Yeni Üyelik
19.
Bölüm

18.) SEVDA KORKUSU 🎬

@muhayyell_

 

 

Telefon ekranında beliren bildirime inanamadı Nazenin. Bu da ne demek oluyordu böyle? Ali Haydar ona sormadan gidip nikah tarihi mi almıştı?!

 

Üstelik iki hafta sonrasına...

 

Gözlerini yumup sakinleşmeyi bekledi genç kız. Tamam her şey kendilerinin iyiliği içindi, biliyordu. Ancak sevdiği adamın bu kadar aceleci davramasına anlam vermekte de güçlük çekiyordu bir yandan. Hem ne ara kimliğini almıştı da nikah başvurusu yapmıştı? Ona kimliğini verdiğini hatırlamıyordu ki...

 

Gözlerini aralayıp derin bir soluk bıraktı dışarıya. Bu adam onu heyecandan ve şaşkınlıktan öldürecekti ya bir gün, hadi hayırlısı.

 

Saçlarını arkaya doğru tek eliyle çekiştirip oflayarak yatakta bağdaş kurdu. Ne yapması gerektiğini cidden bilmiyordu. Annesi öğrendiğinde yine kuşku duyacaktı bir şeylerden. Olmayan şeylerin üzerlerine yapışmasından deli gibi korkuyordu genç kız. Aile apartmanında ve herkesin birbirini tanıdığı bir beldede büyümüştü o. Diğerleri gibi bana ne diyemiyordu söylenecek olanlara. Belki haksızdı, belki bu kadar denilenleri düşünmesi normal değildi lakin Türk toplumunda yetişmiş çoğu genç gibi bu kültürel durum elbette onu da etkilemişti.

 

Ali Haydar'ı aramayı düşünüp telefonu eline aldı önce. Fakat hemen sonra vazgeçti bu düşünceden. Daha az önce alel acele kapatmıştı telefonu sevdiği. Şimdi tekrar açacağına inancı yoktu kızın.

 

Fatmanur'u arasa, saat epey geç olmuştu. Ondan da vazgeçti. Gözleri solunda ona göz kırpan balık model abiyesine değdiğinde zihninden kurnazca fikirler dolanmaya başladı. O somurtan ve ne yapacağını bilmeyen yüz ifadesinin yerini, yukarı doğru kıvrılmış dudakları ve ışıldayan göz bebekleri aldı. Anlık değişen ruh hali kendine bile korkutucu geldiyse de umursamadı Nazenin. Yarın o Ali'yi buna pişman edecekti. Evet, yapacaktı bunu.

 

Rahatlayan zihni sayesinde bedeni de gevşemişti. Örtüyü açıp yatağın içine girerken gözünü yumup yarını hayal ederek uykuya daldı.

 

•••

 

Genç adam peşine düştüğü İngilizlerin yaptığı her hareketi harfiyyen başkana bildiriyor, başkanın komutları doğrultusunda rotayı yeniden oluşturuyordu. Bir kaç haftadır oldukça yorucu geçen işleri dolayısıyla nişanlısını bile doğru düzgün arayamamış olması sinirini bozsa da vatanın selameti için her şeye göğüs germesi gerektiğinin de farkındaydı. Bazı zamanlar başkanın davranışları teşkilat için ona riskli geliyor olsa da emre itaat ilk vazifesi olduğundan bunu göz ardı ederek işine konsantre olmaya devam ediyordu.

 

Şimdilik vazifesi bitmişti. Neredeyse akşam olmak üzereydi ve o sonunda özlediği apartmana bakıp elindeki bir kaç kıyafetin bulunduğu el çantasıyla içeriye girdi. Apartmandan yüksek volümlü sesler geldiğindeyse bu kadar sesin olmasına şaşıracak gibi olurken aklına gelen kuzeninin düğünüyle başını iki yana salladı. Adımları birer birer yukarı doğru yol aldı ve "Bizimkiler yine her şeyi abartmayı seviyor..." diye söylendi.

 

Nişanlısı ve müstakbel karısının dairesinin önünde durdu ayakları neden sonra. Kapıya doğru baktı, sanki onu görür gibi oyun oynadı zihni bir kaç saniye. Fakat kendine gelmesi uzun sürmedi, gözlerini kapatıp açarak devam etti yoluna. Kızın kokusunun burnunda tütmesi normal miydi?

 

Özlemiş miydi yoksa Nazenin'i?

Olabilirdi elbet. Zaten aileden herkesi özlerdi böyle zamanlarda. Onu da özleyebilirdi, olağandı.?

 

Direkt olarak kendi dairelerine hızlı hızlı çıktı genç adam. Kafasındaki düşünceler onu korkutuyordu. Bir vazifesi vardı ve bunun önüne hiçbir şeyin geçmemesi lazımdı. Evet, Nazenin'e karşı sorumluluklarının bilincindeydi. Artık tek tabanca gibi hareket etme lüksü yoktu, ancak vatanı her şeyden önce gelirdi, gelmeliydi. Bunun için yemin etmişti çünkü.

 

Zile bastığı anda kapı hemen açıldı ve karşısında kardeşi Fatmanur'u gördü Ali Haydar.

 

"Abi!" deyip üzerine atlayan kızla gülümseyerek selam verdi ve sıkı sıkı sardı kollarını kardeşine.

 

İçeriye geçen ikilinin ardından evde bayram havası oluşmuştu anında.

 

Diğer yandan aşağı katta Nazenin ve ailesi de akşamki kına için hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyorlardı. Bir kaç saate kına başlayacaktı ve hala nişanlısı görünülerde yoktu genç kızın. İkindi namazını eda edip duasını ettikten sonra elbise dolabının dışında asılı olan abiyeyi aldı eline genç kız. Bir kaç saniye gözleri üzerinde oyalandıktan sonra yatağın üzerine bıraktı. Üzerindeki elbiseden kurtulup dikkatle giydi abiyesini. Hiç tarzı olmamasına rağmen halasının ısrarına dayanamayıp almıştı bu modeli.

 

Üzerinde duruşuna bakmak için boy aynasının önüne geldiğindeyse akşamki gibi, tarzının dışına çıktığı için yeniden memnuniyetle kıvrıldı dudakları. Bu memnuniyetinin ardında belki de onu dini nikahlı eşinin, sevdiğinin görecek olmasının da payı olabilirdi, bilmiyordu. Zaten Ali bugün kınaya yetişirse, yapmak istediği bir şey vardı. Ali'nin tepkisini, onu gerçekten benimseyip benimsendiğini merak ediyordu. Haklıydı da...

 

Saçlarını tepeden toplayıp üzerine bonesini taktıktan sonra çalınan kapıya yönünü çevirdi. "Girin."

 

İçeriye anneciği girdiğindeyse gülümsemesi yüzünde büyümüştü.

 

"Kızım... Ne kadar yakışmış elbise. Ben de hazır mısın diye bakmaya gelmiştim."

 

Genç kız Aysel Hanım'ın cümlelerinden çok giydiği sade abiyeyi incelemekle meşguldü. Ne kadar da güzeldi annesi. Nasıl zarif bir kadındı da bu kadar sade elbisenin içinde pırlanta gibi parlıyordu.

 

"Hazır sayılırım annem de sen nasıl güzel olmuşsun ya hu?!" deyip elinden tuttuğu gibi etrafında döndürdü koca kadını. Annesi bu iltifatla kıkırdayıp "Dur evladım, dur! Ne güzelliği hem... Bizden geçti o şeyler. Siz iyi olun güzel olun da, başka ne isterim?" diyerek karşısına geçti Nazenin'in.

 

"Canım annem." deyip mütebessim ifadesi altında hüznünü saklayan kadına sıkıca sarıldı genç kız. Annesinin genç yaşında tek başına kalıp, iki güzel kelama hasret olduğunun gayet tabii farkındaydı. Lakin elinden onu mutlu etmeye çalışmak haricinde bir şey gelmiyordu Enes'in de onun da. Ailenin hangi üyesi gönlünü sarıp sarmalayabilirdi ki insanın eşinden başka. Tek kanatla uçmaya çalışmak değildi de neydi bu?

 

"Hadi kızım hadi. Ben seni bekliyorum salonda, sen de bir an önce makyajını falan da yap gel. Olur mu?" deyip gözündeki yaşları saklayarak kızının kollarından ve odasından ayrıldı hızla.

 

Bir müddet annesinin hüznüne ortak olup öylece bekledi Nazenin. Ardından geç kalmamak adına gözlerine inen bulutla birlikte annesinin dediğini yapıp makyaj masasına oturdu. Kapatıcı, allık, far, pudra, aydınlatıcı, rimel ve en son dudaklarına gloss geçti. Makyaj yapmaktan zerre anlamıyordu ancak Fatmanur'dan bildiği kadarıyla yüzünü renklendirmeye çalıştı. Kuzeninin her zaman onun gibi gözleri olsa buğulu makyaj yapmayı istediğini söylediği aklında kalmıştı bu yüzden daha koyu tonlarda gözlerini ortaya çıkaran bir şeyler sürdü far olarak.

 

Eskiden olsa bunu bile yapmazdı lakin artık nişanlı bir kız olduğu için ve bu kına öz kuzeninin kınası olduğu için biraz da kendini mecbur hissetmişti genç kız. Nasıl olsa binadan direkt olarak arabaya bineceklerdi, üzerine de feracesini alıp çıkacağı için sıkıntı olmaz diye düşündü.

 

Elbisesi ile aynı renk parlak şalını da yaptıktan sonra tamamıyla hazırdı.

 

Salona geçtiğinde annesini göremedi. Sanırsa evde tek kalmıştı şu an. Kadıncağızı nereye sürüklemişlerdi kim bilir? Oflayarak salondan geri çıktı Nazenin. Zaten Ali de gelmemişti acaba evde oturup kınanın bitmesini beklese onun yokluğunu fark ederler miydi? Ah, ne saçmalıyordu?! elbette fark edilirdi ve çok da ayıp olurdu.

 

Vestiyerdeki küçük el çantasının içine telefonunu ve cüzdanını yerleştirip bir paket mendil attıktan sonra topuklularını giyip feracesine uzandı Nazenin. Fakat eline alamadan çalan zille kapı dürbününe dayadı gözlerini. Gördüğü yüzle vücudunu bir titreme dalgası almıştı. Yüreği hiç anlamadığı bir anda göğsünden çıkacak gibi atmaya başladı. Gözlerini kapıdan çekip elini sakin olmak adına kalbinin üzerine koyup kapıya arkasını döndü.

 

"Ali..."

 

Ağzından fısıltıyla çıkan bu isim, kapıda gördüğü adamın ta kendisinindi.

Birkaç kere yutkunup sol göğsüne sağ elini iki üç kere vurduğunda biraz olsun kendine gelmeyi başarmıştı. Az önce ona oyun etmeyi planlıyordu değil mi? Şu an planladığı her şeyi unutmuş olabilirdi...

 

"Nazenin?"

 

Sesini duyduğunda sakinleştirmeye çalıştığı yüreği yeniden teklese de bu sefer kapıyı önüne alıp kolu indirmeyi başardı genç kız.

 

Ali Haydar'sa kapıya çıkan müstakbel karısının güzelliğiyle adeta dumura uğradı. Aysel yengesi, annesiyle beraber çoktan aşağıya inmiş belki de arabalara binip düğün salonunun yolunu tutmuş olabilirlerdi. Nazenin'i yanlarında göremediği için Fatmanur'a fısıldayan genç adam kardeşinin imalı bakışlarına maruz kalsa da verdiği cevapla tatmin olmuştu. Nazenin evde yalnızdı.

 

İşte şimdi de karşısında durmuş, bu zamana kadar hiç görmediği şekilde kıyafet ve makyajla ona bakıyordu. Bakamıyordu demek daha doğru olurdu belki de... Utanıyor muydu ondan?

 

"Selamun aleykum."

 

"Ve aleykum selam Ali, hoşgeldin."

 

Merdivenlerden sesler yükselmeye başladığında etrafına bakınıp hızla ayakkabılarını çıkararak içeriye geçti genç adam. Aslında böyle bir niyeti yoktu fakat Nazenin'i kimsenin böyle görmesini asla istemezdi. Bunun için en iyi yol da içeri geçip kapıyı kapatmaktı. Hem bu kız cidden üzerindekilerle dışarı çıkmayı mı planlıyordu?!

 

Kapıyı kapatıp şaşkınlıkla onu izleyen nişanlısına döndü yüzünü.

 

"Ali, ne yapıyorsun?"

 

"Olması gerekeni, Nazenin."

 

Genç kızın kafası karışmıştı. Bazen Ali Haydar'ı anlamak deveye hendek atlatmaktan daha zor olabiliyordu. Fakat bütün gardını indirmiş tatlı tatlı ona bakan sevdiğinin bakışları yine her şeyi bir kenara itmesine sebep olmuştu. O da doyasıya bakmak istiyordu Ali'ye lakin yapamıyordu işte, utanıyordu hala...

 

"Çok..." deyip yutkundu Ali Haydar. Karşısındaki kadına ne söylese kifayetsiz kalacak gibi hissediyordu. Ancak konuştuğu anda yüzüne çıkan kahveler yüreğini memnun etmişti. Nazenin'in bakışlarında huzuru hissediyordu resmen. Bir insan nasıl böyle huzur verebilirdi anlayamıyordu.

 

Genç kız dayanamadı adamın cümlesini yarım bırakmasına ve "Çok, ne?" diye soludu heyecanla.

 

Ali ise yeniden yutkundu kızın meraklı bakışları altında. Üzerindeki ceket bunaltmaya başlamıştı adamı. Sırtından terler aktığını hissetti ve "Çok... Güzel olmuşsun. Yani yakışmış elbise." diyebildi iyi kötü.

 

Elini ensesine atıp gözlerini koridorda gezdirdi. Nazenin yanlış anlar mıydı?

 

"Teşekkür ederim. Sen de öyle..." diyen kızla yeşilleri yeniden kahveyle buluştu. Gülümsüyor muydu o? Tuttuğu nefesini bıraktı genç adam. Bir an için endişelenmişti nedense.

 

"Ben de öyle, derken. Ben de mi güzel olmuşum?" diye sırıttı rahatladığı ilk anda Ali Haydar.

 

Nazenin'inse ağzı aralanmış ve bir kaç saniye nişanlısının demek istediği şeyi anlamaya çalışmıştı. Zihninde ışıklar yandığındaysa dalga geçtiğini anlayıp güldü ve başını iki yana sallayıp "Hayır. Yakışıklı... Olmuşsun." diye kekeledi. İlk kez Ali'ye böyle bir iltifatta bulunmak bütün bedenine soğuk terler attırmıştı. Zaten oldukça heybetli ve yakışıklı olan nişanlısı simsiyah takım elbiseyle bir üst levele atlamıştı.

 

Öte yandan Ali Haydar, kızın bunu söyleyebileceğini zannetmediğinden şaşkınlıkla kaşlarını havaya kaldırdı. Cebindeki elleri iki yana sallanırken yüzünde ışıltılı bir ifade oluştu. Resmen bedeni kıza sarılmak için karıncalanmaya başlamıştı. Sıkıca sarıp göğsüne bastırma isteğiyle doldu taştı Nazenin'i.

 

Bu isteğe anlam veremese de dini nikahlı karısı olması hasebiyle bunda bir sakınca görmedi ve bir iki adımla kıza yaklaşıp gözleri irileşen kıza aldırmadan ona kollarını sardı. Sürekli mantıklı hareket etmekten bıkmıştı artık. Bir kez olsun o da bir şeyleri düşünmeden yapmak istemişti. Nazenin'in o güzel kokusunu ikinci kez içine çektiği andı bu. Korkuyordu, bu kokuya bağımlı olmaktan anlam veremediği şekilde çok korkuyordu.

 

Fakat kızın kollarının hala aynı yerinde, iki yanında beklemesi saniyeler geçtikçe genç adamın yaptığına pişman olmaya başlamasına sebep oldu. Tam gözlerini yumup kendine söveceği esnada kuş gibi iki kol bedenini sarmıştı. Gözleri açılıp dudakları kıvrıldığında, boynunu daha fazla eğdi böylece Nazenin'e doğru ve duyulur duyulmaz bir sesle:

 

"Sen bana ne yapıyorsun böyle, dayı kızı?" diyerek nefesini bıraktı.

 

Loading...
0%