Yeni Üyelik
27.
Bölüm

26.) NE HAYALLERLE, UMUTLARLA 🎬

@muhayyell_

 

"Ah anne! İki dakika kahvemle keyif yaptırtmadın. Ne oldu yine?"

 

Fatmanur kahvaltıdan sonra kahvesini almış en sevdiği kitabı eşliğinde yudumlarken annesi Kerime Hanım'ın seslenmesiyle oflayarak kitabın arasına ayracı koymuştu. Kahve fincanını da yatağının yanındaki komodine koyup ayağa kalktığında gördüğü şeyle şaşkınlıktan ağzı açılıp, gözleri büyüdü.

 

Çünkü pencereden gördüğü kadarıyla abisi tek başına arabayı gazlayıp, adeta tekerleklerden ateş çıkararak mahalleyi terk ediyordu.

 

İyi de, daha Bismillah dün düğünleri olmuş bir adam böyle sinirli ve hızla nereye, neden giderdi ki?

 

"Kızım fizandan mı geliyorsun bu ne yavaşlık?!"

 

Genç kız annesinin yeniden seslenmesiyle pencere önünden çekilip odadan dışarıya çıktı ve mutfağa girdi. Fakat aklı hala abisinde kalmıştı.

 

"Geldim anne, geldim. Ne oldu sabah sabah?"

 

Kerime Hanım mutfak önlüğündeki minik havluyla ellerini kurulayıp "Akşam abinleri mi çağırsak diyecektim. Sence çok mu erken olur?" Diyerek meraklı ve heyecanlı bakışlarla kızından gelecek cevabı bekledi. Şimdiki gençlere pek belli olmazdı, bu yüzden Fatmanur'a sormak en iyisi diye düşünmüştü.

 

Fatmanur ise annesinin dediklerini duysa da tam olarak idrak edememişti çünkü aklı evde tek başına kalan Nazenin'e gitmişti bu sefer de.

 

"Kızım?"

 

"Ah, şey olur anne." Acaba annesi ne sormuştu?

 

"Hah, tamam. Sen öğleden sonra Nazenin'i arar, akşam yemeğine çağırsın o zaman. Hadi tutma beni işim çok."

 

Genç kız annesinin söylediği şeyi yeni anladığında "Ama..." diyemeden Kerime Hanım kendini mutfaktaki işlere atmıştı bile.

 

"Ya daha ilk günden gelin mi çağırılır eve?! Anne ya!"

 

Fatmanur yerinde tepinip odasına geri döndüğünde kitap okuma hevesi falan kalmamıştı kızda. Zaten az önce gördüğü şeye morali fena halde bozulmuştu. Abisi ve yengesinin evliliklerinin ne üzerine kurulu olduğunu bir tek o biliyordu ve bu durum canını fena halde sıkmıştı.

 

"Abi inşaAllah kızı üzmemişsindir."

 

Yarım saat kadar odada oyalanıp pencere önünde abisini beklese de gelen giden olmayınca Nazenin'in iyi olup olmadığını kontrol etme ihtiyacı hissetti genç kız.

 

Başına ince bir şal dolayıp etek bluzla çıktı evden. Kerime Hanım'sa mutfakta dünya yansa haberi olmaz şekilde çalıştığından kapı sesi bile duymamıştı.

 

Fatmanur hızla merdivenleri aşındırıp abisinin evinin kapısına geldiğinde derin bir nefes alıp, Nazenin'in dostluğuna güvenerek çaldı zili.

 

 

Nazenin bir saate yakındır çöküp kaldığı, bir milim bile kıpırdamadığı mutfak dolaplarının önünden, duyduğu zille dizinin üzerine dayadığı başını kaldırıp etrafa bakındı. İç çekişleri azalsa bile hala dindiği söylenemezdi kızcağızın.

 

Gelen kişi kocası olabilir miydi?

 

Bir an kalkmak istemedi yerinden, Ali'nin yüzünü görüp artık eskisi gibi bakmayacak olmak yaktı kavurdu ruhunu. Fakat zil iki kez daha üst üste ısrarla çalındığında, bilkuvve kalktı yerinden. Üzerindeki kıyafetlerle kapıyı açmasa iyi olurdu ancak değiştirecek takati bulamadı kendinde.

 

Ayaklarını sürüyerek kapıya ulaştığında "Kim o?" diye seslendi gelen kişiye.

 

"Benim, Fatmanur."

 

Fatmanur sesinin endişeli çıkmasına engel olamamıştı.

 

"Açar mısın Nazen, merak ediyorum seni."

 

Nazenin kuzeninin, daha doğrusu görümcesinin neden geldiğini ve niye merak ettiğini başta anlamasa da, çünkü Ali Haydar arabasıyla gitmişti çoktan, sonradan giderken abisini görebileceği dank etmişti kafasına.

 

Kapıyı usulca açıp kendini göstermeden kızın içeri geçmesini bekledi.

 

Fatmanur'sa bunu anlamış gibi hızla içeri geçip kapıyı kapatmıştı.

Ancak yengesinin mutluluktan uçması gereken şu günde yüzünün geldiği hale epey şaşırmıştı. Yüreği burkulduğunda abisinin bir haltlar yediğini de anlaması zor olmadı elbette.

 

Hızla kıza sarılıp "Kuzi, ne oldu sana? Neye bu kadar ağladın, hem de ilk günden?!" deyip dostunun saçlarını ve sırtını okşadı genç kız.

 

Daha sonra kendini geri çekip Nazenin'in omuzlarından tutarak devam etti konuşmasına.

 

"Yoksa, abim mi üzdü seni? Ne yaptı o eşek? Söyle gidip paralayayım."

 

Nazenin görümcesinin bu tavrına karşın biraz olsun sakinleştiğinde, buruk bir gülümseme sundu kıza. Fakat gerçekleri hiç kimse, Fatmanur dahi bilmemeliydi. Bunu kaldıramazdı.

 

"Yok canım, ne yapsın abin bana? O... O işi çıktığı için öyle sinirle çıktı gitti. Ben de... Babam aklıma geldi de. Biraz duygusal bir dönemdeyim sanırım." deyip sahte olduğunu kendinden başka kimsenin anlamayacağı şekilde tebessüm etmek zorunda kaldı genç kadın...

 

•••

 

Ali Haydar son hızla sürdüğü arabanın direksiyonunu öyle sıkı kavramıştı ki, bunu çalan telefondan sonra fark edecekti.

 

Ne kadar üzerine kurulduğu temelin amacı farklı da olsa, evliliğine ve karısına fazlasıyla değer veriyordu genç adam. Nazenin bu gerçekliğinden şüphe ettiği olayı duymasın isterdi. Daha o sindirememiş aklı karma karışık haldeyken, kızın duyduğunda nasıl hissedeceğini ne yapacağını en önemlisi kendisi hakkında ne düşüneceğini kestiremediğinden konuyu açamazdı. Lakin olan olmuş, istemese de öğrenmişti Nazenin.

 

Ah bir hatırlasa, ah bir o ana geri dönebilse ne yapıp eder o anın yaşanmaması için elinden geleni yapardı.

 

Sanki yaşanmışlığı var mıydı da?

 

Israrla çalan telefonu kim olduğuna bakmadan öfkeyle açtı Ali Haydar. Nazenin aramazdı, ne halde olduğu ortadayken... Kim arıyorsa çekecekti adamın öfkesini artık!

 

"Ne var?!"

 

"Oo, Ali Haydar Bey. Mesaj yerine ulaşmış galiba hahaha!"

 

Adamın, duyduğu sesle daha ne kadar atabilirse öyle atmıştı tepesi.

 

"Seni aşağılık kadın! Hangi yüzle arıyorsun lan beni?! Sen nasıl bir insansın da ihanet ettiğin adamın ilişkisine burnunu sokmayı kendine hak görüyorsun, gerizekalı! Ulan, ulan bir hatırlayayım! Bir gerçekler senin dediğinin aksi çıksın, o zaman kork benden!"

 

"Aa, sen beni ne sanıyorsun Ali Haydar? Zorla mı yattım koynuna? Sevişirken aklına gelmeyenler yüzünden beni suçlayamazsın. Bal gibi de kendi rızanla, rızamızla yaşadık her şeyi. Sen unuttun ama benim mıh gibi çakılı hafızamda!" diyen Emine, Ali'yi hem kışkırtıyor hem de adamın bu olayın üzerine gitmemesi için yalanlarını süslüyordu.

 

"Lan delirtme beni! Şu an evli bir adamla konuştuğunun ne zaman farkına varacaksın, daha ne kadar küçüleceksin Emine?! Ama sen bekle, bekle bakalım. Ben de Ali Haydar'sam canım pahasına hatırlayacağım olanları. Bu başı duvarlara sürte sürte de olsa senin kepazeliğini hatırlayacağım! Sana bir kere kandım, iki olmayacak!"

 

Telefonu çat diye kızın suratına kapatan genç adam tüm hırsını elinin altındaki direksiyondan çıkardı. On kere, yirmi kere belki de ard arda hırpaladı zavallı aleti. En sonunda bir uçurum kenarına gelip arabadan indi ve ilk bulduğu yere çöktü.

 

Bugün akşamı burada edecekti belli ki...

 

 

•••

 

 

"Kahve yapayım mı?"

 

"Olur. Sonra da bize çıkarız."

 

Nazenin Fatmanur'a kaşları havada dönüp "O niye?" diye anlamayarak sorduğunda, genç kız "Bakma kız öyle. Annem yemeğe çağırıyor sizi, bana ara demişti ama ben abimi öyle görünce koşup gelmeyi tercih ettim." deyip yengesine gülerek karşılık verdi.

 

Nazenin konuşmadan isteksizce görümcesini onayladığında Ali'nin gelip gelmeyeceğini düşünüyordu. Hem gelse bile nasıl yeni evli mutlu bir çift gibi rol keseceklerdi ki? Belki kendisi denerdi ancak Ali'den emin olamadı.

 

Zaten adam, emin olduğu ne varsa bir günde yerle bir etmemiş miydi?

 

"Ne oldu? Daldın gittin Nazen."

 

"Yok bir şey canım. Acaba Ali'nin işi ne zaman biter, yemeğe yetişir mi diye düşünüyordum da..."

 

Fatmanur Nazenin'in hareketleri altında bir şeyler aramaya devam ediyordu çünkü evlendiği gün işe gidecek bir adam değildi abisi, farkındaydı bir şeylerin ters gittiğinin. Hem kızcağız dağılmıştı hem de abisinin evden çıkışı hiç normal değildi.

 

Neyse, diye düşündü Fatmanur. Nasıl olsa öğrenirim ben. Öğrenir ve düzeltirim inşallah.

 

"Fatmanur, alsana kahveni."

 

Nazenin uzattığı kahveyi yeni fark eden kıza gülümseyip önden mutfaktan çıktı. Ardından elinde kahvesiyle yengesini takip eden Fatmanur'sa aklına gelen şeyle kendi kendine gülümseyip "Kız yengoş. Hadi kahvelerimizi içerken akşama ne giyeceğini seçelim. Bak lütfen hayır deme hemen, ne olur?" deyip en masum ifadesini takındı.

 

Nazenin bu bakışı biliyordu. Asla dediğini yaptırmadan şuradan şuraya gitmezdi kuzeni bu bakıştan sonra.

 

"Tamam... Sen burada bekle ben elbiseleri kucaklayıp geleyim."

 

"Yaşasın! Bekliyorum, hadi koş."

 

Nazenin yatak odasının açık kapısından içeriyi gördüğünde yere çöküp bağıra çağıra ağlamak istedi. Gözleri doldu, hatta bir damla dayanamadı düştü bile yanağından aşağıya. Ortalık savaş alanı gibiydi. Her şeyi devirmişti kocası. İçeri girip hemen kapıyı kapattı. Fatmanur görürse anlattırmadan bırakmazdı, biliyordu.

 

Oda öyle üstüne üstüne geldi ki dolabındaki bütün elbiselerini şak diye çekip aldı askısıyla beraber Nazenin. Kapıyı açıp kendini salona attığında yüzüne de sahici bir gülümseme kondurdu.

 

Kahvelerini içerken o mu bu mu diye diye bir saatin sonunda Nazenin'in ne giyeceğine karar vermişlerdi. Gerçi bu, daha çok Fatmanur'un kararıydı elbette.

 

Abisi elindeki kızın değerini bilememek neymiş görmeliydi!

 

Bordo, vücudu saran sade ama şık tesettür kalem elbise öyle yakışmıştı ki Nazenin'e...

 

"Başına da muhakkak iğne oyalı aynı tonlarda bir şal tak Nazen. Ben de gideyim artık annem kızacak neredesin diye."

 

"Tamam canım, sağolasın. Ben de evi toparlayayım, birazdan çıkarım."

 

"E abimi beklemeyecek misin sen?"

 

Nazenin ne diyeceğini bilemeyerek dudaklarını dişledi. Hiç de yeni evli çift gibi hareket etmemişlerdi bugün, Fatmanur kesin anlayacaktı sıkıntı olduğunu.

 

"Ya beklerim de, şimdi ne zaman geleceği belli değil. Evde canım sıkılacağına, bir işin ucundan tutarım işte, fena mı?" deyip görümcesini geçirdi kapıya.

 

"Peki madem, sen nasıl istersen. Abimi de ara mutlaka geç kalmasın."

 

"Tamam Fatmanur. Güle güle..."

 

Genç kadın kapıyı kapatıp arkasına yaslandı bir müddet. Düşündü, düşündü, düşündü... Bir türlü çözemedi olacakları. Ne yapması gerektiğine karar veremedi. Ne için evlendiklerini hatırladı sonra.

 

Ali gerçekten böyle alçakça bir harekette bulunduysa, onu affetmezdi. Ama ya hatırlamadığı o durum, hiç yaşanmamışsa?

 

Bu yüzden bekleyecekti. Kocası hatırlayana kadar her şey evlenme amaçlarına uygun doğrultuda ilerleyecekti.

 

Oysa ne hayallerle, umutlarla evlenmişti...

 

Sezen Aksu'nun da dediği gibi:

 

Mutlu olmaktı, tek dileğimiz. Suçlu ne sensin, ne de benim. Olmak imkansız, hiç sebepsiz...

 

Akşam vakti geldiğinde Nazenin'in kulağı sürekli kapı zilindeydi. Çoktan çıkmıştı kayınvalidesinin evine. Salatayı yapmış, masayı hazırlamaya yardım etmişti. Fatmanur'un çıkarması için bütün ısrarına rağmen elbise üzerine giydiği kısa kollu dökümlü siyah hırkayı çıkarmadı. Önde düğmesi olmayan bu hırka en azından kayınbabasının yanında rahat etmesini sağlayacaktı. Ne kadar baba hükmünde de olsa yeni evli olması hasebiyle çekiniyordu genç kadın.

 

Kocasına ikindiye doğru mesaj atmış, akşam yemeği için yukarıda olmaları gerektiğini yazmıştı ancak Ali'den ses seda yoktu.

 

"Ne işiymiş bu ya hu? Bu saat oldu gelemedi Ali Haydar." diye söylenen Kerime Hanım salona geçip kocasına baktı. "Arasana şu oğlanı bey."

 

Nazenin'se kimsenin aralarının bozuk olduğunu anlamaması için dualar ediyordu içinden. Onca imtihana göğüs gerip evlendikten sonra şu yaşadıkları şaka gibiydi hakikaten!

 

Nihayet zil sesi odayı doldurduğunda herkes yüzünde gülümseme ile kapıyı açmaya gitmesini beklediği Nazenin'e döndü.

 

"Hah, iyi insan lafın üzerine demişler. Hadi kızım aç kapıyı."

 

Genç kadın mecburen salondan çıkıp dış kapıya geldiğinde yüzünün kızardığını, kalbinin sesinin boğazına kadar çıktığını hissetti. Kocası gelmişti ve o, adama nasıl davranacağını bilemez bir haldeydi.

 

İğne oyası ile çevrelenmiş bordo şalını eliyle çekiştirip derin bir nefes aldıktan sonra kapı kolunu indirdi Nazenin. Kapıyı açıp yarım yamalak kendini gösterdiği kapı yanından gelen kişiye, kocasına baktı.

 

Ali Haydar önce evlerine geçip üstünü başını değiştirmiş olmalıydı. Üzerinde siyah kot bir pantolon ve bordo tişört vardı. Yine bilmeden uyumlu giyinmişlerdi...

 

"Selamun Aleykum." Uzun uzun karısına bakmak istedi ve bir müddet baktı da Ali Haydar. Ancak kadının gözleri yerdeydi, bir kez olsun gözlerine çıkmamıştı o güzel hareleri. Göğsüne yerleşen sızıyı görmezden gelmeye çalıştı genç adam. Haklıydı çünkü Nazenin.

 

"Ve aleykum selam."

 

Hoşgeldin bile demedi güzel karısı, diyemedi. Hoş mu gelmişti sanki?

 

Terliğini çıkarıp içeri adımladı daha sonra. Karısının kapıyı kapatmasını arkası dönük bir şekilde bekledi. Nazenin kapıyı kapattıktan sonra ilerlemeyen kocasını beklese de içeridekilerin yanlış anlamaması hasebiyle yanında geçip gitmeyi umarak yürüdü. Ancak adamın önüne geldiğinde koluna tutunmuştu o kemikli parmaklar.

 

"Nazenin..."

 

Adamın hareketiyle yönü kocasına dönmüştü. Yan bir şekilde duruyor ancak yüzüne bakmıyordu adamın Nazenin.

 

"Seni çok özledim."

 

Duyduğu itirafla yelkenleri suya iniverdi genç kadının. Aniden gözleri o deli olduğu yeşilleri buldu. Gerçekten özlemiş miydi?

 

Ali Haydar'ın bedeni karıncalanıyordu resmen. Sarılmak, öpüp koklamak istiyordu karısını. Daha doyamadan bozulan aralarını nasıl düzeltecekti bilmiyordu ancak en azından gözlerini esirgemeseydi kadını...

 

Bir müddet ayrılmadı gözleri. Nazenin de çok özlemişti sabahtan akşama, fakat nasıl hiçbir şey olmamış gibi devam edebilirdi ilişkilerine bilemiyordu!

 

"İçeriden beklerler. Yemekler soğumasın..." deyip kolunu usulca çekti kocasının parmaklarından genç kadın. Gözlerini ve bedenini de alıp salona geçerken ardından ciğeri yana yana onu takip eden Ali Haydar da son kez oflayıp, odaya girdi.

 

 

•••

 

Wattpad - Instagram: muhayyell_

 

Loading...
0%