenin'den eser yoktu, gülümsüyordu...

 

"Tamam. Akşam görüşürüz o halde selam söyle evdekilere."

 

Telefonu kapattıklarında Nazenin akşam görüşecekleri gerçeğiyle yeniden yüz yüze gelmişti.

 

Ah! Ali'yi tanıyorsa bu akşam istediğini almadan rahat etmeyecekti.

 

"Allah'ım ben ne yapacağım şimdi?!"

 

 

•••

 

Nazenin ve ailesi yine herkesten önce Kerime Hanımlara gelmişlerdi. Annesi Aysel Hanım'ın huyuydu bu. Hazır sofraya asla gidemezdi kadın. İkindi namazlarını kılar kılmaz soluğu müstakbel sözlüsünün evinde alan kızcağız, bu durumdan hem şikayetçi hem de bir taraftan heyecanlıydı.

 

"Anne, benim yapabileceğim bir şey var mı?" sorusu Ali Haydar'dan gelmişti.

 

Bundan önceki bir kaç soru gibi...

 

"Oğlum kaç kere daha soracaksın? Müstakbel sözlümü görmek için geliyorum, demiyor da bizi eğliyor!"

 

Sonunda hiç beklemediği yerden gönlüne göre bir gelin bulan Kerime Hanım'ın pek hoşuna giden bu durum, Nazenin ve Ali'yi utandırırken Fatmanur'un "Annem haklı valla abi, kusura bakma. Normalde olsa geçerken bile uğramazsın mutfağa. Nazo'nun hatrına bir yemek yapmadığın kaldı!" diye takılmasıyla daha da komik bir hal aldı.

 

Ali Haydar her şeyi bilmesine rağmen saçmalayan kardeşine, n'apıyorsun der gibi bakıp uyarmaya çalışsa da fayda etmedi, omuz silkti abisine genç kız. Bu ikisi eline düşmüştü bir kere.

Genç adam istemsiz Nazenin'e baktığındaysa, kızın elindeki sarmayı beceriksizce sarmaya çalıştığını gördü. Normalde çok güzel sardığı yapraklar, aksi gibi olmuyordu şimdi!

 

Derken çalan kapı zili genç adamı açıklama yapmaktan kurtarmıştı. Ali Haydar "Ben bakarım." deyip mutfaktan çıktığında Nazenin de sessiz bir soluk bıraktı dışına. Bu mutfak neden bu kadar sıcaktı ya hu?!

 

"Selam herkese!"

 

Gelen Nazenin'in diğer halasının kendisinden bir yaş küçük kızı, evlilik hazırlığında olan Aysima'ydı. Aynı mahallede olmalarına rağmen pek görmedikleri genç kıza mutfaktakiler samimiyetle selam verdiklerinde Fatmanur şaka yollu takıldı.

 

"Aysima! Gözlerime inanamıyorum... Sen bize gelir miydin?!"

 

"Tabii ki gelirim şekerim! Bir kaç aydır önceliklerim değişmek zorunda kaldı sadece. Yoksa kaç tane teyzem var benim, hı?" diyerek Kerime Hanım'a sarıldı genç kız. Herkes ikisine gülüp işine devam ederken Aysima Nazenin'in yanına sandalye çekip hızla oturmuştu.

 

"Kız! Benim kulaklarım neler işitiyor öyle iki gündür? Ya bir de sıranı aldım diye sana takılırken ben evlenmeyeceğim, diyordun Nazen! Boşuna dememişler, evlenmeyeceğim diyenden kork diye. Üstelik Ali Haydar abimle bir de! Ya çatlayacağım meraktan! Nasıl oldu bu iş, siz ne ara-" diye devam eden Aysima'yı Nazenin, gözlerini sardığı sarmadan çekip sabrının bittiği noktada kıza dik dik baktığında durdurabilmişti.

 

"Aysima. Biraz yavaş, motorun soğusun be kızım!" diyerek, annesi ve teyzesini kontrol etti gözleriyle.

 

"Oldu işte. Bir anda oldu. Biz de anlamadık Ali'yle. İkimizin de d-duyguları varmış. Öyle aktı gitti işte mesele. Hem burası sorulacak yer mi Allah aşkına?"

 

Nazenin olmayan şeyleri uydururken sırtından terler boşandığını hissetti. Keşke böyle bir sorumluluk altına ikisini de itmeseydi Ali Haydar. Bir kez daha acele ettiklerini ve bu işin böyle olmaması gerektiğini düşündü kırgınlıkla. Acaba yaşadıkları sebepler evliliğe yeterli bahaneler miydi, yoksa başka türlü halledebilme ihtimalleri var mıydı?

 

Of!

 

Öyle arafta kalmış hissediyordu ki genç kız... Bir yandan sevdası, bir yandan ailesinin hayatı ve diğer yandan Ali'nin bu büyük sorumluluğu tek başına sırtlanmaya hazır oluşu onu bu evliliğe en çok iten şeylerdi. Senden başkasıyla zaten olmaz, demeye getirmişti genç adam. En çok da bunu düşününce yüreği koşa koşa gidip kendini Ali'nin kollarına atmak istiyordu ya!

 

Aklı selim değildi bu yaptıkları iş biliyordu.

Umuyordu ki genç adamın başına onlar yüzünden bir şey gelmezdi. Ve yine umuyordu ki, bu evlilikte ikisinin de yüzü gülerdi.

 

Ve diğer herkesin...

 

•••

 

Ali Haydar bütün ailenin hep bir ağızdan birbiriyle konuştuklarını gördüğünde, toplanma amaçlarından saptığını düşünerek ayağa kalktı. Başka yolu yoktu çünkü.

 

Kadınlar ve ninesi bir koltukta oturmuş dantellere bakarken, kızlar yemek masasının etrafında konuşup gülüşüyorlardı. Ailenin babaları ve dedesi TV'deki bir tartışma programını yorumluyor, Mustafa ve Enes de Ali Haydar'ın yanında ellerinde telefon bıkkın bir şekilde oturuyorlardı.

 

Derin bir nefes çekti içine önce Ali Haydar. Bu ortamı toparlamak oldukça zor olacağa benziyor gibiydi.

 

"Sevgili ailem!" dedi, ama yok kimse duymadı genç adamı.

 

"Canlarım, bir bakar mısınız?!" yine çıt yoktu.

 

Bir an, yalnızca tek bir an belindeki silahı çıkarıp havaya ateş etmemek için zor tuttu kendini. Neden duymuyorlardı?!

 

En sonunda kızların olduğu masadaki sürahiyi eline aldı ve sürahiye vurabilecek bir şeyler bakındı masada. Kızlar kendi hallerinde takılırken muhabbete kendini veremeyen Nazenin görmüştü Ali Haydar'ın bütün çabasını sadece. Tatlı tabağının yanında duran çatalını hemen dibindeki, masayı tarayan genç adama uzattı nazikçe.

 

Ali Haydar'sa elinde çatalla ona bakan kıza memnun fakat mahcubiyet kırıntıları barındıran bir gülümseme bahşetmişti. Demek Nazenin de onun gibi kafasındaki düşüncelerden ötürü muhabbetlere dahil olamıyordu...

 

Herkes sürahiye vurulan çatalın çıkardığı tiz sesle rahatsız olduğunda mecburen Ali'ye bakmak zorunda kalmıştı.

 

"Ne oluyor?"

 

"Ay o ses ne?!"

 

"Oğlum n'apıyorsun?" gibi uzayıp giden cümlelere aldırış etmedi genç adam. Hemen konuya girdi.

 

"Sevgili ailem! Toplanma amacımızdan birazcık saptık sanki. O yüzden hemen hatırlatıp sizi rahat bırakacağım merak etmeyin. Ben diyorum ki, yarın hafta içine gireceğiz inşaAllah. Bizim Nazenin'le olan durumumuz da malum, herkes bu hafta işlerini toplasın önümüzdeki hafta sonu isteme ve nişanı birlikte yapalım diyorum."

 

Ali Haydar'ın bu teklifinin üstünden geçen neredeyse bir haftada herkes üzerine düşen görevi yerine getirmiş ve cumartesi yani nişan günü gelip çatmıştı. Ne çabuk, dediğinizi duyar gibiyim!

 

Bu süre zarfında her bir detayla seve seve ilgilenen ve Nazenin'in fikirlerini sormadan asla hareket etmeyen genç adam, müstakbel nişanlısının gönlünü mest etmişti. Nazenin yaşadığı şeylere inanamıyordu bazen. Şimdi yıllarca karşılık beklemeden sevdiği adamla nişanlanacaktı öyle mi? Üstelik bu, Ali'nin isteği üzerine olacaktı, onun değil!

 

Odasında günlerdir bugün için koşturmamış gibi usulca oturmuş gözüne sürme çekiyordu şimdi Nazenin.

 

"Ya kuzi! Cidden sürmeden başka bir şey yapmayacak mısın yüzüne? En azından çillerin için kapatıcı falan sürseydik!" diyerek elinde fırçayla Nazenin'in bir sağına bir soluna dolanan Fatmanur'dan başkası değildi.

 

"Hayır... İstemiyorum Fatmanur. Sürme de çekmezdim de, yabancı erkek olmayacak diye çekiyorum. Abin için yalnızca sürme sürebilirim şu an. Mustafa süt kardeşim, anne tarafı erkek kuzenlerim de burada yaşamıyor ve gelemeyecek olduğundan bir abin var ve onun için evlenmeden süslenemem. Nokta."

 

Sürmesini çektikten sonra ayağa kalkan ve tam bir müslüman kadın gibi hareket etmeye özen gösteren kıza görümcesi gıptayla baktı ve muzur bir ifadeyle "Ha evlenince süsleneceksiiiiin." diyerek kaş göz yaptı.

 

Fatmanur'un bu hareketiyle kızaran genç kızsa "Ay Fatmanur ya! İlla utandıracaksın değil mi? Duramıyorsun." diye gülerek boy aynasına döndü yüzünü. Üzerindeki bol dökümlü, buz mavisi abayayı düzeltir gibi yaptıktan sonra her kenarında boydan boya uzanan gümüş şeritleri takip etti gözleri. Sade ve şık bir kıyafet tercih etmişti. Daha sonra düğünlerde de giyebileceği bir şey olmasını özellikle istemiş aşırı şatafattan uzak durmuştu genç kız. Hem bol oluşu sayesinde Ali'nin de yanında rahat edebilecekti böylece.

 

Kapı zili kalbiyle ritmik hareket ederken heyecanla kuzenine döndü Nazenin.

 

"Geldiler!"

 

"Gece başlasın o zaman!"

 

Aklına gelenle Nazenin "Bir dakika ya! Kız sen erkek tarafı değil misin?" dedi.

 

"Ne münasebet?! Ben yüzde doksan dokuz nokta dokuz kız tarafıyım bir kere. Kalan sıfır sıfır birlikle de abimi evereceğim." diyerek sırıttı Fatmanur da.

 

Onun bu haline samimiyetle güldü genç kız. Beraber odadan çıkıp kapıyı açan Aysel hanım ve dayısının yanında yerlerini aldılar. Nazenin'in anne tarafı çoktan geldiğinden herkes tek tek kapıya çıkıp erkek tarafını karşılarken en sona kalan damada da hoşgeldin diyen salona dönmüş koridorda Fatmanur ve Nazenin kalmıştı bir tek.

 

Ali Haydar elindeki çiçek buketini Nazenin'e uzatıp kızın yüzünü incelemeye başladığında kafasını bir türlü kaldırmayan kızla az daha hayal kırıklığına uğruyordu. Neyse ki imdadına kardeşi yetişmişti de "Abiciğim bu ne yakışıklılık? Saç tıraşı bile olunmuş!" deyip Nazenin'in dikkatini çekmeyi başarmıştı.

 

Genç kız refleksle başını kaldırıp sevdiği adama baktığında yüreği bir kuşun kanadından daha çok çırpınmaya başlamıştı. Şimdi bu esmer yağız delikanlı onun nişanlısı mı olacaktı?!

 

Kızın bakışlarıyla sonunda kesişen yeşilleri parıldadı adeta genç adamın. Gözleri... Nasıl da bal gibi parlıyordu müstakbel nişanlısının? Sürme miydi bu kadar parlatan şey o kahveleri, yoksa yüreğinin yansıması mı anlayamadı Ali Haydar. Yutkundu kaldı öylece. Daha önce hiç hayaline gelmeyen hisler yüreğine hücum etmeye başladığındaysa korkarak çekti bakışlarını kızdan.

 

Aman ya Rabbi! Yüreğime ne yaptın?

 

Aklına Farsça çok sevdiği bir şiir gelmişti. İlk kez bir kadında bu şiiri hissetmiş olmasına çok şaşırdı genç adam. Üstelik bu kadın her gün gördüğü, görüp geçtiği ve bakmaya niyetli olmadığı biriydi. Şimdiyse niyet şurada dursun, benliğini kocaman bir istek çepeçevre sarmıştı çoktan!

 

O gece herkes için rüya gibi geçmişti. İsteme olmuş, yüzükler herkesin burun çektiği bir esnada takılmıştı. Hatta çoktan bitip de misafirler dağılırken Ali Haydar ve ailesi kalmıştı bir tek. Babası dahi çıkmıştı evine. Annesi, o ve kız kardeşi oturmuş muhabbet ediyorlarken kapı süratle çalmaya başlamıştı. Ali ve Enes ayağa fırlayıp ailenin erkekleri olarak endişeyle kapıyı açtığında karşılarında öfkeyle soluyan Emine'yi elbette beklemiyorlardı. Kadınlar yüreği ağzında içeride ne olduğunu anlamaz bir halde beklerken Emine çemkirerek konuşmaya başlamıştı Ali Haydar'a hitaben.

 

"Seni aşağılık herif! Hani Nazenin senin kardeşin gibiydi?! Hani onunla aranızda böyle şeyler olması imkansızdı?! Ben kafamda kuruyormuşum değil mi Ali Haydar?! Sizi namussuzlar! Demek beni aradan çıkarıp evlenebilmek için yaptınız ha bütün bunları! O Nazenin kaltağ-"

 

"Yeter! Sus seni rezil kadın! Yaptığın onca şeyden sonra sana mı kaldı bizim namusumuzu diline dolamak?! Bak Emine seni mahvederim. Duydun mu beni?! Nasıl mahvedeceğimi de sen çok iyi biliyorsun! Ya sen onca şeyden sonra hiç utanmadan nasıl kapımıza gelebilirsin? Defol git, sövdürtme kendine!"

 

Emine ve Ali Haydar'ın sesine içeridekiler de çıkarken Nazenin şok olmuştu. Bu kız nasıl gelebilirdi evlerine?

 

"Ya demek öyle Ali Haydar! Yaşadığımız onca şeyden sonra hiçbir şey olmamış gibi nasıl evleneceksin? Esas sen rezil bir adamsın." diyerek adamın üzerine oynamaya devam ederken, karşılık bu sefer hiç ummadığı yerden gelmişti.

 

"Ne yaşandıysa yaşandı Emine. Biz Ali'yle geleceğe bakıyoruz bundan sonra, geçmişe değil. Hadi güle güle." deyip kapıyı kızın suratına çarpan Nazenin'e herkes şaşkınlıkla bakmıştı. Özelikle Ali böyle bir çıkışı beklemezdi hiç ondan. Fakat tartışmayı sonlandıracak en basit hareket buyken cahile laf anlatmaya çalışma çabasına girmek daha saçmaydı Nazenin'e göre.

 

Lakin aklı bunları düşünürken yüreğinde bir şeyler kırılmıştı. Aklına getirmek dahi istemediği meseleler orta yere saçıldığından olsa gerek bütün keyfi kaçmıştı kızcağızın.

 

Her nasılsa evlenecekti Ali'yle. Bunları düşünmek için çok geç değil miydi?

 

 

Loading...
0%